Öğrenmek değil idrak mühimdir
Devlet yetkileri, Milli Eğitim görevlileri öğretmeyi değil eğitmeyi hedeflemelidir. Her bir insan da öğrenmeyi değil idrak etmeyi hedeflemelidir.
“Öğrenmek ve İdrak Etmek.” Bu ikisi arasındaki fark mühimdir. Bu farkı farketmek çok mühimidir. İnsanlar duymak, görmek, koklamak, dokunmak ve tatmak suretiyle (yani beş duyu organıyla) elde ettiği bilgilerle birçok şeyi öğrenirler.
Ancak her öğrenilen husus acaba içselleştiriliyor mu? Daha açıkçası, her öğrenilen şey idrak edilmiş ya da farkına varılmış mıdır?
Bu hayattaki zihin ve ruh faaliyetlerinde en yüksek aşama idraktir. İnsanlar idrake ulaşmalıdır.
Bu idrake kimileri çok erken yaşta ulaşır, kimileri de daha geç yaşta ulaşır. Kimileri de bu idrake ulaşamadan, bu Dünyadan çeker gider.
Bu noktada Necip Fazıl Üstadımızın şu şiiri oldukça manidardır.
“Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum.
Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum.”
"Herkesten her şeyi tüm boyutlarıyla, birden bire anlamasını beklemeyin." Anlamak ve idrak etmek zaman işidir, içselleştirme ve gerçeğe ulaşma işidir.
İnsanlar bir şeyi, bir hususu duyduklarında, gördüklerine ya da okuduklarında onu öğrenmiş mi oluyorlar? Yoksa anlamış mı oluyorlar? Öğrenmek ve anlamak aynı mı? Bakmak ve görmek aynı mı?
Evet, bakmak ve görmek aynı olmadığı gibi öğrenmek ve anlamak aynı değildir.
İnsanlar veri ve bilgilerden hareketle birçok şeyi öğrenirler. Ancak her öğrenilen husus acaba hissediliyor mu? Daha açıkçası, her öğrenilen şey idrak edilmiş ya da farkına varılmış mıdır?
Çocukluk yıllarımızdan itibaren (özellikle okullarda, lise yıllarımızdan itibaren) kompozisyon hazırlama ödevi olarak okullarda sorulan ve insanları hissetmeye, düşünmeye, bir konuyu içselleştirmeye ve idrak etmeye çağıran şu aşağıdaki soru size de sorulmuştur.
Bakmak mı önemli, görmek mi önemli? Bu soru sorulur ve münazara başlatılırdı.
Soru bu. Ve bu sorunun anlaşılması halinde, “öğrenmek mi, anlamak mı, öğrenmek mi, idrak etmek mi” arasındaki fark zaten anlaşılır.
Bakmak bir tarafa, bir cihete doğru durmak ve gözümüzü o tarafa, o cihete doğru odaklamaktır. Bakmak bir şey üzerinde, bir cisim üzerinde hiç düşünmeden ve kafa yormadan ve gerekli değerlendirmelerde bulunmadan, yalnızca gözlerimizi o cisme ve o şeye yöneltmektir. Bakmak, beraberinde hissetmeyi ve anlamayı getirmiyorsa, yalnızca bakmak olarak kalır. Halbuki görmek fark etmektir. Halbuki görmek, gözümüzle fark ettiğimiz şeyleri ve cisimleri anlamak ve içselleştirmektir.
“Bakmak beraberinde idraki ve hissetmeyi de getiriyorsa, işte bu takdirde görmek gerçekleşmiştir.”
Bakmak yüzeyseldir, sathidir. Görmek ise deruni ve yürektendir. “İnsanların çoğu bakar, çok azı görür.” Bakanlar anlamaz, görenler anlar.
Öğrenmek ve anlamak (idrak etmek) aynen bakmak ve görmek gibi birbirinden oldukça farklı iki kavramdır.
Biz öğrenmek değil, anlamak istiyoruz. Biz öğrenmek değil, idrak etmek istiyoruz.
Milli Eğitim sistemi daha çok öğrenmek temelinde hareket etmektedir. Ve bu yanlıştır.
Öğrenmek, aynen bakmak gibi sathidir, yüzeyseldir. İnsan baktığı şeyi öğrenir, ancak acaba idrak etmiş midir?
Kişinin bir şeyi öğrenmesi, o şeyi idrak etmesi (anladığı) anlamına gelmez. Aynen bir kişinin bir şeye bakması, o şeyi görmesi manasına gelmediği gibi. Bir kişinin bir şeyi görmesi ve derununda bunu hissetmesi, onu idrak ettiğini (anladığını) gösterir.
Bu Dünyada bakmak değil görmek, öğrenmek değil hissetmek önemlidir. En yüksek aşama idraktir. İnsanlar idrake ulaşmalıdır. Öğrencilerimizi öğrenenler değil, idrak edenler olarak yetiştirmeliyiz