İslam, Müslüman ve dünyevileşme
Bir savaşta yenilen taraf teslim bayrağını çeker ya.
Eğer, bir Müslüman dünyevileşmişse, teslim bayrağını çekmiştir. Kime karşı çekmiştir. Şeytana karşı çekmiştir. Dünyevileşen bir Müslümanı, şeytan esir almıştır.
Biz dünyevileştik. Şeytan’ın karşısında yenildik ve teslim bayrağını çoktan çektik ve buna rağmen dilimizde “Euzü billahi mine'ş-şeytani'r-racim” kelimesi eksik olmuyor. Tamam olmasın. Çünkü, her an Şeytan’dan Allah’a sığınmalıyız. Çünkü o, yani şeytan, bizim en büyük düşmanımızdır.
Ancak, bir taraftan dilimizle şeytana karşı tedbir alıyorsak, hayatın içerisinde ona tam olarak teslim olmuşsak, bu tedbirimiz ne işe yarar ki?
Şeytana karşı dilde tedbir almamız, yanında özde tedbir almalıyız.
Özde tedbirin başında da “Dünya’yı alıp da başımızdan atmak gerekir.”
Dünya bir hiç olmalı bizim gözümüzde.
İslam’ın tam zıttı, Dünyevileşmektir. İslam Dünyevileşmeyi ta en baştan reddeder. Kur’an-ı Kerim’de baştan sona kadar Dünyevileşme kötü görülmüş ve ayetlerin birçoğunda Dünya malı ve mülkü küçük görülmüştür. Aynı şekilde Kur’an’da Dünya zevki ve eğlencesi de hoş görülmemiştir.
Allah’ın küçük ve hor gördüğü Dünya malı ve mülkü, Allah’ın hoş görmediği Dünya’nın zevki ve eğlencesi bir Müslüman’ın hayatının merkezinde yer alıyorsa ve diğer din mensuplarından farkı olmayacak şekilde, mal, mülk, eğlence ve keyif peşinde koşuyorsa, makam ve mevki hırsı ile yanıp tutuşuyorsa bir Müslüman, özde değil, sözde Müslüman’dır.
Dünyevileşmek denildiğinde ne anlıyoruz?
Dünya’nın malı ve mülküne aç kurtlar gibi saldıran Müslüman dünyevileşmiştir.
Tek derdi Dünya’dan kâm almak, keyif almak ve zevk peşinde koşmak olan bir Müslüman dünyevileşmiştir.
Makam ve mevki için hoplayıp zıplıyorsa bir Müslüman dünyevileşmiştir.
Hırs, kin, nefret, öfke, düşmanlık, ikiyüzlülük, yalancılık, hile, zulüm, adaletsizlik, haksızlık ve benzeri olumsuz tavır ve davranışlar içerisinde olan bir Müslüman dünyevileşmiştir.
Namazı terk etmek, orucu bırakmak, zekatı önemsememek, haccı boş vermek dünyevileşmektir. Bu saydığım İslam’ın beş şartından dördünü kapsıyor. Geriye ne kaldı? Kelime-i şehadet kaldı. Kelime-i şehadet tek başına, işe yarar mı?
Evet, günümüz Müslümanları olarak birçoğumuz ve bu yazının yazarı da (maazallah) dünyevileşme içindedir. Allah (cc) kurtarsın.
Şu ayet-i kerime bize bir ihtardır: “Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar, nefislerinin arzularına uydular.” (Meryem Suresi, 59)
Bu ayet-i kerime ile birlikte gelin şu hadis-i şerif’i tefekkür eyleyelim: Sevgili Peygamberimiz (asm) ashabına “Size çullanmak üzere yabancı kavimlerin, tıpkı sofraya çağrışan yiyiciler gibi birbirini çağıracakları zaman yakındır” diye buyurur. Orada bulunanlardan biri:“O gün sayıca azlığımızdan mı?” diye sorar. “Hayır! Bilâkis siz o gün çoksunuz. Fakat sizler bir selin getirdiği çer-çöpler gibi hiçbir ağırlığı olmayan çer-çöp durumunda olacaksınız. Allah düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!” cevabını verir. “Zaaf nedir yâ Resulullah?” denildiğinde: “Dünya’yı aşırı sevmek ve ölümü kötü görmek” diye buyurur.
Bu hadis vehn hadisidir. Vehn nedir diye soracak olursanız hemen cevap vereyim: Dünya’ya aşırı ilgi ve sevgi göstermek ve ölümü de en kötü şey olarak görerek, ondan kaçmak.
İşte bu iki tavır ve davranış içerisinde olan bir insan “Dünyevileşme” tuzağına düşmüştür. Allah (cc) bu tuzağa düşmekten bizleri korusun. Amin.
Evet, durum bu kadar açıktır.
Geçen gün sosyal medyada şu sözleri paylaştım:
“Cihad ruhumuz yok.
İlim ufkumuz yok.
İman şuurumuz yok.
Sözde Müslümanız.”
Durum bu kadar net.
Acı ve ancak gerçek.
Dünyevileşme üzerine ne nice şeyler yazılabilir. Bu bağlamda, sekülerizm, kapitalizm, materyalizm gibi bir toplumu çökerten izm’lere dikkat çekilebilir. Ancak, daha fazla uzatmamak için yazımı burada noktalıyorum.