Zü’l Karneyn Kıssasını ben böyle okudum

Ahmet Sandal

Ahmet Sandal

Tüm Yazıları

“Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla Zü’l Karneyn Kıssasını Okumaya Başlıyorum.”

Kur’an-ı Hakim’de, hikmetli Kur’an’da, Ashab-ı Kehf, Hızır ve Musa (as) ve bazı mühim hususların anlatıldığı Kahef Suresi mevcuttur.

O Sure’de bir mühim husus da Zü’l Karneyn Kısssasıdır.

Kehf Suresi’nde Ashab-ı Kehf (Mağara Arkadaşları), Hazreti Hızır ve Hazreti Musa (as) karşılaşması ve bazı hususlar anlatıldıktan sonra, 83. ayette Zü’l Karneyn anlatılmaya başlanır.

Bu ayet şöyle bir hitapla başlar: “Sana Zü’l Karneyn’den soruyorlar. De ki: Size ileride okuyacağım. Onunla ilgili öğüt ve hatıraları.”

83. ayetten sonra “Şüphesiz biz O’na arzda tasarruf hakkı verip iktidar sahibi yaptık. O’na her şeyin sebep ve hikmetini verdik” buyrulmaktadır. (Ayet:84)

İşte en mühim ve en hakikatli husus bu iki ayette açıklanmaktadır. Bu iki ayetten sonra Zü’l Karneyn Kıssası 98. ayete kadar devam etmektedir. Netice olarak toplam 15 ayette Zü’l Karneyn anlatılır. 15 ayette anlatılanların ilk ikisi yukarıda da belirttiğimiz gibi, ilki Zü’l Karneyn’e dikkat çekme ve ikincisi de O’nun gücüne işaret etmektedir.

Ve benim bu yazıda size asıl söylemek istediğim de işte bu ikisidir.

Zü’l Karneyn’e dikkat çekilmesi çok mühimdir ve “bu dikkat çekme” yalnızca tarihsel bir kişiden bahsetme için değildir. Asla değildir.

Ve Zü’l Karneyn tarihsel bir kişilik değildir. Zü’l Karneyn hikmetli ve kudretli bir Zat’tır ve yalnızca bir temsildir. Zü’l Karneyn yaşamıştır ya da yaşamamıştır. Bu da mühim değildir. Zü’l Karneyn yaşayacaktır ve hükmünü icar edecektir. Kudretini gösterecektir. İşte bu mühimdir.

Zü’l Karneyn’in şahsı ile ilgili bu açıklamalarımdan sonra, şahsi görüşlerimden sonra gelelim Zü’l Karneyn’in kıssasına ve Kur’an’da anlatılan temsillere.

Dikkat edin Zü’l Karneyn kıssası ile ilgili olarak “temsil” diye bir tabir kullandım. Evet, benim şahsi görüşüme göre (isteyen ikna olur, isteyen ikna olmaz) Zü’l Karneyn’in kıssası tamamen temsil, tamamen şifre, tamamen sembolik anlatımdır. En doğrusunu Allah bilir. Ben bu hususta böyle düşünüyorum.

Zü’l Karneyn isimli hikmetli ve kudretli şahıs, belki yaşadı ve o semboller, o temsillerle anlatılan hususları icra etti, belki de daha yaşamadı ve o temsillerde, o sembollerde anlatılan hususları icra edecektir. Bunu bilmiyoruz

Benim şahsi görüşüme göre, bu kıssada özel ve sırlı sembol ve temsiller mevcuttur. Bu sırlar ve bu temsiller, tarihsellikten daha çok, geleceğe atıf yapılır niteliktedir. Zaten Zü’l Karneyn’in seferleri anlatılırken “güneşin doğduğu ve battığı yer” tabiri mevcut olması, bir gerçeği ortaya koyar. O gerçek, güneşin doğduğu ve battığı yer olmadığı için, Zü’l Karneyn’in hükümranlığının sınırsızlığına işarettir. Siz bunu Doğu’nun en son noktası, Batı’nın en son noktası olarak anlasanız, öyle bir yer de yoktur. Öyleyse “güneşin doğduğu ve battığı yer” tabirinden sınırsızlık ve sonsuzluk anlaşılmalıdır.

Kıssa’da Zü’l Karneyn’in Ye’cûc ve Me’cûc diye anılan fesatçı ve saldırgan bir kavim veya kavimlerden şikâyetçi olan bir halkla karşılaştığı ve onları korumak için demir kütleler ve bakırı eritmek suretiyle sağlam bir sed inşa ettiği anlatılmaktadır. Ye’cûc ve Me’cûc de temsildir. Sed de temsildir. Eritilen madenler de temsil, semboldür.

Bu temsillerin hepsi ilk iki ayette (83 ve 84. ayette) belirtilen gerçekle ilgilidir. O gerçek de şudur, “ileride meydana gelmek” ve “hikmet ve kudret sahibi olmak.”

Kehf Suresi, 83. ayette geçen “size ileride okuyacağım” ibaresi mühimdir. 84. ayette belirtilen “Dünya’da tasarruf hakkı ve iktidar sahibi olmak” ve her şeyin sebep ve hikmetini bilmek” daha da önemlidir.

Bu açılardan düşünüldüğünde Zü’l Karneyn’in ileride yaşaması ve belki de yakın zamanda hükmünü icra etmesi ve hikmetini göstermesi daha muhtemeldir.

Evet, buraya kadar olan kısımda bu yazıda Zü’l Karneyn hakkında kendi görüşlerimin üzerine bina ettiğim bazı noktaları sıraladım.

Bu görüşlerime itimat edersiniz, ya da itimat etmezsiniz. Bu size kalmış bir durumdur.

Ancak şunlar birer gerçektir.

Zü’l Karneyn sırlı ve gizemli bir kişidir. Bu kesin bir gerçektir.

Zü’l Karneyn ilim ve irfan ehlidir. Bu kesin gerçektir.

Zü’l Karneyn iz’an ve vicdan sahibidir. Bu kesin bir gerçektir.

Zü’l Karneyn hikmet ve kudretle donatılmıştır. Bu kesin bir gerçektir.

Zü’l Karneyn mazlumların gözeticisi, koruyucusu ve zalimlerin hasmıdır, düşmanıdır. Bu kesin bir gerçektir.

Zü’l Karneyn hem Doğu ve hem de Batı’nın hükümdarı ve tüm Dünya’nın yöneticisidir. Bu kesin bir gerçektir.

Evet, 6 noktada 6 gerçeğe işaret ettim.

Bu gerçeklerden önce de Zü’l Karneyn hakkında kendi görüş ve düşüncelerimi açıkladım.

Aşağıda Zü’l Karneyn hakkında tanımlamalar ve ismin nereden geldiğine dair ilim adamlarınca geliştirilen düşünce ve görüşlere yer vererek yazımı sonuçlandırıyorum. (Bu bilgiler Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisinden alınmıştır)

Sözlükte “sahip, mâlik” anlamındaki zû ile “boynuz, kâkül, şakak; aynı dönemde yaşayan nesil, akran” gibi mânalara gelen karn kelimesinin tesniye kalıbından oluşturulan zü’l-karneyn terkibinin anlamı karn kelimesine verilen mânaya göre değişir. Mekke döneminde Yahudilerin veya daha kuvvetli bir ihtimalle yahudilerin yönlendirmesiyle Kureyşli müşriklerin Hz. Peygamber’i imtihan etmek maksadıyla sordukları üç sorudan birine cevap mahiyetinde nâzil olan Kehf sûresinin 83-98. âyetlerindeki kıssada üç defa geçen Zülkarneyn kelimesinin bir özel isim mi yoksa lakap mı olduğu açık değilse de hâkim görüş lakap olduğu yönündedir. Gerek Arap dilinde lakap ve sıfata delâlet eden “zülcenâhayn, zülyedeyn” gibi kelimelerin bulunması gerekse Kur’an’da Hz. Yûnus’tan “zennûn/zünnûn” diye söz edilmesi Zülkarneyn’in özel isimden ziyade lakap olabileceğini düşündürmektedir; fakat bu lakabın ne mânaya geldiği de açık değildir.

Evet, bu ansiklopedik bilgilerden sonra bir de dua ve niyazım, yakarış ve talebim var: “Ey Allah’ım bizi Zü’l Karneyn ile dost eyle! Ey Allah’ım bizi Zü’l Karneyn ile müttefik eyle! Ey Allah’ım bizi Zü’l Karneyn ile yoldaş eyle! Ey Allah’ım bizi Zü’l Karneyn ile arkadaş eyle! Ey Allah’ım bizi Zü’l Karneyn ile habib eyle! Ve selamete kavuştur.”

Vesselam…