Ahmet Sandal

Ahmet Sandal

Bu çağın en belalı ve vahşi Tağutu ABD ve kapitalizm

Bir önceki yazımdan devam ediyorum. Bir önceki yazımda Kur’anî bir kavram olan “Tağut” üzerinde durmuştuk. Tağut kelimesinin Kur’an-ı Kerim’de sekiz ayette geçtiğini ve manasının da “Allah'a başkaldıran, kötülük ve sapıklıkla hükmeden, kendisine başkalarını kulluk etmeye zorlayan veya başkalarının bile bile kendisini put edindikleri insan, şeytan veya put, insanları, Allah'a iman ve kulluk etmekten uzaklaştırıp kendisine veya başkasına kulluk yapmaya çağıran ve yönlendiren her şey” olduğunu belirtmiştik.

Kur’an-ı Kerim’de Tağut kelimesinin yer aldığı sekiz ayetin mealini bir önceki yazımda belirtmiştim. Şimdi bu yazıda tekrar o ayetlerin hepsini tek tek yazmayayım. Bu yazıda yalnızca bir ayet-i kerime’yi yazayım

“Allah, iman edenlerin Velisidir, Dostudur. Mü’minleri karanlıklarından aydınlığına çıkarır. Kâfirlerin velileriyse, dostlarıysa tağuttur. Onları aydınlıktan karanlıklara götürür. Bunlar, ateşin ehlidir ve orada ebedî kalacaklardır. (Bakara Suresi, 257)

Yazının Devamı

TAĞUTU reddetmek ve Muvahhid olmak

Tağut kelimesi Kur’an-ı Kerim’de sekiz ayette geçer. Olumsuz anlamları olan bir kelimedir Tağut.

Nedir Tağut ya da kimdir Tağut?

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi Sözlüğünde Tağut kelimesinin “azmak, sınırı aşmak” anlamındaki tuğvân (tuğyân) kökünden türeyen bir isim/sıfat olduğu belirtilir.

Yazının Devamı

NECİP FAZIL KISAKÜREK, TUĞÇE KAZAZ, GAMZE ÖZÇELİK VE DİĞERLERİ

Pislikten çıkanlar, pislikten kurtulanlar, pisliktekilere daha çok merhamet ederler ve başkalarının da o pisliğe düşmemesine daha fazla çaba gösterirler.

Bohem hayatının, şuursuz hayvan gibi hayatın içinden, o rezil durumdan Allah’ın yardımıyla kurtulanlar, tekrar o rezil hayata dönüp de bakmazlar.

Bu anlattığım durumdan kurtulup da normal insani hayata dönen binlerce, yüzbinlerce insan vardır.

Yazının Devamı

Gençlik ve bumerang

Bu Ülkede gençlerimizin büyük çoğunluğu idealist düşünce ve fikirlerden uzak, gününü gün eden, yalnız anı yaşayan, hedefsiz ve boşlukta çırpınan birer zavallı durumundadır. Bu gerçeği görmek istemesek de bu böyledir. Maalesef, zavallı durumdaki gençlerimiz bugünümüz ve geleceğimiz için esasında en büyük tehlike ve tehdittir de.

Bu tehlike ve tehdidi “Bumerang” ile açıkladım. Yazımın başlığını da bu şekilde belirledim. Yazımın tamamı okunduğunda “Gençlik ve Bumerang” bağlantısı anlaşılacaktır.

Evet bilinen bir gerçektir ki, sokak köşelerinde, şehrin meydanlarında, sağda-solda, AVM’lerde (Alış Veriş Merkezlerinde) eğlence yerlerinde, sosyal medyada görüp de üzülerek izlediğimiz gençlik maalesef, başıboş haldeler, manen hedefsiz durumdalar, maddiyat ağırlıklı düşünmekteler, para-pul peşinde, manevi değerlerden ve Ecdadının izinden fersah fersah uzakta perişan vaziyetteler.

Yazının Devamı

TOKİ’nin büyük hamlesi sonrasında konut, dükkan ve arsa fiyatları düşecek mi?

Devletimiz TOKİ (Toplu Konut İdaresi) vasıtasıyla Cumhuriyet tarihimizin en büyük konut, dükkan ve arsa hamlesi ve 81 İlimizi kapsayan geniş bir proje başlattı.

Bilindiği üzere son 9 aydır (evet, evet, son 9 aydır, bir yıl bile olmadı) Ülkemizde konut, dükkan ve arsa fiyatları olmadık, görülmedik ve duyulmadık ölçüde arttı. Arttı mı artırıldı mı? Onu da bilmiyoruz. Arttı mı, abartıldı mı? Onu da bilmiyoruz.

Bildiğimiz tek şey. Konut, dükkan ve arsa fiyatları şişirilmiş, gerçekçi değil.

Yazının Devamı

Yanlış çorap/empati ve sempati şart

Bugün bu yazıda bundan birkaç sene önce bir Mescidde yaşadığım, görünüşte basit, ancak özde çok mühim bir hususu anlatacağım. Yazının başlığında geçen “yanlış çorap” konunun mihengini oluşturur.

Önce empati ve sempati hakkında bilgi verelim.

Empati, bir olay, bir durum esnasında, kendinizi karşıdaki insanın yerine koymak ve “ben onun yerinde olsaydım ne hissederdim” diye düşünmektedir. Empati “açı değiştirmek, bakış değiştirmektir.” Diğer insanları anlamaya çalışmanın en zirve halidir. Başka insanların ne düşündüğünü anlamanın en kestirme ve en doğru yolu empati yapmaktır.

Yazının Devamı

Kur’an’da tümden gelim ve tüme varım metoduyla düşünmeye çağrı örnekleri

Kur’an’da insanların özgürce düşünerek doğru ve Hak olan yolun bulacaklarına ve düşünmek suretiyle inançlarını sağlamlaştırabileceklerine dair binlerce ayet-i kerime mevcuttur. Bu nokta itibariyle insanın Kur’an’la buluşması ve aklını da kullanması şartıyla hakikate varacağı çok açıktır.

Düşünmek ve düşündürmek için onlarca metot mevcuttur. Tümevarım, tümden gelim, kıyas, temsil getirme, sebep-sonuç ilişkisi, benzerliklerden yola çıkmak, örneklerden yola çıkmak ve daha başka metotlar vardır.

Biz bu yazıda yalnızca tümevarım ve tümdengelim metotlarını öne çıkararak ve Kur’an’daki örneklerine bakarak sizleri düşünmeye ve düşündürmeye çağıracağız.

Yazının Devamı

Zekat bu ümmetin üvey evladı gibidir

Çocukluğumda duyduğum bir mühim ve hâlâ hatırımda olan bir sözdür: “Zekat, namaz emrinin geçtiği birkaç ayette peş peşe emredilmektedir.”

Bir vaaz sırasında çocukken bir hocadan duyduğum ve zihnimde yer eden bu söz elbette mühim bir gerçeğe işaret etmektedir. O gerçek şudur: “Kur’an-ı Kerim’de bazı ayetlerde namaz emrinin hemen peşinden zekat emri de gelmektedir.”

Bu ayetleri yazımın içeriğinde zaten aşağıda okuyacaksınız.

Yazının Devamı

Vay o namaz kılanların haline ki!

Vay o namaz kılanların haline ki!

Vay miskinleri gözetmeyenlerin haline ki!

“Vay o namaz kılanların haline ki!” “Vay miskinleri, fakirleri gözetmeyenlerin haline ki!”

Yazının Devamı

Uzlaşma kültürü, tahammül fikri ve hoşgörü iklimine nasıl varırız?

Uzlaşma kültürü ve bunun sonucunda toplumda huzurun sağlanacağına, hoşgörü ve tahammül ortamının herkesin hayrına olduğuna dair onlarca köşe yazım ve görüşlerimi yayınladığım kitap ve makalelerim mevcuttur. Ülkemizde uzlaşma kültürünün ve hoşgörünün olmamasından kaynaklanan en büyük zulümler darbeler sonrasında ve post darbeler sırasında yaşandı. 28 Şubat döneminde de yaşanmıştı. Tekrar o günlere dönmek isteyenler ve o günleri özleyenler var. Ancak bu Ülkede vergisini veren ve vatandaşlık ödevlerini yerine getiren herkes saygındır ve birinci sınıf vatandaştır. Kimse dışlanmamalıdır. Kimse inancı ve kıyafeti dolayısıyla vatandaşlık haklarından ve okuma özgürlüğünden mahrum bırakılmamalıdır.

Şimdi diyeceksiniz ki, “o zor ve ayrımcı günler geride kaldı, bakın Ülkemizde başörtülüler artık Vali de oluyor, kaymakam da ve hatta asker, subay ve polis de oluyor” diyebilirsiniz. Evet, evet oluyor. Çok da güzel oluyor. Ancak eski günlerin özlemiyle ellerine fırsat geçmesini bekleyenler de yok değil.

İnsanlar da uzlaşma kültürü ve tahammül ve hoşgörü iklimi dalga dalga her tarafa ve her bireye kadar ulaşmazsa, rüzgarın ters dönmesiyle tekrar eski günlere de dönebiliriz, maazallah.

Yazının Devamı

Ah şartlanmışlıklar ah!

İnsan, yaşadığı çağdaki nesnelerden, eşyalardan, genel bakış açısından ve toplumun gidişatından etkilenir ve insan bilinci bu ve buna benzer sayısız dış etkenin, kendi dışındaki şartların bileşiminden meydana gelir.

İnsan bilinci yaşadığı toplumun özeliklerinden ve dış etkenlerden ne kadar bağımsız ve ne kadar alakasız ise, o kadar aslına ve özüne, yani fıtrata yakındır.

Ancak gel gör ki, her insan etten ve kemikten müteşekkil bir varlıktır, robot değildir ve içinde bulunduğu toplumdan, kendi dışındaki şartlardan ve yaşadığı çağın özelliklerinden etkilenmektedir.

Yazının Devamı

ELAZIĞ NOTLARI-2 / 15 Temmuz Kahramanı Fethi Sekin Elazığlıdır

Zengin su kaynakları, bereketli ve verimli toprakları, barajları, eski ve köklü Fırat Üniversitesi, Harput Kalesi, Hazar Gölü ve Gakkoş (ağabey, kardeş) lakabıyla anılan insanlarıyla meşhur güzel ve gelişen ilimizi anlatmaya devam ediyorum.

İlk bölümde tüm ülkemiz için geçerli olan deprem gerçeğinden ve Elazığ’da 24 Ocak 2020 tarihinde saat 20.55'te meydana gelen şiddetli deprem ve ardından şehirdeki konut yapımından bahsetmiştim. İlk bölümdeki yazımda Elazığ’ın ilçelerinden, Hazar Gölünden, Harput Kalesinden ve Hazar Baba Dağından söz etmiştim. Yazımın en sonuna doğru da Gakkkoş’ların giydiği sekiz köşeli kasketten bahsetmiştim. Yazımın en sonu şu şekilde idi: “Yazımın ikinci bölümünde inşallah Şehit Fethi Sekin başta olmak üzere yine Elazığ’ın değerlerinden ve özelliklerden bahsedeceğim.”

Evet, bu yazımızda öncelikle Şehidimiz Fethi Sekin’in hatırasını yadedelim, yiğit, gözü pek ve korkusuz Şehid Polis Memurumuzu başta rahmet ve minnetle anarak yazımızı sürdürelim. Şehidimiz Fethi Sekin Baskillidir. Bu ilçedeki mezarını ve yanında bulunan külliyeyi, müzeyi ziyaret ettik. Ben Şehidimiz mezarı başında bulunan hatıra defterine şiir yazarak anısına ithaf eyledim.

Yazının Devamı

ELAZIĞ NOTLARI-1/ Gakkoşlar şehri

Zengin su kaynakları, bereketli ve verimli toprakları, barajları, eski ve köklü Fırat Üniversitesi, Harput Kalesi, Hazar Gölü ve Gakkoş (ağabey, kardeş) lakabıyla anılan insanlarıyla meşhur güzel ve gelişen ilimizdir Elazığ.

Tabi bu İlimizin bir de deprem gerçeği ile bilinirliği de vardır. En son ve şiddetli depremi de 24 Ocak 2020’de yaşadı Elazığ halkı. 24 Ocak 2020 tarihinde saat 20.55'te meydana gelen o şiddetli deprem yalnızca Elazığ’da hissedilmedi, saşta Malatya olmak üzere tüm Doğu Anadolu bölgesinde de hissedildi. Depremin merkezi Elazığ’ın Sivrice ilçesine bağlı Çevrimtaş Köyüdür. Depremin büyüklüğü AFAD açıklamalarına göre 6.8, Kandilli Rasathanesi açıklamalarına göre 6.5’tir.

Yazının Devamı

Şuyuu mu, vukuu mu? Siyaset mi, sosyoloji mi?

Halk arasında meşhur bir söz vardır. “Şuyuu vukuundan beter.”

Bu sözde anlatılmak istenen şudur: Bir şey hakkında çevrede, toplumda söylenti, şayia çıktı ise sanki o şey olmuş gibi insanlar ona inanırlar ve ona göre yanlış hüküm içine girerler.

Sosyal medya, normal medya ve hangi kaynaktan yayılırsa yayılsın bir haber kendisinden ve aslından daha büyük tesire sahiptir.

Yazının Devamı

Görecelilik (nisbiyet) kavramı üzerine bir fikir jimnastiği

Geçen gün bir arkadaşımıza başsağlığı ziyareti için gitmiştik. Başsağlığı diledikten sonra, “Babanız kaç yaşında vefat etti?” diye sordum. Arkadaşım, “Babam 94 yaşında vefat etti” dedi. “İyi, iyi, Babanız çok yaşamış, maşallah” dedim. Arkadaş da “2 sene önce Babamın babası vefat etmişti, O da 120 yaşında vefat etti” dedi. Bu söz üzerine, Babanız “az yaşamış, o zaman” dedim. İlginç değil mi? Bir insanın fikri 5-10 saniye içinde değişebiliyor. 94 yaşında vefat eden bir insan için önce “çok yaşamış” dedim ve ardından “az yaşamış” dedim. Arkadaşımın Babasına çok yaşamış derken, Türkiye’de erkeklerde yaşam ortalaması olan 65-70 yaşlarını esas aldım ve buna göre “çok yaşamış” dedim. Sonra Babasının yaşını dikkate aldım ve buna göre de “az yaşamış” dedim.

Hayat görecelilikten ibarettir. Neye, nereden ve neyi ölçü alarak baktığın önemli. Konu yaştan açıldı, yine oradan gidelim. Hazreti Nuh (as) 950 yıl yaşamış bir peygamberdir. Hazreti Nuh (as) ölçü alınırsa hepimiz çok az yaşamış sayılırız. Ancak doğduktan bir kaç sonra vefat eden bir bebeğe göre hepimiz çok yaşamış durumdayız.

Geçen ay memleketimdeydim. Çocukluğumun geçtiği o sokakta yürüyorum. O sokağın köşe başında duran eve dikkatle baktım ve şaşırdım. “Aman Allah’ım bu ev ne kadar da küçükmüş” dedim. Çocuk ruhumda o ev bana saray gibi dev ve heybetli gözükürdü. Bu orta yaşlılık çağımda aynı ev bana, sanki bir tavuk kümesi gibi küçük göründü. Niye böyle?

Yazının Devamı

“Vasat ümmet” dünyanın umudu ve kurtuluşudur

Yazımın en başında ifade edeyim ki işler baştan tam anlaşılsın ve maksadım ta en baştan tam bilinsin.

Vasat kelimesi ve mefhumu, maalesef ya bilinmiyor. Ya da çoğunlukla yanlış biliniyor. Tabi bilen biliyor. Onlara diyecek sözüm yok. Ancak bilmeyenlere ve yanlış bilenlere sözüm var.

Vasat demek basit, bayağı, adi ve değersiz manalarına gelmez. Allahü Teala Hazretleri bu kavrama bizim mana verdiğimiz gibi bir mana vermiyor. Kuran-ı Kerim'de yalnızca bir ayette geçen "vasat" kelimesi, mana olarak mutedil, dengeli, aşırılıklardan uzak, ifrat ve tefritten kaçınmak ve benzeri anlamlara gelir.

Yazının Devamı

Kalplere bakmak ve Elazığlı Müftü Ahmet Karaosmanoğlu

Tarihlerden beri toplumlarda şöyle bir gerçek, şöyle bir ayrım hep mevcut olmuştur. “Zenginler, mal varlıkları çok olanlar, makam ve mevkii yüksek olanlar, kılık ve kıyafeti cafcaflı olanlar” ile “garibanlar, fakirler, kılık kıyafeti basit olanlar, makam ve mevkii olmayan sade vatandaşlar” iki zıt kutba ayrılmıştır. Tabi her dönemde ilgi ve yöneliş hep cafcaflı kıyafetleri olanlara, yüksek makam ve mevki sahibi olanlara doğru olmuştur. Garibanlar, sade vatandaşlar, yoksullar her daim bir kenarda bekletilip de orada öylece tutulmuştur. Toplumda ilgi genelde hep varlıklı kişilere ve makam ve mevkii yüksek kişilere doğru olmuştur.

Ancak bazı zatlar ve bazı kişiler vardır ki, çok az da olsa bu kişiler herkes gibi gösterişe ve kalıplara değil, kalplere bakmıştır. Bu kişilerden örnek gördüğüm Elazığlı Müftü Ahmet Karaosmanoğlu’nu bu yazıda sizlere tanıtacağım. (Tevafuk oldu, bu yazıyı Elazığ’da yazdım. Önceden hiç tasarlamadığım ve birden bire aklıma geldiği üzere bu hususta yazı yazmak Elazığ’da vuku buldu. Bunda da hikmet var)

Evet, toplum gösterişe ve zenginliğe, makam ve mevkie önem veriyor. Nasreddin Hoca’nın “ye kürküm ye” diye biten fıkrasını bilirsiniz. Pirim Nasreddin Hoca her fıkrasında hakikate ait muhteşem ders verdiği gibi “ye kürküm ye” fıkrasında da mesaj vermektedir. Aynı yere kılık ve kıyafeti gösterişsiz ve hatta hırpani bir vaziyette gelen Nasreddin Hoca, kapıdan kovulur. Bir müddet sonra aynı yere, yani ziyafetin verildiği yere, bir gösterişli kürk giyerek gelen Nasreddin Hoca kapıda izzet ve ikramla, saygıyla karşılanır. Bunun üzerine Hocamız sofraya oturduğunda kaşığı uzatmaz, kürkünün ucunu uzatarak “ye kürküm ye” diyerek hakikatli bir mesaj verir. (Birçok yerde söylediğim ve her daim düşündüğüm bir husustur ki Nasreddin Hoca fıkraları gülmek için değil düşünmek içindir. Nasreddin Hoca da bir Evliya'dır. Keramet sahibi muhteşem bir kişidir. Allah ahirette komşu eylesin) Evliyaullah (Allah Dostu) Nasreddin Hoca bizlere çağlar ötesinden ışık tutmaktadır. İnsanların dış görünüşe ne kadar da itibar ettiğini ve şekle, mazrufa önem veren insanoğlunun bu özelliği ile ne kadar da aldandığını, Nasreddin Hoca çağlar ötesinden beyan etmektedir.

Yazının Devamı

Tefekkürden şiire/şiirden tefekküre

Tefekkürden şiire, şiirden tefekküre oldukça geniş ve oldukça düz bir yol vardır. Ve tefekkürden şiire, şiirden tefekküre uzanan o geniş ve düz yol oldukça manzaralı, oldukça güzel ve oldukça huzurlu bir yoldur.

Tefekkür ve şiir bağlamında düşündüm ve kendimi adeta şu iki kelime (tefekkür ve şiir) etrafında günlerce döndürdüm. Adeta tavaf eder gibi.

Tefekkür şiirin kapısı değil midir? Şiir bir tefekkür işi değil midir? Şiir duygularla da yazılır, tefekkürle de yazılır. Duygularla yazılan şiir ile tefekkür ile yazılan şiir arasında fark vardır. Öyle bir farktır ki adeta siyah ve beyaz gibi, adeta dağ ile ova gibi, adeta gece ve gündüz gibi fark vardır.

Yazının Devamı

Olguyu değil algıyı yönetenlerin kazandığı bir dünyadayız

Kazan da nasıl kazanırsan kazan. Kazan da isterse işin-gücün olsun dolan. “Amaca giden her yol meşrudur” yanlış sözünü ilke haline getiren Makyavel günümüzün Dünyasında yaşasaydı, bizim çıraklar beni, yani ustayı geçmiş diye keyiflenirdi. Keyiflenir miydi, hayıflanır mıydı? Bilmiyorum.

Tek bildiğim olguyu değil, algıyı yönetenlerin kazandığı bir acımasız Dünya’dayız.

Öyle bir Dünya ki; bu ahvalde, köşe başındaki 30 TL'lik leziz kebaplar sunan bir kebapçı müşterisiz kalır da, bazı cinler “bilmem ne'et” diye bir algı oluşturur da beş para etmez bifteği 300 TL olarak Millet'e kakalar.

Yazının Devamı

Kamu yönetiminde stratejik yönetim şart

Strateji esas olarak evrensel ve akılcılığa önem veren herkese uygun bir kavram ve yöntemdir. Evrensel olan, her yerde ve her devirde geçerli ve değerli olan demektir. Stratejik düşünmeyen ve stratejik hamle yapmayan herkes zarar eder, saf dışı kalır.

Strateji kavramı, önce askeri literatürde kendini göstermiş ve daha sonra da zaman içerisinde kamu ve özel yönetimleri için öncelikli bir konu haline gelmiştir. Strateji sözlük manası itibariyle, “önceden belirlenen bir maksada ulaşmak için tutulan yolların ve uygulanan yöntemlerin tümüdür.” Askerlik terimi olarak da, “bir savaşta hedefe ulaşmak için askeri kuvvetleri uygun bir biçimde kullanma sanat ve bilimidir.”

Dünyanın hiçbir yerinde ve hiçbir kimse, ben yeni yöntemleri, pratik usulleri kullanmayacağım deme lüksünde değildir. Dijital gelişmeler Dünya’yı sarsarken eski klasik usullerle (mekanik yöntemlerle) çalışmak abesten öte bir saçmalıktır.

Yazının Devamı

Tarikatlar İslam’ın bir emri midir?

Tarikat, “tarik” kelimesinden türetilmiş bir kavram ve bir tasavvuf terimidir. Tarikat, bir yöntem, bir usuldür. Tarik, yol, usul ve yöntem gibi manalara gelir.

Tarik ile tasavvufu bir araya getirdiğimizde, insanın nefsini hizaya getirmesi için ve kendisini manen geliştirmesi için bir yol üzere olması, belirli yöntemleri uygulayıp da nefsini ayaklar altına alması, kibrini yenmesi, ruhunu güzelleştirmesi, kendisini kötülüklerden koruması elbette İslam’ın emridir, elbette bu durum Allah’ın istediği ve murat ettiği bir haldir. Kuran-ı Kerim’de zikir ve tesbih, Allah’ı zikretmek, Hakk’ı akletmek ve adaletten ayrılmamak, secde ile, tövbe ile, tefekkür ile, çeşitli yollar ile tesbihatta bulunmak ve nefsin hilelerine karşı uyanık olmak zaten sık sık beyan edilmiş ve bu çerçevede bir hayat üzere olmamız istenmiştir.

Yazının Devamı

Kamu yönetiminde etkili risk yönetimi şart

Yazımıza darb-ı mesel cinsinden bir Nasreddin Hoca fıkrası ile başlayalım.

Nasreddin Hoca bir gün oğlunu çeşmeye göndermiş. Su doldurması için eline bir testi vermiş. Testiyi eline verdikten hemen sonra yüzüne okkalı bir tokat atmış ve "sakın testiyi kırma" diye seslenmiş. Bu durumu gören komşular: "Ne yapıyorsun Nasreddin Hoca? Çocuk testiyi kırmış değil ki, neden hiçbir suçu olmayan çocuğu dövüyorsun?" demişler.

Nasreddin Hoca: "Testi kırıldıktan sonra atılan tokat neye yarar!" demiş.

Yazının Devamı

Kamu yönetiminde etkili denetim şart

Ülkemizde, maşallah, isminde “denetim” geçen onlarca kurul var. Hatta kurul olduğu gibi kurum ve kuruluş var. Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu, Devlet Denetleme Kurulu, Kamu Denetçiliği Kurumu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu gibi kurum ve kurulların isminde denetim var. İsminde denetim olmasa da tamamen denetimle sorumlu ve yetkili kurum var. Bu kurum aynı zamanda yüksek bir yargı kurumudur. Tahmin etmiş olmalısınız. İsmi Sayıştay. İsminde denetim olmasa da denetim ağırlıklı kurumlar var. Mesela, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu. Bu kurumun asıl işi enerji piyasasının düzenlemek olduğu gibi aynı zamanda denetlemektir de.

Kurumların kendi iç birimleri arasında da isminde denetim olan onlarca birim mevcuttur. Piyasaya Gözetimi ve Denetimi Genel Müdürlüğü gibi. Bu genel müdürlük ismi sonradan değişti ve ismi Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü oldu. Piyasa gözetimi ve denetimi ile ilgili Bakanlık sayısı neredeyse 10 adettir. Neredeyse her bakanlık kendi görev alanıyla ilgili olarak piyasa denetimi ile yetkili ve görevlidir. İsminde denetim olan ÇED, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü de mevcuttur.

Bir de bunların yanında bizzat mesleki olarak denetim birimleri mevcuttur. Bazı kurumlarda Teftiş Kurulları, bazı kurumlarda Denetim Kurulları ismiyle görev yapan bu birimler bizzat teftiş ve denetimle görevli ve yetkilidir. Tabi bu birimlerin yanında İç Denetim Birimleri ve Kontrolörlükler de bizzat denetimle görevli ve yetkilidir.

Yazının Devamı

Kur’an’da gözü olmayanın Kurban’da sözü olmasın

Kur’anî düşünce ve Kur’anî bakış açısına sahip kılmalıyız insanlarımızı.

İşte yaklaştı Kurban Bayramı ve kısmetse 09/07/2022 günü Kurban Bayramını idrak edeceğiz.

Mü’minler coşku, huşu ve çocuklar gibi bir heyecan içerisinde Kurban Bayramını tefekkür, ibadet ve taat ile geçirirken, çok az da olsa bazı kafalardan yine her Bayram’da olduğu gibi yakışıksız sözler çıkacaktır.

Yazının Devamı