Dayatma siyaseti getirir rehaveti
Bütün gelişmeler ve bütün buluş ve ilerlemeler serbest ortamda ve insanların hür tercihlerine başvurulduğu ahvalde meydana gelmiştir. İnsanların seçeneksiz bırakıldığı ve mecburen bir şeyleri seçmeye zorlandığı ahvalde ilerleme de olmaz, gelişme de olmaz. Çünkü insan böyle durumlarda “hür düşünceden” ve “tercih hakkından” yoksundurlar.
Hür düşünce ve tercih hakkı insanlara Yüce Rabbim tarafından bahşedilmiştir. Bu olmazsa kesinlikle hayat olmaz ve kesinlikle huzur olmaz. Ve en önemlisi “imtihan” olmaz. Dünyadaki tüm ilmi buluşlar ve teknolojik gelişmeler önce hür düşünceye ve tercih hakkına dayanır. İnsan düşünceye hudut koyarsa ve tercih hakkı tanınmazsa gelişme ve ilerleme olmaz. Dünyada ne kadar icat ve keşif varsa hudutsuz düşüncenin ürünüdür. Ve insana hudutsuz düşünce kabiliyetini Yüce Rabbim (cc) bahşeylemiştir. Bunun nedeni hem insanı imtihan etmek ve hem de bu ilmi ve teknolojik gelişmelere zemin hazırlamaktır. İnsan sonsuz düşünecek ki, hayra mı çalışıyor, şerre mi çalışıyor, bunun ortaya çıkması gerekir. İnsanın düşüncesine sınır konmayacak ki, hayra mı kafa yoruyor, şerre mi kafa yoruyor, bunun tesbit edilmesi gereklidir. İnsana tercih hakkı bırakılacak ki, hayrı mı, şerri mi tercih ediyor? Doğruyu mu, eğriyi mi seçiyor? Tercih hakkı işte bunu belirlemek içindir.
Düşüncenin hudutsuz olması, bu sonsuzluk aleminde gereklidir ve kainat ile de uyumludur. Kainatta sınır var mıdır ki, düşüncemizde sınır olsun. Sınırsız bir düşünce kabiliyetimizin olması esasında en büyük güçtür. Hür düşünce büyük bir güçtür. Evet, bu söz üzerine saatlerce düşünseniz azdır. Hür düşünce bir büyük güçtür.
Bu sözü söylemekle iki şeyi kastediyoruz.
1-Hür düşünce ele avuca sığmaz ve durdurulamaz önüne geleni alıp da götürür.
2-Hür düşünce değerlendirildiğinde insan ve toplum için büyük bir kıymet ve hazinedir.
Durdurulamayan ve insan yaşadıkça zihninde olan hür düşünceye ne gem vurulabilir, ne de sınır konabilir. Allah (cc) insanı sınırsız bir düşünce özelliğinde yaratmıştır. Yukarıda da belirttik, “Dünya’daki imtihan sırrı da burada kendisini göstermektedir.” İnsan hayrı da seçebilir, şerri de seçebilir. Hayrı da düşünebilir, şerri de düşünebilir.
Bu anlattıklarım bir de tam tersi var. Yüce Rabbim insanlara sonsuz düşünce hürriyeti ve tercih hakkı tanırken, insanlara düşünme ve tercih hakkı tanımayanlar var. Bu noktada Nemrut’lar, Firavun’lar, Mao’lar, Lenin’ler, Marks’lar ve daha nice nice zorbalar akla gelir. Bu saydıklarımız dayatma siyaseti izlemişlerdir. Kendi siyasetlerini ve fikirlerini başkalarına zorla dayatmışlardır. Bu dayatma ve zorbalık büyük mesuliyet ve vebaldir. Bunu böylece bir tesbit edelim. Bu bir. İkincisi, hangi alanda ve hangi yerde olursa olsun “dayatma siyaseti getirir rehaveti ve uyuşukluğu.”
Bir aile reisisiniz ve baskıcı bir yapınız var. Bu durumda aile fertlerinin girişimci ve yenilikçi olmasını beklemeyiniz. Babası baskıcı ve fikrilerini zorla dayatmacı olan çocuklar genelde başarısız ve yeteneksiz olurlar. Çünkü, böyle bir ailede yetişen çocuklar hayal kurmaktan dahi korkarlar. Halbuki hayal tüm gelişme ve teknolojinin en başında gelir. Her hayal aslında bir düşüncedir. Hayaller düşüncelerden doğarlar. “İnsanlar hayal ettiği müddetçe yaşarlar.” Bu sözden maksat, umuttur, heyecandır ve planlamadır. Hayal bir düşüncedir dedik. Düşüncenin içerisinde heyecan, umut ve planlama varsa, bu hayal ile birlikte bir hedeftir. Öyleyse, düşünce, hayal ve hedef ne kadar da birbirine yakın kelime ve kavramlar. Kim düşünceyi hayalden ayırabilir, eğer içerisinde bir umut ve planlama varsa, eğer içerisinde bir hedef varsa, o hayal bir düşüncedir, o düşünce bir hayaldir. Hayalden korkmayın. Hayalcileri küçümsemeyin. Çünkü hayal dediğimiz bir düşüncedir ve kafada bir planlamadır. Kafadaki tasarlama ve planlama, kağıda döküldüğünde proje olur.
Eğer Thomas Edison hayal kurmasaydı ampul ve elektrik icat edilebilir miydi? Eğer Alexander Graham Bell hayal etmeseydi telefon icat edilebilir miydi?
Şimdi buraya kadar hür düşüncenin güzelliğinden ve iyiliğinden bahsettik. Buraya kadar olan bölümde insanlara tercih hakkı sunulmasının öneminden bahsettik
Şimdi bu noktada söz siyasete getireceğim.
24 Haziran seçimleri için oluşturulan listeler dün itibariyle Yüksek Seçim Kurulu’na teslim edildi. Ülkemiz için hayırlı olsun. Bu duadan sonra, gelelim yazımızın genel çerçevesinde belirtmek istediklerimize:
Türkiye’de seçimler için oluşturulan listeler düpedüz dayatmadır. Hangi partide olursa olsun dayatmadır. Sofraya konulan, ancak senin fikrin sorulmayan yemek gibidir. “Yersen ye, yemezsen canın bilir. Yemezsen aç kalırsın” Mantık budur. Konunun özeti budur.
Dayatma siyaseti olmaması için geniş kapsamlı liste içerisinden “Tercihli Sistemin” olması gerekir. Bu da Genel Başkanların işini zorlaştırıyor. Niye mi? Çünkü bu sistemle oluşturulan Meclis’te “her kafadan ses çıkabilir.” Bu durumda Genel Başkanların işi zorlaşabilir.
İşte sorun burada: Genel Başkanların seçtiği ve yönetmesi kolay bir toplulukla mı uğraşmak, yoksa Milletin seçtiği ve yönetmesi zor bir toplulukla mı uğraşmak?
Ben de nefsine uyan dar düşünceli bir Genel Başkan olsam birinci şıkkı seçerdim. Ancak, Milletin menfaati ikinci şıktadır. Bu gerçeği ifade ettim. Bu gerçeği bile bile saklayanlara gelince, onların hakkından Allah gelecektir. “Onlar bilmiyorlar mı ki, Allah onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da (hepsini) bilmektedir.” (Bakara Suresi 77)
Bir de işin şu yönü var. “Dayatma siyaseti, seçimlerde rehaveti ve uyuşukluğu da getirir.” Şimdi Milletvekili aday listelerinde seçilecek yerlerde olanlar hiç çalışırlar mı? Ne de olsa seçilecekler. Bu nedenle, rehavete kapılarak gereken ağırlıkla ve etkide çalışma gösteremezler. Halbuki seçmene tercih hakkı tanınan geniş kapsamlı listeyle seçime girilmiş olsa herkes canla-başla çalışır ve rehavet ve uyuşukluk olmaz.
İnşallah Ülkemizde hem genel olarak tüm hayatta ve hem de özel olarak seçimlerde “dayatma siyaseti uygulanmaz ve hür bir şekilde insanlar tercihleriyle baş başa bırakılırlar.” Bu durum bugün olmazsa da çok kısa vakitte olacaktır. Umutluyum İnşallah.