Kendi halinde bir seçim değerlendirmesi

Ahmet Sandal

Ahmet Sandal

Tüm Yazıları

İki gün önce (31.03.2024 tarihinde) gerçekleştirilen Mahalli İdareler Genel Seçim sonuçlarının özellikle ülkemiz için hayırlı ve uğurlu olmasını Yüce Rabbim'den (cc) diliyorum.

Sonuçların bu şekilde tecelli etmesi ve muhalefetin oy oranı ve kazanılan belediyeler itibariyle böyle öne geçmesi bekleniyor muydu? Beklenmiyor muydu?

Tabii bu soruya şöyle cevap verilebilir.

Sonuçların böyle çıkacağını bekleyen de vardı, beklemeyen de vardı.

Ben bu sonuçları bekleyen tarafındayım.

Seçimden 1 gün önce sosyal medya hesabımda şöyle bir paylaşımda bulundum:

“İnşallah yarın bu saatlerde yani 24 saat sonra Türk tarihinin en ilginç seçim sonuçları ile karışılacaksınız.

Millet ne derse olur.

Sandıklardan çıkacak tercihler neyse saygı duyuyoruz.

Hayırlısı olsun.”

Böyle yazdım ve seçim sonuçlarını üç aşağı beş yukarı tahmin ettim.

Ancak çoğunluk ve kamuoyu açısından düşündüğümüzde böyle bir sonuç beklemeyenler çoğunluktaydı.

Gerçekten seçim sonucunda öyle belediyeler kaybedildi, öyle belediyeler kazanıldı ki bunlar beklenmiyordu.

Mesela bir Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığının muhalefete geçmesi beklenmiyordu. Mesela bir Kütahya ve Balıkesir daha çok sağ seçmen ağırlıklı illerdir. Bursa da sağ seçmen ağırlıklı bir ildir. Buralarda iktidar oy kaybetti.

Gerçi muhalefet seçim sonuçlarına göre galip görünüyor. Buna bakıp “sol kazandı” demek ne kadar doğru?

İki açıdan yanlış;

1-Muhalefet olarak 35 ilde seçim kazanan parti gerçek anlamda sol parti midir?

2-Vatandaşlar o partiye oy verirken sol olduğu için mi oy vermiştir, yoksa iktidara tepki dolayısıyla mı oy vermiştir?

Bu iki sorunun cevabı mühim.

Benim bu iki soruya cevabım şöyledir: Muhalefet olarak görülen ve 35 ilde seçim kazanan parti Avrupa demokrasileri ve dünya ölçeğinde düşünüldüğünde sol bir parti değildir. O sol parti olmayan partiye tepki oyları da gittiği için bu kadar fazla oy almıştır.

Bu son seçimde esas belirleyici olan da zaten “tepki oylarıdır.” Tepkinin ana nedeni ülkede yaşanan ekonomik sorunlardır.

Bir de “ideolojik bakış açısı” var ki, her seçimde değişmeden etkili oluyor. Doğu ve Güneydoğu illerinde seçim kazanan ve her fırsatta bölücü fikirlerle ortaya çıkan o siyasi görüş mensupları asla ve asla hizmete ve projeye bakmıyor. O görüşteki kişilere ne kadar da hizmet yapsan, hatta sokaklarını altın gümüş ile asfaltlandırsan, çeşmelerinden süt, şerbet akıtsan bölücü siyasi görüşlere meylederek oy veriyorlar.

İsim belirtmeden söyleyeyim. Doğu ya da Güneydoğu’daki bir ilin kamu bürokratı şahsıma bizzat anlatmıştı: “Filanca İlde, filanca sokakta bir yerde hizmet sağlıyoruz, yol, altyapı yapıyoruz. Daha açılış kurdelesini keserken o hizmetten yararlanacak vatandaş yanımıza yaklaşıyor ve “ne kadar hizmet yapsanız da, asfalt yol, köprü yapsanız ve su getirseniz de oyumuz size değil, yine oraya” diyerek teşekkür dahi etmeden giriyorlar” dedi. “Oyumuz oraya” derken kastedilen elbette bölücü çizgideki o malum partidir.

Bu durum şunu gösteriyor: Bazı kafalar oldukça radikal bir katılık ve adeta kör bir inat içindedir.

O inat ve katılık sırf Doğu ve Güneydoğu’daki o malum illerde değil Ankara’da da mevcuttur. Ankara’nın sosyetik kesiminin yoğunlukla yaşadığı, daha çok “tuzu kuru” diyeceğimiz zenginlerin mukim olduğu o İlçede yıllardan beri aynı zihniyete sahip partinin kazanması ne projeyle, ne hizmetle açıklanır. Ancak ideolojik saplantı dediğimiz durum ile açıklanır.

Bu son seçimde sırf Güneydoğu’da ve Ankara'daki o ilçe özelinde değil birçok yerde oylar hizmete ve projeye göre değil de, ideolojiye ve siyasi fikre göre şekillenmiştir.

Şimdi bu iki özel yerdeki (Güneydoğu’daki ve Ankara’daki o İlçe özelindeki) sonuçları bir tarafa bırakıp genel duruma bakalım.

Genel durumda “memnuniyetsizlik ve tepki oyları” etkili olmuştur. Bu kapsamda belirteceğim ana etken ekonomik sorunlar, pahalılık ve yoksulluktur.

Evet, bu son seçimlerde, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durum asıl belirleyici konumdadır.

Hayat pahalılığı, yoksulluk ve emeklilerin maaşlarındaki büyük sorunlar, maaşların insanca geçim düzeyinin çok çok altında olması bu seçimlerin en büyük belirleyicisi olmuştur ki biz ona “tepki oyları” diyoruz.

Bir başka seçim değerlendirmem şudur ki, “seçimlere katılım oranı %78'lerde kalmıştır.” Geçmiş yıllardaki seçimlerde katılım oranı %88’lerde ve %90’larda olmuştur. Bu nokta itibarıyla seçimlere gitmeyen ve oy kullanmayan vatandaşlarımız “hangi siyasi görüşe mensup vatandaşlarımızdır” diye sormak gerektiğini düşünüyorum. Bunun cevabı seçim sonuçları açısından oldukça mühimdir.

Seçim sonuçlarını değerlendirmemde son ve mühim noktayı Filistin ve Gazze konusuna ayırmak istiyorum.

Malum olduğu üzere, 7 Ekim 2023’ten beri terörist Siyonist İsrail Filistin ve Gazze’de çoluk çocuk demeden, yaşlı genç dinlemeden ve kadın erkek ayırmadan katliam işlemektedir. Bu katliam neredeyse 6 aydır devam ediyor. Bu katliam sırasında dahi Türkiye ile İsrail arasında ihracat meydana gelmesi ve Ülkemizin limanlarından kalkan gemilerin İsrail’e mal taşıması ve iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin sürmesi mütedeyyin vatandaşlarımız ve İslami bilince sahip yurttaşlarımız tarafından büyük tepkiyle karşılanmıştır. Elbette bu durumun da seçim sandıklarına yansıması olmuştur. Bu yansıma yeni kurulan ve ilk defa bir yerel seçime katılan bir sağ çizgideki bir partiye yaramıştır.

Yazımın sonunda şu üç noktayı dikkatlerinize sunarak huzurlarınızdan ayrılıyorum.

1-Birilerinin Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini kazanmasından daha mühim olanı muhalefet ve iktidar adaylarından her ikisi (birinci ve ikinci) arasındaki farkın bu kadar çok olması oldukça dikkat çekicidir. Başa baş, adeta burun farkıyla bir sonuç beklenirken Ankara ve İstanbul’da yarışan iki aday arasındaki fark oldukça fazla çıkmıştır. Bu beklenmiyordu.

Bunu düşünmek ve bunun nedenlerini araştırmak gerekir.

2-Mağduriyet algısı da seçim sonuçlarında etkili olmuştur. Muhalefet, sanki mağdur edildi ve üzerlerine fazla gidildi gibi bir algı oluşturuldu. Halk genelde mağdurun yanında yer alır.

Bunu da iyi tahlil ederek mercek altına yatırmak gerekir.

3-Vatandaşların geçim derdinin daha ağır bastığı bir ahvalde “aya astronot göndermenin ya da uçak imalat etmenin veya daha büyük projelerde dünya ölçeğinde ses getirecek yatırımlar yapmanın” oy getirisi olmadığını bu son seçimlerde anlamış olduk.

Bunu da bir araştırma ve değerlendirme konusu olarak görmekteyim.

31 Mart mahalli idareler seçim sonuçları hakkında söyleyeceklerim ve genel değerlendirmelerim bunlardan ibarettir.

Seçim sonuçları ülkemiz ve milletimiz için hayırlı ve uğurlu olsun. Demokrasiye sahip çıkmak gerekir. Bunun için de sandıklardan çıkan sonuca herkes saygı duymalıdır. Vesselam.