Ahmet Sandal

Ahmet Sandal

Ey Ayasofya! Hâlâ tutsak kardeşin Mescid-İ Aksa!

Bu satırları 29 Mayıs 1453’ün yani İstanbul’un fethinin 571. yılında yazıyorum. Yazıyorum ancak içimde burukluk var. Esasında sevinç olması gerekir.

Çünkü İstanbul’umuzun fethinin yıldönümünü kutluyoruz. Üstüne üstlük Ayasofya da açıldı ve aslına döndürüldü. Ayasofya artık hür. Bilindiği üzere Ayasofya, Ayasofya Camii, 10 Temmuz 2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararıyla tekrar camii olarak ibadete açıldı. 1934 yılında yayınlanan Bakanlar Kurulu kararıyla ibadete kapatılan ve müze haline getirilen Ayasofya Camii'nin 86 yıllık mahzuniyeti ve Müslümanların 86 yıllık mahrumiyeti 4 yıl önce son buldu. Elhamdülillah. (Ayasofya’yı camii olarak hizmete açan tüm Devlet Yöneticilerini başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere kutluyor ve hepsine “Allah sizden razı olsun” diyorum)

86 yıl sonra Ayasofya’da ilk namaz 24 Temmuz 2020 Cuma günü kılındı. 24 Temmuz neyin yıldönümü? 24 Temmuz Lozan Antlaşmasının yıl dönümü.

Yazının Devamı

İyi olmak kolaydır/zor olan doğru olmaktır

Yetiştirilme şeklimizde ya da eğitim metodumuzda yanlışlık olduğunu düşünüyorum.

Bize “iyi olmak” hep tavsiye edildi.

Belki de “iyi olmanın içinde doğru olmak, adil davranmak” da vardı.

Yazının Devamı

Değişiklik mi değişim mi?

Yazımızın başlığı “pansuman tedavisi mi, ameliyat mı?” şeklinde de olabilirdi.

Bu yazımızda asıl maksadımız bir konuda, çözüm neyse, kararlılıkla uygulamak, günü kurtarmak için yapılacak işler ve atılacak adımlar sonuç vermez, fayda sağlamaz. İşte bu yazıda bunu anlatacağız.

Bir kerte şunu net olarak belirtilelim:

Yazının Devamı

Dünya’da dokuz mucize mi var sonsuz mucize mi var?

Dünya'da sonsuz mucize var.

Çünkü hayatın kendisi başlı başına bir mucize.

Ancak şu dokuz mucize en çok bildiklerimiz ve her an yaşadıklarımızdır.

Yazının Devamı

Gerçek başarı mı istersiniz yalan başarı mı?

İster ferdi, isterse içtimai olsun gerçek başarı için 3 E şarttır.

Başarı için 3 E.

Nedir bu 3 E?

Yazının Devamı

Yönetimde bilimselliği hakim kılmak

“Yönetimde bilimsellik” derken kastımı beyan edeyim önce.

Bilimsel olan, her yerde ve her devirde, akla dayanan ve makul olan demektir. Bilimsel olan değerli olan demektir. Bilimsel yeni bir kelime. Ecdadımız buna ilmi diyorlardı. Yönetimde ilmi hakim kılmak, aklı ve mantığı hakim kılmaktır.

Yönetimde bilimsellik ya da bilimsel değerler dediğimizde ne anlaşılır?

Yazının Devamı

Eleştirmek kolay/çözüm sunmak zor

Bir ressam şehrin meydanına bir resmini çerçeveler içerisinde hafif yüksekçe yere yerleştirir ve oraya şu not ile birlikte bir günlüğüne bırakır: "Lütfen beğenmediğiniz yere çarpı işareti koyunuz."

Ressam ertesi sabah oraya geldiğinde resmin her tarafında çarpı işareti görür. O yörenin halkı her tarafta çarpı işareti ile resmi eleştirmişlerdir.

Aynı ressam aynı resmi yine o meydana bırakır ve bu sefer de şu notu yazar: "Lütfen bu resimde beğenmediğiniz yer için nasıl olması gerektiğine dair öneri yazınız."

Yazının Devamı

​​​​​​​Aşk-ı Mecazi/Aşk-ı Hakiki (şiirler)

Bir gün Hazreti Mevlana’ya bir genç gelerek “dervişlik ve tasavvuf yoluna intisap etmek istediğini” beyan eder.

Hazreti Mevlana o gence sorar, “sen hiç aşık oldun mu?”

Genç cevap verir. “Hayır Efendim, hiçbir kıza aşık olmadım.”

Yazının Devamı

İsevi Müslümanların dönemi mi başlıyor?

Kimse vazgeçilmez değildir.

Allah dilediğine, dilediği gibi hikmet ve kudret ile nusret verir.

“Allah, hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, şüphesiz ona çokça hayır verilmiş demektir. Bunu ancak derin kavrayış sahipleri anlar.” (Bakara Suresi, 269)

Yazının Devamı

Zafer zafer büyüyen yenilgilerimiz vardır

Üstadımız Sezai Karakoç’un “Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır” diye belirttiği günlerde değiliz artık. O günlerden sonra köprülerin altından çok sular geçti.

Lafa doğrudan girelim ve sözü uzatmayalım.

Artık “yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır” döneminde değiliz.

Yazının Devamı

Bakış açısı ve odaklanmak

Bir aslanın açlıktan ölmemek için ceylanın peşinde koşarak verdiği mücadeleye odaklanırsanız aslanın, bir ceylanın hayatta kalmak için aslandan kaçarak verdiği mücadeleyi odaklanırsanız ceylanın yanında yer alırsınız. Bakış açısı ve bir şeye odaklanma sizin hayat görüşünüzü belirler.

Evet, gerçek budur.

Neye, nasıl bakıyorsunuz? Neye, nasıl odaklanıyorsunuz?

Yazının Devamı

Kippa düştü “melanet” göründü!

Anadolu’muzda bilindik bir deyim vardır. “Takke düştü kel göründü.”

O deyim bir ayıbın, bir gizlenen durumun ortaya çıkması manasında söylenir.

İşte ben de o deyimden esinlenerek “kippa düştü melanet (kötülük, sapkınlık, aşağılık işler) göründü” diyorum.

Yazının Devamı

Bir deprem öyküsü-4 (Elif gibi onurlu/Vav gibi huzurlu)

Deprem oluyordu. Asuman Hanım’ın “dur hele daha gün bitmedi” sözündeki hikmet gerçekleşiyordu.

Karı, koca, hızlıca dışarıya doğru kaçmak şöyle dursun, depremin şiddetinden, ev içerisinde doğru düzgün adım dahi atamıyorlardı. Yaşar Bey, ayağa kalkar kalkmaz, kafasını evin bir duvarına çarparak yere düşmüş, hafif yaralanmış ve sendelemeye başlamıştı. Depremin sarsıntısı devam ederken, Asuman Hanım, kapıya güç bela ulaşıp katta bağırmaya başlamıştı: “Eşime yardım edin, başını duvara vurdu, yaralandı, lütfen yardım edin!”

O bağırışları katlardan aşağıya doğru can havliyle, korkuyla kaçmakta olanlar duymuş olsa da herkes can derdindeydi. Kıyameti andıran, can pazarı gibi görüntüler vardı. O büyük sarsılışla bulundukları daireden dışarıya çıkanlar arasında Taha ve Bora da vardı. Her ikisi de Asuman Hanım’ın yardım isteyen çığlıklarını duymuşlardı.

Yazının Devamı

Umudun sesi

Duydunuz mu hiç umudun sesini?

Duymadıysanız, gidin bir dağ yamacına. Oturun tertemiz dupduru akan bir çeşmenin başucunda. Şırıl şırıl akan pınardan dinleyim umudun sesini.

Duydunuz mu hiç umudun sesini?

Yazının Devamı

Gerektiğinde belediyelere kayyum atanması hızlı ve anında olmalıdır

Önce şunu net olarak baştan belirtmek şarttır. Yerel yönetimler, merkezi yönetimin bir gölgesidir. Merkezi yönetim olmadan yerel yönetim olmaz.

Yerel yönetim, kimin gölgesi olduğunu unuttuğunda ona haddini bildirmek de şarttır.

Şimdi bu esası buraya böyle yazdıktan sonra işin şekil kısmını ve “Efendim, yerel yönetimlere kayyum atanması şu mevzuatın şu maddesinin şu hükmüdür” şeklindeki açıklamalara geçelim.

Yazının Devamı

Fanus mutsuzluk/Yunus mutluluk

İzliyorum, bakıyorum ve gözlemliyorum. Hepimiz fanustayız. Yani kapalı bir mekandayız. Ruhen bu böyle.

Kapalı mekan derken bu mekan fiziki de olur, fiziki de olmayabilir. Yani mekan dediğimizde fanus elle tutulur, gözle görülür bir yer olmayabilir.

İdeolojiler birer fanustur. Çünkü ideolojiler insanın zihnini bir yere hapseder ve oradan çıkamaz.

Yazının Devamı

Hele Anlat Ökkeş Emmi “İran’ın İsrail’e Misillemesi”ni anlat-2

Okuyucuya hatırlatma: Yazımızın ilk bölümünü okumadıysanız bunu doğrudan okursanız, noksan anlama olabilir.

Hele Anlat Ökkeş Emmi “İran’ın İsrail’e Misillemesi”ni anlat-1

İşte sohbetimizin ikinci bölümü:

Yazının Devamı

Hele Anlat Ökkeş Emmi “İran’ın İsrail’e Misillemesi”ni anlat-1

Sabah erkenden yola koyuldum. Ökkeş Emmi’min Kahramanmaraş Pazarcık İlçesindeki evine gittim. Hem geçmiş bayramını kutlayayım ve hem de bazı güncel meseleler hakkında, kafama takılan bazı sorular hakkında bilgi alayım dedim.

Bilge Adam Ökkeş Emmi, sabah namazını kılmış ve ondan sonra hiç uyumamış vaziyette evinde sanki bayramın ilk günü gibi, bayramlık elbiseler içerisinde bekliyordu. Bayramın bittiği bir günde Ökkeş Emmimin evine gitmiştim.

Beni kapıdan görünce “gel Ahmed'im gel, geçmiş bayramın mübarek ola. En kötü, en zor bayramın bu bayram ola. Bundan sonraki bayramların gerçek bayram ola” diye hitap etti.

Yazının Devamı

Kalıcı değiliz

Kalıcı değiliz

Aklını kullan, gerçeği eyle fikir. Üç günlük Dünya'da eyleme kibir. Bak yolun sonunda apaçık kabir. Bu yalan Dünya'da kalıcı değiliz.

Ölüm hep yakın, baksan hangi yana. Azrail musallat olmuş her cana. Ne malın, ne mülkün kalmaz sana. Bu yalan Dünya'da alıcı değiliz.

Yazının Devamı

​​​​​​​Kederler ve hüzünler içinde bir bayram daha

Ah, ah, ah! Yüreğimde feryat ve figan. Kalbimde acı ve hüzün. Gönlümde buruk bir sevinç ve cılız bir heyecan. Kederler içindeyim.

Ne bayramın bayramlığı, ne zamanın hükmü kaldı. Gelen günler hep umutsuzluk, hep acı, hep matem getirdi. Kaderimize hep keder düştü.

Bundan bir ay önce idrak ettiğimiz Ramazan-ı Şerif gitti, Bayram geldi. Tüm Ümmet-i Muhammed olarak bir Bayram arifesinde, bir bayram heyecanındayız. Ancak kederler ve hüzünler içindeyiz.

Yazının Devamı

Bir deprem öyküsü-3 (Elif gibi onurlu/Vav gibi huzurlu)

O gece Yaşar Bey ve Asuman Hanım’ın aralarında geçen o konuşama, saat 22:00’yi biraz geçtiği saatlerdeydi. O an itibariyle günün bitmesine 2 saatten az bir süre kalmıştı.

Normalini düşündüğümüzde, koca bir günün, yani 24 saatin 20 saatten fazlası bitmişti. Şurada kalmıştı az bir zaman. Ancak Asuman Hanım ısrarlar “daha gün bitmedi” diyordu. Neydi o sözlerin hikmeti?

Yaşar Bey için o gün oldukça zorlu geçmişti. Telaş, iş yoğunluğu, hastalık ve apartman kapısında Taha ve Bora ile aralarında geçen konuşmalar, hiç aklında yokken “deprem, deprem, deprem” diye kendisine yöneltilen hitaplardan sonra bir de eşinin “daha gün bitmedi” şeklindeki ima dolu sözleri Yaşar Bey'i oldukça gerginleştirmişti.

Yazının Devamı

Ökkeş emmim son seçimleri değerlendiriyor

Bir Ökkeş Emmim var. Kendisini bu köşedeki yazılarımı takip eden sizler de tanıyorsunuz. Ökkeş Emmim ile zaman zaman görüşüp hasbihal ederiz ve güncel meseleleri değerlendiririz. Eğitimden sağlığa, sağlıktan ekonomik meselelere, ekonomik meselelerden kültüre, kültürden sosyal sorunlara değin nice nice konuyu ben Ökkeş Emmime sorarım, akil insan ve yöremizin manevi büyüğü Ökkeş Emmim açıklar ve cevap verir.

Evet, bugün yine Ökkeş Emmime uğradım. Bu sefer kendisini çalıştığı marangoz tezgâhının başında buldum. Ökkeş Emmim marangozdur, ahşap eşyalar üretir. Masa, sandalye, ekmek tahtası, evraaç, iskemle, sedir, tarhana kazanı küreği ve beşik gibi ev ihtiyaçlarını küçük marangoz dükkanında üretir. Öyle büyük hızarı yoktur. Birkaç keser, bıçkı, çekiç, silgi, kerpeten ve benzeri el aletleri ile tahtadan eşya imal eder Ökkeş Emmi. Zengin de değildir, yoksul da değildir. Elinden emektar bir ustadır Ökkeş Emmi. Allah ondan razı olsun.

Ökkeş Emmim ile bir hasbihalimi daha sizlere sunuyorum.

Yazının Devamı

Kendi halinde bir seçim değerlendirmesi

İki gün önce (31.03.2024 tarihinde) gerçekleştirilen Mahalli İdareler Genel Seçim sonuçlarının özellikle ülkemiz için hayırlı ve uğurlu olmasını Yüce Rabbim'den (cc) diliyorum.

Sonuçların bu şekilde tecelli etmesi ve muhalefetin oy oranı ve kazanılan belediyeler itibariyle böyle öne geçmesi bekleniyor muydu? Beklenmiyor muydu?

Tabii bu soruya şöyle cevap verilebilir.

Yazının Devamı

Bir deprem öyküsü-2 (Elif gibi onurlu/Vav gibi huzurlu)

Yaşar Bey’in kafasının içinde bu sözler yankılana dursun. Bora, aynı kattaki oturduğu daireden içeriye girdiğinde yine yaptı yapacağını, “anca gidersin moruk, yaş yetmiş iş bitmiş” dedi. Taha yine aynı ciddiyet ve suskunluğunu sürdürdü. Bora’nın bu tavrını ve Yaşar Bey hakkında arkasından konuşmasını tasvip etmediğini yüzüyle belli etti. Ancak o anda sükut etti. Zaten Bora’yı önceden bir kaç uyarmış, “insanları arkalarından dedikodu etmenin, alaycı ifadeler kullanmanın yanlış olduğunu” belirtmişti.

Yaşar Bey de dairesine girmişti. Misafirliğe geciktiği için telaşlı idi. O telaş içerisinde dahi, eşi Asuman Hanım'a, Bora ve Taha hakkında yine birkaç kelam etmeden geri durmadı. “Bora, aslan Bora. Çok seviyorum kendisini. O Taha var ya Taha, hep sorunları gündeme getiriyor. Baş ağrısı bir tip” diyerek söylenmeye başladı. Zaten, Taha’nın “deprem, deprem, deprem” şeklindeki sözlerinin ağırlığı hâlâ yakasını bırakmamıştı. Hem bir misafirliğe yetişme telaşı, hem de Taha’nın o ikazları o akşamki neşesini epey kaçırmıştı Yaşar Bey’in. Evin içinde bir o tarafa bir bu tarafa dolanıp dururken de söyleniyordu. “Çokbilmiş Taha, sana mı kaldı deprem tedbirleri, bize bir şey olmaz, ne depremi, bu apartman kaya gibi kaya” diyerek evin içinde bir müddet rastgele dolaşıp durdu.

Asuman Hanım, güngörmüş, saygılı, sevgi dolu bir hanımefendi ve soylu bir ailendendi. Eşinin o akşamki vaziyetinden hoşnutsuzdu. Zaten, Eşinin Taha ve Bora hakkındaki, o sathi değerlendirmelerine de itibar etmiyordu. Asuman Hanım, insanları gerekli bir biçimde tanımadan yüzeysel değerlendirmelerin doğru olmadığına inanan bir kişiydi. Eşinin Taha ve Bora hakkındaki kanaatlerine katılmadığını belirterek, “sırf birkaç iltifata kanarak Bora hakkında bu kanaate nasıl varıyorsun, Taha apartman hakkında, deprem gerçeği hakkında seni devamlı sıkıştırdığı için onun hakkında niye böyle olumsuz düşüncelere kapılıyorsun” diyerek Yaşar Beyi bir kez daha ikaz etti. Eşinin gözünün içine bakarak “her yüzüne güleni dost sanma, her güzel söze aldanma, seni eleştirenleri de düşman olarak görme” dedi.

Yazının Devamı