Elazığ depreminin üçüncü yıldönümünde

Ahmet Sandal

Ahmet Sandal

Tüm Yazıları

24 Ocak 2020 tarihinde saat 20.55'te merkez üssü Elazığ ilimizin Sivrice ilçesine bağlı Çevrimtaş köyü olan, 22 saniye kadar süren 6.5 büyüklüğündeki depremde 41 kişi hayatını kaybetmiş ve 1.466 kişi yaralanmıştır. Civardaki bazı binalar yıkılmış, bazı binalarda da hasar tespit edilmiştir.

Deprem yalnızca Elazığ’ın bir gerçeği değil, maalesef, Ülkemizin bir gerçeğidir. Kaç deprem gördü Ülkemiz, nice acılar yaşadı memleketimiz.

Benim yaşım itibariyle hatırladığım en büyük iki deprem elbette, 17 Temmuz 1999 tarihindeki Kocaeli, Sakarya ve İstanbul civarında hissedilen Büyük Marmara Depremidir. Depremin büyüklüğü 7.4’tür ve depremde 17.480 kişi vefat etmiş, 23.781 kişi de yaralanmıştır.

İkinci olarak da hatırladığım, 12 Kasım 1999 tarihindeki Düzce depremidir. O depremde, Düzce, Akçakoca, Cumayeri, Çilimli, Gölyaka, Gümüşova, Kaynaşlı ve Yığılca'da toplam 710 kişi hayatını kaybederken 2.678 kişi de yaralanmıştır. Depremin büyüklüğü 7.2’dir.

Bu depremlerin yanında ayrıca Van/Erciş ve Van/Edremit ile Bingöl depremlerini de hatırlıyorum. 23 Ekim 2011 günü meydana gelen Van-Erciş merkezli depremde 604 kişinin ölmüş, binlerce bina hasar görmüştür. Depremin büyüklüğü 7,2’dir. 9 Kasım 2011 tarihinde Van Edremit’te deprem meydana gelmiş ve 40 kişi hayatını yitirmiştir. 1 Mayıs 2003 tarihinde saat 03.27'de gerçekleşen, 6,4 büyüklüğündeki Bingöl depreminde 176 kişi hayatını kaybetmiştir.

1992 yılında Erzincan depremi de hafızamda yer etmiştir. Erzincan'da 1992 yılında meydana gelen depremde 653 kişinin hayatını kaybetmiş ve 8.057 bina yıkılmıştır. 30 Ekim 2020 günü merkez üssü Yunanistan'ın Sisam Adası açıkları olan 6.6 büyüklüğündeki İzmir depreminde 117 kişinin ölmüştür.

Benim bizzat hatırladığım ve yukarıda belirttiğim bu büyük depremlerden daha önce de Ülkemizde depremler meydana gelmiştir.

1939 yılında meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki Erzincan depreminde 32.962 kişi hayatını kaybetmiş, yaklaşık 100.000 kişi de yaralanmıştır. Oluşan deprem neticesinde 116.720 bina yıkılmıştır.

Ülkemizde meydana gelen depremler elbette bu belirttiğim sayıdan fazladır. Ülkemiz tarihlerden beri birçok depreme şahitlik etmiştir.

Şurası muhakkaktır ki, Ülkemiz etkin deprem kuşaklarında yer almaktadır. Ülkemizde, Kuzey Anadolu Fay Hattı, Doğu Anadolu Fay Hattı ve Batı Anadolu Fay Hattı olmak üzere 3 büyük fay hattı bulunmaktadır.

Depremler, Ülkemizin acı gerçeğidir. Ancka bundan daha acı gerçek, Ülkemizdeki yapı stokudur. “Deprem değil, çürük bina öldürür” sözü Ülkelerin yapı stoklarıyla birebir ilgilidir.

“Deprem değil, çürük bina öldürür” şeklinde hafızlarımızda yer eden bu gerçeği “Elazığ’da bizzat gördüm” dedim. Evet gerçekten de, bazı binalar yıkılmamış, yerinde duruyor, ancak yıkılmış binaların yeri bomboş. Yani şehrin ana caddesinde bir yerde yürüyorsunuz, binalar yerli yerinde dururken, bir alan halen boş vaziyettedir. O anda hemen anlıyorsunuz ki, o bina çürüktü ve depremde yıkıldı. Tabi bu durumu yalnızca Elazığ’daki o depremde değil, birçok depremde müşahede ettik. Büyük Marmara Depreminde (1999 yılında) çürük yapılan onlarca, yüzlerce, binlerce bina, on binlerce insanımıza mezar oldu. Maalesef.

2003 yılında Bingöl Depreminde bir yatılı bölge okulu yıkılmış ve altında onlarca öğrenci kalmıştı. O masum öğrencilere, o gencecik canlara acırım halen. Yanındaki evler sapasağlam iken, o Yatılı Bölge Okulu neden yıkılmıştı? Çünkü o bina kamunun binası idi ve o binayı yapanlar doğru dürüst bina yapmamıştı. Doğru dürüst bina yapılmamasının nedeni de Devletin o işle görevli elemanlarının doğru dürüst kontrol yapmamasıdır. Büyük Marmara ve Bingöl Depreminden sonra Yapı Denetim Sistemi diye bilinen bir denetim modeli oluşturuldu, elbette geçmiş yıllara nazaran işte ciddiyet ve biraz daha fazla kontrol sağlandı.

Bir Ülkede yapı stoku kaliteli, sağlam ve depreme karşı dayanıklı ise elbette depremler öldürmez. Bunun tam tersi yapı stoku kalitesiz, dayanıksız ve sağlam değilse “deprem öldürür.”

Depremlerin sonuçları ilgili her şey yapı ve binalarla ilgilidir. Can kaybı ile binalardaki hasar durumu tamamen binanın kalitesine bağlıdır.

1999 yılındaki depremden önce Ülkemizdeki bina stoku ve yapıların kaliteli ve sağlam olduğu, ciddi bir denetime tabi olduğu söylenemez. Ancak 1999 yılından itibaren durum olumlu yönde değişmiş ve bina stoku ile yapılar eskiye nazaran daha sağlam ve kalitelidir.

2022 yılında Elazığ’da bir müddet bulundum. Elazığ’da gezdiğim-dolaştığım yerlerdeki insanlardan duyduklarıma göre, bundan 2,5 yıl önce meydana gelen deprem hâlâ gündemdeydi. Daha doğrusu deprem değil de depremden sonra yapılan konutlar gündemdeydi.

Devletimizin 3 yıl önce meydana gelen o depremden sonra hızlı bir şekilde 20 bin civarında konut (daire) yapması İlde hep takdirle anlatılıyordu. Gerçekten de Devletimiz deprem, heyelan, sel ve benzeri afetlerde büyük bir çaba ve oldukça hızlı bir şekilde yaraları sarmaktadır. Bu durumu Elazığ depreminden sonra da yaşadık.

Elazığ Depreminin 3. yıldönümünde öncelikle yapılarımızın ve binalarımızın sağlam ve kaliteli olmasına özen gösterilmesini, bina ile ilgili yapım kurallarına titizlikle uyulmasını ve denetim mercilerinin de görevini tamamıyla ve ciddiyetle yerine getirmelerini temenni ediyor, Yüce Rabbimin (cc) tüm Ülkemizi ve Dünya’yı her türlü afet ve musibetlerden korumasını niyaz ediyorum.

Yazımın en sonunda hassaten yine belirtiyorum: “Depremden değil, çürük binalardan korkun. Çünkü deprem öldürmez, çürük binalar öldürür…”