Ahmet Sandal

Yazımız üç bölümden oluşmaktaydı. Yazımın bu üçüncü bölümü Hadis-i Şerif’lerde duaları ihtiva etmektedir.

Yazımızın 1. ve 2. bölümünde Kur'an-ı Kerim’de ayetlerde beyan edilen ve bizzat ismi belirtilen Peygamberlerimizin dualarına ve taleplerine yer vermiştik. Yazımızın birinci bölümünün sonunda belirttiğim gibi Kur'an-ı Kerim’de Sevgili Peygamber Efendimizin (asm) duası olarak bir duadan ya da bir talepten somut bir şekilde bahsedilmez. Yani açıkça Sevgili Peygamberimiz Efendimizi (asm) kastederek “Peygamber söyle dua etti” diye bir beyan Kur'an-ı Kerim’de mevcut değildir. Elbette Hadis-i Şerif’lerde nice muhteşem dua Sevgili Peygamber Efendimizin (asm) bizzat duası olarak bizlere Nur’dur, sürurdur. Bu duaları ve talepleri de inşallah bu bölümde yazacağım.

Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed’in (asm) Hadis-i Şerif’lerde beyan edilen duaları yazmadan önce geçen bölümde tüm Peygamberlerimizin dualarını 11 başlıkta tasnif etmiştik. O tasnife 12. başlık ekliyoruz.

Yazımızın bu ikinci bölümünde kaldığımız yerden Kur'an-ı Kerim’de belirtilen Peygamberlerimizin dualarından birkaçını daha yazarak ardından tüm duaları tasnif edeceğim, inşallah.

Kur’an’daki bazı ayetlerde geçen Peygamberlerimizin Yüce Rabbimizden (cc) talepleri:

(Geçen bölümde 18 madde ile bu talepleri sıralamıştık. Kaldığımız yerden devam edelim)

Yazımız iki bölümden oluşmaktadır. Bu bölümde yalnızca ayetler esas alınarak Peygamberlerimizin Yüce Rabbimizden (cc) duaları ve talepleri sıralanmıştır. İkinci bölümde ise bu talepler tasnif edilecek ve tasnifler esas alınarak açıklamalarda bulunulacaktır.

Kur’an’daki bazı ayetlerde geçen Peygamberlerimizin Yüce Rabbimizden (cc) talepleri:

1-“Fe hebli min ledunke veliyya.” Allah’ım katından bana bir veliaht (evlat) ver. (Hazreti Zekeriya’nın Duası. Meryem Suresi, 5)

Tarihlerden beri filozoflar ve alimler, devleti yönetenlerde bulunması gereken özellikler üzerine kafa yormuşlar ve fikir üretmişlerdir. Platon "Devlet" adlı eserinde devleti yöneteler “bilge” olsun der.

Platon “Bilgenin özelliklerini tek tek sıralar.” Bilge derken kastımız filozof ve tefekkür ehlidir.

Platon “Ya filozoflar kral olsun ya da krallar filozof olsun” diye haykırır.

Müslümanların önünde iki seçenek oldu her daim.

Ya iman, ya hüsran. Ya izzet, ya zillet. Ya cesaret, ya esaret. Ya abad, ya berbat. Ya Nur, ya nar.

Hep birinci seçeneği tercih ederek onurlu bir hayat yaşayan Ecdadlarının aksine günümüz Müslümanları, ikinci seçenekte debelenmektedir.

Kara bulutlar karabasan gibi üzerime çökse de, Umut doluyum! Çünkü, kapkara buluta bir rüzgar yeter. Zifiri bir karanlık etrafımı sarsa da, Umut doluyum! Çünkü, en koyu karanlığa bir mum yeter.

Bilgisizlik her yeri kaplamış olsa da, Umut doluyum! Çünkü, en inatçı cehalete tek bir bilgi yeter. Zalimler hayatı zindan etse de, Umut doluyum! Çünkü en gaddar zalimlere bir tek iman yeter.

Umut doluyum! Azgın Nemrut'u bir tek İbrahim (as) yendi. Umut doluyum! Müstekbir Firavun'u bir tek Musa (as) devirdi. Umut doluyum!

Önce şunu bir belirteyim, Siyonizm yalnızca Yahudilik bağlantılı bir ideoloji değildir.

Siyonistler, Yahudi de olabilir, başka bir ırktan da olabilir. (Evanjelistler ki, Siyonistlerin güdümündedir, onla başka ırktandır)

Siyonistler illa da şu ırktan, şu Milletten olacak diye bir şey yok.

Irkçılık bir mikroptur.

Nazizm ve Siyonizm ikisi de ayrı mikrop değil aynı mikroptur.

Mikrobun adı ırkçılıktır.

Yazımızın başlığında peş peşe iki soru bulunmaktadır.

Önce ilk soruya cevap vereyim.

Kahramanmaraş Dondurması “coğrafi işaret olarak tescillidir.”

Ne diyeceğimi bilemedim.

“Toplumdan farklı mı düşünmek diyeyim, yoksa toplumdan ayrı mı düşünmek diyeyim.”

Ne yazacağıma karar veremesem de maksadım ve niyetim belli.

Bunu bir küçük anket olarak X'te (Twitter’da) sordum ve sorum aynen şöyle idi

Yerel yönetimler için Başkan adaylarında;

a)Gençliğine bakarım.

Şurası muhakkak ki, hayat denge üzerine işlemektedir. Dünya'da Yüce Rabbimizin koyduğu ilahi kanunlar tıkır tıkır işlemektedir.

Tabiattaki tüm kuralların adı ilahi kurallardır. “Su yüz derecede kaynar. Sıfır derecede donar. Ekinler önce yeşerir, sonra sararır ve başaklar olgunlaşınca hasat zamanı gelir. Yağmurun yağması için gökyüzünün bulutlarla kaplanması gerekir. Sağlığına ve beslenmesine dikkat eden daha az hastalanır. Sigara içenler kansere yakalanır. Alkol ve zararlı maddeleri içenler bedenlerini harap ederler Bedenleri harap olanın ruhu da harap olur. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.”

Tabiattaki ve hayattaki kurallar ve denge ve ahenk hepsi Allah’ı anlatır. Bu kuralları aslında hepimiz biliriz de. Zaten bir kısmını atasözü ve veciz söz diye de söyleriz.

Sevmek insana neden zor, neden zor?

Haydi haydi bu soruyu kendine sor.

Sevmeyenler hayatı zindan eder.

Şimdi bu başlıktaki soruya bakarak, “haydaaa Ahmet Sandal, bu nasıl soru böyle” diyenler olabilir.

“Ey Ahmet Sandal, eski köye yeni adet mi getirdin?”

İslam'ın beş şartı, imanın altı şartı var.

Yazımın ilk başındaki bu ayet-i kerime meali yazımın bütününün anahtarıdır.

“Size ne oluyor da Allah yolunda ve “Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!” diyen çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?” (Nisa Suresi, 75)

Evet, biz Müslümanlara ne oluyor da Allah için cihad etmiyoruz?

Dünya’ya dar pencereden bakan ve günü birlik düşünen kafalar, Yüce Rabbimizin (cc) hikmetli işlerinden bihaber kişiler, imhal ve ihmal arasındaki farkı idrak edemezler.

Bir kişi bir hususta bir kişiye mühlet veriyorsa zaman tanıyorsa, bu kişinin o kişiyi şımarttığı ve ona fırsat tanıdığı anlamına gelmez.

Örnek verelim. Bir okulda öğretmensiniz. Derslerine çalışmayan ve yaramazlık ederek vakit geçiren bir öğrenciniz var. Siz o öğrenciye ve tüm sınıfa derslerinize hazırlanın diyerek de hatırlatmalara bulunuyorsunuz. Zaten bir öğrenci hatırlatmalar olmasa dahi her dersin dönem sonunda sınavlarının olacağını bilir. O dersten geçer not alması gerektiğinin, aksi halde sınıfta kalacağının farkındadır. Öğretmenin o öğrenciye sınav gününe kadar düşük not vermemesi ve sınavları beklemesi elbette bir ihmal değil. Bilakis bir imhaldir, yani süre vermedir.

Siyonistlere para kazandırtmayın ve para kazandırtıp daha da azdırtmayın. Evet, bu yazımda bu hususa dikkat çekiyorum.

Evet, ekonomik güçleri ile azgınlığını sürdüren Siyonistler, her bir dolarları ve Euro'ları ile seni can evinden vurmaktadır Ey Müslüman! Bilinçli ol ve Sevgili Peygamber Efendimizin (asm) yolunda yürü.

Boykot bir silahtır. Boykot silahını asırlar öncesinde, Mekke döneminde müşrikler Müslümanlara karşı uyguladılar. Önce bunu belirtelim.

Dünya adeta ikiye ayrıldı.

Bu ayrılma, fiziki olarak, cisim olarak Dünya’nın ikiye bölünmesi şeklinde değildir elbette.

Dünya ikiye ayrıldı derken, kastımız, zalim terörist siyonist İsrail'in yanında yer alarak onun zulüm ve vahşetine ortak olanlar karşı taraftadır. Bu tarafta ise zalim terörist siyonist İsrail'in karşısında yer alanlar, yani ona karşı durarak desteklemeyenler var, zulme razı olmayanlar var.

7 Ekim 2023'ten beri yaşadığımız ve büyük acılarla, adeta ruhsal çöküntülerle şahid olduğumuz Filistin’de çoluk çocuk demeden, yaşlı genç dinlemeden ve kadın erkek ayırmadan terörist siyonist İsrail ile onun güdümündeki ABD ve AB Ülkeleri tarafından vahşice katledilen insanların başına gelenler bize, yani biz Müslümanlara Dünya’da bir daha böyle zelil ve zor, hatta rezil duruma düşmemek için çözüm ve çareler üretmek için yeni fikirlere kapı açmaktadır.

Şurası muhakkak ki Müslümanlar horlanıyor ve hakir görülüyor. Çünkü İttihad-ı İslam halinde değiller ve dağınık haldeler. Dağınıklık ve birlikten uzak bir hal, düşmana cesaret verir. Zaten siyonist terörist İsrail’in zulmü buradan geliyor. Müslümanlar dağınık ve ittihattan uzak oldukları için zulmü üzerlerine çağırıyorlar. Maalesef gerçek bu.

“Şüphesiz ki Allah, insanlara hiçbir şekilde zulmetmez; fakat onlar kendilerine zulmederler.” (Yunus Suresi, 44)

İnsanın sureta, şekil ve isim olarak insan sanıldığı, ancak insanlıktan çıktığı haller çoktur.

Kuran-ı Kerim’de “belhum adall” kavramı vardır.

Belhum Adall, hayvanlardan daha aşağılık varlıkları tabir etmek için kullanılır.

Türkiye Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlamalarına hiçbir kimseyi ve hiçbir kesimi dışlayıcı olmadan kendi kararımca ve kendi görüşlerim doğrultusunda katıldım.

Hayat felsefem ve Dünya’ya bakış açım her daim “bardağın dolu tarafına bakmak” ve “bardağın niye yarısı boş” demek yerine “elhamdülillah bardağın yarısı dolu” demekten yanayım.

Bu bakış açısıyla da “geçmiş geçmişte kaldı. Kimse mükemmel değildir. Cumhuriyetimizin ilk yılarında hatalar işlenmiş olsa ve dindarlara yönelik baskı ve eziyetler yapılmış olsa da, dindarlarla birlikte sistem dışı gördükleri bazı kesimlere de sorun ve sıkıntı çıkartılmış olsa da, artık geçmişte takılıp kalmanın bir manası yok” düşüncesindeyim.

Sırf dualarla zafer elde edileceğine bu Ümmeti kim inandırdıysa, bu Ümmete en büyük ihaneti onlar yaptı.

Kardeşim sırf dua ile olmaz. Siz sırf dua ederek ve hiç ders çalışmayıp en yüksek puan alarak üniversiteyi kazananı hiç gördünüz mü? Ben görmedim. Zaten kimse de görmedi.

Dua nedir biliyor musunuz?

Yapay zeka, İngilizcesi “artificial intelligence” insanlardaki tabi (normal) zekanın aksine makineler tarafından gerçekleştirilen bir zeka çeşididir. Esasında yapay zeka, bir bilgisayar yazılımı (programı)dır. Yapay zeka, neyi programlanmışsak onu ileten otomatik (robotik) bir uygulamadır.

Netice itibariyle yapay zeka da insanın bir başarısıdır. İnsanlığa hız, tarafsızlık ve seçicilik çerçevesinde hizmet veren bir uygulamadır.

Evet, insanın emrindeki yapay zeka”ya, son 20 gündür Ortadoğu’da terörist İsrail’in malum ve korkutucu saldırganlığı temelinde artarak devam eden 3. Dünya Savaşı tehlikesi hakkında sordum.

“'Mukadderat-ı İslam için teşekkül eden bir Meclis-i muhteşem seni istiyor.' Gittim, gördüm ki, münevver, emsalini dünyada görmediğim, Selef-i Salihînden ve a'sârın meb'uslarından her asrın meb'usları içinde bulunur bir meclis gördüm. Hicap edip, kapıda durdum. Onlardan bir zat dedi ki: 'Ey felâket, helâket asrının adamı, senin de reyin var. Fikrini beyan et.” (Sünuhat, Rüyada Bir Hitabe)

Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi, bu asrı işte bu şekilde rüyasında gördüğü şekilde ifade ediyor.

Bu asır hepimiz için “felaket ve helaket asrıdır.”