Emeklilik ve emekli maaşları
Bundan iki üç ay kadar önce EYT gündemdeydi ve 2023 Mayıs seçimlerinden önce çıkarıldı ve erken emeklilik sağlandı.
Seçime yönelik bir hamleydi. Seçimlerde fayda sağladı mı, sağlamadı mı? Bu ayrı bir husus.
EYT denilen ve erken emeklilik getiren o Kanundan 2 milyona yakın kişi yararlandı. Bu kadar kişinin ekonomiye getirdiği yük, ileride sorun teşkil eder m, etmez mi?
Bu iki husustan, ikincisi mühim.
Emeklilikte Yaşa takılanlar (EYT) düzenlemesiyle 2 milyon kişinin emekli olmasıyla toplam emekli sayısı 15,3 milyona ulaştı. Ülkemizin istihdam miktarının, sigortalı çalışan sayısının 25 milyon olduğunu düşündüğümüzde, istihdamdaki iki kişiden az sigortalıya bir emekli düşmektedir. Sosyal Güvenlik Kurumu yetkililerinin belirttiğine göre bu oran 3 olmalıdır. Yani Ülkemizde 15 kişi, 10 emekliyi ödediği primlerle finanse ederken, normalde 30 çalışan 10 emekliyi finanse etmelidir.
Bu kısa açıklama dahi göstermektedir ki, Ülkemizde sosyal güvenlik mali alt yapısı ve finansmanı bakımından durumumuz çok iyi değil.
EYT, Ülkemizin finansman yapısına yük getirdiği gibi, son günlerde Ülkemizin finansman durumuna yük getirecek bir beklenti ve talep daha var.
Emeklilerin maaşlarında artışlar talep ediliyor. Bu talep hem bizzat emeklilerin özelinde, hem de toplum genelinde yoğun bir şekilde dile getirilen bir taleptir.
Esasında emeklilerin maaşlarına ve emeklilik konusuna hiçbir girmek istemiyorum.
Ateşten bir gömlek ve netameli bir konu. Esasında bu konunun içine girilmesi zordur. İçine girdikten sonra çıkılması da zordur.
Sırf emekli maaşları değil, Kamuda maaş sorunu ve maaş konusu, iğneli fıçı diyeceğimiz türden oldukça zor ve oldukça incitici bir konudur.
Nerden başlasan, nereye el atsan maaşlarda çözümsüzlük var. Bu emekli maaşlarında da öyledir, çalışanların maaşlarında da öyledir.
Kamuda performansa dayalı bir ücretlendirme yapılamadığı için, çalışan ya da çalışmayan aynı maaş almaktadır. Üreten de üretmeyen de aynı maaşı almaktadır. Hatta çalışmayanlara daha fazla maaş veriliyor Kamuda.
Şaka değil gerçek. Kamuda “maaş konusu adeta naaş konusu” haline gelmiştir. Yani ölü, hissiz, hareketsiz ve el uzatılamayan bir konudur maaş konusu.
Maaş adaleti, ücret dengesi, çalışana daha fazla, üretken olmayana daha az maaş verilmesi, çok önemli olsa da, performansa dayalı ücretlendirme çok mühim olsa da, Kamuda bu konunun üzerine gidilemiyor. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu 1960’lı yılların ortasından beri uygulanmaktadır. Neredeyse benim yaşıma eşit bir Kanun.
Bu Kanunda ücretlendirmede, maaş göstergesi ve ücret sınıflandırmasında, hizmet gruplandırmasında değişiklik yapılır, Kanun sık sık değiştirilir. Kanun neredeyse yamalı bohçaya döndü. Ancak Kanunun baştan aşağıya değiştirilmesine ve adil bir ücretlendirme, memuriyet sınıflandırmasında hakkaniyete dayalı bir düzenlemeye kimse cesaret edemez. El yakan bir konu. Ateşten bir gömlek bu. Dokunanı yakar. Siyasilerin bu önemli konuya el atmakta çok isteksiz olmalarının sebebi bu.
Hakkaniyete dayalı, performansa göre ücretlendirme çok önemli bir konu ve bu konu yıllardır çözümsüz. Sorunlar hep halının altına itilmektedir.
Devlet Memurları Kanunundan kaynaklanan ücretlerde haksızlıklar ve özlük haklarında sorunlar konusunu bir tarafa bırakalım. Gelelim emeklilik ve emekli maaşlarının azlığı sorununa. Çünkü bu yazımızın ana maksadı bu.
Avrupa'da, gelişmiş Ülkelerde emeklilik sistemi ve emekli maaşları ile Ülkemizdeki emeklilik sistemi ve emekli maaşları taban tabana birbirine zıttır. Avrupa’da, gelişmiş ülkelerde emekli yaşları 60 civarında iken, bizde bu yaş oranı EYT ile birlikte 45’lere kadar düşmüştür.
Bu çok açık bir dengesizliktir. Bir başka dengesizlik de emeklilerin maaşlarındaki dengesizliktir. Avrupa’da, gelişmiş Ülkelerde emeklilerin maaş durumları bizim Ülkemizdeki maaş durumlarının çok çok üzerindedir.
Emeklilere yönelik maaş artışının gündemde olduğu ve emeklilerimizin haklı olarak maaşlarını artırmak için çabaladıkları bu dönemde, bundan yıllar önce bir konferans sırasında o zamanın Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı ile aramda geçen diyalogu hatırladım.
Bir gün, bir yerde Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Başkanı emeklilik sistemi ve emekli maaşları hakkında konuşma yapıyordu. Ben dinleyici olarak en ön sırada ben oturuyordum. Hatta o sırada TRT çekimdeydi.
Ben Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanına şöyle bir soru sordum: “Efendim ben hizmet içi eğitimler dolayısıyla bazen Antalya'daki otellerde konaklıyorum. O otellerde Avrupa’dan özellikle Almaya, Fransa ve İngiltere gibi Ülkelerden emeklilerin de konakladıklarını ve günlerce kaldıklarınım görüyorum. Ancak bizim Ülkemizdeki emeklilerden bir kişi bile emekli maaşı ile o otelde kalamaz. Bizim emeklilerimiz ne zaman Türkiye’deki sahillerimizdeki otellerde tatil yapabilecekler?”
Tabi, ben bu soruma uzun uzun tahlil, değerlendirme ve kapsamlı bir cevap beklerken o zamanın SGK Başkanı kısaca, “Bizim ne zaman, Audi, Volkswagen, Mercedes, Opel, Renault, Jaguar gibi otomobil fabrikalarımız olursa, o zaman bizim emeklilerimiz de Akdeniz Sahillerinde, Ege Sahillerinde ya da Karadeniz Sahillerinde bulunan otellerde konaklayabilirler. Günlerce tatil yapabilirler” dedi.
Evet, emeklilik maaşlarının yüksekliği tamamen Ülkenin ekonomik durumunun gelişmişliği ile birebir ilgilidir.
Bizim emeklilerimiz bırakın sahillerimizdeki otellerde konaklamayı, ikamet ettikleri şehirde bir yerden bir yere gidecek halde değiller. Bizim emekliler, belediye otobüsleri 65 yaşını geçenlere bedava olmasa, şehir içinde dahi gezemeyecek durumdalar.
Yazımın hacmini fazla uzatmak istemiyorum. Esasında bizim Ülkemizde emekli maaşlarının düşük olması sorunundan daha önce, “ücret adaletsizliği, emeklilerin bir kısmının yüksek alırken, bir kısmının düşük maaş alması sorunu” gelmektedir.
Halkımızın herkesin, ister çalışan olsun, ister emekli olsun, az maaş almasına bir itirazı olamaz. Ancak, bir yerde, ister çalışan, ister emekli olsun, bir tarafta çok çok yüksek maaş alanlar varken bir tarafta çok çok az maaş alanlar olmasına halkımızın büyük tepki göstermesi çok tabidir.
Bu Ülkede asıl sorun budur.
Tekrar yineliyorum. “Adil ve dengeli bir ücret dağılımı olmadığı müddetçe halkımızın, ister çalışan, ister emekli olsun, maaşlarına itirazları devam edecektir...”