Yunan'a dost, Osman'a düşman zındık
Lafı hiç eğik bükmeyeceğim.
Sözümü hiç dolandırmadan doğrudan söyleyeceğim.
Futbolcular gibi kale önünde top çevirmeye ve “artistlik yapmaya” gerek yok.
Doğrudan söyleyeceğim:
İşte budur söyleyeceğim:
“Bu Ülkede Yunan'a dost. Osmanlı’ya düşman, o kadar çok zındık var ki, görseniz şaşarsınız.”
Ağzında lafı eveleyip geveleyenlere bir çift sözüm var. Kardeşim senin derdin gol atmak mı, artistik yapmak mı? Zındıklara “zındık” denilir. Onları şiddetle kınamak şart.
Lafı niye eveleyip geveliyorsun? Gevezelik yapma. Gol at. Kale önünde habire top çevirip oynama. Vur da gol olsun. Zındıklara “zındık” denilir.
Bak ben vurdum gol oldu. Bak şimdi bir daha vuracağım yine gol olacak:
“Bu Ülkede Yunan'a dost. Osmanlı'ya düşman, o kadar çok zındık var ki, görseniz şaşarsınız.”
Yunan senin toprağına göz dikmiş. Yunan senin bayrağını indirmeye azmetmiş ve sen onu seviyor, Osmanlıyı sevmiyorsun.
Sen kimsin ya? Sen kimin çocuğusun ya? Osmanlı evladı olmadığın belli de, kimin çocuğusun sen?
Evet, maalesef, Osmanlı’ya düşman o kadar çok güruh var ki bu Ülkede, onları anlamak zor.
Osmanlı’ya niye düşmansın? Yunan’a niye dostsun? Osmanlı 3 kıtada, 7 denizde hüküm sürmüş, fethettiği toprakları şanla şerefle yönetmiş.
Fethettiği Ülkelerin insanlarına adalet ve merhamet üzere davranmış.
Osmanlı sana bir ufuk göstermiş, koskoca uçsuz bucaksız toprakları fethederek seni yüreklendirmiş.
En sonunda Osmanlı sana Anadolu’yu vatan bırakmış. Peki Yunan ne yapmış? Osmanlı’ya isyan etmiş. Binlerce Müslümanı, Türkü katletmiş, Rodos, Girit ve daha nice nice yerlerde Osmanlı yadigarı eserleri tahrip etmiştir.
Ya akıllı o ya! Yunan senin toprağına göz dikmiş. Yunan seni adeta tekrar Orta Asya göndermekle tehdit etmiştir.
Yunan 1919’da İzmir’i işgal etmedi mi? Yunan, İzmir’den sonra çapulcuları ile Ankara’ya yürümedi mi?
Millet olarak Kurtuluş Savaşında ölüm kalım savaşı vermedik mi? Bu kadar açık ve net gerçeğe rağmen sen Yunan dostusun ha!
“Sen” diyerek hitap ettiğim güruh bu satırları okusun ya da okumasın, mühim değil. “Sen” dediğim güruh alınsın sözlerimden. Elbette Osmanlı evlatları bu satırların ve hitaplarım muhatabı değildir.
Tabi benim muhatabım olmayanlar sözlerimden incinmesin. Sözüm onlar için değil. Sözüm meclisten dışarı. Sözlerimden incinmesi gerekenler, bu topraklarda ve bu kutsal Anadolu’da yaşayıp da vatan, ülke, millet ve Devlet bilincinde olmayanlardır.
O bilinçsizlerden bir mahluk, “Rumlar öyle bir meze yapar ki Kıbrıs’ı veresin gelir” diyerek bilinçsizliğini dışa vurur. O mahluk güya bir yazar ve toplumu aydınlatma vazifesi var güya.
Esasında o adam bilinçli. Nasıl mı?
Adam toplumdaki fertleri uyuşturup Yunan’a dost Osmanlı’ya düşman yapmak için misyon üstlenmiş. Bu açıdan bakarsak o adam ve o adam gibiler bilinçli.
O adam aynen 100 yıldır bizleri, “Yunan’a dost, Osmanlı’ya düşman yapmak” isteyen ataları gibi bilinçli.
Ataları konusuna fazla girmeyelim. Tehlikeli bölgedir, “Atalar.”
Biraz girelim mi Ataları konusuna?
Ataları, Batı Trakya’yı, Batum’u. Musul ve Kerkük’ü ve On İki Adaları Topraklarımız dışında bıraktı. Ataları İsmet İnönü müdür ataları? Kimdir Ataları? Osmanlı olmadığı belli. Ataları’nın Osmanlı olmadığı belli de, kim olduğuna siz karar verin.
Ataları, Osmanlı’nın aziz topraklarını mirasyedi gibi dağıttı. Topraklar nasıl olsa kendilerinin değil, Osmanlı’dan kalan topraklar. Dağıt gitsin.
Dost doğru söyler acı söyler. Durum bu. Gerçek bu.
Ah, ah, ah. Anadolu’nun en yakınında ve adeta burnumuzun dibindeki adaları Yunan’a verdik. Midilli, Sisam, Sakız ve bize ait diğer adaları Lozan’da verdik.
Ben ne zaman Antalya Kaş ilçesi taraflarına gitsem ve denize 1 km kadar mesafede görünen, bağırılsa duyulacak, el uzatsa tutulacak mesafedeki Meis Adasını görsem yüreğim sızlar. Kaş ilçemizin tam karşısında Meis var. Meis göz manasına geliyormuş. Kaş ve göz. Peki “göz manasına gelen Meis”i hiç mi gözün görmedi, Lozan’ı imzalayan İsmet?
Tabi sorumluluk yalnızca İsmet’te değil. Sorumluluk halkasını genişletmek gerekir.
Meis’i, 12 Ada’yı, Batı Trakya’yı Yunan’a verenler, çok açıktır ki, “Yunan’a dost, Osmanlı’ya düşmandır.”
Zaten İsmet ve gibileri. Yunan’ı denize döktük teraneleri attıktan çok geçmeden, Yunanlı Venizelos ile Anadolu’da kola, yan yana yürümüş ve o adam ile adeta kardeş olduklarını ilan etmişlerdir.
Eleftherios Venizelos dedikleri o adam, ansiklopedilerde şöyle tanımlanıyor:
Yunanistan eski başbakanı, Megali İdea fikrinin en önemli siyasetçilerinden biriydi. I. Dünya Savaşı'ndan sonra yapılan Nöyyi ve Sevr Antlaşmaları'yla sağladığı topraklarla, 1918 muhtırasında belirttiği Megali İdea gerçekleştiremeyince, İngilizlerin desteğiyle 1920 yılında Türkiye ye karşı savaşa girdi.
Adam Megali İdea dedikleri ve Ege Denizi ile İzmir ve tüm Ege Bölgesindeki İllerimizi, hatta İstanbul’u dahi kapsayan, bir coğrafyada Devlet idealinin peşinde. Ve o adam savaştan sonra (Kurtuluş Savaşı’ndan) sonra Anadolu’daki Yunan dostları ile kol kola gezmiş sarmaş dolaş vaziyette balolara katılmış ve içkiler içmişlerdir.
Bu yaman çelişkiyi nasıl izah edeceğiz? Hani sen Yunan’ı denize dökmüştün?
Bu durumda söylenecek onlarca söz var da yalnız birini söyleyeyim: “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.”
Yazımın hacmini uzatmayayım. Sözümü şöyle bağlayayım.
Üstadım Abdurrahim Karakoç’un mısraları ile yazımı noktalıyorum.
Mıgırdıç’ı sever de Osman’ı sevmez zındık.
İti-domuzu sever, insanı sevmez zındık.
İster ki diz üstüne çökertilsin Türkiye.
Ekmeğini yer amma vatanı sevmez zındık.
Durum bu.
Şairimiz, Üstadımız bizim bir yazı boyunca uzun uzun anlattığımız zındıkları 4 mısrada anlatmış.
Şairlik budur.
Şairlik bir kitap boyunca anlatılacak hususu bir şiirle anlatmaktır. Anlayanlara ve zındıkları tanıyıp da onlardan uzak duranlara, zındıklara “zındık” diyenlere yani, Osmanlı evlatlarına selam olsun.
Vesselam.