"Anlarsa uzağım yakınımdır, anlamazsa yakınım uzağımdır."
Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin Mürşidi İsmail Fakirullah’a atfedilen bir sözdür bu.
Büyük bir hakikati üzerinde bulundurur.
"Anlarsa uzağım yakınımdır, anlamazsa yakınım uzağımdır."
Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin Mürşidi İsmail Fakirullah’a atfedilen bir sözdür bu.
Büyük bir hakikati üzerinde bulundurur.
Bu yazıda, Cumhurbaşkanlığı seçimin sonuçlanması ve Reisimiz Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimleri kazanması üzerine bir teşekkür, bir çağrım ve bir de dua, niyazım olacaktır.
Bundan önce şu hususu belirtmeliyim.
Seçimin galibi ve her daim bu Ülkede Devletinin yanında olan, Milletinin birlik ve beraberliğini isteyen asil ve aziz vatandaşlar topluluğu mevcuttur.
İstanbul’un fethi, tarihimizin en mühim ve en zirve zaferleri arasında yer alır. İstanbul’un fethi milletimizi ezelden ebede kadar onurlandıracak bir zaferdir. Bu gerçeği kimse inkar edemez. El Hak bu doğru.
Ancak bu doğrunun yanında bir başka doğru daha var ki, bunun üzerinde düşünmeye çağırıyorum sizi. Söylemek istediğim husus daha açık yazmak istiyorum. Bu zaferin yıldönümünü idrak ettiğimiz bu günlerde, İstanbul’un fethini yalnızca bir gurur vesilesi yapıp da, hamasi cümleler içerisinde kaybolmanın bize bir şey kazandırmayacağını söylemek istiyorum. Sizleri, bir seçim öncesinde, 28 Mayıs 2023 günü gerçekleştirilecek olan Cumhurbaşkanlığı Seçiminin 2. Turu öncesinde, 1453 yılının öncesinde zafere giden yolda neler yapıldığını ve nasıl hazırlık içerisinde bulunulduğunu düşünmeye çağırıyorum. Sizleri 1453 yılının Osmanlı Toplumunda nasıl bir toplum yapısı içerisinde olduğumuzu düşünmeye çağırıyorum.
2023’ten gelin, 1453’e, hatta 1450’li yıllara gidelim.
Memuriyetimin ilk yıllarında güngörmüş, çile çekmiş, şuurlu bir Memur Ağabeyimden duymuştum: “Ahmet, bu Devlet, bildiğin başka Devletlere benzemez. Bu Devlet dualı ve korunaklıdır.”
Bu sözü duyduğumda elbette şaşırmamıştım.
Çünkü Şeyh Edebali Hazretlerinin Osman Bey’in sırtını sıvazlayıp da “Haydi Oğlum, yolun açık olsun. Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin” diyerek dua etmiştir.
Kapitalist sistem varlığını “Dolap Beygiri” mantığı ile sürdürüyor.
Bu bir tespittir.
Bu tespitimizin ayrıntılarına birazdan geçeceğiz.
“Yiğit düştüğü yerden kalkar.”
İslam ve Türklük iki büyük değer ve her ikisi Osmanlı'yı meydana getirir.
Türk ve İslam, Osmanlı'dan ayrılamaz.
Güç, makam ve servet sahipleri, “kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” anlayışındadır.
Tabi hepsi için değil sözlerim.
İstisna kabilinden, bazı makam, güç ve servet sahipleri, Allah rızası için yardım edebilir, gariban ve fakirlere destek olabilir.
Sosyal medyada (facebook, twitter ve diğerlerinde) bir meşhur tuş var. Günde belki bin kere tıkladığımız, başkaları tarafından da milyarlarca kez tıklanan bir tuş var. O tuşta yazılan bir deyim var ya. Bu yazımızda ondan bahsedeceğiz. “Beğen” tuşunu hatırladınız sanırım. Sayfamızda, “beğen” tuşuna basıldığı zaman nasıl da hoşumuza gidiyor değil mi?
Evet, beğenilmek, bu Dünyada insanoğlunun en çok hoşuna giden ve onu mutlu eden husustur. İnsan, beğenilmek ister. Beğenilmek insanı sevinçli kılan bir duygudur. Beşikten mezara, 7’den 70’e, çocukluktan yaşlılığa kadar durum böyledir.
Seçimlerden önceki son yazımın başlığı, “Seçime Doğru Biz Neyin Mücadelesini Veriyoruz?” şeklinde idi. Seçimlerden sonra yazımın başlığı işte bu yukarıda gördüğünüz gibi.
Seçim Sonuçları Ne Söyler? Ya da Seçimler Neyi Söyler?
Dost acı söyler, seçimler de acı söyler.
Sosyal medyada (facebook, twitter ve diğerlerinde) bir meşhur tuş var. Günde belki bin kere tıkladığımız, başkaları tarafından da milyarlarca kez tıklanan bir tuş var. O tuşta yazılan bir deyim var ya. Bu yazımızda ondan bahsedeceğiz. “Beğen” tuşunu hatırladınız sanırım. Sayfamızda, “beğen” tuşuna basıldığı zaman nasıl da hoşumuza gidiyor değil mi?
Evet, beğenilmek, bu Dünyada insanoğlunun en çok hoşuna giden ve onu mutlu eden husustur. İnsan, beğenilmek ister. Beğenilmek insanı sevinçli kılan bir duygudur. Beşikten mezara, 7’den 70’e, çocukluktan yaşlılığa kadar durum böyledir.
“Babam, derslerimden iyi puan aldığım bana aferin dedi” diyen bir çocuğun sevincini düşünün ve gözlerindeki neşe parıltısını bir tahayyül edin. O çocuk evde krallar gibi gezer ve dolaşır.
Önce Ahlak:
1- Ahlakın dereceleri kısım kısım yükselir. "Başkalarının iyiliği için kendisini feda etmek", ahlak ve fazilette en zirvedir. Bunu ancak, Peygamberler, Allah'ın evliya ve salih Kulları başarabilir. Ahlakın en taban, en alt seviyesi ise "sana yapılmasını istemediğini başkasına yapmamaktır." Bunu herkes başarabilir. İnsanlar işte ahlakın, bu en basit seviyesini yerine getirseler, Dünya adeta Cennet olurdu.
2- Ahlak ile bencillik birbirine taban tabana zıttır. Ahlak kuralları adaleti emreder. Bencillik kuralları ise ne olursa olsun tüm hak ve imkanların kendine yönelmesini ister. Bir kişi bencil ise aynı zamanda ahlaksızdır da.
Seçim derdi biter geçim derdi bitmez
Çocukken yaşadığımız mahallede birçok kamyon şoförü yaşardı. İş dönüşü kamyonlarını evimizin bulunduğu sokağa, kendi evlerinin önüne park ederlerdi.
Kamyon kasalarının arkasında şu sözleri okurdum:
Zarar edersin, paranı kaybedersin. Bir ticarette beklediğini bulamazsın, kârdan mahrum kalırsın. Bir işe girişirsin işler iyi gitmez. Bunlar mühim değil. Sağlık olsun. Allah umudumuzu yitirtmesin.
Allah heyecanımızı yitirtmesin.
“Çünkü umudunu yitiren, her şeyini yitirir.”
15 Nisan 2023’ten beri memleketim Kahramanmaraş’tayım. İki gündür de Kahramanmaraş’ımızın ilçesi Pazarcık’tayım.
Şimdi Pazarcık’tan yazıyorum.
Yazımın ilk bölümünde deprem sonrası insanın başını sokacak ev bulma telaşı ve barınma ihtiyacı üzerinde durmuştum.Kahramanmaraş’tadepremin ilk günlerine göre canlılıkolduğunu ve hemşehrilerimizinbüyük oranda şehirlerine döndüklerine şahit olduğumu belirtmiştim. Bazı yüksek şiddetli artçı sarsıntıların halkımızı korkuttuğundan bahsetmiştim.
15 Nisan 2023 tarihinde Ankara'dan yola çıktık. Kahramanmaraş’a, memleketimize doğru hareket ettik.
Aynı gün ulaştık memleketimize.
Niğde Adana otoyolundan Kırşehir, Kırşehir'den Kayseri, Kayseri'den Pınarbaşı İlçesine ulaştık. Pınarbaşı'nda yol ikiye ayrılır.
Geçen gün 5 madde halinde şu hususları sosyal medyada paylaştım.
1- Dindar kişi, İslam’ı temsil eden kişi değildir. Dindar kişi İslam’ı yaşadığı sanılan kişidir.
2- Din ayrı, dindarlık ayrıdır. Din, dindardan ayrı bir değerdir. Dindar olmasa da din vardır.
Her insanda ene (benlik) doğuştan var. Öyle bir benlik ki ta bebeklikten itibaren mevcut ve büyüdükçe ene’miz de büyüyor.
Dikkat edin bebeklere ve çocuklara, nasıl da bir sahiplenme ve sevdikleri şeyleri nasıl da kendilerine doğru bir çekme gayreti içindeler.
Bir bebeğin ve bir çocuğun oyuncağını elinden alabilir misiniz? Aldığında o bebek ve çocuk nasıl da kıyamet koparır.
Seçim bir “yarıştır.” Önce buradan başlayalım. Seçimlerde elbette “vaatler” olacak. Buradan devam edelim.
Bir de bunun bir “neticesi” var. Seçim günü “kim kazanacak, kim kaybedecek?” Bu ortaya çıkacak.
1-Yarış:
İşin sırrı bilmekte. Bilmeyenlere kızma, sinirlenme ve öfkelenme.
Bilmeyenleri yargılama sakın.
Bilmeyenler bir hata mı işledi, kusur mu yaptı.
Bundan önceki dört yazıda son bir yılda dikkat çektiklerim bağlamında peş peşe “1-Kamu Yönetimi, 2-İş Ahlakı, 3-Eğitim ve Gençlik Üzerine, 4-Kapitalizm Karşısında İslam” başlıkları altında yazdım. Son bir yılda dikkat çektiklerim bağlamındaki bu son yazımda Diğer Önemli Hususlar başlığı altında, neler nelere değineceğimi, aşağıda özetledim.
Maksadımız tüm Dünya’da insanlığın kurtuluşudur. Tabi en başta da bizim insanımızın huzur ve refahıdır. Ülkemizde ve Dünya’da daha yaşanılabilir ve daha müreffeh bir hayat meydana getirmek için bir şair yazar kardeşiniz olarak elimizden geldiğince ve dilimizin döndüğünce bir şeyler yazıp yayınlıyoruz. Sunumlar gerçekleştirip seminerler icra ediyoruz. Yayınlanmış 20’den fazla kitabımız mevcut. Bunların hepsi insanlık içindir.
Ha, burada şunu da hassaten belirteyim. Kimseden bir şey beklemiyoruz. Ecrimizi inşallah Yüce Rabbim bu Dünya’da da, Ahirette de nasip eylesin.
Ülkemizin sorunlarına dikkat çekmek ve daha yaşanılabilir ve daha müreffeh bir Ülke meydana getirmek üzere hem bir vatandaş, hem bir kamu görevlisi ve hem de bir şair yazar kardeşiniz olarak elimizden geldiğince ve dilimizin döndüğünce bir şeyler yazıp yayınlıyoruz. Sunumlar gerçekleştirip seminerler icra ediyoruz. Yayınlanmış 20’den fazla kitabımız mevcut. Bunların hepsi elbette Ülkemizin ileri ve gelişmiş bir toplum olması içindir. Bunların hepsi ahlaklı ve dürüst insanların çoğunlukta olduğu bir toplum inşa edebilmek içindir. Geçen gün, “son bir yılda dikkat çektiklerim” bağlamında “kamu yönetimi” başlığı altında yazmıştım. Şimdi de “son bir yılda dikkat çektiklerim iş ahlakı” başlığı atlında yazacağım inşallah. Son bir yılda iş ahlakı, meslek ahlakı ve genel olarak ahlak üzerine 9 adet köşe yazım mevcuttur.
1-Akıl ve Ahlak 2-Deprem Değil Ahlaksızlık Öldürür 3-Filozof ve Alim Farabi'nin Ahlak ve Devlet Üzerine Görüşleri 4-Filozof Arthur Schopenhauer'ın Ahlak ve Devlet Üzerine Görüşleri 5-Filozof Descartes'in Ahlak ve Devlet Üzerine Görüşleri 6-Meslek Etiği Çerçevesinde Kurum Kültürü ve Aidiyet Duygusu 7-Meslek Etiği ve Etkili İletişimde Sorunlara Çözümler 8- Meslek Etiği ve Etkili İletişim Başarı İçin Çok Mühim 9-Akıl ve Ruh Arasında Bağlantı
Evet, akıl ve ahlak birbiriyle birebir ve yüzde yüz irtibatlıdır. Ahlak kuralları, aynı zamanda akıl kurallarıdır da. Nerede ahlak kuralı varsa o kural akla da uygundur. Mesela, temizlik bir ahlak kuralıdır. Aynı zamanda akla uygundur. Mesela, yardımseverlik bir ahlak kuralıdır. Aynı zamanda akla da uygundur. Mesela, adalet bir ahlak kuralıdır aynı zamanda akla da uygundur. Mesela, sakin ve öfkesiz olmak bir ahlak kuralıdır. Aynı zamanda akla da uygundur.
Kur’an-ı Kerim’de Yusuf Suresi 55. ayet-i kerimede beyan edildiği üzere, (Hazreti Yusuf, o zamanki Mısır’daki Kral’a) “Beni ülkenin hazinelerinin başına getir. Şüphesiz ben iyi koruyucu ve iyi bilen biriyim" dedi.”
Hazreti Yusuf ‘un (as) o zamanki Kraldan talep ettiği husus çok geniş manada düşünüldüğünde bir nevi Tarım, Maliye ve Kalkınma Bakanlığı görevi olabilir. Bir nevi ülkenin hazinelerinin, depolarının, yeraltı ve yerüstü kaynaklarının tasarrufunun ve kayıtlarının gerçekleştirildiği Kral Yardımcılığı ya da baş danışmanlığı olabilir.
Talep edilen görev ne olursa olsun şu husus değişmez, Hazreti Yusuf kamu yönetimini iyi bilen bir kişidir.
17 Mart 2022 tarihinden itibaren koskoca 1 yıl geçmiş.
Koskoca bir yıl su gibi geçti. Bu bir yıl içerisinde çok güzel günler de yaşadık, çok zor günler de yaşadık Milletçe, Ülke olarak. Felaketler, deprem, sel baskınları, terör belası, hayat pahalılığı, pandemi salgını ve benzeri olumsuzluklar hepimizi etkiledi. Hayat sevincimizi aldı da götürdü.
Güzel günlerimiz de oldu. Biz elhamdülillah iyi ve güzel günde, zor ve kötü günde hep doğruları, faydalı hususları ve geleceğe dair hedeflerimizi yazdık ve toplumda bir gencimize, bir insanımıza da ulaşsak, onlara, ulaşabildiğimiz herkese örnek olmaya ve yol göstermeye çalıştık.
Bu yazıda 4 ayet-i kerime ile İslam Ekonomik Sisteminin çerçevesini çizeceğim, inşallah.
Bu çerçeve içerisinde elbette ciltler dolusu kitap yazılabilir.
İslam Ekonomik Sisteminin birinci kuralı “hüküm yalnızca Allah’ındır” kuralıdır.