İdris-i Bitlisi’ye selam yola devam
Bu mübarek Anadolu topraklarında yürüyüşümüz var. Bu yürüyüş “Kızıl Elma’ya” doğrudur. Bizim cihetimiz ve istikametimiz her daim Batı’ya doğru gitmek ve “Allah’ın Dini’ni yaymak ve oradan da tüm Dünya’ya nizamat vermektir.” O nizamat ki, özünde cihad ruhu vardır. Cihad, “Allah yolunda, Allah için savaşmak” demektir. Osman Gazi, meşhur vasiyetinde şöyle seslenmektedir: “Bizim yolumuz Allah yoludur. Maksadımız Allah’ın dinini yaymaktır. Yoksa, kuru kavga ve cihangirlik davası değildir!”
Bu Ülkü, bu Hedef, Türk’ün tarihi, ezeli, ebedi ve değişmez ülkü ve hedefidir. Oğuz’dan itibaren başlayan bu Ülkü ve Hedef, Türk’ün İslam’a kavuşmasından sonra daha da hız kazanmış ve daha da sağlamlaşmıştır. Türk’ün İslam’ı kabul etmesi, demire su verilip de çelik haline gelmesine benzer bir durumdur. Bu durumda İslam’dan sonra Kızıl Elma Ülküsü, “çelikleşmiş bir Ülkü” haline gelmiştir.
Müslüman Türk’ün Kızıl Elma Ülküsünde Alparslan, Osman Gazi, Fatih Sultan Mehmed, Kanuni Sultan Süleyman ve benzeri Hakanlar ilerleme ve bizzat hedefe doğru yürüme vazifesini icra ederken, Yıldırım Beyazıt, Yavuz Sultan Selim, Abdulhamid Han ve benzeri Hakanlar hedefe doğru giderken ayak bağlarını ortadan kaldırma ve engelleri yok etme ve “Kızıl Elma Kervanını çıkacağı sefer öncesi güçlendirme” görevlerini icra etmişlerdir.
İşte Biz, Kızıl Elma Davası’nda bu yazıda İdris-i Bitlisî’yi anlatacağız. İdris-i Bitlisî bir Kürt Alim ve Devlet Adamı’dır. İdris-i Bitlisî, Kızıl Elma Ülkümüzde çok önemli bir görev yüklenmiştir. Allah (cc), O’ndan ebeden razı olsun.
Cennetmekan İdris-i Bitlisî hakkında kısaca bilgi vermek gerekirse, şunları kaydedebiliriz: “İdris-i Bitlisî Mevlana Hüsameddin Ali-ül Bitlisi’nin oğlu, Ebul Fadl Mehmet Efendi'nin babasıdır. Bitlis’te doğmuştur.” Bundan dolayı kendisine “İdrisi Bitlisi” veya “Bitlisli İdris” denir. Doğum tarihi 1453’tür.
1500’li yıllardan itibaren Doğu’daki Şah İsmail fitnesine karşı tedbir geliştiren II. Bayezid, Doğu Anadolu’da Kürtler arasında sevilip sayılan Âlim ve Devlet Adamı İdris-i Bitlisî’yi İstanbul’a davet ederek, Osmanlı Birliğini tesis etmek için çalışma başlatmıştır. Zaten, Şah İsmail’in bölücü hareketlerinden hoşlanmayan İdris-i Bitlisî bu görevi seve seve kabul etmiştir.
Yavuz Sultan Selim Han Dönemi, İdris-i Bitlisî’nin en çok rağbet gördüğü ve Doğu Anadolu’daki isyancılara karşı en büyük çalışmalar gerçekleştirdiği dönemdir. İdris-i Bitlisî o dönemde Osmanlı siyasetinde aktif bir rol üstlenmiştir. 1514 yılında Yavuz Sultan Selim ile beraber Şah İsmail’e karşı Çaldıran Savaşına katılmış ve komutanlık görevi icra etmiştir. Çaldıran Savaşı'ndan sonra Doğu ve Güneydoğu Anadolu vilayetlerinin Osmanlı yönetimine geçmesi için görevlendirilmiştir. İdris-i Bitlisî oradaki başarılardan dolayı Yavuz Sultan Selim Han tarafından mükâfatlandırılmıştır. 1516 yılında ihdas edilen ve merkezi Diyarbakır olan Doğu Kazaskerliği rütbesi ve görevi İdris-i Bitlisî'ye tevdi edilmiştir. Böylece, Osmanlı'nın en büyük rütbesi olan Kazaskerlik rütbesi ile taltif edilmiştir. İdris-i Bitlisî sırf bu başarılarla yetinmemiş, Yavuz Sultan Selim Han’ın Memlûklular'e karşı verdiği siyasette de başarılar elde etmiş, Musul ve Urfa’nın Memlûklular'dan alınarak Osmanlı topraklarına katılmasını sağlamıştır. Yavuz Sultan Selim Han ile birlikte Suriye ve Mısır seferlerine de katılmıştır. İdris-i Bitlisî, ömrünün son yıllarını İstanbul’da ilmi çalışmalara ve eser yazmaya ayırmıştır. Dini ve Fenni İlimlere ait 30 civarında yazılı eseri mevcuttur. İdris-i Bitlisî, 12 Kasım 1520 yılında İstanbul’da, Yavuz Sultan Selim Han’ın vefatından kısa bir süre sonra Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Ruhu şad olsun.
Bu yazımızda kendisini kısaca tanıtmaya ve halkımıza hatırlatmaya çalıştığımız İdris-i Bitlisî ruhlu ve O’nun gibi şuurlu ve ilmi ve siyasi bakımdan kuvvetli liderlere her zamankinden daha fazla ihtiyacımız vardır. Doğu ve Güneydoğu’da birliğimizi ve dirliğimizi 1500’lü yılların başında pekiştiren Yavuz Sultan Selim Han, bu siyaseti vesilesiyle Osmanlı’nın Batı’ya doğru ilerleyişinin yolunu açmıştır. Eğer, Biz Kızıl Elma Ülküsüyle Batı’ya doğru yeniden ilerlemek istiyorsak bunun yolu Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki sağlam ve kuvvetli birlik ve dirlikten geçer. İşte alçak ve azgın Batılılar “bunu bildikleri için bizi rahat bırakmıyorlar” ve Doğu ve Güneydoğu’da PKK denilen illeti başımıza musallat ediyorlar. Bu bela ve fitnenin ortadan kaldırılması için yeni Yavuz’lara, yeni İdris-i Bitlisî’lere ihtiyaç vardır.
İşte bundan dolayı “İdris-i Bitlisî’ye selam, yola devam” diyorum. Yolumuz Kızıl Elma Yolu ve Ülkümüz Dünya’ya İslam ile yeniden nizamat vermektir.
Biz bu küçük yazımız boyunca İdris-i Bitlisî’yi özellikle gençlerimize hatırlatmak ve tanıtmak istedik. Esasında, Devletimize bu hususta büyük görev düşmektedir.
Bu görev kapsamında yapılması gereken işlerden birisi de İstanbul’da “Piyer Loti” diye isimlendirilen Tepe’nin ismini tekrar “İdris-i Bitlisî Tepesi” olarak kayıtlara geçirmek ve o Tepe’ye yeniden “İdris-i Bitlisî Tepesi” ismini vermektir. Eyüpsultan'daki Piyer Loti Tepesi'nin ismi 1934'e kadar "İdris-i Bitlisî Tepesi"dir. İdris-i Bitlisî Türk-Kürt kardeşliğinin ebedi simgesidir. Bu simge, İstanbul’daki o Tepe’nin eski ismiyle anılmasını sağlamakla tekrar hafızlarımızda daha fazla yer edecektir. Bu hususta tüm ilgili kişilerden ve Devletimizin yetkililerinden destek ve çaba bekliyoruz.
İstanbul’daki Piyer Loti Tepesi’nin ismi değiştirilip de o Tepeye tekrar “İdris-i Bitlisî Tepesi” ismi verilirse, bu aciz ve garip Ahmet SANDAL, o yerde gür sesiyle şöyle haykıracaktır: “İdris-i Bitlisî’ye selam, yola devam. Ülkümüz Kızıl Elma, Davamız Hak Davasıdır.”
Hayırlısı olsun.