Kumda oynayacak yaşı geçmedik mi?
Dünyanın kendisi bir oyuncak iken.
Ve koskoca bir yalan iken.
Eninde sonunda elde, avuçta bir şey kalmayacak iken.
Sen hâlâ oyunda, eğlencede, boş işlerde misin?
Biraz sonra esecek bir rüzgarla yıkılacak.
Biraz sonra denizden gelecek bir dalgayla darmadağın olacak.
O kumdan kalelere, kumdan evlere ne de çok taktın.
Ne de çok takıldın.
Sen hâlâ çocuk yaştasın mısın ki kumdan kaleler, kumdan evler yapıyorsun.
Unutma, kendine gel kumdan oyuncak kaleler yapmak ancak çocuklara yakışır.
Sen çocukluktan neden kurtulamadın?
Deniz kıyısındaki kumdan kaleler suya, dalgaya dayanamaz.
Senin Dünya’ya dair tüm hayallerin ve beklentilerin de zamana dayanamaz.
Yaşlanırsın ömrün biter.
Hastalanırsın işin biter.
Hayallerin, beklentilerin boşa çıkar.
Birikimlerin elden uçar.
Bir kuşun uçtuğu gibi.
Ardından baka kalırsın.
Bir sabun köpüğünün uçtuğu gibi.
Bırak hayalleri.
Bırak yalanları.
Gör gerçekleri.
Kumda oynayacak yaşı geçmedik mi?
Neden her şeyin fani olduğunu görmüyorsun?
Neden tek gerçeğin tek kalıcı, tek baki olanın Allah olduğunu anlamıyorsun.
Nefsin, şeytan seni dürtüyor.
Vesvese veriyor.
Nefsini akılla yenmeye bak.
Şeytanı bir kenara bırak.
Şeytanın insan üzerinde hiçbir gücü yok.
Şeytanın insan üzerinde hiçbir hükmü yok.
Ancak vesvesesi var.
Vesveseci “kör şeytan.”
Vesvesecilerin gücünün olmadığını.
Hükmünün bulunmadığını anlamıyor musun?
Tek güç sahibinin ve hüküm verenin Allah olduğunu hâlâ fark etmedin mi?
Kumda oynamayı bırak.
Dünya’nın kendisi zaten oyuncak.
Kur'an'a bak, Hadis-i Şeriflere bak.
Hepsi de hak.
Sevgili Peygamber Efendimizin örnek hayatına bak.
Öylece meşale yak.
Hazreti Ebubekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman ve Hazreti Ali ne bıraktı?
Nasıl yaşadı?
Sonsuza dek şanlıdır adları.
Sevgili Peygamberimiz ve cümle sahabeler.
Dünya’nın malına, mülküne vermediler.
Zerre kadar önem.
Hazreti Peygamberin önem verdiği. Sahabelerin önem verdiği.
Neydi?
İlahi kelimetullah.
Yani Allah’ın Dinine hizmet etmek.
Allah’ın ismini tüm Dünya’ya yaymak.
İslam’ı yüceltmek.
Öylece tüm insanlığı huzura kavuşturmak.
Peki, sen neye önem veriyorsun?
Sen neyin peşindesin Ey Müslüman?
Eğer senin önem verdiğin husus.
Senin ciddiye aldığın husus.
Peygamberimizin ve Sahabelerin önem verdiklerinden farklı ise dur ve düşün.
Sen bu Dünya’da farklı işler peşindeysen.
Sen bu Dünya’da farklı maksatlar taşıyorsan.
İla-yı kelimetullah’ı bir maksat bilmiyorsan.
Üstelik ila-yı kelimetullah’a muhalifsen.
Sureta Müslüman kalırsın.
Müslümanlığın sözdedir.
Sureta Müslümanlık kurtarmaz seni.
Görüntüdeki Müslümanlık seni kurtarmaz.
Şuurlu, gerçek Müslüman değilsen.
Sonun hüsrandır.
Görüntüdeki Müslümanlık seni mezarlıktan öte götürmez.
Halbuki mezarlık ahiretin daha en başıdır.
Kabirde ve kabirden sonra hüsran yaşamamak için.
Bunları dinle.
Müslüman değilsen dinlemene gerek yok. Benim sözüm Müslümanlara.
Müslümansan dinle.
Kendine Gel.
Ha, “ben Müslüman değilim, milleti kandırıyorum, insanları kandırıyorum” diyorsan.
Şu gerçeği unutma:
“Yalnızca kendini kandırıyorsun.”
Kimse kimseyi kandıramaz.
Herkes kendisini kandırır.
Söz dinle ve anla.
Anlamazsan.
Bir çobanın sürülerine bağırıp da sürüdeki keçi ve koyunların söz anlamaması.
Nasıl bir basit gözlem ise.
Çok anlaşılır bir teşbih ise.
Söz dinlemeyen insan da çobanın sürüsündeki hayvanlar gibidir.
Bu teşbih, bu benzetme bizzat Kuran-ı Kerim’de mevcuttur.
Yüce Rabbim o durumdaki söz dinlemez insanlar için, “onların kalpleri var, idrak etmezler, gözleri var, görmezler, kulakları var duymazlar, onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da aşağılıklardır” diyerek durumu açıklıyor.
Buna rağmen onları sonuna dek uyaracağız.
“Yeter kumda bu kadar oynadığınız” diyerek ikaz edeceğiz.
Çocuklara yakışır kumda oynamak.
Büyüklere kumda oynamak yakışmaz.
Belki bir kaç saatliğine bir çocukla, oğlunuz ya da kızınız ile birlikte oynayıp kumdan kale yapabilirsiniz.
Sürekli, sürekli, işi gücü bırakıp da her daim kumda oynayıp da ev, kale yapsanız çok abes olur.
Abes duruma düşmemek için, kumda oynayıp asıl işlerini yerine getirmeyen ebleh durumuna düşmemek için, kendine gel.
Hem Dünya, hem Ahiret için çalış.
Ruhunu geride bırakma.
Ruhunla buluş.
Ruhun seni doğruya ulaştıracaktır.
Bir Kızılderili hikayesinde anlatılır ya.
Kızılderili Reisi kırda, uçsuz bucaksız bir ovada koşuyormuş.
Birden durmuş.
“Niye durdun” diye sormuşlar.
“Çok hızlı koştum, ruhum arkada kaldı, ruhumun bana yetişmesini bekliyorum” demiş.
Aynı onun gibi biz de çok hızlı koştuk.
Çok hızlı gittik.
Dünya’ya çok daldık.
Dünya’nın boş olduğunu anlamadık.
Artık düşünme vakti.
Düşünelim.
Ve ruhumuzla tekrar buluşalım.
“Kumda oynamayı da bırakalım.
Çünkü, hayat ciddiyet ister.”