Bayramları da bölen siyaset
Siyasetimiz toplumu karpuz gibi ikiye ayırmıştı, ince dilimlere bölüyor artık. Ne siyaset ne toplum cesaretleri kıracak gücü toplayabiliyor, eli uzun ülkelerin içimize uzayan o ellerini kolundan kıramıyoruz bir türlü. Bu zayıflatma, güç depolayacağımız bayramlara da sirayet ediyor.
Dini bayram-milli bayram ayrışması günden güne gücümüzden alırken ne demek olduğunu anlayamayan ya da unutan geniş kesimler, ısrar ediyor ayrımcılıkta. Birlik olamayan hangi toplum ya da millet dolayısıyla devlet güçlenebilmiş? Temel ilkelerde ayrışan bir toplum, millet olabilir mi?
Eksikler tartışılır düzeltmek için ama temel ilkelerde birleşemez yani kolonları koruyamazsak zaten yavaş yavaş yıkılırız bir başka ülkenin gelip yıkmasına gerek kalmadan. Ayrıntılarda eleştirilerimiz olabilir ancak her görüşün katıldığı ortak noktalarımız olmadan sağlam kolonlarımız olamaz.
BİRLİK OLANI YIKAMAZLAR
Herkesin isteğine göre malzemeden sağlam kolon inşa edemeyiz. Sağlam kolonun malzemesi bellidir; birlik olanı yıkamazlar.
İçimize adam sokmuşlar, Kur'an-ı bile tahrif etme cesaretine sahip, dini tartıştırıyor. Adam sokmuşlar, ömrü milletin tarihi ve temel ilkeleriyle kavga ederek, çarpıtmayla geçiyor. Arkalarından kalabalıkları sürüklüyor bu sulandırıcılar. Kolona nem veriyorlar çürütmek için.
Siyaset, milletin ortak ilke ve çıkarlarını kollayıp, kolonlarını koruyacağına, bu sulandırıcıların yönlendirmesine kapılmış, nemli söylemlerini besliyor. Yıkmaya niyetli adamın, ülkesi, devleti, bayramı mı olur?
1071 Malazgirt’i lütfen yeniden idrak ediyoruz, 26 Ağustos’ta 953. Yıl Dönümü’nü kutladık hak ettiği ilgiyi göstererek. Kibrit kutusu kadar haber oluyordu gazetelerde, televizyonlarda 30 saniye.
“CİHAN TARİHİNE KAT’İ TESİRLİ”
26 Ağustos 1071 Malazgirt Meydan Savaşı Zaferi, 13 Eylül 1921 Sakarya Meydan Savaşı Zaferi, 30 Ağustos 1922 Zaferi’yle sonuçlanan Büyük Taarruz. Küçüldükçe küçülen, kısaldıkça kısalan bu zaferlerin haberleri yeniden büyüyor ve uzuyor. Bayramları da bayram gibi olmalı.
Önümüz 30 Ağustos, yasak savma kutlamasına çevirdiğimiz zaferin, sadece bizim değil dünya tarihine kalıcı etkisini bakın Mustafa Kemal Atatürk nasıl açıklamış.
30 Ağustos 1924, Dumlupınar'da Meçhul Asker Anıtı’nın açılışında konuşuyor Gazi:
Afyonkarahisar - Dumlupınar Meydan Muharebesi ve onun son safhası olan bu 30 Ağustos Muharebesi, Türk tarihinin en mühim bir dönüm noktasını teşkil eder. Tarih-i millîmiz, çok büyük ve çok parlak zaferlerle doludur. Fakat Türk milletinin burada ihraz ettiği zafer kadar netice-i kat'iyeli ve bütün tarihe, yalnız bizim tarihimize değil, cihan tarihine yeni cereyan vermekte kat'i tesirli bir meydan muharebesi hatırlamıyorum.
“Cihan tarihine kat’i tesirli…” Bir strateji, millet ve ordu mücadelesi ile siyasetten oluşan birliği becermeden sağlanamayacak uluslararası tarihi bir kırılmanın kalınca altını çiziyor Gazi. Dünya tarihine yön veren bu zaferi kutlayamaz hale gelmiştik işte, diğerlerinde olduğu gibi.
ANAHTAR BAYRAMLAR
Dini ve milli bayramlarında ayrışan bir millet ve ayrıştıran siyasetimiz var uzun zamandır, bırakılan birlik mirasını, hovardaca savuran kifayetsiz mirasyedi bonkörlüğüyle harcadık. Öncülüğünü siyaset yapmadan bu kadar hızlı bozulamazsınız.
Toparlanma ve güçlenme, dini-milli ayırmaksızın bayramların beraber hakkını vererek kutlanmasıyla başlar, koruma kudreti, kolon etrafındaki sulandırıcıların nefesini keserek geri alınır.
Bugünkü siyaset, asli görevine sahip çıkmak yerine sulandırıcıları muhatap aldığı için yaprak gibi savrulmaktan, istikrarsızlık döngüsünden kurtulamıyor.
En kestirmesidir; bayramların ayrıştırılmasını bitireceğiz. Diriliş, oradan başlayacak.
Şehit ve gazilerimize minnetle zaferlerimizi kutluyoruz.