Ahmet Sandal

Ahmet Sandal

Gençler için bir anayasa önerisi

Yazımın en başında belirteyim bu Anayasa önerisinde kesinlikle siyasi bir bakış yoktur. “Devletin yönetim şekli budur, demokrasidir, başkenti şuradadır, dili budur, laiktir, değildir”, bu tür hiçbir öneri bu Anayasa önerisinde söz konusu olmayacaktır.

Bu Anayasa önerisinde yalnızca sosyal, ekonomik ve kültürel öneriler göreceksiniz. Bizim siyasetle işimiz yok. Daha doğrusu siyasetle işimiz var da, politika ile işimiz yoktur. “Bizim siyasetimiz Ülkeyi sosyal, ekonomik ve kültürel gerçeklerle yönetmektir.” Tabi bunu söylerken Ülkenin seçimle, adaletle ve yalnız bir başkentten yönetilmesi gerektiğine itiraz etmiyoruz. Bunlar gereklidir. Bunlar dışında başka gerekçeleri öne çıkararak Ülkeyi yönetmek günümüzde huzur getirmez, sorun getirir.

Burada bir başka hususu daha belirteyim, gençler için geliştirdiğim bu Anayasa önerisi herkes için de geçerlidir. Zaten Gençler için geliştirilen öneriler herkese de fayda sağlar.

Yazının Devamı

Gençler! İstişareye ve danışarak karar almaya çok önem verin

Yazıma bir ayeti-i kerimenin meali ile başlıyorum.

“İş hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zaman da artık Allah'a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever.” (Al-i İmran Suresi, 159)

Şimdi de bir atasözümüze dikkat çekiyorum. “Danışan dağlar aşar, danışmayan yoldan şaşar.”

Yazının Devamı

Ey genç kardeşim! Düşünce ve bilgi büyük bir kuvvettir!

Bilinen ve hepimizin düşününce idrak ettiği bir hususa bu yazıda bir kez daha dikkat çekeceğiz.

O dikkat çekeceğimiz husus, düşünce ve bilginin büyük bir kuvvet olduğu üzerinedir.

Evet, bilgi ve düşünce büyük bir kuvvettir.

Yazının Devamı

Ey genç kardeşim! Düşünce ve bilgi büyük bir kuvvettir!

“Düşünce Bir Büyük Güçtür” Bu sözü söylemekle iki şeyi kastediyoruz.

1-Düşünce ele avuca sığmaz ve durdurulamaz önüne geleni alıp da götürür.

2-Değerlendirildiğinde düşünce insan için büyük bir kıymet ve hazinedir.

Yazının Devamı

Ey genç kardeşim! Kendine güven ve başarıya inan

Ey Genç Kardeşim! Sen potansiyeli ve enerjisi olan bir varlıksın. Sen bir değersin. Ne başlayacaksa Seninle başlar. Ne yapılacaksa Gençlikle başlar. Dünya’daki tüm gelişmeler bir insandan başlamıştır. Tüm hamlelerin kaynağı, tüm atılımların membaı işte tek bir insandır. Bütün fikirler, bütün mücadeleler bir kişi ile başlar ve fikir bir kişiden çıkar. Oradan yayılır. Bir kişiyle başlar her ekip çalışması da. O bir kişi çekirdekte yer alır. Ekip çalışmasında da elbette merkezde bir insan vardır. Çalışmalar o insanın çevresinde cereyan eder. İnsan güçlü yaratılmış bir varlıktır.

Bahar, bir çiçekle başlar. Yağmur bir damlayla başlar. Bir kasırga, bir fırtına dahi önce bir nokta kadar küçüktür. Sonra o kadar büyür ve o kadar şiddetli olur ki, önüne geleni alır da götürür ve önünde kimse duramaz.

Öyleyse, Sen Genç İnsan! “Ben neyim ki, ben ne yapabilirim ki deme! ”Ve başlangıçların en başında senin bulunduğunu idrak et ve bil.”

Yazının Devamı

Ey genç kardeşim! Kendine güven ve başarıya inan

Ey Genç Kardeşim! Sen potansiyeli ve enerjisi olan bir varlıksın. Sen bir değersin. Ne başlayacaksa Seninle başlar. Ne yapılacaksa Gençlikle başlar. Dünya’daki tüm gelişmeler bir insandan başlamıştır. Tüm hamlelerin kaynağı, tüm atılımların membaı işte tek bir insandır. Bütün fikirler, bütün mücadeleler bir kişi ile başlar ve fikir bir kişiden çıkar. Oradan yayılır. Bir kişiyle başlar her ekip çalışması da. O bir kişi çekirdekte yer alır. Ekip çalışmasında da elbette merkezde bir insan vardır. Çalışmalar o insanın çevresinde cereyan eder. İnsan güçlü yaratılmış bir varlıktır.

Bahar, bir çiçekle başlar. Yağmur bir damlayla başlar. Bir kasırga, bir fırtına dahi önce bir nokta kadar küçüktür. Sonra o kadar büyür ve o kadar şiddetli olur ki, önüne geleni alır da götürür ve önünde kimse duramaz.

Öyleyse, Sen Genç İnsan! “Ben neyim ki, ben ne yapabilirim ki deme! ”Ve başlangıçların en başında senin bulunduğunu idrak et ve bil.”

Yazının Devamı

Su ve hayat başıboş akışına bırakılamaz

Geçen ay memleketim Kahramanmaraş’ta şu üç ayrı hususta sunumlar gerçekleştirdim ve eğitimler icra ettim. Birinci sunumumuz, Kamu Yönetiminde Ahlaki Değerler, Meslek Etiği ve İş Ahlakı. İkinci sunumumuz Kurum Kültürü ve Aidiyet Duygusu. Üçüncü sunumumuz Yeni Neslin Duygularını Anlamak ve Onları Doğru Biçimde Yetiştirmek.

Tabi bu sunumların yanında İşyerinde Huzursuzluğa Neden Olan Mobbingin Önlenmesi, Zaman ve Performans Yönetimi üzerine de sunumlar gerçekleştiriyor ve seminerler icra ediyoruz.

Kamu görevlilerinin etik yönden ve etik değerler yönünden bilinçlendirilmesi üzerine 15 yıldır, mobbingin önlenmesi üzerine 10 yıldır ve kurum kültürü, aidiyet duygusu, zaman ve performans yönetimi, üzerine 5 yıldır çalışıyorum.

Yazının Devamı

Gençler adaletli bir kamu yönetimi istiyor

Bazen tefekkür eder ve gençlik yıllarımda nasıl bir halde olduğumu düşünür? Şimdi ne haldeyim diye kendime sorarım. Gençlik yıllarım ve şimdiki halim arasında bariz farklar olduğunu hemen fark ederim.

Nasıl mı farklar var? Söyleyeyim. Daha fazla idealist ve daha fazla kararlı idik. Ve daha fazla umut dolu idik. Bazı şeylerin değişeceğini düşünür ve iyiye doğru gideceğimiz yönünde kuvvetli umutlar taşırdık. Zamanla bu düşüncelerimizin yerini karamsarlık almadı değil. Gerçi yine umutluyuz, yine kararlıyız, ancak eskisi kadar değil. Yine idealist düşünceler içindeyiz, ancak eskisi kadar değil.

Kendi gençliğimi artık geri getiremem ve gençliğimdeki kadar kararlı, gözü pek ve idealist, umutlu ve heyecanlı olamam. Şimdi bunu bir tarafa bırakalım ve şimdiki, yaşadığımız bu çağdaki gençlerimiz ne istiyor? Bunun üzerinde duralım.

Yazının Devamı

Dünyevileşme, konformizm (rahatlık) bataklığındaki Müslümanlar

Şurası muhakkak ki, Dünya’yı gereğinden daha çok ve hatta çok çok fazla sevdik ve ötesini düşünmedik. Dünya’yı sevdik ve ölümden korktuk. Dünya’yı sevdik ve rahatlığa düşkün olduk.

Dünyevileşme derken asıl kastımız budur. Dünyevileşme esasında biz Müslümanlar için bu anlama gelirken, genel olarak düşündüğümüzde Dünyevileşme, Dünya’da Dini ve Ahirete ait düşüncelerin insanlığın hayatından ve zihninden kopartılıp atılmasıdır.

Bir de sekülerizm var. Sekülerizm toplumu ve toplumdaki fertleri dini, ruhani meselelerden uzaklaştırıp ahiret düşüncesini ortadan kaldırmaktır. Bunlar yerine yalnız Dünya’ya odaklanmaktır. Esasında sekülerizm Dünyacılıktır. Zaten Türk Dik Kurumu Sözlüğünde sekülerizm kavramına karşılık olarak dünyacılık sözcüğü önerilmiştir.

Yazının Devamı

İsrail kendi sonunu mu hazırlıyor?

Ramazan Ayı içerisindeyiz. Bugün 16. orucumuzu tutuyoruz. Yarın 17 inşallah. Maalesef, Siyonist terörist İsrail her Ramazan Ayı’nda olduğu gibi bu yılda da Kudüs’te Mescid-i Aksa’da zulüm yapıyor. Zaten Filistinli Müslüman Kardeşlerimiz 70 yıldan fazladır zulüm, baskı ve işkence altındalar. Bunun sebebi Siyonist Terör Oluşumu İsrail’dir.

Dikkat ederseniz “İsrail’den sonra Devlet” demedim. “Oluşum” dedim. Ben İsrail’i asla ve asla Devlet olarak kabul etmedim. Ölse de kabul etmem.

Yazının Devamı

Bu toplum bitik, insanlık yitik

Komşuluk ve sosyal dayanışma bu Ülkede neredeyse yerlerde sürünüyor. Kimse çok da havalara girmesin, “şöyle bir Milletiz, birlik ve beraberlik içerisinde yaşıyoruz” diye nutuk çekmesin.

Bu Ülkede “gemisini kurtaran kaptan” vaziyetleri yaşanıyor. Herkes kendi aile efradını ve en yakınlarını kurtarmak derdinde. Milletvekili, Bakan dediğimiz ve tüm toplumu düşünmek zorunda olanlar dahi adeta yalnız kendi çevresini kurtarmak derdinde.

Lafa gelince hepimiz Müslümanız ve komşu haklarından dem vururuz. "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" hadisini dağa-taşa yazarız da, bunlar yalnızca birer söylemden ibarettir. Gerçek şudur ki, komşumuz 10 gün ortada yokken kapısını vurup da hal hatır sormayı düşünmeyiz.

Yazının Devamı

Kamu yönetiminde cihanşümul/vicdani değerleri hakim kılmak

İnsanlığın vicdanında ve özünde mevcut olan, adalet, doğruluk, dürüstlük, tarafsızlık, eşitlik, hesap verebilirlik, şeffaflık, kamu yararını gözetmek, savurganlıktan kaçınmak, nezaket, sevgi, saygı ve güven ve benzeri değerleri kamu yönetiminde hakim kılmak zorundayız.

Bunlar yalnızca bir yöreye ya da bir coğrafyaya ait değerler değil, tüm insanlığa ait cihanşümul (evrensel) değerlerdir.

Bunu sağlarsak hem vicdanımızın gereğini yapmış oluruz, bu açıdan mutlu oluruz. Diğer açıdan da evrensel değerlere riayet ettiğimiz için Dünya’da eğer adil ve güzel bir nizam hakim ise, onlara da uyum sağlamış oluruz. (Şu an Dünya’nın genel durumu bu açıdan uygun değildir. Çoğu yerde haksızlıklar hakimdir. Maalesef)

Yazının Devamı

Bir ülkedeki nüfusu nasıl nüfuz haline getirebiliriz?

İslam Ülkelerinin nüfusu:1.500.000.000

İsrail’in nüfusu:9.000.000

Şimdilik bu iki rakam yazımın en başında yer alsın.

Yazının Devamı

Güdümlü/kurulmuş saat gibi konuşan/yazan gazeteciler

Hoppala bu da nereden çıktı şimdi! Güdümlü füzeleri biliyorduk da, “bu güdümlü gazetecileri” bilmiyorduk.

Var hem de her akşam haber TV’lerinde bülbüller gibi şakıyorlar ve donuk donuk bakıyorlar. Kurgulandıkları ve güdülendirildikleri için tek bir noktaya donuk donuk bakıyorlar.

Gerçekten de adam daha konuşmadan ne söyleyeceğini ve neyi savunacağını biliyorsunuz. Çünkü ya sağdan, ya soldan güdülendirilmiş vaziyette olduğu için, ne konuşacağın, ne söyleyeceğini hemen tahmin ediyorsun.

Yazının Devamı

İyi bir belediye başkanı nasıl olur?

Yerel yönetim seçimlerinin üzerinden sanırım 3 yıl geçti. 2019 yılında oldu en son yerel seçimler. Kaldı iki yıl. Beş yılda bir seçim yapılıyor ya. O nedenle kaldı iki yıl.

Mahalli idare seçimler 30 Mart ya da bu tarihe yakın zamanda gerçekleştirilir. Mart ayında içindeyiz. Yani 2019’dan bu güne tamı tamamına 3 yıl geçti.

Tabir caizse son dönem seçilen belediye başkanları yolun yarısını geçtiler. Şimdi önlerinde iki yıl var. Allah ömür ve sağlık verirse, mevcut başkanlar, iki yıl daha hizmet edecekler. İnşallah, hepsi de yerel yönetimlerdeki belediye başkanlığı görevini hakkıyla yerine getirirler. Temennim bu.

Yazının Devamı

Kamu bürokrasisinde saltanat sorunu

Bundan önce “Kamu Bürokrasisinde Ulaşılmazlık Sorununu” yazmıştım. Şimdi de “Kamu Bürokrasisinde Saltanat Sorununu” yazacağım. Bu iki yazı birbirini bütünlüyor.

Yazıma Polonya’nın başkenti Varşova’da yaşadığım bir anımla başlayayım.

2009 yılında mıydı, 2010 yılında mıydı Polonya’ya bir görev için gitmiştim. Varşova’da Devlet kurumlarını da görevimiz gereği ziyaret ediyorduk. Varşova’daki Devlet kurumlarının ihtişamdan yoksun ve sade hali dikkatimi çektiği gibi, bizim Ülkemizde rastladığımızın tam tersi bir durumla karılaşmıştım. Ne forslu özel kalem odaları, ne forsu Bakan ve Bakan Yardımcısı odaları, ne forslu Genel Müdür odaları hiçbiri yoktu. Hatta ben ziyaret sırasında ekipten ayrıldım. Kendi kendime geziyordum. Gezdiğimiz kurum Polonya Maliye Bakanlığı idi. Birden kendimi Maliye Bakanının odasında bulmuştum. Ne bir özel kalem, ne zabıta gibi dolanan korumalar hiçbir şey yoktu. Her şey oldukça sade ve oldukça doğal idi orada.

Yazının Devamı

Ne doğu ne batı mühimdir ancak insan mühimdir

Yazıma bir ayet-i kerimenin meali ile başlıyorum.

“Yüzlerinizi Doğuya ve Batıya çevirmeniz erdemlilik değildir. Asıl erdemli kişi Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman eden; sevdiği maldan yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, yardım isteyenlere ve özgürlüğünü kaybetmiş olanlara harcayan; namazı kılıp zekâtı verendir. Böyleleri anlaşma yaptıklarında sözlerini tutarlar; darlıkta, hastalıkta ve savaş zamanında sabrederler. İşte doğru olanlar bunlardır ve işte takvâ sahipleri bunlardır.” (Bakara, 177)

Amenna ve saddakna aynen doğru. Yüce Rabbimin bu ikazından anladığımız şudur. Ne Batı, ne de Doğu önemli değildir. Olsa olsa birer yön, birer cihettir. Bir de coğrafyadır. Bunun dışında önem taşımaz.

Yazının Devamı

Kamu bürokrasisinde ulaşılmazlık sorunu

Artık teknoloji gelişti, dijital çağdayız ve pratik olarak birçok şeyi oturduğumuz yerde, evimizde bilgisayar başında hallediyor ve kamuya ya da özel sektöre başvurumuzu internetten gerçekleştiriyoruz. Ne güzel ve ne mutlu bir durum bu. Dijital teknolojiyi insanların hayatlarını kolaylaştırmak için sunanlara ve bu hususta çalışma yapanlara yürekten teşekkür ediyorum.

Bu yazıda bu teşekkürümle birlikte bir de teessüfüm olacaktır.

Teessüf ediyor ve hayıflanıyorum ki, siyaset yetkililerine (genel başkanlara, yardımcılarına, grup başkanlarına ve benzeri makamlarda olanlara) ve kamu yönetiminde de bazı üst makamlara (bakanlara, bakan yardımcılarına, kurum başkanlarına, büyükşehir belediye başkanlarına, normal belediye başkanlarına, genel müdürlere ve benzeri görevde bulunanlara) ulaşılamıyor.

Yazının Devamı

Fihimafih/Ey insan! Ne varsa içindedir

Hz. Allah (cc), Hz. Peygamber (asm), Hz. Adem ve hatta şeytanın aynı noktaya işaret ettikleri tek bir husus vardır. O da şudur: "Ey insan! Ne varsa içindedir."

Evet, burada ilginç olan şey, şeytanın dahi insana, “ne varsa sen yaptın, her şeyden sen sorumlusun” diyerek bir gerçeğe işaret etmesidir. İnsanın başına ne geliyorsa kendindendir. Bunu insan kendi başına düşündüğünde de fark eder.

Bunu Cenab-ı Allah’ın (cc) sözlerinde yani Kur’an’da ve Sevgili Peygamber Efendimizin (asm) sözlerinde yani Hadislerde müşahede ettiğimiz gibi, bir önceki paragrafta belirttiğim gibi kendimiz de tefekkür ettiğimizde anlarız.

Yazının Devamı

Gençler! Meslek etiği ve etkili iletişimde sorunlara çözümler

Bir önceki yazımın son paragrafından bir önceki bölümü aynen şöyle idi: “Peki çözüm nerede? Bu kadar tenkit ve sitem dolu bir yazı yazmışsınız? Meslek ahlakı ve iletişimde dört dörtlük, dört dörtlük olmasa da, daha iyi bir noktada nasıl oluruz? İçinde bulunduğumuz bu olumsuz durumdan çıkmak için çözüm nedir? Bunları sorduğunuzu düşünüyorum.”

Bunları yazdıktan sonra en son paragrafta kısaca “Çözümlerimi bir sonraki yazımda anlatacağım inşallah” diye belirtmiştim.

İşte bu yazıda, mesleği etiği ve etkili iletişimle ilgili olarak toplumda yaşanan sorunlar ve olumsuzlukların giderilmesi noktasında çözüm önerilerimi sunacağım.

Yazının Devamı

İki kurbağa fıkralı bir yazı

Yazıma bir fıkra ile başlayalım. Birçoğunuzun duyduğunu tahmin ettiğim başrolünde bir kurbağa, bir kazan olan fıkra şöyledir: “Bir kurbağayı içi kaynar su ile dolu bir kazana atarsanız, can acısının verdiği ani bir tepkiyle kendisini kaynar kazanın dışına atar ve kurtulur. Ancak, önce içinde normal bir su olan kazana atıp sonra kazanı bir ateş ile yavaş yavaş ısıtmaya başlarsanız, kurbağa yavaş ısınan su içerisinde kendisini bekleyen sonun farkına varamaz ve kaynayan suyu hissettiğinde bu onun zaten sonu olur ve kaynar su içinde kavrulup ölür.”

Evet, bu fıkra burada böyle dursun. Bir de yazının en sonunda fıkra okuyacaksınız. O fıkra da orada öyle dursun.

Yazımın en sonundaki fıkrada da kurbağa ve kazan var. Ancak bu sefer kazan içerisinde su yok, süt var. (Neyse siz yazımı okuyun, fıkrayı zaten en sonunda okuyacaksınız.)

Yazının Devamı

Gençler! Başarı için meslek etiği ve etkili iletişim çok mühim

Geçen günlerde Doğu Anadolu’muzun Çukurova’sı Yeşil Iğdır’da dört gün ikamete ettim ve iki gün, iki farklı yerde “İş Hayatında Başarılı Olmak İçin Meslek Etiği ve Etkili İletişim” seminerleri sundum. İlk olarak Iğdır Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğünde, daha sonra da Iğdır Üniversitesinde seminerler gerçekleştirdim.

Seminerlerim elbette ve öncelikle öğrencilere yönelikti. Ancak kamu görevlileri ya da özel sektör çalışanları da elbette seminerlerimden istifade etmesi gereken kesimleri oluşturmaktadır.

Seminerlerimizde, öncelikli olarak “etik, ahlak, kanun, hukuk, vicdan, iyilik doğruluk, adalet, eşitlik, ehliyet, liyakat, yönetimi liderlik, bilmek, kendini bilmek, ilim, irfan, iletişim, etkili, iletişim, beden dili, söz, davranış, empati ve sempati” gibi kavramlar gündemde yer almakta ve sık sık bu kavramların üzerlerinde durulmaktadır. Ayrıca etik ve etkili iletişimde önem taşıyan alim ve filozofların da isimleri ve sözleri seminer boyunca zikredilmektedir. Bu kapsamda Platon, Sokrates, Farabi, Yusuf Has Hacip, Nizam’ül Mülk, Mevlana, Yunus Emre gibi alim ve filozoflar özellikle gençlerimize yakından tanıtılmaya çalışılmaktadır.

Yazının Devamı

Belediyeler birer israf merkezleri olmasın

Bu yazının başlığı için üç-dört alternatif üzerinde durdum. “Birer İsraf Merkezleri: Belediyeler”, “Belediye Yöneticileri: İsraf Etme İnsaf Et,” “İsrafsız Belediye Mümkün mü?” En sonunda “Belediyeler Birer İsraf Merkezleri Olmasın” da karar kıldım.

Bu dört başlıktaki iki ortak nokta, “Belediyeler ve İsraf’tır” ve zaten bu husus da bu yazıda ana temadır.

Bu yazıma da, yine diğer yazılarımda olduğu gibi bir sebeb vardır. Ben hayatın içinde gözlemlerime ve bizzat duygu ve düşüncelerime dayanarak yazıyorum. Evet, bu yazıyı yazmama, yani, “belediyeler ve israf” konusunu gündeme getirmeme geçen hafta bir İlimizde bizzat gördüğüm bir büyük heykel (tam dört katlı bir apartman dairesi büyüklüğünde bir heykel) sebep oldu.

Yazının Devamı

Muhsin Yazıcıoğlu: Aşılamayan dağlar ve yarım kalan umutlar

Aşılamamışsa bir dağ, varılamamışsa bir menzil, geçilememişse bir engel yarım kalmıştır bir şeyler. Tamamlanamamıştır umutlar.

Muhsin Yazıcıoğlu Başkanımızın 25 Mart 2009 yılındaki son yolculuğunda geçit vermeyen Kahramanmaraş’taki Berit Dağları da umutların yarım kalmasında bir vesiledir.

Tabi aslolan takdirdir. İnsanoğlu ne kadar da tedbir alsa, takdir tedbiri bozar. Yüce Rabbim’in takdiri böyleymiş. Muhsin Yazıcıoğlu Başkanımızın son saatleri o dağda, Berit Dağı’nda geçecekmiş.

Yazının Devamı