İslami bakış aynı zamanda insani bakıştır
Yazıma Ziya Paşa’nın bir beyti ile başlayayım:
“İslam imiş devlete pâ-bend-i terakki,
Evvel yoğ idi işbu rivâyet yeni çıktı.”
Beytin manasını bugünkü Türkçe ile yazarsak, “Devletin yükselmesine engel olan İslamiyetmiş, böyle bir anlayış önceleri yoktu, yeni çıktı” diyerek Ziya Paşa itirazını, hatta bir haksızlık karşısında isyanını dile getiriyor. Ziya Paşa “yeni çıktı” ile devam eden o şiirinde daha daha nelere itiraz ve adeta isyan ediyor. Mesela, o şirinin bir yerinde;
“İsnâd-ı ta'assub olunur merd-i gayûra,
Dinsizlere tevcîh-i reviyyet yeni çıktı.”
Beytin manası: “Gayretli kişiler taassubla suçlanırken dinsizlere özgü derin düşünce yeni çıktı.”
Şiirin bir başka yerinde:
“Milliyyeti nisyan ederek her işimizde,
Efkâr-ı Firenge tebaiyyet yeni çıktı.”
Manası: “Her işimizde millî benliğimizi unutarak Batı düşüncesine körü körüne bağlılık yeni çıktı.”
Evet, Ziya Paşa böyle seslenir ve “Bizi içimizden yıkmak ve benliğimizde mevcut olan güzel hasletleri değiştirerek yerine Batı’nın kokmuş-çürümüş fikirlerini aşılmak isteyenleri” bu şekilde eleştirir. Ziya Paşa’yı bu vesile ile rahmet ve minnet ile anıyorum. Allah razı olsun.
Gelelim yazımızın başlığına “Hayata İslamî Bakmak İnsanî Bakmaktır.”
Niye bu başlığı böyle belirledim. Geçen hafta bir kişi bir internet sitesinde yazdığım yazımın en altına “olaylara hep İslamî bakıyorsunuz, biraz da insanî baksanız, bu nedenle sizin yazılarınızı bir daha okumayacağım” diye bir not düşmüş ve yorum yazmış. Canı sağolsun. Bizim için fark etmez. Kimse okumasa da ben Allah için yazmaya devam edeceğim.
Bu yorumdan sonra yoğun bir şekilde düşünmeye başladım. Hayata İslamî bakmak ya da insanî bakmak diye bir ayrım doğru mudur? Bu ayrım şeytanî bir ayrım değil midir?
Bu iki soruya hemen cevap veriyorum. Böyle bir ayrım doğru değildir. Böyle bir ayrımda büyük bir tehlike vardır. Bu ayrım şeytanidir.
Bu tesbitlerden sonra, Ziya Paşa’dan esinlenerek iki beyit ile de ben sesleneyim. Ne de olsa Ser’de Şairlik var. Elhamdülillah.
“Hayata İslamî bakmak, mı insanî bakmak mı?
Böyle bir ayrımdaki tehlikeyi hemen çakmak mı?”
Bu tehlikeyi anlamazsa ve bu ayrımda ısrar ederse bir insan o takdirde şu beyit tam yerini bulur:
“Hayata İslamî bakmak mı, insanî bakmak mı?
Bu ayrımı yapanlar, ahmak oğlu ahmak mı?”
Evet, Değerli Dostlar!
Şeytan ayrımcıdır. Her işte insanı ayrımlaştırmayla işe başlar. Şeytanın vesvesesinin temelinde ayrımlaştırma yatar. İnsanlara vesvese verir. Sen şu millettensin, o şu milletten der, ayrım yapar. Sen zenginsin, o fakir der, ayrım yapar. Sen beyazsın, o zenci der, ayrım yapar. Sen yakışıklısın, o çirkin der, ayrım yapar. Sen şusun, sen busun, diyerek insanları ayırır da ayırır. Şu İslamî, şu insanî der de ayırır. Ve ayrımların hepsi de şeytanın sakat mantığına dayanır. Neydi o sakat mantık: “Ademi topraktan yarattın, beni ateşten yarattın. Ben daha üstünüm.”
Şeytanın bu itirazı ve haksız isyanı A’raf Suresi 12. Ayette anlatılır:
“Allah, “Sana emrettiğim halde seni (Adem’e) secde etmekten ne alıkoyan neydi?” diye sordu. (İblis şöyle cevap verdi) “Ben ondan hayırlıyım. Çünkü beni ateşten yarattın. Onu ise çamurdan yarattın” dedi.”
İşte İblis mantığı bu kadar sakat. Bu kadar temelsiz ve yanlış. “Bir emir var” ve bu emre isyan ediyorsun ve gerekçe olarak da sakat bir mantık gerekçe ileri sürüyorsun. Toprak’tan yaratılma ile, Ateş’ten yaratılma ne bir üstünlük, ne de bir düşüklük nedenidir. Bir takdire dayanır. Yüce Rabbim öyle takdir buyurmuş diyerek, bunu kabullenmek yerine itiraz etmek, ancak şeytanî olabilir.
Gelelim tekrar bizim asıl konumuza, “İslamî mi, insanî mi” diye ayrım yapmak doğru mudur? Kesinlikle yanlıştır. “Her İslamî olan aynı zamanda insanîdir. Her insanî olan, aynı zamanda İslamî’dir.” İslam, insanlığın hayrına ve iyiliğine göre tasarlanmış bir sistemin adıdır. Bu sistem yalnız insanlığın hayrına ve iyiliğine değil, canlı ve cansız tüm varlıkların hayır ve iyiliğine göre tasarlanmış en mükemmel bir modeldir. İslam, barıştır ve huzurdur.
Sözü uzatmaya gerek yok. Şu iki ayet-i kerimenin meali ile sizleri baş başa bırakıyorum:
“Ey iman edenler! Hep birden barışa (güvenliğe, huzura) girin. Sakın şeytanın peşinden gitmeyin. Çünkü o, apaçık düşmanınızdır. Size (Kur'an ve Sünnet gibi) apaçık deliller geldikten sonra, eğer barıştan (İslam’dan) saparsanız, şunu iyi bilin ki Allah azîzdir, hakîmdir. (Bakara Suresi, 208-209)