Güven sorunu ve umutsuzluk dalgası

Ahmet Sandal

Ahmet Sandal

Tüm Yazıları

Bu yazımın başlığını “Güven Sorunu ve Umutsuzluk Sendromu” şeklinde belirleyecektim.

Sendrom’dan vazgeçtim ve“Dalga” kelimesini seçtim.

Dalga derken de yayılan ve her tarafa sirayet eden bir nitelemeyi anlatmak için bu kelimeyi kullandım.

Başlıkta geçen dalga kelimesinin “denizdeki dalga” ile “hafife almak manasında kullanılan dalga” ile hiçbir alakası yoktur.

Buradaki dalga kelimesi yayılmayla ilgilidir.

Evet, bu kısa açıklamadan sonra “Güven Sorunu ve Umutsuzluk Dalgası” başlıklı bu yazımın asıl muhtevasını anlatmaya başlıyorum.

Şimdi bu noktada küçük bir parantez daha açmak istiyorum.

Şahsi yapım olarak “çok güvenen ve çok umut duyan” bir insanım.

Ben geleceğe ait hep güven ve umut içerisindeyken Toplumun genelinde bir güven sorunu ve umutsuzluk dalgası gözlemlediğimi de ifade etmeliyim.

Nasıl mı? Yol, köprü, teknoloji ve benzeri maddi alanlarda "şu olacak, bu olacak" denildiğinde,

Halk, "tamam olabilir" diyor. Ancak, Yönetimde "ahlak, adalet ve benzeri manevi alanlarda şunlar bunlar yapılacak" denildiğinde Halk, "hiçbir şey olmaz, her şey kâğıt üstünde kalır" diyor.

Halkın, gelecekte adil ve ahlaka dayanan yönetim konusunda hiçbir umudu ve güveni kalmamış.

İşte önce "bu güven sorununu çözmek" gerekir.

Gerçekten de halk maddi ve teknolojik ilerlemelerde hep güven ve umut içerisinde ancak, bu ilerlemelerle birlikte, aynı anda cereyan etmesi gereken manevi ve ahlaki ilerlemeler için aynı güven ve umudu taşımıyor.

Ne kadar maddi ilerlemelerde bulunursanız bulunun, ne kadar teknolojik gelişmelerde bulunursanız bulunun, bunun ahlak ve adalet bakımından bir yansıması yoksa, her şey boş, her şey sonuçsuz kaldır.

Ne diyor Hz. Mevlana, “tek kanatlı kuş uçmaz” diyor. İnsanları yalnızca yol, köprü, teknolojik gelişmelerle mutlu edemezsiniz.

Bunu daha önceki yazılarımda da belirttim. Yine belirteyim. Hz. İsa (as) Efendimiz ne diyor, “insan yalnız ekmekle yaşamaz.”

İnsan, adaletle yaşar, insan ahlakla yaşar, insan umutla yaşar.

Lütfen, iş işten geçmeden insanın maddi yönden geliştirilmesine çalıştığımız kadar, hatta daha fazlası olarak “ahlak ve adalet” üzere çalışmalar yapalım.

Bu çalışmalar da sözde kalmasın, özde uygulansın. Ben hâlâ umutluyum ve güven doluyum. Benim umutlu ve güvenli olmam yeterli değil, halkın da bu umuda ve güvene kavuşması gerekir.

Bu kavuşmayı ancak ahlaki ve adil uygulamalarla tesis edebiliriz. Sözde olmaz bunlar.

Benim bir toplumun ilerlemesi ve mutlu olması için ALİ isimli bir projem var.

ALİ’nin açılımı “Adalet, Liyakat ve İlim’dir. Ali yüksek ve yüce manasına gelir ve aynı zamanda “Dördüncü Halife Hz. Ali (ra) Efendimizin ismidir.”

Yüce Rabbim (cc) bizleri Hz. Ali (ra)nin yolundan ayırmasın. Amin.

Sevgili Peygamber Efendimiz (asm) "Ben ilim şehriyim, Ali ise kapısıdır" buyurmaktadır. İşte Bizim örnek aldığımız Şahsiyetler, Elhamdülillah.

Bu Toplumda bu güven sorunu ve umutsuzluk dalgası belki de 100 yıldır var. Ve sorun büyüdükçe büyüyor, bu dalga yayıldıkça yayılıyor. Nereye kadar büyür, nereye kadar yayılır? Sonucunu ancak Allah (cc) bilir.

Bize düşen bu sorunu gidermek ve dalgayı önlemektir. Bu sorunu çözmenin ve bu dalgayı önlemenin yolu inanın çok basittir. İşte çözüm, işte yol: “Söylediklerinizle yaptıklarınız aynı olsun ve bilge kişilikleri yönetime getirin.”

Bir taraftan ahlak ve adaletten bahsederken, yüksek makamlara atamalarda başka kıstaslar gözetirseniz, inandırıcı olmazsınız.

Durum bu. Ben az anlattım, inşallah siz çok anlarsınız.