İstanbul’da manevi ve tarihi yerleri ziyaret-4 (Şeyh Yahya Efendi ve Süleymaniye)

Ahmet Sandal

Ahmet Sandal

Tüm Yazıları

İstanbul’da 5 kardeş, 26-30 Eylül 2022 tarihlerinde manevi ve tarihi mekanları ziyaret ederek dua ve niyazlarda bulunduk, feyz, huzur, huşu, hikmet ve bereket dolu bir seyahat gerçekleştirdik. Elhamdülillah. Bu ziyaret notlarımızı yayınlıyor ve İstanbul’da imkan bulup da gördüğümüz ve ziyaret ettiğimiz mübarek yerleri sizlere son üç yazıdır tanıtıyorum.

Evet, İstanbul’un manevi ve tarihi yerlerinde gerçekleştirdiğimiz seyahat notlarımızı bu köşede yayınlıyoruz. Bu dördüncü yazımız. İnşallah toplamda beş yazı ile bu yazı serimizi tamamlamış olacağız. Haydi hayırlısı.

İlkyazımda Sultanahmed ve Ayasofya Camiileri hakkında, ikinci yazımda Eyyub Sultan Türbesi ve İdris-i Bitlisi Tepesi hakkında yazdım. Üçüncü Aziz Mahmud Hüdayi ve Hazreti Yuşa hakkında yazdım. Dördüncü yazım, yani bu yazım, Şeyh Yahya Efendi ve Süleymaniye hakkındadır.

Önce Şeyh Yahya Efendi hakkında Türkiye Diyanet Vakfı Ansiklopedinden aldığımız bilgileri sunalım. Zaten son üç yazıdır tanıttığımız şahsiyetleri de aynı ansiklopediden aldığımız bilgilerle tanıttık.

1495 yılında Trabzon’da doğmuştur. Beşiktaşlı Yahya Efendi, Müderris, Molla Şeyhzade olarak tanınır. Babası Şami Ömer Efendi, annesi Afife Hatun’dur. Babası Ömer Efendi’nin Trabzon’da kadılık yaptığı dönemde II. Bayezid’in oğlu Şehzade Selim Trabzon sancak beyi idi. Bu dönemde Ömer Efendi ile şehzade arasında bir dostluk kurulduğunu tahmin etmek mümkündür. Yahya Efendi’nin doğumundan birkaç gün sonra Şehzade Selim’in oğlu Süleyman’ın dünyaya gelmesi muhtemelen iki aileyi birbirine daha da yakınlaştırmıştır. Nitekim Şehzade Süleyman’ın annesinin sütü yetmeyince Afife Hatun’un şehzadeyi de emzirdiği ve Yahya Efendi ile Kanuni Sultan Süleyman’ın sütkardeşi oldukları belirtilmektedir. Yahya Efendi çocukluk ve ilk gençlik yıllarını Trabzon’da geçirmiş ve medrese eğitimi görmüştür. Yahya Efendi, Yavuz Sultan Selim’in tahta çıkışının ardından Şehzade Süleyman’ın maiyetinde ailesiyle birlikte İstanbul’a gitmiştir. İstanbul’daki tahsilini Zenbilli Ali Efendi’nin yanında tamamlamıştır. İstanbul’da bazı medreselerde müderris olarak görev yapmıştır. Şiirler yazmıştır. Şiirlerinde “Müderris” mahlasını kullanmıştır. Müderrislik görevinden ayrılmasından sonra kendi imkânlarıyla Beşiktaş’ta geniş bir arazi satın aldı ve hayatının geri kalan kısmını burada kurduğu dergâhta geçirdi. Onun Boğaz kenarında, Hazreti Musa ile Hazreti Hızır’ın buluştuğu yer olarak kabul edilen Hıdırlık adını verdiği bölgeye rüyasında gördüğü bir şahsın işaretiyle gidip tekkesini kurduğu belirtilir.

Bundan önceki üç yazımda nasıl gönün sultanlarına, manevi hükümdarlar için şiir yazmış isem bu yazımda da Şeyh Yahya Efendi için şiir yazdım.

BEŞİKTAŞLI ŞEYH YAHYA EFENDİ

Gönül eri idi, hiç sevmedi saltanatı.

İstemedi gelip geçici hiçbir şatafatı.

Dünya’yı elinin tersiyle kenara attı.

Beşiktaşlı bir Müderris Şeyh Yahya Efendi.

O kendini ilme, takvaya adamış bir kuldu.

Hem halkın, hem de yöneticilerin yanında oldu.

Yalnız ve yalnız Allah sevgisi ile doldu.

Büyük aşklı bir Müderris Şeyh Yahya Efendi.

Buluştu bir gün Boğaz’da Hazreti Hızır ile.

Gözü, gönlü doldu büyük feyz ve huzur ile.

İşte böyle doldu sonsuz bir ışık ve Nur ile.

Beşiktaşlı bir Müderris Şeyh Yahya Efendi.

İsmi mübarektir, Peygamber adıdır Yahya.

Etrafını ilimle aydınlattı, eyledi ihya.

Olmadı hiç gözünde ne mal mülk, ne de Dünya.

Beşiktaşlı bir Müderris Şeyh Yahya Efendi.

Büyük aşklı bir Müderris Şeyh Yahya Efendi.

Allah O’ndan razı olsun. Bizleri de ilim ve takva ile şiir ve aşk yolunda eylesin.

Bir gariban şair olarak Yahya Efendi ile ortak tarafımız var. Biz de Hak (cc) için şiir yazıyoruz Şeyhimiz gibi. Allah kabul eylesin.

Şeyh Yahya Efendi türbesinin olduğu mahalden İstanbul 15 Temmuz Şehidler Köprüsü ve Ortaköy Camii muhteşem bir şekilde temaşa edilmektedir. Biz de o yerden bu eserleri seyreyledik ve huzur bulduk.

29 Eylül 2022 günü Şeyh Yahya Efendi kabri ve türbesini ziyaret ettikten ve orada öğle namazımızı kıldıktan sonra o günkü ikinci durağımıza, yani Süleymaniye Camii ve Kanuni Sultan Süleyman’ın kabrini ziyaret etmeye gittik. Bilindiği üzere Şeyh Yahya Efendi ile Kanuni Sultan Süleyman sütkardeşleridir. Tevafuk oldu, aynı gün iki sütkardeşin kabrini ziyaret etmiş olduk.

Kanuni Sultan Süleyman Han’ın avlusunda kabri bulunduğu muhteşem, mübarek Süleymaniye Camii hakkında bilgi vererek yazımızı noktalayalım. Bilgiler yine Türkiye Diyanet Vakfı Ansiklopedinden.

Kanuni Sultan Süleyman’ın isteğiyle ve onun adına inşa edilen bir camiidir. Mimar Sinan’ın “kalfalık eserim” diye tanımladığı bir muhteşem yapıdır. Sur içinde Vefa, Unkapanı, Eminönü, Tahtakale gibi ticaret merkezlerin kuşattığı Süleymaniye semtinde Beyazıt’tan Edirnekapı’ya uzanan eksenin kuzeyinde, bir sırt yapan arazinin Haliç’e doğru eğimli yamacının en uygun yerine yapılmış olan külliye bu konumuyla Galata kıyılarından, hatta Üsküdar’dan bakanlar için şehrin en etkili siluetini tamamlar. Mimar Sinan, Haliç’e hâkim tepelerden birine bütün külliyeyi yerleştirirken topografik konumu en verimli bir biçimde değerlendiren bir şehir planlamacısı olduğunu göstermiştir. Kaynaklarda Camiin temel atma tarihi 1550 yılı olarak belirtilmektedir. Temel atıldıktan 7 yıl sonra (1557 yılında) hizmete girmiştir. Temel atma töreninde Kanuni Sultan Süleyman’ın hazır bulunduğu ve Şeyhülislâm Ebüssuud Efendi ilk temel taşını gelenek olduğu üzere mihrap duvarının yükseleceği kesime yerleştirdiği bilinmektedir. Yaklaşık altmış dönümlük arazi içinde medreseler, darülhadis, şifahane, darülkurra, sıbyan mektebi, imaret han, hamam ve yer almaktadır. Evliya Çelebi bütün yapılarla birlikte bu külliyenin “bin kubbe” ile örtülü olduğunu, 3000 kişinin burada hizmet verdiğini yazar.

Biz bu mübarek ve muhteşem eseri ziyaret ettik ve orada dualar ve niyazda bulunduk, feyz ve huzur ile dolduk. O mahalde ayrıca İstanbul Boğaziçi ve civardaki tarihi eserleri temaşa eyledik. Sırf temaşa eylemedik, aynı zamanda muhteşem tarihimizi tefekkür de eyledik. Tabi bu kadar muhteşem eserler ve mübarek yerleri gezerken, böyle bir muhteşem tarihin mirasçıları olduğumuzu yakından mütalaa ederken şunu da sormadan edemiyoruz: “Biz böyle muhteşem tarihe ve böyle bir şanlı ecdada sahip olurken nasıl böyle zavallı ve biçare hale getirildik. Kim bizi bu hale getirdi? “Ah, ah, ah” diyerek çok hüzün duydum.” Allah bizlere Millet ve Ümmet olarak tekrar ihtişamlı günler nasip eylesin. Amin. Allah tüm dua ve yakarışlarımız kabul eylesin.

Bu gece Mevlid Kandili’ni de ihya edeceğiz. Mevlid Kandilimiz mübarek olsun. İstanbul’dan Ankara’ya getirdiğimiz feyz, hikmet, bereket ve huzur ile inşallah bu gece dualarda bulunacağım. İstanbul’daki dualarımı inşallah bu gece tekrarlayacağım. Kabul ola. Vesselam….

ahmet-sandal-4-003.jpgahmet-sandal-3-004.jpgahmet-sandal-1-002.jpgahmet-sandal-2-003.jpg