Gençleri meslek sahibi yapamayan bir eğitim sistemsizliği

Ahmet Sandal

Ahmet Sandal

Tüm Yazıları

Bu Ülkede her genç mutlaka ve mutlaka meslek sahibi olacak şekilde yetiştirilmelidir.

Bu Ülkede her genç mutlaka ve mutlaka çalışıp da hayatını sürdürebilecek bir kabiliyetle donatılmalıdır.

Bu Ülkede her genç mutlaka ve mutlaka bedava kolay kazanç değil, helalinden zor kazanç ruhuyla büyütülmelidir.

Gel gör ki, bu üç gerçek, bu üç hedefe rağmen, gençlerimiz kolaycılık, bedavacılık, mesleksizlik, tembellik girdabına düşürülmektedir.

Bu girdaba düşüren Bizim adına Milli Eğitim dedikleri yetiştirme mi, yetiştirmeme mi, sistem mi, sistemsizlik mi ne olduğu belli olmayan eğitim kurumlarıdır.

Bunun içinde Yüksek Öğretim Kurumu YÖK de var, Milli Eğitim de var.

YÖK de girdap, Milli Eğitim de girdap. İçine düşeni cumburlop yok ediyor ve kabiliyetleri köreltiyor. İçinden sağlam çıkan yok.

“Sağlam çıkan yok” derken, kasTım şudur: “Bu sistemsizlik, bu yetiştirmezsizlik girdabı, ta ilkokuldan itibaren, özgüveni yüksek olarak kendisine teslim edilen her çocuğu, her genci adeta pısırık, zavallı hale getiriyor. Zeki olanlar bir şeyleri elbette başarıyor. O başarıda acaba sistemsizlik girdabındaki Milli Eğitimin, başarısızlıkla meşhur YÖK’ün payı ne? Belki de Milli Eğitim ve YÖK olmasa o başarılı gençler daha da başarılı olacaklardı?

Doluyum Milli Eğitim’in sistemsizliğine karşı doluyum ve dertliyim. Bırakın da içimizi dökelim.

Meslek sahibi yapamayan bir eğitim sistemi olabilir mi? Meslek okulları değil kastım. Meslek okulları açabilirsiniz. Meslek Liselerinden mezun olanların acaba kaçta kaçı meslek sahibidir ve mezun olduğu alanda çalışmaktadır.

Bizim Osmanlı’daki Padişahlarımız Padişah olmadan önce, hepsi de birer iyi bir meslek sahibidir. İşte size Padişahlarımız ve meslekleri: “1. Mehmet yay ve kiriş ustasıydı. Fatih Sultan Mehmed bahçıvandı. 2 Beyazıd hattattı. Yavuz Sultan Selim kuyumcuydu. 2. Selim baston ustasıydı. 3. Murad şairdi. 2 Abdulhamid Han marangozdu.” Bu örnekleri çoğaltmak ve her Padişahımızın mesleğini buraya yazmak mümkün. Ancak sözü uzatmayalım.

Peki, bizim Cumhurbaşkanlarımızın belirli meslekleri var mı? Soru işareti, soru işareti. Cevabını siz verin.

Osmanlı’da her gencin mutlaka bir meslek sahibi olmasına büyük özen gösterildiği bilinmektedir. Gel gör ki, Cumhuriyet devrinde bu hususta oldukça sorunlar var.

Mesleksiz ve ayakları üzerinde duramayan nice nice genci Dünya hayatının acımasızlığına, vahşi kapitalizmin ağları arasına atıyoruz.

Ve bunun adına da Milli Eğitim diyoruz, YÖK diyoruz.

Ah Üniversiteler ah! Rektörlük yarışından, makam yarışından başka yarış bilmeyen Üniversiteler ah!

Eğitimde nal toplayan Üniversitelerimiz ah!

Nal toplamak deyimini anlamına biliyorsunuz. Yarışta sonuncu olmaktır, nal toplamak.

Dünya üniversiteleri arasında hep sonlarındadır Ülkemin Üniversiteleri.

Ne ilk 100’de varlar, ne ilk 500’de varlar. Durun durun, bir açıklama, bir tashih (düzeltme) yapayım. “Birkaç Üniversitemizin 500 arasında olduğu tevatür olarak söyleniyor da, 400 küsurda mıdır, yoksa en sondan birinci midir?” Bilmiyorum.

İlk 500’de olsalar ne yazar ki? Meslek sahibi mezun yetiştiremedikten Sonra.

ODTÜ’lüler, Bilkentliler boşta gezdikten sonra, iş bulamadıktan sonra, Üniversitelerimizin ilk 500’de olması neye yarar ki?

Şimdi diyeceksiniz ki, “Üniversiteler öğrencilerine iş garantisi vermez.”

Doğru, doğru, iş garantisi vermez de, adam gibi yetiştirme ve meslek sahibi yapma garantisi verir. Bir öğrencinin ayakları üstünde durma garantisi verir.

Sözü uzatmayayım ve bu sene yayınladığım “yalnız anılar Kalır” isimli kitabımın önsözünde yer alan şu sözlerle sizi başbaşa bırakayım:

“Marangozluk mesleğine hayranlığımdan dolayı, bu mesleğin ismini bu Kitapta sık sık dillendirdim. Kitabımda ayrıca birçok mesleği de özellikle belirttim. Gençlerimizin her birinin bir meslek sahibi olmalarını gerçekten çok isterim. Keşke okullarımız “düz mezun” değil de “meslek sahibi mezun” yetiştirseler. Ve keşke buna ilişkin bir sistem oluşturulsa. Keşke! Ah nerede o günler!”