Korona virüs bağlamında bir soru: görmek mi, bakmak mı?
İnsanlar ikiye ayrılır.
Bir: Görenler.
İki: Bakanlar.
Tabi, “bakanlar” kelimesinden, herhangi bir Ülkedeki yönetim mevkiindeki, hükümetteki üst yöneticiler anlaşılmasın.
Bakanlar dediğimiz, “hayata boş boş bakanlar” anlaşılmalıdır. Bakanlar denildiğinde “hayvanca, hatta daha da aşağılık şekilde bu hayatta, keyfince gününü gün edenler” anlaşılmalıdır.
Kur’an-ı Kerim’de hayatta yalnızca bakanlar için çok sert ifadelerle ikazlar var. Onlar için “gözleri var görmezler, kulakları var duymazlar, akletmezler, idrak etmezler” şekilde tespitler ve benzerlik yönünden de “hayvanlar, hatta daha da aşağıdakiler” şeklinde açıklamalar vardır.
Bu Dünya’da yalnızca bakanları şu iki ayet esasında net olarak tanımlıyor.
“Andolsun biz, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmış olduk. Bunların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” (A’raf Suresi, 179)
“İnkârcılara seslenenin durumu, bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyen hayvana haykıran çobanın durumuna benzer. Onlar sağır, dilsiz ve kördürler; çünkü onlar düşünmezler.” (Bakara Suresi, 171)
Evet, hayatta neden bulunduğunu, nasıl yaratıldığını, niçin Dünya’ya gönderildiğiyle ilgilenmeyip yalnızca hayvani, nefsani güdülerle hareket edenler, yani yalnızca bakanlar maalesef, ayetlerde ifade edildiği gibi şaşkın, gafil, cahil, sağır, (hatta sığır) gibidir.
Bir de görenler var. Hayatın asıl maksadını görenler ve bu Dünya’da asıl bulunma nedenini idrak edenler var.
Görmek nedir? Yalnızca bakmak, baktığın esere, baktığın varlığa gereken değerini vermemektir. Görmek, gereken değeri vermek ve o eseri, o varlığı anlamaktır.
Her sabah doğan, her akşam batan güneş, elbette belli bir maksat ve belli bir görev içindir. Güneş boş yere doğmaz, boş yere batmaz.
Yaratılmış her mahlukat, görev bilincine sahiptir. Bu bilincin dışına çıkamazlar.
İşte o bilinci anlamak için, yaratılmış tüm varlıkları görmek gerekir. Görmek, idraktir, anlamaktır ve farketmektir.
Ey İnsan! Bakma, gör! Kainatı ve içindekileri gör ve idrak et. Eğer bu idrak üzere yaşarsan bilginin zirvesine ulaşırsın. Ve daha da önemlisi kendini de böylece bilirsin.
Görmeyi meslek edinen, görmeyi alışkanlık edinen “kendini bilir.” Zaten, hayatta en önemli mesele, en üst zirve, “kendimizi bilmektir.” Bu bilmek, yürekteki irfan, akıldaki izan ve ruhtaki anlayıştır.
Bakmakla yetinen insan, asla kendini bilemez ve istenen seviyeye gelemez. Kur’an-ı Kerim’de Yüce Rabbimiz (asm), “hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” diye sorarak düşünmeye ve düşündürmeye çağırdığında, anlamamız gereken, “hiç görenlerle, bakanlar bir olur mu?” hususudur.
Şimdi bu yazdıklarımdan hareketle konuyu, tüm Dünya’yı ve Ülkemizi tesiri altına alan, insanların günlük hayatını allak-bullak eden, dışarıya çıkmamızı engelleyen, gezip dolaşmamızı sınırlayan, sosyal hayatı, ekonomiyi ve kültürel etkinlikleri durma noktasına getiren, insanları adeta evlerinin hapsedilmesine neden olan Korona Virüs salgınına bağlayalım.
Korona Virüs salgını bir kez daha göstermiştir ki, nimetlere şükretmedik, hayattaki imkanların farkına varmadık, gezip dolaşmayı, yiyip içmeyi sanki bize bahşedilen bir lütuf değil de birer hak gibi gördük ve nankörlükte çok ileriye gittik. İşte bundan dolayı başımıza bu hastalık felaketi geldi. Anlamak için, görmek için bu salgın hastalık bir fırsat.
Ey insanlar! Bu salgın hastalığa basitçe bakmayın, görün, görün, bu hastalığın bir vasıta olduğunu anlayın, perde arkasındaki gerçekleri görün. İbret alın, kendinize gelin.
Sözümü bir ayet-i kerimenin meali ile bitiriyorum: “De ki: "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu!" Doğrusu ancak akıl izan sahipleri bunu anlar.” (Zümer Suresi, 9)
Vesselam…