Ahmet Sandal

Ahmet Sandal

Siyonist Yahudi karşısında hiç mi gücün yok?

Bu yazıda iki şiir bulacaksınız.

İlk şiir merhum A. Cahit Zarifoğlu’na aittir. İkinci ve son şiir bu aciz, gariban Ahmet Sandal’a aittir.

İkimiz de, yani Cahit Zarifoğlu ile ben Kahramanmaraşlıyız. Ve ikimiz de Filistin Dramını ve Siyonist terörist İsrail’in Müslümanlara yaptığı katliamlara şiirlerimizde dikkat çektik. İkimiz de Müslümanların içinde bulunduğu çaresizliğe ve maalesef pısırıklığa dikkat çektik.

Yazının Devamı

​​​​​​​Her sahur iki kavram bir şiir

1- Ümmi ve Cahil

Ümmi demek, bilmeyen ve alim olmayan kişi. Eğer Allah'ı biliyorsa, cennetedir gidişi. Allah'ı bilmezsen, her şeyi bilsen de cahilsin. Ebu Leheplere, Ebu Cehillere dahilsin.

2- Umut ve Yeis

Yazının Devamı

Para, terör, İsrail ve Alamut Kalesi

Sondan başlayalım.

Alamut Kalesi'ni bilmeyenler var mı? Haşhaşi Hasan Sabbah'ı bilmeyen var mı? Müslüman düşmanı Hasan Sabbah, Alamut Kalesi’nde yetiştirdiği ve haşhaş içirerek kafalarını uyuşturduğu teröristlerini özellikle Devlet Reisi Müslümanların üzerine salarak suikast işletirdi. Bundan bin yıl önce yaşamış ve Selçuklular zamanında Bize en düşman bir bela olarak kötü bir ad bırakmıştır. Adamın o kötü adı hâlâ Batı Avrupa dillerinde dahi geçerlidir.

İngilizce’de “assassin” kelimesi katil, kiralık katil ve suikastçi manasına gelir ve bu kelimenin kökeni Hasan Sabbah denilen alçaktan gelir. Haşhaşi kelimesi İngilizce’de “assassin” olmuştur.

Yazının Devamı

Ökkeş emmim diyor ki! “Yüce Allah kapitalizme karşıdır”

Bu serideki yazımının ilkinde “Benim bir Ökkeş Emmim var, zaman zaman onunla dertleşir ve konuşur, hasbihal ederim. Sağda-solda, havadan-sudan bahsederiz. Bazen de ciddi konular konuşuruz. Ne vakit içimi sıkan ve ruhumu daraltan konu olursa ararım Ökkeş Emmimi” demiştim. Bu mübarek günde, oruçlu ağızla Kahramanmaraşlı hemşehrim Ökkeş Emmim ile yine hasbihal eyledik.

İşte Ökkeş Emmimle bir Ramazan günü sohbetimiz.

-Ökkeş Emmim merhaba. Ellerinden öpüyorum. Emmim, nasıl geçiyor bu mübarek Ramazan günleri?

Yazının Devamı

41 mısrada 41 kere maşallah: Çanakkale

Aşağıda bir şiirim mevcuttur.

İsmi Ey Çanakkale.

18 Mart Çanakkale Zaferi'mizin 109. yıl dönümünde aziz şehid ve gazilerimizi rahmet ve minnetle yad erken, ruhlarına Fatihalar takdim ederken, bir şiirimle de Çanakkale Destanı’na dikkat çekmek istedim.

Yazının Devamı

Çanakkale'de Siyonist Yahudiler bize karşı savaştılar

Ah, ah, ah!

Çanakkale dediğimizde yüreğimiz yanar, içimiz kanar. Anadolu’muzun nice nice yiğidini, ülkemizin nice gencini Çanakkale savaşlarında şehit verdik. Çanakkale Cephesi'nde yaklaşık 10 bin üniversiteli, 70 bin orta öğretim öğrencisi şehadete ermiştir. Çanakkale'de 250 binin üzerindeki şehidimizin içinde birçoğu okumuş ve ülke kalkınması için çalışmaya hazır gençlerdi.

Ah, ah, ah Çanakkale ah!

Yazının Devamı

Bir deprem öyküsü-1 (elif gibi onurlu/vav gibi huzurlu)

Çevresinde asabi ve gergin yapısıyla bilinen Yaşar Bey tam yatsı namazı vaktinde Ezan-ı Muhammed’i okunurken, apartmandan içeri girdi. O gece eve geç kalmıştı. Genelde akşam namazı sırasında evinde olurdu.

Telaşlı bir şekilde apartman kapısından içeri girdi. Kapıda iki genç üniversite öğrencisi ile karşılaştı. Birisini çok severdi. Diğerinden hiç haz almazdı. Sevdiği ve takdir ettiği öğrenci Bora isimliydi. Haz almadığı öğrencinin ismi Taha idi.

Bora, Yaşar Bey’i her gördüğünde, adeta iki büklüm olurdu. Zayıf ve uzuna yakın boyuyla eğildiğinde sanki yere yapışacak sanırdınız. Bora’nın Yaşar Bey’i gördüğünde diline pelesenk ettiği sözler şunlardı: “Saygılar Efendim. Nasılsınız Efendim? Bugün çok şık görünüyorsunuz. Maşallah giydiğiniz de yakışıyor Efendim. Bu ne şıklık böyle.”

Yazının Devamı

İbni Haldun’un Hadari Umran dediği medeniyet şehirlerde kaldı mı?

İbn-i Haldun, sosyolojinin babası ve Batı Ülkelerinde dahi sosyal konular üzerinde ilk tahlil ve çözümlemeler geliştiren bir Alim olarak tanınır. İbn-i Haldun, Arapça kaleme aldığı Mukaddime adlı sosyolojideki temel önemdeki büyük eserinde toplumları “umran” kavramı çerçevesinde ineceler. Umran’ı da ikiye ayırır. Bedevi umran yerleşik hayata geçmemiş ve göçebe yaşayanların umranıdır. Hadari umran ise şehir toplumlarını ve yerleşik hayata geçmiş toplumları ifade eder.

İbn-i Haldun, 27 Mayıs 1332, Tunus’ta doğmuş ve 19 Mart 1406, Kahire’de vefat etmiş bir alimdir. Sosyolojınin kurucusu bir 14. yüzyıl düşünürüdür. Bize hernekadar liselerde sosyolojinin kurucusu Auguste Comte diye öğretilmiş olsa da sosyolojiyi Auguste Comte’den 400 yıl önce yaşamış bir Müslüman Bilim adamı kurmuştur. Adı da yazımının başından itibaren ismine yer verdiğim İbn-i Haldun’dur.

İbn-i Haldun, köklü ve soylu bir aileden gelmektedir ve iyi bir eğitim almıştır. Tunus ve Fas'ta Devlet görevlerinde bulunduktan sonra Gırnata ve Mısır'da çalışmıştır. Kuzey Afrika'nın o dönem istikrarsız ve entrikalarla dolu siyasal yaşamı 2 yıl hapiste yatmasına neden olmuştur. Bedevi kabilelerini çok iyi tanımasından dolayı Devlet Reislerinin (sultanların, emirlerin) aradığı ve yanında buldurmaya çalıştığı bir Danışman olmuştur. 19. yüzyıldan itibaren Avrupalı tarihçiler tarafından keşfedildi ve eserleri büyük takdir gördü. Ünlü İngiliz Tarihçi Arnold Toynbee, onun için "herhangi bir zamanda, herhangi bir ülkede, herhangi bir zihin tarafından meydana getirilmiş en büyük tarih felsefesinin sahibidir” demiştir.

Yazının Devamı

​​​​​​​Ahlak ve edep timsali hak ve hakikat aşığı bir şahsiyet: Mehmet Akif Ersoy

Bundan iki hafta kadar önce “Mehmet Akif Denildiğinde Akla Yalnız İstiklal Marşı Gelmesin” başlıklı yazı yazarak Üstadımızın ahlak ve edep timsali, hak ve hakikat aşığı bir şahsiyet olduğundan bahsetmiş ve yazımızın en sonunda “Bu konuya dikkat çekmek bakımından bu yazıyı inşallah tekrar 12 Mart 2024 günü de yayınlayacağım. Maksadımız, Mehmet Akif Ersoy denildiğinde yalnızca İstiklal Marşı akla gelmesin. Mehmet Akif Ersoy denilince İstiklal Marşımız ile birlikte aklımıza ahlak ve edep gelsin. Ahlak ve edep noktasında gençlerimize sunduğu örnek hayatı gelsin.” diye seslenmiştim.

Evet, bu maksat doğrultusunda aynı yazımı tekrar yayınlıyorum:

İstiklal Marşı'mızın kabulünün 103. yılındayız. İstiklal Marşı'mız 12 Mart 1921 tarihinde TBMM’de okunarak kabul edilmiştir. İstiklal Marşı denildiğinde hemen aklımıza Şair Mehmet Akif Ersoy Üstadımız gelir. Bu elbette doğrudur.

Yazının Devamı

Bir toplumun üç baş belası: Cahil, bencil ve kaba mahluklar

Bundan birkaç önce yazdığımı yazımızın başlığı şöyle idi: “Bir Toplumun Üç İhtiyacı: Ahlak, Ekmek ve Şefkat.”

Bu başlık altında yazımın giriş kısmında şöyle sesleniştim: Hangi ülkede, hangi toplumda olursa olsun herkese şu üç şey huzur ve güven sağlar: Ahlak, ekmek ve şefkat şarttır. Öyle bir şarttır ki bu tarihlerden beri geçerlidir. Hangi ülkede, hangi toplumda olursa olsun herkese şu üç şey huzur ve güven sağlar: Ahlak, ekmek ve şefkat şarttır.

Öyle bir şarttır ki bu tarihlerden beri geçerlidir. Öyle bir gereklilik ki bu insan ve hayvan topluluklarını birbirinden ayırır. Ahlak için ne gerekir? Ekmek için ne gerekir? Şefkat için ne gerekir? Ahlak için akıl gerekmektedir.

Yazının Devamı

Ramazan ayı bir vesile, bir imkan, bir ihsan ve bir ikramdır

Ramazan ayı ruhen arınma ve bedenen de sağlığa kavuşma için bir vesile, bir imkan ve değerli bir ihsan ile Allah'ın bir ikramıdır.

Vallahi kazanç üstüne kazanç, kâr üstüne kâr'dır Ramazan.

Günahlarımızdan temizlenip arınıyoruz ve bedenen de sağlığa kavuşuyoruz.

Yazının Devamı

​​​​​​​Şair, şiir, tefekkür, hüzün, dua ve huzur

Şiir, bir tefekkür, tasarım ve gönül işidir. Akılda başlayan fikir, yürekten gelen coşku, sevgi ve en hasbi duygularla bir araya gelerek sanki bir nehir olup da akıp gider. Ulaşır mı denize, varır mı menzile? İşte bu bilinmez.

Şairin hedefe nedir? Şair neyi hedefler? İşte bu çok açık değildir. Şair bir kişi için mi yazar? Bin kişi için mi haykırır? Ya da tüm Dünya’ya mı mesaj verir? Yoksa yalnızca kendi kendisiyle hasbihâl üzere mi şiir yazar. Bunlar elbette şairden şaire değişir.

Şiirlerimi, öncelikle kendi kendimle hasbihâl ile oluştururum. Hasbihalimde yüreğim ve zihnim birlikte hareket eder. Yüreğime doğan, zihnime düşen bir hususu sanki bir hamur yoğurur gibi yoğurur, hamurun fırına sunulması gibi en sonunda sözlerimi yazıya döker, fırından ekmek çıkartır gibi şiir kitaplarımı matbaadan çıkartırım. Bu yönüyle şair bir fırıncıya benzer.

Yazının Devamı

Siz hiç havaalanında sırtında evi ve arabası olan bir yolcu gördünüz mü?

Bu satırları yazmaya uçağımım hareket saatini beklerken havaalanında başladım ve uçak havalanana kadar da uçak içinde yazmaya devam ettim.

Şöyle bir gözlemde bulundum ve havaalanının bekleme bölümlerinde sırtında evi ve arabası olanını görmedim. Sırtında da evi ve arabası olmadığı gibi kimsenin elinde ve yanında da evi ve arabası yoktu. Herkesin elinde, yanında ve sırtında, ancak gideceği yerde kendisine lazım olan ihtiyaç maddeleri vardı.

Şimdi diyeceksiniz ki bu nasıl bir soru ve bu nasıl bir yazı başlığı “İnsanın havaalanında bir yerden bir yere yolculuk, seyahat halinde iken yanında arabasının, sırtında evinin ne işi olabilir?” Yazı başlığı çok saçma diyenler olabilir.

Yazının Devamı

Terörist Siyonist İsrail ile diplomatik, siyasi, ekonomik ve ticari ilişkiler

Yazının başlığında bir gariplik yok mu? Hem terörist diyorsun, hem de diplomatik, siyasi, ekonomik ve ticari ilişkilerden bahsediyorsun.

“Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?” diyenleri duyar gibiyim. Terörist diye nitelendirdiğiniz bir oluşum ile nasıl diplomatik, siyasi, ekonomik ve ticari ilişkilere girilir ki?

Evet, işin tabiatı gereği bu olmaz. Bir ülke ile diplomatik, siyasi, ekonomik ve ticari ilişkilere giriliyorsa, o ülke normal bir ülke olmalıdır.

Yazının Devamı

Hele anlat Ökkeş emmi! Eğitimimizin durumunu anlat? (1)

Benim bir Ökkeş Emmim var, zaman zaman onunla dertleşir ve konuşur, hasbihal ederim. Sağda-solda, havadan-sudan bahsederiz. Bazen de ciddi konular konuşuruz. Ne vakit içimi sıkan ve ruhumu daraltan konu olursa ararım Ökkeş Emmimi.

Şimdi siz de Ökkeş Emmimi merak ettiniz değil mi?

Neyse biraz daha merak edin, çok fazla kimliğini açıklamayayım.

Yazının Devamı

​​​​​​​Mehmet Akif denildiğinde akla yalnız İstiklal Marşı gelmesin

İstiklal Marşı'mızın kabulünün 103. yılındayız. İstiklal Marşı'mız 12 Mart 1921 tarihinde TBMM’de okunarak kabul edilmiştir. İstiklal Marşı denildiğinde hemen aklımıza Şair Mehmet Akif Ersoy üstadımız gelir. Bu elbette doğrudur.

Bu sene de ülkemizde, 12 Mart 2024 gününde ve haftasında İstiklal Marşı'mızın kabulünün 103. yılı münasebetiyle Mehmet Akif Ersoy ve İstiklal Marşı bağlamında toplantı ve etkinlikler yapılacaktır. Özellikle gençlerimizin Akif'i hatırlaması sağlanacaktır.

Bu noktada şunu net olarak ifade etmeliyim ki, Mehmet Akif Ersoy üstadımız bir şair, hatta İstiklal Marşı Şairi olmaktan belki de daha önce ve daha önemli olarak, bir ahlak timsali ve edep örneğidir. Bizzat hayatında bunu açık ve bariz bir şekilde sergilediği ve gösterdiği gibi Safahat isimli 7 ciltlik eserinde en çok da iş ahlakı, çalışmak, akıl, ilim, irfan, vicdan ve benzeri hususlar üzerinde şiirler yazmış ve bilhassa gençler olmak üzere tüm toplum fertlerine nasihat ve tavsiyelerde bulunmuş, yol göstermiştir.

Yazının Devamı

Kuran'da “İsrail” isminin çok geçmesinin hikmeti

İsrail ve İsrailoğulları nedir tanımlayıp yazımıza öyle başlayalım.

İsrail ve İsrailoğulları: Tevrat ve Kur’an’da Hazreti Yakup’un (İsrail) çocuklarına ve onların soyundan gelenlere verilen ad.

Bu ad insanda olumsuz çağrışımda bulunmaktadır. Hazreti Yakup'a (as) sonsuz saygı ve sevgimiz vardır. Ancak, İsrail ismi, O'nun (as) dışında gelişen bir ad'dır (hatta lakaptır). İnsanlar kendilerine verilen isimden ve takılan lakaptan sorumlu tutulamaz. Bundan dolayı Hazreti Yakup ayrıdır, İsrail ayrıdır.

Yazının Devamı

Sıradan insanlar nasıl sırtlanlaşıyorlar?

Bu nasıl bir toplum ya.

Vahşi Batı'yı geçtik.

İnsanlar susuyor.

Yazının Devamı

Bir toplumun üç ihtiyacı: Ahlak, ekmek ve şefkat

Hangi ülkede, hangi toplumda olursa olsun herkese şu üç şey huzur ve güven sağlar: Ahlak, ekmek ve şefkat şarttır.

Öyle bir şarttır ki bu tarihlerden beri geçerlidir.

Öyle bir gereklilik ki bu insan ve hayvan topluluklarını birbirinden ayırır.

Yazının Devamı

Kül olmadan kul olunmaz*

Nefsini ez, ayaklar altına al. Ondan sonra ummanlara dal. İşte bu, mü'mine yakışan hal. Kül olmadan kul olunmaz ha!

Merhamet ile şefkati kuşan. Mutludur Allah yolunda koşan. Boşan, bütün boş işlerden boşan. Kül olmadan kul olunmaz ha!

Aklın bir araç, zirvelere sür. Ol azade, ol her şeyden daha hür. Şeytanın defterini öylece dür. Kül olmadan kul olunmaz ha!

Yazının Devamı

Etik ve hukuk bağlamında kamu yönetimimiz-2

Yazımızın birinci bölümünde etik ve hukuk nedir, etik ve ahlak nedir, çıkar çatışması nedir, bu kavramları tanımlayıp aralarındaki benzerlik ve farklar üzerinde durmuştuk.

“Her yasa dışı davranış aynı zamanda etik dışı davranıştır. Ancak, her etik dışı davranış aynı zamanda yasa dışı davranış demek değildir.”

Çıkar çatışması, kamu yararı ile kişisel yararın aynı düzlemede bir görev ya da bir iş sırasında karşı karşıya gelmesidir. Kamu yararına riayet edildiğinden kişisel yarar zarar görmekte, kişisel yarara riayet edildiğinde kamu yararı zarar görmekte ve kişi, yani kamu görevlisi bu durumda hukuk ve etik arasında, kanun ve vicdan arasında, nefsi ile etik arasında kalmaktadır.

Yazının Devamı

Etik ve hukuk bağlamında kamu yönetimimiz-1

Ülkemizde etik değerlerin ve ahlaki ilkelerin toplumda ve kamu yönetiminde yer bulması için yıllardır yazıyor ve anlatıyorum. Etik ve hukuk bağlamında, hukukun ve ahlakın toplum genelinde ve kamu yönetimi nezdinde geçerlik bulması ve yaygın bir şekilde hayata geçirilmesi için onlarca köşe yazım, makalem, seminer ve konferansım mevcuttur.

Bu anlatımlarımı ve bu çabamı sırf rıza-i ilahi için gerçekleştirdim ve Allah ömür verdikçe ve sıhhatim yerinde oldukça, ölene dek etik, ahlak ve hukukun bu toplumda ve devlette hakim olmasına çalışacağım.

Azim ve çaba bizden yardım ve tevfik Allah’tan. (Tevfik, Allah’ın hayırlı işlerde kişiyi başarılı kılması anlamında kullanılan bir terimdir.)

Yazının Devamı

Muhtarlık kalsın mı, kaldırılsın mı?

Son günlerde afiş ve pankartlarda karşıma sık sık çıkan muhtarlık seçim sloganları:

"Ben değil, mahallem kazanacak."

"Muhtarlık alışkanlık değil, çalışkan işidir."

Yazının Devamı

Ay'a gitmek ve Rahman suresi

Bu yazı ülkemizin uzaya giden ilk kişisi olma unvanına sahip olan Astronotumuz Alper Gezeravcı’nın Dünya’ya dönmesi vesileyle yazılmıştır. Buradan Alper Gezeravcı kardeşime “Hoş geldin” diyorum. Maşallah, diyorum. Elhamdülillah sağ salim Dünya’ya döndü Alper Gezeravcı kardeşimiz.

Bilindiği üzere, Alper Gezeravcı ve beraberindeki 3 astronotu SpaceX'in Dragon uzay aracıyla yörüngeye taşıyan Falcon-9 roketi, Florida'daki Kennedy Uzay Merkezi'nden 19 Ocak'ta saat 00.49’da başarılı bir şekilde fırlatılmıştı. Dragon uzay aracı, yaklaşık 36 saat süren uzay yolculuğunun ardından 20 Ocak'ta Türkiye saati ile 13.40'ta Uluslararası Uzay İstasyonu'na kenetlenmişti. 19 Ocak 2024 ile 9 Şubat 2024 arasında 3 hafta kadar uzayda kalan vatandaşımız Alper Gezeravcı kardeşimiz artık Dünya’da.

Maşallah.

Yazının Devamı