Ey genç kardeşim kendine güven ve başarıya inan
Ey Genç Kardeşim! Sen potansiyeli ve enerjisi olan bir varlıksın. Sen bir değersin. Ne başlayacaksa Seninle başlar. Ne yapılacaksa Gençlikle başlar. Dünya’daki tüm gelişmeler bir insandan başlamıştır. Tüm hamlelerin kaynağı, tüm atılımların membaı işte tek bir insandır. Bütün fikirler, bütün mücadeleler bir kişi ile başlar ve fikir bir kişiden çıkar. Oradan yayılır. Bir kişiyle başlar her ekip çalışması da. O bir kişi çekirdekte yer alır. Ekip çalışmasında da elbette merkezde bir insan vardır. Çalışmalar o insanın çevresinde cereyan eder. İnsan güçlü yaratılmış bir varlıktır.
Bahar, bir çiçekle başlar. Yağmur bir damlayla başlar. Bir kasırga, bir fırtına dahi önce bir nokta kadar küçüktür. Sonra o kadar büyür ve o kadar şiddetli olur ki, önüne geleni alır da götürür ve önünde kimse duramaz.
Öyleyse, Sen Genç İnsan! “Ben neyim ki, ben ne yapabilirim ki deme!”Ve başlangıçların en başında senin bulunduğunu idrak et ve bil!
İçerisinde herkes bir kabiliyet taşır. Bu kabiliyetle doğar insan. O kabiliyeti ya geliştirir ve insanlığın hizmetine sunar. Ya da ailesinin, okuldaki öğretmenlerinin, kötü arkadaşlarının ve çevresindeki kişilerin olumsuz davranışları ve ilgisizlikleri sebebiyle kabiliyetini kullanmayıp da köreltir.
İnsan yeter ki, hayırlı işlere bir başlasın neler neler serilir önüne ve nice imkanlar çıkar karşısına, nice fırsatlar gelir kendisini bulur.
Evet, başlamak işte budur mühim olan.
Bir başlangıcın ardında gelecek başka başlangıçlar olduğu, bir damladan sonra başka damlaların yağacağını ve bir çiçekte sonra başka çiçekler açacağını bilmek, işte budur inanç ve güven.
Kendine Güven ve Başarıya İnan!
Her şey güvenmek ve inanmak ile başlar. Kendinize güvenmezseniz başarılı olamazsınız.
İnanmak ve güvenmek birbiriyle yüzde yüz bağlantılı iki kelime.
Nerede bir güven var ise orada inanç da vardır. Nerede bir inanç var ise orada bir güven de vardır.
İnanmadığınıza güvenemezsiniz.
Güvenmediğinize zaten inanmazsınız da.
Bir de “özgüven” diye bir kavram var.
Nedir bu “özgüven”?
Özgüven nasıl kazanılır? Özgüven kazanılır mı, yoksa dışarıdan aşılanır mı?
Ey Genç Kardeşim! İşte size kritik iki soru.
Bu kritik iki sorudan bir kritik soru daha var.
O sorudan önce bu iki soru üzerinde düşünelim biraz.
Özgüven Kazanmak
İnsanın içerisinde dış Dünyadan daha büyük bir Dünya var. İnsanın içerisinde dış Dünyadan daha renkli ve daha ahenkli bir Dünya var.
Belki de başlığa “özgüven kazanmak” değil, de “kendini keşfet” diye yazmalıydık.
Kendini Keşfet
Sen büyük değer taşıyorsun içinde! Sen yaratılmışlar içerisinde en değerlisin. İçerindeki cevherin ve değerin farkında ol yeter. O cevher seni başarıya götürür. İçindeki kabiliyetinin farkında ol.
Aklın ve vicdanın senin en büyük rehberindir. Akıl ve vicdan yolundan asla ayrılma.
Özgüven Nasıl Kazanılır?
Özgüven hem kişinin kendisinden kaynaklanır ve hem de kişiler bunu ta en çocukluk yıllarından itibaren bu özgüveni ailelerinden, çevrelerinden, toplumdan ve okuldan elde ederler.
Öyleyse özgüven dediğimiz duygu ve kabiliyetin elde edilmesinde çocuklarımıza görev ve sorumluluk düştüğü kadar, anne ve babalara, topluma ve okuldaki öğretmenlere de görev ve sorumluluk düşüyor.
Özgüvenin kazanılmasının birinci yolu pozitif (olumlu) düşüncedir. Hatalardan ders almayı bilmek de bir başka özgüven kazanma metodudur. Hatalara ve yanlışlara takılmadan, oradan ders çıkaran kişi kazançlıdır, özgüven kazanmıştır.
Düştüğünüz yerden ayağa kalktığınızı unutmayın. Düşmek kötü bir şey değildir. Kötü olan düştüğünüz yerde kala kalmaktır.
Güzel bir sözde şöyle belirtilir: “İnsan havuza düştüğü için boğulmaz. Havuzdan çıkamadığı için boğulur.”
Ey Genç Kardeşim! Hata yapabilirsin. Yaptığın hatayı fark et ve hemen terk et. Önemli olan işte budur.
Düştüğün yerden çıkmanın mutlak bir yolu olmalıdır. Hatadan ve yanlıştan kurtulmanın da mutlak bir yolu olmalıdır.
Özgüven Aşılamak
Nasıl ki, bir aşı bir hastayı sağlıklı hale getirir, nasıl ki, bir aşı hasta bir insanı sağlığına kavuşturur, onun gibi özgüven aşısı da, kendine güveni olmayan ya da başarıya inanmayan birisine en gerekli bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacı nereden ve nasıl karşılayacağız?
İşte burası mühimdir. Ailede Anne ve Babalar, Okulda Öğretmenler, Toplumda büyükler bu hususta önemli konumdadırlar.
Anne ve babalar ile öğretmenler ve toplumdaki her ferde şu iki görev düşmektedir:
a) Çocuklarımıza ve öğrencilerimize, özgüven aşılayın. Özgüvenlerini geliştirmeleri için imkan tanıyın.
b) İtiraz eden, hakkını arayan çocukları ve kendi kendine iş yapma becerisindeki çocuklarımızı ve öğrencilerimizi takdir edin. Yerinde ve gereğince itirazlarda bulunan çocukları ve öğrencileri “çıban başı” olarak nitelemeyin.
Özgüven nasıl kazanılır? Özgüven kazanılır mı, yoksa dışarıdan aşılanır mı?
Bu kritik iki sorudan bir kritik soru daha var” diye biraz önce seslenmiştim. O soruya geldi şimdi sıra:
Arkadaşlar insanın özgüveni geliştirir mi, yoksa köreltir mi?
Evet arkadaşlar çok mühimdir. İyi arkadaş sizin özgüveninizi artırır, kötü arkadaş ise özgüveninizi ortadan kaldırır.
Arkadaş ve Özgüven
Ey Genç Kardeşim! Arkadaşını iyi seç! İyi arkadaş, akıllı ve vicdanlı arkadaş sana özgüven aşılayacaktır. Ancak, akılsız ve vicdansız arkadaşın da seni, var olan özgüvenden dahi mahrum edecektir.
İyi arkadaş seni iyiliğe, doğruluğa ve mutluluğa götürür. Bunun zıttı olan arkadaşlar ise seni alır da uçurumdan aşağıya düşürür. Evet, herkes arkadaşını iyi seçmelidir. Sevgili Peygamberimiz (asm) bu hususta şu Hadis-i Şerif’i ile Bize asırlar öncesinden sesleniyor:
“Kişi arkadaşının Dinindendir”.
Evet, işte bu ikaz doğrultusunda hareket etmeliyiz. Arkadaşımız yanlış ve eğri ise, maazallah bizde ondan etkileniriz ve doğru yoldan sapabiliriz.
Çocukluğumdan çok kişiyi hatırlar ve bilirim. Zekası ve çalışkanlığı çok kuvvetliydi. Maalesef, yanlış arkadaş kurbanı oldular. Yanlış arkadaşlarıyla birlikte geleceğini heder eden nice çocuk bilirim.
Bunun tam zıttı olarak, çalışkan ve disiplinli arkadaşlarıyla birlikte kendisi de çalışıp üniversite sınavını kazananları da bilirim.
İşte ikisi de mümkündür. Seçim size ait.