Ahmet Sandal

Ahmet Sandal

Şairler ve kar sevgisi

Şairler ve kar sevgisi

Şairler hassas duygunun insanıdır. Her şeye farklı bakmak ve daha detaylarla ilgilenmek ve ince düşünmek şairlerin kârıdır. Bu sözü söyledikten sonra şunu da hassaten belirteyim: “Şair var, bir de şaircik var. Benim gözümde şaircik, saçma sapan laflar söyleyen insandır. Onlar elbette hassas duygunun insanı olamaz.” Benim gözümde şair denilince, Mehmed Akif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek, Yunus Emre, Karacaoğlan, Fuzuli, Nabi, Şadi Şirazi, Şehriyar, Abdurrahim Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Yahya Kemal, Aşık Veysel, Arif Nihat Asya, Erdem Beyazıt, Mehmet Akif İnan, Sezai Karakoç, Cenap Şahabettin ve bu şairler gibi hakkı haykıran ve doğrudan asla şaşmayan insanlar gelir. Aksi halde bu niteliklere uygun değillerse benim gözümde şair değillerdir, birer şairciklerdir.

Şiirde hikmet vardır, şairler de hikmetli insanlardır. Bu benim şiir ve şaire bakışımın esas mihverini ve çerçevesini oluşturur.

Yazının Devamı

PARİS ANLAŞMASI VE YEŞİL KALKINMA DEVRİMİ

Efendim yeni bir gündemimiz daha oldu. Esasında bir Çevre Gönüllüsü ve Doğa Aşığı, temiz ve yaşanabilir Ülke sevdalısı, çevre koruma ile kalkınmanın birlikte sürdürülmesi gerektiğine candan inanan Sürdürülebilir Kalkınma anlayışındaki bir Kardeşiniz olarak, “iklim değişikliği, sera etkisi, küresel ısınma, İklim Değişikliği Çerçeve sözleşmesi, Kyoto Protokolü, Paris Anlaşması” gibi kavram ve konular benim her daim gündemimdeydi.

Paris İklim Anlaşması'na ilişkin kanun teklifi çok hızlı bir biçimde TBMM’nin gündemine gelip de yine hızlı bir şekilde yasalaşması ve kabul edilen yasanın da Resmi Gazetenin 7 Ekim 2021 tarihli Mükerrer sayısında yayınlanarak yürürlüğe girmesi üzerine, benim şahsi olarak gündemimde olan konu tüm Türkiye’nin de gündeminde oldu.

Öncelikle bu Kanunun ve TBMM’ce kabul edilen Paris Anlaşmasının hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.

Yazının Devamı

Ekonomi: Sivrisinekleri mi yok edelim, bataklığı mı kurutalım?

Ekonomide herkesin bildiği üç bela var. Faiz, döviz ve borsa dedikleri bu üç bela, ahtapotun kolları gibi vatandaşlarımızı her geçen gün diplere çekmektedir. Diplere çekilmekten maksadım, vatandaşlarımızın fakirleşmesidir.

Bir avuç tuzu kuru parasını bir faize, bir dövize, bir borsaya yatırmakta ve “paradan para kazanmaktadır.”

Paradan para kazanmak, eğer arada bir ticaret malı yoksa haramdır. Yani şunu kastediyorum. Doğrudan doğruya parayı mal olarak görmek İslam’a aykırıdır.

Yazının Devamı

Dil ve din

Anadolu Gazetesi okurları için Ahmet Sandal dil ve din hakkında güzel bir yazı kaleme alıp bu önemli hakkında bilgilendirmede bulundu. Dilin bazen keskin bir bıçak olduğunu bazen de gönülleri fethettiğini dile getirdi.

1- "Dilinin müsaade ettiğini değil, dininin müsaade ettiğini konuş."

2- "Dilinden çıkana dikkat et, seni dinden de çıkarabilir."

Yazının Devamı

Şiir yazmasaydım deli olacaktım

Ünlü Şair İsmet Özel’e atfedilen bir söz vardır. “Dünya’yı garipsemeyenler şiir yazamaz.”

Demek ki benim de şiir yazmamın sebebi bu.

Ben bu Dünya’ya alışamadım. Çok çok garip geliyor bu hayat bana. “Neden buradayım” diye de sık sık soruyorum. Çünkü ruhum sonsuzluğa ayarlı iken ve başlangıcı da yokken, yani ruhumun herhangi bir başlangıç ve herhangi bir sonu yokken, başlangıcı olan ve sonu da bulunan “bu beden içerisinde, bu ruhumun ne işi var” diyerek, bu Dünya’yı garipsiyorum. Alışamadım gitti. Alışmam da mümkün değil. İşte bu ruhum, sonsuzluktan gelen sonsuzluğa giden ruhum, aynı bir kuşun daracık kafeste durduğu gibi duruyor. Durmuyor esasında, kafes içerisinde çırpınıyor. Bir garip bülbül gibi feryat-figan ah ediyor, inleyip duruyor.

Yazının Devamı

Toplumsal değişim: Nereden ve nasıl başlar? Kim başlatır?

Geçen gün sosyal medyada toplumsal değişim temasını içeren bir paylaşım yapıp ardından da “Halk mı, Lider mi?” diye sormuştum.

Evet, şimdi yine soruyorum:

“Bir Toplumda olumlu manada değişimler ve gelişmeler, nereden ve nasıl başlar, kim başlatır? Toplumsal değişimler tabandan mı başlar, tavandan mı başlar?

Yazının Devamı

Hasbi ve harbi olmak

Hasbi ve harbi insan sayısının gitgide azaldığı ve bölük bölük cemiyetler içerisinde (yani mahalleler, topluluklar, beldeler, köyler itibariyle) sayısının neredeyse iki elin parmak sayısını geçmeyecek kadar azaldığı bir ahvalde “hasbi ve harbi olmak” diyorum.

Türk Dil Kurumu Sözlüğünde hasbi insan şöyle tanımlanmaktadır. “Gönüllü olarak ve karşılık beklemeksizin çalışan kişi.”

Türk Dil Kurumu Sözlüğünde harbi insan şöyle tanımlanmaktadır. “Doğru, yalansız, hilesiz, mert, temiz, güvenilir kişi.”

Yazının Devamı

Bir nefes sıhhat bir ömür huzur

İnsan yaşadıkça ve yaşlandıkça daha çok anlıyor. Öyle bir anlayış ki, önceden kıymetini bilmediklerinin farkına varış bu.

Meşhur bir söz var: “Yaşlılar yapabilse, gençler anlayabilse.”

Anladığınızda çok şeyin artık geç olduğunu ve adeta bir nehrin içerisindeki çok kıymetli bir cevherin uzaklaşıp da gittiği görmektir yaşamak.

Yazının Devamı

Kendime söylüyorum istersen sen de dinle

1- Dünya'da tesadüf yoktur.

Ne oldu, niye oldu diye hiç mi hiç dert edinme.

Geçmişe takılıp kalma.

Yazının Devamı

Mehdiyet meselesi ve kurtarıcı beklemek

Bugün 18 Ağustos 2021. Miladi açıdan tarih budur. Hicri açıdan tarih 10 Muharrem 1443. Hicri açıdan da tarih budur. Hangi açıdan bakarsanız bakın, vakit tektir, o da içinde bulunduğumuz ve yaşadığımız andır. Takvimleri insanlar icat etmiştir.

Takvimlerde bazı vakitler önemli yer tutar. Mesela, bu satırları yazdığım günün, 10 Muharrem 1443 tarihinin Aşure Günü’ne denk gelmesi önemlidir.

Aşure Günü neden mühim?

Yazının Devamı

Toplumsal olaylar ve tüm yangınlar bir kıvılcım ile başlar

İki haftadır yazımın en sonunda bir “Not” yazmak durumunda kalıyorum. Bu yazının en sonunda da bir “Not” bulacaksınız.

Evet, böyle bir girişten sonra yazımıza başlayalım.

Malumlarınızdır Ülkemizin son günlerde iki ciddi gündemi var. Birincisi Ülkemizde ikamet etmekte olan ve sayısı 3 milyon civarında olan Suriyeliler. (Gerçi buna Afganlılar da eklendi son bir ay içerisinde ve sorun daha da kışkırtmaya hazır hale getirildi)

Yazının Devamı

Filozof ve alim Farabi’nin ahlak ve devlet ve üzerine görüşleri

Farabi kainattaki varlıklar arasında bir hiyerarşi olduğuna, bununla toplumdaki yapı ve işleyiş arasındaki bir ilişki bulunduğuna inanır. O, Allah’ın yarattığı ve düzenlediği kainattaki düzene benzer toplumda da siyaset aracılığıyla ideal bir toplum tesis etmeye çalışmıştır. Toplum ve kainat, insan benzeri doğal bir varlıktır. Farabi bu toplum hayalini tesis etmek için ilkin kainattaki varlıkları en tam, en eksik ve ikisi arasında olanlar diye üç guruba ayırır. Bunlar mutlak yöneten, mutlak yönetilen, hem yöneten hem de yönetilendir. Farabi için böylece kainatın yapısını, özünü araştırmak, aynı zamanda toplumun özünü araştırmak anlamına gelmektedir. Farabi’ye göre, insan bütün başarılarını düşünme kabiliyeti ile elde eder. Doğru ile yanlış, iyi ile kötü, yararlı ile zararlı, güzel ile çirkin kısaca bilgi, ahlâk, estetik, sanat ve teknik, ancak bu kabiliyet ile mümkün olmaktadır. (Mirpenç AKŞİT, Dr. Öğr. Üyesi, Iğdır Üniversitesi, http://www.ekevakademi.org/Makaleler/1548811728_15%20Mirpenc%20AKSIT.pdf)

Farabi, aynen Hocası ve kendisine Muallim olarak gördüğü Yunanlı Filozof Platon gibi hareket ederek tabi ortamdaki, kainattaki nizamı örnek alarak, oradan esinlenerek ahlak ve siyaset felsefesi geliştirerek bir Devlet modeli sunar.

Esasında Platon’un İslam Dünyası ve İslam Bilginleri üzerinde etkisi olmuştur. Platon’u o kadar kendimizden saydık ki, Eflatun ismini vererek özel ve farklı bir konuma yerleştirdik. İslam Dünyası içinde Platon’u en büyük değer veren Alimlerin başında Farabi gelir.

Yazının Devamı

Dört dörtlük eğitim ve terbiye

Bak Kardeşim, şu hayata ve şu hayattaki intizama ve uyumluluğa.

Hayat 4 anasır yani 4 ana unsur üzere yaratılmıştır. Buna 4 ana element de deniliyor.

“Hava, toprak, su ve ateş.”

Yazının Devamı

Siyasi etik yasası neden çıkartılmıyor?

“Yandı gitti, gülüm keten helva!” “Ne oldu ya? Neden bu yazıya ve başlığı “Siyasi Etik Yasası Neden Çıkartılmıyor?” şeklindeki bir konuya böyle bir söz ile giriş yaptınız” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Evet, şimdi “yandı gitti gülüm keten helva!” şeklindeki bu deyimi neden burada kullandığım elbette merak konusudur. Neyse, siz bunu merak ede durun, biz yazmaya devam edelim.

Geçen gün Twitter’da bir anket düzenledim ve sorum aynen böyle idi. Yani, “Siyasi Etik Yasası Neden Çıkartılmıyor?” şeklinde idi. Şıkları da şöyle idi: a)Vatandaşın umurunda değil. b)Siyasetçinin işine gelmez. c)Gelişmiş bir Ülke değiliz. d)Tüm şıklardaki nedenlerin hepsi. Evet, anket sorum bu şekilde ve şıkları da 4 adet idi. a)Vatandaşın umurunda değil, derken, “siyasilere bir yasa taslağı hakkında vatandaştan baskı ve talep ne kadar çok olursa, o taslağın yasalaşması o kadar mümkündür.”

Bu hususta vatandaştan baskı ve talep geldiğini sanmıyorum. Şunu bu noktada belirteyim, maalesef, bu Ülkenin vatandaşlarının büyük çoğunluğu “haksızlığa karşı gibi görünse de, kendisine de çıkar sağlayacak ve karşı tarafa bir haksızlık yapılacak her hususta “dut yemiş bülbüle döner.” Yani işine geldiğinde haksızlığa ses çıkarmayan bir toplum yapımız ve esasında “niye haksızlık yapıldığından çok, benim için neden haksızlık yapılmıyor” diyen bir insan kalitesizliğimiz var.

Yazının Devamı

Anız yangınları/orman yangınları/can yangınları

Bayram izni dolayısıyla memleketim Pazarcık'tayım. İzin sırasında elbette insan doğayla, özlediği kır hayatıyla daha fazla iç içe oluyor.

Geçen gün arabayla bir kır seyahatinde iken uzaktan bir orman yangınını gördüm ve vatandaşlık icabı ALO 177 ORMAN YANGINI İHBAR HATTINA yangın ihbarında bulundum.

O yangının resmini çekerek ve orman yangınlarına karşı "daha dikkatli olunmasını" teminen de orman yangınını sosyal medya hesabımdan paylaştım.

Yazının Devamı

Keşke kavmim bilseydi!

İnsan içinde bulunduğu kavim ile ilk nefesten, son nefes kadar bir süreç, bir birliktelik yaşar. Biz bu sürece, bu birlikteliğe, “toplum ya da cemiyet hayatı” diyoruz. Toplum esasında bir kavimdir. Nasıl ki Sevgili Peygamber Efendimiz (asm) bir kavimde, bir toplumda yaşadı ise, biz de bir kavimde, bir toplumda yaşıyoruz. İnsanlığın her devrinde, ister eski kavimlerde, ister yeni kavimlerde, ister bir Peygamber ol, istersen bir Peygambere tabi bir mü’min ol, ya da asi bir kul ol, herkes için şu kural geçerlidir: “İnsanoğlu kavmiyle vardır, kavmiyle anılır. İnsanoğlu cemiyetle vardır ve cemiyet içerisinde yaşar.”

Hatta insanoğlu Ahirette de kavmiyle birlikte haşrolunur. İnsanoğlu o dehşetli günde mahşer meydanına tüm kavminin fertleriyle birlikte topluca getirilir. Allahualem en önde kavminin en ileri gelenleri olduğu halde “bölük bölük” getirilir insanoğlu.

Zaten buna ilişik bir ayeti-i kerime mevcuttur.

Yazının Devamı

Her şeyi belediyeden devletten beklemeyin

Ülkemizde çok bildik bir söz vardır: “Sana Belediye baksın!”.

Genelde kimsesizler, çaresizler, zavallılar için bu söz söylenir: “Sana Belediye baksın!” Bazen de arkadaşlar birbirine bu sözlerle takılırlar: “Sana Belediye baksın.”

Bilmiyorum, Belediye böyle kimsesizler, zavallılara bakıyor mu bakmıyor mu? Bilmiyorum. Bildiğim tek şey var: “Allah Belediyeye muhtaç etmesin.” Esasında duayı tam olarak söyleyelim: “Allah hiç kimseye muhtaç etmesin.”

Yazının Devamı

Kahramanmaraş’ın turizm potansiyeli

Geçen hafta “Güneydoğu’da Üç Gün Beş İl” başlığı altında bizzat seyahat notlarımdan oluşan ve Diyarbakır, Siirt, Mardin, Batman ve Şanlıurfa’nın bazı tarihi, dini ve kültürel değerlerini anlattığım yazımı yayınlamıştım. O yazıdaki maksadımız Güneydoğu’da değerlendirilmesi gereken müthiş bir turizm potansiyeli olduğunu belirtmekti ve Güneydoğu’nun turizm açısından tanıtılmasına dikkat çekmekti.

Geçen haftaki söz konusu o yazım, 23 Haziran-25 Haziran 2021 tarihleri arasındaki seyahatimde müşahede ettiğim notlarımdan ibaretti.

Bu yazıda da Kahramanmaraş İlimizin Kuzey İlçeleri olarak bilinen Çağlayancerit, Ekinözü ve Nurhak İlçelerinde 30 Haziran – 1 Temmuz 2021 tarihlerinde gerçekleştirdiğim seyahat notları ile ayrıca Afşin, Elbistan, Göksun, Andırın ve Türkoğlu İlçelerinde daha önceden gerçekleştirdiğim seyahat notlarından oluşmaktadır. Kahramanmaraş merkez ilçeleri Dulkadiroğlu ve Onikişubat İlçeleri zaten her daim uğrak yerimizdir. Kahramanmaraş’ta 21 Haziran-4 Temmuz tarihlerinde izinli olduğum sürede zaten Kahramanmaraş merkezde de bulundum ve merkezde önem taşıyan birçok tarihi ve turistik yerleri de bu sürede gezdim. Zaten Pazarcık İlçesi doğduğum yer ve Ailemin yaşadığı yer. Elbette izindeyken İlçem Pazarcık’ta da bulundum ve çocukluğumdan beri de Pazarcık’ın tarihi ve turistik yerlerine aşinayım. Elbette bu yazıda bunlardan da bahsedeceğim.

Yazının Devamı

Güneydoğu'da üç gün beş il

İstikametimiz gidişte Kahramanmaraş'tan Diyarbakır, Siirt, Batman ve Mardin ve dönüşte de Şanlıurfa üzerinden Kahramanmaraş diyerek 23 Haziran 2021 tarihinde yola çıktık.

Maksadımız hem mübarek ve tarihi mekanları görmek, o kutlu mekanlarda dua ve niyazlarda bulunmak ve hem de Güneydoğu'muzda kısa süreli bir müşahedelerde bulunmaktı.

İlk durağımız Siverek oldu. Şanlıurfa'nın Siverek İlçesinde Ulu Camii ziyaret ettik. Ardından ikinci durağımız Diyarbakır'a yaklaşık 50 km uzaklıktaki Eğil oldu. Diyarbakır Eğil'de bir tepede (kabirlerin ilk yeri nehir kenarında iken yapılan baraj nedeniyle 1995 yılında taşındığı yeni yerinde) bulunan Hz. Zülkifl (as) ve Hz. Elyasa (as) Peygamberlerin kabirlerini ve Nebi Harun-i Asefi'nin kabrini ziyaret ederek dualarda bulunduk.

Yazının Devamı

Kitaplarımı üst üste koyduğumda boyuma yetişsin isterim

2021 Yılı: Altı Kitap ve Artı İki.

Evet, bu yazımın iki esas ciheti var.

Birinci cihet: "Boyumun uzunluğu kadar kitaplarımın olmasını isteyip bunun için Yüce Rabbime dua ettiğimi herkesin bilmesini istiyorum."

Yazının Devamı

Toplum mühendisliğine farklı bir bakış

Geçen gün bir Kurumda “Ahlak, Adalet ve Etik Değerler” üzerine sunduğum seminerde ekrana bazı sözleri yansıtarak, “işte bu sözlerle Bizi kandırdılar ve toplum yapımızı bozdular” şeklinde konuştum.” O sözleri sizler için burada da sıralayayım:

“Üzümü ye bağını sorma.”

“Bal tutan parmağını yalar.”

Yazının Devamı

Çevre denetimi ve Marmara Denizi’nde müsilaj sorunu

Son birkaç aydır Marmara Denizindeki “müsilaj sorunu” Türkiye gündeminin ana maddelerinin başında gelmektedir. Haberlerin neredeyse en başında Marmara Denizi bu sorun yer almaktadır. Konu ciddi bir hâl almıştır. Konu yalnızca Ülkemiz açısından haber olmak yanında, bazı yabancı medyada yer almaya başlamıştır. Avrupa’da bazı Ülkeler ile ABD medyası da konuyu gündemlerine almaya başladılar. Hatta Uzakdoğu’da, Endonezya gibi ülkelerin medyası da Marmara Denizi’ndeki müsilaj ile ilgili haberlere yer vermektedir.

Müsilaj nedir? Bilmem açıklamaya gerek var mı?

Bundan iki ay kadar öncesine çok kimsenin adını dahi duymadığı “müsilaj” artık çok kişinin bildiği bir kavramdır.

Yazının Devamı

İnsan, tebliğ ve İslam

Tebliğ, bir hususu, bir durumu, bir emri, bir yükümlülüğü, muhatabına bildirmek ve gereğinin yapılmasını talep etmektir. İslamî tebliğ, Allah’ın emir ve yasaklarını, İslamî yükümlülük ve sorumlulukları, ilahi kural ve ilkeleri, başta Müslümanlar olmak üzere, tüm insanlara bildirmek ve riayet etmelerini beklemektir.

Tebliğin ne olduğunu bu şekilde kısaca tanımladıktan sonra, “insan, tebliğ ve İslam” bağlamında önem taşıyan bazı hususların ve bazı mühim soruların cevap ve açıklamasına geldi şimdi.

Önce şu soruları gündeme taşıyalım:

Yazının Devamı

Uzlaşma kültürü, hoşgörü ve toplum huzuru

Uzlaşma kültürü ve bunun sonucunda toplumda huzurun sağlanacağına dair bir yazı, çoktandır kafamda yer almaktaydı. “Ha bugün, ha yarın” derken, bu hususta yazı yazmak için bilgisayarımın başına geçtim. Ve güncel olarak bir yurt dışından, bir yurt içinden iki haber, tam da yazımın merkezini oluşturmaktadır.

Yurtdışından gelen haber çok çok acı ve çok hüzün verici.

Geçtiğimiz Pazar günü, yani 6 Haziran 2021 tarihinde, Kanada'nın Ontario eyaletine bağlı London kentinde bir minibüs şoförü aracını kaldırımda yürüyen beş Müslüman kişinin üzerine sürdü. Saldırıda dört Müslüman öldü. 9 yaşındaki bir çocuk yaralı olarak sağ kurtuldu. Yaralı kutulan o çocuğun anne ve babası ile iki kız kardeşi o saldırıda hayatını kaybetti. Bir tarafta böyle alçakça ve vahşice yapılan saldırıya üzülüyorsunuz, diğer taraftan da tüm ailesi yokolan bir çocuk için içiniz parçalanıyor. Hayattan koparılan o dört Müslüman için de içimiz yanıyor.

Yazının Devamı