Mehdiyet meselesi ve kurtarıcı beklemek

Ahmet Sandal

Ahmet Sandal

Tüm Yazıları

Bugün 18 Ağustos 2021. Miladi açıdan tarih budur. Hicri açıdan tarih 10 Muharrem 1443. Hicri açıdan da tarih budur. Hangi açıdan bakarsanız bakın, vakit tektir, o da içinde bulunduğumuz ve yaşadığımız andır. Takvimleri insanlar icat etmiştir.

Takvimlerde bazı vakitler önemli yer tutar. Mesela, bu satırları yazdığım günün, 10 Muharrem 1443 tarihinin Aşure Günü’ne denk gelmesi önemlidir.

Aşure Günü neden mühim?

İnancımıza göre birçok büyük hadiseler Aşure Günü’ne denk gelmiştir. Elbette bunda hikmetler vardır. Yine inancımıza göre, büyük kurtuluşlar hep bu günde tecelli etmiştir.

1. Hz. Âdem'in (as.) tövbesi bu günde kabul edilmiştir.

2. Hz. Nuh’un (as) gemisi Cudi Dağına bu günde demirlemiştir.

3. Hz. İbrahim'in (as) oğlu Hz. İsmail (as) bu günde doğmuştur.

4. Hz. Davud'un (as) tövbesi bu günde kabul edilmiştir.

5. Hz. Yusuf (as) kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan bu günde çıkarılmıştır.

6. Hz. Yakub'un (as), oğlu Hz.Yusuf'un (as) hasretinden dolayı kapanan gözleri bu günde tekrar görmeye başlamıştır.

7. Hz. Eyyub (as) hastalığından bu günde şifaya kavuşmuştur.

8. Hz. Yunus (as) balığın karnından bu günde kurtulmuştur.

9. Hz. Musa (as) ve kavmi, Firavun’dan bu günde kurtulmuş, zalim Firavun ve ordusu bu günde sulara gömmüştür.

10. Hz. İsa (as) bu gün dünyaya gelmiş ve bu gün semaya yükseltilmiştir.

Aşure Günü diye adlandırdığımız gün esasında 10 Muharrem günüdür. Ancak Hz. Nuh’un (as) o gün, yani kurtuluş günü gemide kalan tahıl, bakliyat, nohut, buğday, pekmez gibi gıdalardan karışım yaparak gemidekilere ikram ettiği yemeğe biz Aşure dediğimiz için 10 Muharrem günü Aşure Günü olarak adlandırılmaktadır.

Neticede Aşure bir kurtuluşu ve sevinci temsil eder.

Hz. Mehdi de kurtuluşu ve sevinci temsil eder.

Yazımın başlığı “Mehdiyet Meselesi ve Kurtarıcı Beklemek”.

“Meddiyet meselesi” derken kasdım, insanlar arasından ihtilaf ve tartışmalar zuhur ettiği için, bu hususta üzerinde anlaşılmış tek bir fikir ve tek bir karar olmadığı için böyle bir tabir kullandım.

Mehdiyet noktasında tüm Müslümanlar aynı görüşte değil. Kimisi Mehdiyete inanmıyor, kimisi inanıyor.

Mehdiyet konusu imanın şartlarından değildir. Bu konu akideye dahil değildir. Müslümanlardan Mehdi’yi inkar edenler dinden çıkmazlar. Hazreti Mehdi’yi kabul edenler ve ahir zamanda zuhur edeceğine inananlar da, dini bakımdan niye böyle düşündüğü için sorumlu görülemez. Herkes bu konu hakkında istediği gibi düşünür ve serbesttir.

İşte bu noktada şu hususu hassasiyetle belirtmek gerekir. Ahir zamanda beklenen bir şahsiyetin "Mehdi" olarak zuhur edeceği ve insanları kurtuluşa götüreceğine dair Kur’an-ı Kerim’de hiçbir ayet bulunmamaktadır. Bu hususta doğrudan bir ayet olmaması nedeniyle Hz. Mehdi inancı hakkında hiçbir Müslüman sorumlu tutulamaz. Hz. Mehdi’ye inanan inanır, inanmayan inanmaz.

Şu soru akla gelebilir. Kur’an-ı Kerim’de Hz. Mehdi hakkında doğrudan doğruya bir ayet-i kerime olmasa da, Hz. Mehdi’ye dolaylı olarak işaret eden ayetler var mıdır? Bazı Alimler, Kur’an’da geçen bazı ayetleri Mehdiyet ile alakalı görmüşlerdi. Mesela, Ra’d Suresi 7 ayet: “İnkârcılar, “Ona rabbinden bir mucize indirilse ya!” diyorlar. Sen ancak bir uyarıcısın; her topluluğun da bir kılavuzu vardır.”

Bu ayette geçen “kılavuz”, yol gösterici, toplumların başıboş bırakılmadıklarına işarettir. Öyleyse, bu Dünya son zamanlarında, hatta en zor zamanlarında da başıboş bırakılmaz ve Yüce Rabbim bir kurtarıcı gönderir.

Zaten Sevgili Peygamber Efendimiz de (asm) “Mehdi’yi haber vermiştir.”

Şimdi bir başka soru şudur: “Mehdi, güvenilir hadis kaynaklarında da mı vardır?” İslami ilimlerde güvenilir hadis kaynağı denildiğinde Kütüb-i Sitte akla gelir. Kütüb-i Sitte, hadislerin büyük bir kısmını ve genellikle güvenilir olanlarını ihtiva eden altı hadis kitabının tamamına verilen isimdir.

Şimdi bu soruyu cevaplıyorum: Evet. Mehdi, güvenilir hadis kaynaklarından, Ebû Davud, Tirmizî ve İbni Mâce gibi hadis kaynaklarında zikredilmektedir.

Sevgili Peygamber Efendimiz (asm) “Dünya’nın tek günlük ömrü bile kalmış olsa, Allah o günü uzatıp Benden bir kimseyi o günde gönderecektir. Ehl-i beytimden birisidir ki, o Zatın ismi benim ismime uyar, Ba­basının ismi de Babamın ismine uyar. O zat yeryüzünü, eskiden haksızlık ve zulümle dolmasının aksine, adalet ve hakkaniyetle doldurur" buyurmaktadır.

Yazımın başlığı “Mehdiyet Meselesi ve Kurtarıcı beklemek.” Yazım iki bölümden oluşuyor. Mehdiyet meselesini böylece açıkladım ve özetle “Mehdi haktır ve gelecektir. Allah hikmetle iş görür ve ta Adem (as) Peygamber’den beri insanları dalaletten, sapkınlıktan, azgınlıktan, zulümden ve haksızlıklardan kurtarmış ve çekilen onca dert ve çilden sonra, huzur ve kurtuluş bahşetmiştir. Allah insanların sabrını ve şükrünü açığa çıkartmakta ve imtihan sırrı ile hepimizi bu Dünya’da belli bir müddet yaşatmaktadır. Yaşama sebebimiz imtihandır.

İnşallah biz de sabır ve şükür içerisinde oluruz.

Yazımın birinci kısmını böylece tamamladım.

Gelelim yazımın ikinci kısmına: “Kurtarıcı Beklemek.”

İslam’da miskinlik, tembellik ve boş boş oturup da beklemek yoktur. Hiç kimse “nasıl olsa Mehdi gelecek, ben “etliye-sütlüye karışmadan kendi halimde ve keyfimce yaşayayım” diyemez. İşte budur bizim üzerinde düşünmemiz gereken.

Mehdiyet hiçbir kimseyi atalete ve tembelliğe sevketmemelidir. Herkes üzerine düşen vazifeyi yapacak ve emr-i bil maruf, nehy-i anil münker” (iyiliği teşvik, kötülüğü engellemek) üzere yaşayacak ve “adeta bir Mehdi gibi” hizmet edecektir. Bizden beklenen budur.

Hazreti Mehdi belki de geldi. Belki de gelmedi. Allah hikmetle iş görür. Bir bakarsınız, “bir 10 Muharrem Günü, Aşure dediğimiz vakitte Hazreti Mehdi” zuhur eder.

Hazreti Mehdi bir ihtiyaçtır ve Allah’ın izniyle gelecek, insanlığın şu en karanlık günlerini yaşadığı zaman diliminde tüm insanlığı kurtaracak ve apaydınlık, en mutlu, en huzurlu günlerin yaşanması için vesile olacak ve buna hizmet ifa edecektir.

Sözü uzatmayalım. Anlayan anladı. Vesselam.

Not: İki üç haftadır “Hazreti Mehdi hakkında yazı yazayım” diyorum. Hep bir güncel mesele çıkıyor ve onun üzerinde yazı yazmak durumunda kalıyor ve “Hazreti Mehdi yazısını” erteliyordum. Hikmetini şimdi anladım. Bu yazı 10 Muharrem 1443 tarihine (Aşure Günü’ne) tevafuk etmesi gerekiyormuş. Haydi hayırlısı.