Eğitim ve öğretim farkı
Eğitim, “terbiye, ıslah etme ve düzeltmedir”, öğretim ise habire bir şeyleri anlatma ve tabir caizse “kafalara bilgi doldurmadır.”
Bu Ülkede “kafalara bilgi doldurulmasına” ihtiyaç yoktur.
Bu Ülkenin gençlerinin terbiye ile, ıslah ile, yanlışları düzeltme ile eğitilmesine ihtiyaç vardır.
Maalesef, Ülkemizde klasik öğretim metotları ile gelenekselleşmiş öğretim müfredatları ile büyük yanlışlıklar yapılıyor ve adeta kafalara bilgiler “sanki musluktan su doldurulur” gibi rastgele dökülüyor.
Ey Milli Eğitim Yetkilileri! İsminize uygun davranın. Siz Milli Öğretim Yetkilileri değilsiniz. Gitmez bu devran böyle. Müfredat gereksiz bilgiler ile doluysa, çıkartıp atın ve pratik ve lüzumlu işlerle uğraşın.
Çocuklarımızı, gençlerimizi bir yığın gereksiz bilgi ile meşgul etmeyin. Onları pratik ve hızlı düşünme yeteneği ile donatın. Bunun yolu da öğretimden değil eğitimden geçer.
Sokrates der ki; “bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir.”
İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri der ki, “bilmediklerimi ayağımın altına alsaydım başım göğe ererdi.”
Şimdi bu iki Zat’ın bu iki sözünü buraya neden yazdım? Dünya’da en büyük bilgi, insanın kendisini bilmesiyle başlar.
İnsan kendisini bilmedikten sonra, ona Dünya’nın tüm bilgilerini kafasına doldursan neye yarar ki? Güzel bir veciz sözde de belirtildiği gibi, “kişinin kendi noksanını bilmek gibi irfan olmaz.”
“Evet, irfan, irfan, irfan. İşte budur bize lazım olan.” İrfan, kişinin varlık nedenini ve Dünya’daki asıl sorumluluklarını bilmesi, iyilik ve doğruluk yolunda yürümesi için içindeki duyduğu his ve düşünceler toplamıdır.
Yani daha kısa anlatımla irfan, “iman edip salih ameller işlenmesi ve toplumda hakkın ve sabrın tavsiye edilmesidir.”
İrfan bozguncu olmamaktır ve ıslahçı olmaktır. İrfan tek başına olmaz tabi, yanında ilim de olmalıdır. İlim akıl ise, irfan izandır. Akıl ve izan dedikleri, ilim ve irfandır.
Çocuklarımıza ve gençlerimize öğretim dedikleri bilgi ve teknolojik hususları elbette öğretelim.
Ancak önceliğimiz bu olmasın, önceliğimiz çocuklarımızın ve gençlerimizin irfan sahibi, şuurlu, vatanına ve milletine bağlı fertler olmalarını sağlamak noktasında belirlenmelidir.
Bir çocuğun uzayın ta en uç noktasına, gezegenlerin yapısına, galaksilerin sıralanışına dair bilgiler öğretip de eğer o çocuğa kendi iç dünyasına dair hiçbir şeyin eğitimini vermiyorsak, yapılan çaba boşadır.
Mevlana ne diyor bir dinleyin; “Gayret atını yıldızlara sürdün de, kendisine meleklerin secde ettiği Âdem Peygamber’i bilmedin. Oldu mu şimdi!” Âdem denildiğinde de uzağa gitme. Âdem sensin sen ey İnsanoğlu!”
Bir eğitim sistemi, çocuklara ve gençlere her şey öğretiyor da “kendisini bilmesini öğretmiyorsa” bomboş bir eğitim sistemidir. Öyle bir eğitim sistemini alıp da çöpe atın.
Bizim istediğiniz eğitim sistemi, “çocuklarımızı öncelikle kendisini bilmesini sağlayacak ve özünü tanıtacak eğitim sistemidir.”