Yönetim mi yönetişim mi?

Ahmet Sandal

Ahmet Sandal

Tüm Yazıları

Yazıma Hazreti Mevlana’nın bir seslenişi ile başlıyorum:

“Her gün bir yerden göçmek ne iyi,

Her gün bir yere konmak ne güzel

Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş,

Dünle beraber gitti cancağızım

Ne kadar söz varsa düne ait

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.”

Yazımda ikinci olarak da şu noktaya dikkat çekiyorum:

İşi doğru yapmak mı önemli, doğru işi yapmak mı önemli? Doğru işi doğru yapmak mı önemli?

Yönetişim “yeni şeyler söylemek adına, dünde kalması gereken şeyler adına önemli bir kavramdır.”

Açık ve net olarak belirtiyorum. Artık yönetim devrinde değiliz, yönetişim devrindeyiz.

Artık “işi doğru yapmak mühim değil, artık, doğru işi doğru yapmak mühim.”

Artık tepeden inmeci ve emreden yönetim değil, ortak akılla, hep birlikte yönetim mühimdir.

Bu yönetimin adı yönetişimdir.

Yönetişim, hem kamuda ve hem de özel sektörde gereklidir. Özellikle de kamu yönetiminde gereklidir. Çünkü özel sektörün hedefi kârlılık ve maliyetleri en aza indirmektir. Bu hedef doğrultusunda özel sektör kendisine bir yön çizer ve ister yönetim olsun, isterse yönetişim olsun bir yol bulurlar. Ancak kamuda durum böyle değildir. Kamuda kamu yararı geçerlidir. Kamu yararı da sözde kalmamalı ve özde gerçekleştirilmelidir. Kamuda hangi yöneticiye sorsanız ağzında “kamu yararı” sözü eksik olmaz. Bu sözü sakız gibi çiğner çiğner durur. Halbuki, bu sözün ağızda çiğnenmemesi ve uygulamada gerçekleştirilmesi gerekir. Kamu yararını uygulamada gerçekleştirmenin yolu da yönetim değil, “yönetişimdir.”

Türk Dil Kurumu “yönetişim” kavramını; resmi ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımını olarak ifade etmektedir.

Yönetişim kavramıyla birlikte, açıklık, hesap verebilirlik, performans ve toplam kalite gibi hususlar öne çıkmaktadır.

Yönetişim sürecinde kararların nasıl alındığı ve vatandaşların yönetim sürecine nasıl katıldığı önem taşır.

Yönetişim, klasik yönetimin katı ve merkeziyetçi kurallarını dışarıda bırakan, dikey değil yatay hiyerarşiyi esas alan bir modelin adıdır. Yönetişimde de elbette insan, teşkilat, mevzuat ve fiziki unsurlar olmakla birlikte, bu unsurların kullanımı farklıdır. Yönetimde insan kaynakları emreden ve emredilenler şeklinde ikili bir ayrıma tabidir. Yönetişimde böyle bir ikili ayrım yoktur. Herkes kurumun maksat ve hedefini gerçekleştirmek için el ve gönül birliği etmişlerdir.

Yönetim kavramı herkese tanıdık ve bildik gelse de yine de tanımlayalım.

“Yönetim, insan, teşkilat, mevzuat ve fiziki (bina, masa vb gibi) unsurların biraraya getirilerek, belli bir maksadın gerçekleştirilmesi için yapılan planlama, uygulama, kontrol ve tedbirler bütünüdür.” Yönetimde bu maksadın gerçekleştirilmesi için dikey bir hiyerarşik yapı ve bu yapı içerisinde katı kurallar sözkonusudur. Yönetim aynı zamanda teşkilat ve organizasyon manasına da gelir. Bu durumda merkezi yönetim, yerinden yönetim gibi tasnifler geçerli olur. Bunlardan ayrı olarak günümüzde bazı yeni kavramlar da yönetim tasnifleri arasına girmiştir. Mesela, stratejik yönetim, katılımcı yönetim gibi kavramlar yönetimde yenlikleri ifade eder.

Yönetim kavramını yukarıda tanımladık, gelelim yönetişim kavramını tanımladık.

Bu noktada belirtelim ki, yönetişim 20. yüzyılda ortaya çıkmış bir kavramdır. Yönetim tarihler kadar eski olmakla birlikte yönetişim kavramı çok yenidir.

Yönetişim, klasik yönetimin katı ve merkeziyetçi kurallarını dışarıda bırakan, dikey değil yatay hiyerarşiyi esas alan bir modelin adıdır. Yönetişimde de elbette insan, teşkilat, mevzuat ve fiziki unsurlar olmakla birlikte, bu unsurların kullanımı farklıdır. Yönetimde insan kaynakları emreden ve emredilenler şeklinde ikili bir ayrıma tabidir. Yönetişimde böyle bir ikili ayrım yoktur. Herkes kurumun maksat ve hedefini gerçekleştirmek içi el ve gönül birliği etmişlerdir.

Yönetim de etik değerler ve adalet anlayışı, şeffaflık, tutarlılık, katılımcılık, etkililik, ekonomiklik ve verimlilik ve benzeri yönetişim değerlerinin uygulamada yer bulmadığı zamanlar olmaktadır. Hatta çoğunlukla yer bulmaz. Çünkü yönetimde maksat çoğu zaman günü kurtarmak ve yarını düşünmemektir. Halbuki yönetişim yarını düşünür ve bugünü de en iyi bir şekilde değerlendirmeyi esas alır.

Son olarak, yönetişim hakkında en net ve en akılda kalıcı söz söylemek gerekirse o da, “yönetişim, iyi yönetimdir.” İnsanların birbirlerini dinlediği ve anladığı, adalet ve ehliyet içinde yöneltildiği, güleryüz, sevgi, saygı, nezaket, hizmet bilinci, doğruluk ve dürüstlük gibi etik değerlerin hakim olduğu bir yönetim, esasta yönetişimdir.”

Yönetişim, bir süreçtir, bir anlayıştır ve bir kültürdür.

Bu teorik bilgilerden sonra Ülkemizdeki yönetim uygulamalarından acilen yönetişim anlayışı ve kültürüne geçilmesi gerektiğine inanıyorum. Yani, günü kurtaran ve yarını düşünmeyen, emreden ve bundan keyif alan, kurumları Babalarının çiftliği gibi görüp keyfine göre at koşturan, kanunlara ve mevzuata değil amirlerinin emirlerine kayıtsız-şartsız uyan personeli yükselten, adalete ve hukuka değil bir avuç yöneticiye biat edenleri ödüllendiren bir sistem vatandaşa huzur getirmez.

Yönetişim anlayış ve kültürün de bir an önce hem kamu, hem de özel sektör yönetiminde yaygınlaşması gerekir. Bu sağlanmazsa, mobbing olur, psikolojik baskı olur, yönetenler yönetilenleri ezerler, yönetenler kendi çıkarları için kamunun çıkarlarını feda ederler. Bunlar olursa vatandaş mutlu ve huzurlu olmaz. Vatandaş mutluluğu ve huzuru için yönetim değil, yönetişim gereklidir.

Yönetim klasiktir ve eskide kalmıştır. Klasik ve eski kuralların uygulandığı yerde yönetişim olmaz. Günümüzdeki toplumları yönetimle idare etmek zordur ve artık yönetim zamanı değil, yönetişim zamanıdır.

Kızılderililere atfedilen bir söz vardır: “Bana söylersen unutabilirim. Gösterirsen anımsayabilirim. Ama işin içine beni de katarsan o zaman anlarım. O zaman unutmam ve daha da fazla yararlı olurum.”

Evet, etkili, verimli ve ekonomik yönetimin adı yönetişimdir. Bu yönetim şekli başarı getirir ve Ülkeleri ileriye götürür.