BÜYÜK SİYASİ DEHA KALKINMACI VE HAMLECİ BİR DEVLET ADAMI: ULU HAKAN ABDÜLHAMİD HAN

Ahmet Sandal

Ahmet Sandal

Tüm Yazıları

ahmet-sandal-012.jpg

Bilindiği ve ilgiyle takip edildiği üzere, Pazarcık Havadis Gazetesinde bir yazı dizisi halinde, geçmişte yaşamış filozof ve alimlerin ve iz bırakmış şahsiyetlerin görüş ve düşüncelerine yer vermeye ve kendilerini de kısaca tanıtmaya çalışıyoruz. Maksadımız Pazarcıklı gençlere ve tüm Hemşehrilerimize örnek insanları anlatmak ve tanıtmaktır. Bu yazı dizisinde önce Alim ve Filozof Yusuf Has Hacib’i hatırlamış ve anlatmıştık. Daha sonra Platon’u tanıtmıştık. Çok sevdiğim insan Nasreddin Hoca’yı da bir mizah ustası olmasının ötesinde, bir filozof olarak tanıtmış ve anlatmıştık. Bundan sonra Mütefekkir Nurettin Topçu’yu anlatmıştık. Pazarcık Havadis Gazetesinde geçen hafta da Üstad Bediüzzaman Said Nursi anlatılmış ve “İman Davasına Adanmış Bir Ömür” başlığı altında Üstadımızı hatırlamıştık. Ve o yazı dizisinde “kısmet olursa haftaya, Ulu Hakan Abdülhamid Han’ı sizlere anlatacağız ve tanıtacağız” diye söz vermiştik. Elhamdülillah kısmet oldu. Ve benim Osmanlı Tarihinde hayran olduğum dört büyük şahsiyetten birisi olan Ulu Hakan Abdülhamid Han’ı sizlere anlatacağız ve Ecdadımızı hatırlayacağız. Ecdadı hatırlamak bizlere güven verir ve geleceğe daha umutla bakmamızı sağlar. Biz Ecdadımızdan güç ve destek alıyoruz.

Şimdi sizi merakta bırakmayayım ve “Osmanlı Tarihinde Ulu Hakan Abdülhamid ile birlikte hayran olduğum 3 şahsiyeti de sizlere söyleyeyim: Fatih Sultan Mehmed Han, Yavuz Sultan Selim Han ve Kanuni Sultan Süleyman Han.” Cümlesinden razı olsun Yüce Mevlam (cc).

Evet, bu şekildeki kısa bir girişten sonra şimdi, Ulu Hakan Abdülhamid Han’ı anlatmaya başlayalım.

İlk olarak şunu belirtmek isterim. Bize bir çok şeyi yanlış tanıttıkları gibi yıllarca Abdülhamid Han’ı da yanlış tanıttılar. “Yalan Söyleyen Tarih Utansın” isimli bir kitap var ya, birden o kitap aklıma geldi. Bu Kitabın yazarı Mustafa Müftüoğlu’nu da rahmetle analım. Bu kitapta o kadar gerçekler var ki, gizlenen gerçekler. Ya da kasıtlı olarak, insanlarımızı yanıltmak için başka şekilde anlatılan gerçekler. İşte bu gerçeklerden birisi de Ulu Hakan Abdülhamid Han gerçeğidir. Kızıl Sultan dediler, istibdatçı, baskıcı dediler. Hepsi de külliyen yalandır. Ve bu yalanları gün yüzüne çıkararak gerçekleri gür sesle haykıranlardan birisi de Üstad Necip Fazıl Kısakürek’tir. Bilindiği üzere Üstadımızın bir kitabının ismi “Ulu Hakan İkinci Abdülhamid Han”. Üstadımız bu kitapta gerçekleri net olarak yazmış ve birçok kitabında ya da birçok şiirinde olduğu gibi yine başı belaya girmiştir. Çünkü, Necip Fazıl’ın bu kitabı yazdığı yıllar şimdiki gibi rahatça Osmanlı’yı ve Padişahlarını savunma yılları değil. Cumhuriyetin eski yıllarında Osmanlı’yı övmek suçtu. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Padişahları övmek kimin haddineydi. Evet, o zorluklara rağmen Üstad Necip Fazıl hep gerçekleri haykırmıştır.

Ulu Hakan Abdülhamid Han kimdir? Önce kısaca hayat hikayesini anlatalım:

Ulu Hakan Abdülhamid Han, Osmanlı Devleti’nin 34. Padişahı ve 113. İslam Halifesidir. Zor ve sorunları çok olan bunalımlı bir dönemde tahta çıkan Abdülhamid Han, Batı'ya karşı diplomatik ve dengeci, Doğu'ya karşı Samimi ve İslami politikalar izlemiş, ülke içinde birçok yenilik ve yatırıma öncülük etmiştir. 21 Eylül 1842 tarihinde İstanbul’da Topkapı Sarayı’nda doğmuş, 10 Şubat 1918 tarihinde İstanbul’da Beylerbeyi Sarayı’nda vefat etmiştir. Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun.

Abdülhamid Han zor ve sorunlu bir dönemde Padişahlık görevine gelmiş ve Osmanlı’nın her yerde toprak kaybettiği, Batılı Emperyalist Güçlerin Osmanlı’ya “aç köpekler gibi saldırdığı” bir dönemde tahta çıkmıştır. Bir de bunlar yanında içeride hain ve akmak yöneticilerle uğraşmak zorunda kalmıştır. Bu hain ve ahmak yöneticilerin başında Mithat Paşa denilen adam gelir. Üstad Necip Fazıl Kısakürek “Sahte Kahramanlar” adlı kitabında, “Osmanlı devletinde Üst düzey ilk mason Mustafa Reşit Paşadır. Ali paşa iki, Fuat paşa üç, Mithat Paşa dördüncü sıradadır” diye önemli bir hakikati açıklar. Gerçek adı Ahmet Şefik olan Mithat Paşa için Hikmet Tanyu da,1889 yılında yayınlanmış olan Edvaro Drumont’un “La France Juwe” adlı kitabının birinci cildinin 113. sayfasını kaynak göstererek Yahudi olduğunu yazar. Ulu Hakan Abdülhamid Han, Mithat Paşa’nın geçmişindeki karanlık noktaları açığa çıkararak onu sadrazamlık görevinden azleder. Mithat Paşa, Padişah Abdülaziz’in katledilmesinde de suç ortağıdır. Görevden alınıp da mahkemeye çıkarılacağını anlayan Mithat Paşa denilen hain, her hainin yaptığını yapar ve başka bir Ülkenin konsolosluğuna sığınır. Mithat denilen hain, önce İngiliz Konsolosluğuna gider, oraya sığınamayınca Fransız Konsolosluğuna sığınır.

Ulu Hakan Abdülhamid Han’ın içerideki düşmanı yalnız bu Mithat mıdır? Daha bu adam gibi binlerce hain Abdülhamid Han’a düşmandır. Bu ahmak ya da hainlerin isimlerini bu sayfalara yazsam yer kalmaz. Ben birkaç tanesini sayayım. Mahmut Paşa, Mahmut Şevket Paşa, Enver Paşa, Talat Paşa, Cemal Paşa ve İttihat Terakki denilen fitne ocağının müdavimleri.

Evet, Ulu Hakan Sultan Abdülhamid Han, Mithat denilen adamı görevden almışsa da kendisine yardım edecek ve Ülkeyi, ayakta tutacak ehil yönetici bulmakta büyük zorluk çekmiştir. Bu zorluğa rağmen, Sultan Abdülhamid Han Ülkemizi 33 yıl ayakta tutmuş, ancak, ahmak İttihatçılar tarafından, 27 Nisan 1909 tarihinde, silah tehdidi altında Meclis’den hal’ (görevden alınma) kararı çıkartılarak tahttan indirilmiştir. II. Abdulhamid Han’ın hal’ kararını bildiren heyete şöyle bir bakın. O heyette kimler mi var? Yahudi Emanuel Karaso, Ermeni Komitecisi Aram Efendi, Arnavud Es’ad Toptani Paşa ve Gürci Ârif Hikmet Paşa.Ulu Hakan Abdulhamid Han’ın tahttan indirilme kararını bu isimlerini saydığım adamlar Padişah’a bizzat bildiriyor. Bu durumu resmeden bir meşhur fotoğraf vardır. Padişah’ın tahttan indirildiğini bildirmek için huzura gelen bu adamlar arasında Ulu Hakan Abdulhamid Han mahzun, ancak düşünceli bir şekilde durmaktadır. O resme ne vakit baksam, yüreğimde bir sızı duymaktayım. Ulu Hakan mahzundur, çünkü haksız bir şekilde iftiralarla, yalan ve dolanlarla tahttan indirilmektedir. Ulu Hakan düşüncelidir, çünkü, Osmanlı Devleti’nin akıbeti karanlıktır. Ve Ulu Hakan haklı çıkmıştır. Çok geçmeden Osmanlı Devleti yıkılmıştır.

İçeriden ahmak ve hainler, dışarıdan da Batılı Emperyalistler zorlamış ve Ulu Hakan Abdülhamid Han tahttan indirilmiştir. Bu olay Osmanlı Devleti için sonun başlangıcı olmuştur.

Batılı Emperyalistlerin sevmediği ve içeriden de ahmak ve hainlerin düşman olduğu Ulu Hakan Abdülhamid Han, bu Ülkeye birçok eser kazandırmış ve Ülkemize büyük hizmetleri olmuştur. İlk maden okulunu, İlk sanayi okulunu, Darüşşafakayı ve Galatasaray Lisesi’ni kurdu. Ülke çapında Sultani ismiyle bugünkü Liselere denk gelen okullar açtırdı. Bugünkü İstanbul Üniversitesini yeniden yapılandırdı. Danıştay ve Yargıtay’ın temelleri yine Abdülhamid Han’ın döneminde atıldı. Yönetimi güçlendirmek için siyasi hamleler yaparken orduyu da o günün en ileri seviyesine taşımak için düzenlemeler getirdi. Osmanlı donanmasına ilk zırhlı savaş gemisi Onun zamanında katıldı. Osmanlı ordusu dönemin en gelişmiş silahları ile yeniden teçhiz edildi. Anadolu’yu dünyanın önemli merkezlerine bağlayacak demiryolu hatları, Abdülhamid Han’ın fikriydi. İstanbul’dan Medine’ye kadar demiryolu hattı inşa ettirdi. Bu eserlerin yanında binlerce cami, medrese ve okul inşa ettirdi. Birçok hayır ve yardımlaşma kurumu kurdu. Bunlardan birisi de Dar’ül Aceze’dir. Ülkemizin birçok yerinde halen de dimdik ayakta duran saat kuleleri Abdülhamid Han’ın eserlerindendir. Bu eserlerden birçoğunu bizzat görmüş bir kişi olarak Ulu Hakan Abdülhamid Han ile iftihar etmekteyim. Hatta bir eserinin içerisinde bizzat görev yaptım. O eseri Haydarpaşa Tren Garı’dır. Haydarpaşa Tren Garı’ndaki TCDD 1. Bölge Müdürlüğünde 1987 yılında görev yaptım.

Abdülhamid Han bundan 110 yıl önce, Osmanlı Topraklarındaki petrol haritasını dahi çizdirmiş ve Musul, Kerkük ve civarındaki petrol bölgelerini özel korumaya dahi aldırtmıştır. Ulu Hakan Abdülhamid Han’ın bu keskin zekası ve uzak görüşlülüğü daha sonraki gelenlerde görülmemiştir. Musul ve Kerkük Lozan’da göz göre göre elden çıkartılmıştır. Bir tarafta Abdülhamid Han’ın bu uzak görüşlülüğü ve diğer tarafta dar görüşlü olanlar. Ben nasıl Abdülhamid Han ile iftihar etmem! Elbette Ecdadım Abdülhamid Han ile iftihar ederim.

Abdülhamid Han ile iftihar ettiğim asıl ve en önemli olan husus ise, Siyonist’lere set çekmesi ve Filistin’de Yahudilere toprak isteyen Theodore Herz denilen şeytan herife verdiği şu cevaptır: “Bu yerler şahsıma ait değil Milletime aittir. Bu yerlerin her karış toprağı için şehit verilmiştir. Ben canlı vücud üzerinde paylaştırma yapamam. Filistin'e ancak cesetlerimiz üzerinden girilebilir. Böyle bir teklif yapan bir adam, bir adım daha atmasın ve memleketi terk etsin." Parayla toprak satın alma girişimleri, Ulu Hakan Abdülhamid Han’ın kararlı tutumuyla sonuçsuz kalınca, Siyonistler, Osmanlı'yı yıkmak için yoğun bir faaliyet başlattı. Herzl bu durumu kendi sözleriyle şöyle açıklıyordu: "Siyonizmin hedeflerine ulaşabilmesi için Osmanlı'nın dağılmasını beklemeliyiz."

Evet, Ulu Hakan Abdülhamid Han’dan bu sert cevabı alan Theodore Herz denilen aşağılık herif ve aveneleri Ülkemizi yıkmak için sinsi planlarını artırdılar. Osmanlı’yı yıktılar ve halen de tüm Ortadoğu Ülkelerini parçalamak istiyorlar. Onların alçak gayeleri Nil’den Fırat’a kadar bir Siyonist Devlet kurmaktır. Allah (cc) Siyonistlerin maksatlarına erişmelerine izin vermesin ve onların planlarını ve tuzaklarını başlarına çalsın. Ümmet-i Muhammed’e kurdukları tuzakta kendileri boğulsun inşallah.

Bu yazı dizisi tevafuken önemli olayların meydana geldiği bir haftaya denk geldi. Biliyorsunuz geçen hafta ABD denilen şeytani devletin aşağılık Başkanı Donald Trump “Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyacaklarını ve ABD büyükelçiliğini de Tel Aviv şehrinden Kudüs’e taşıyacaklarını beyan etti. Ve bu beyan üzerine özellikle Ortadoğu ve Filistin sanki bir barut fıçısına döndü. Haklı olarak başta Ülkemizde ve tüm Müslüman Ülkelerde halk bu kararı protesto etti. Bu protestolarda ölen ve yaralananlar oldu. İsrail Terör Örgütü de miting yapan Filistinli Kardeşlerimize zor kullanarak müdahale etti. Gazze’ye de füze ile saldırdı.

“Kudüs bir Osmanlı şehridir ve ebeden Müslümanlarındır. Bu böyle bilinmelidir.”

Evet, bu önemli nottan sonra yazı dizimize devam edelim.

Abdülhamid Han yanlış anlatıldı ve yanlış tanıtıldı diye söz başladım. Bunun nedeni medya ve basını elinde tutan Siyonist alçaklar ve onların uşaklarıdır.

Abdülhamid’i yanlış anlayanlar ya da yanlış anlatanlar ve sonradan pişman olanlar da çok. Bunlardan birisi de Filozof Rıza olarak bilinen Şair Rıza Tevfik’tir.

Rıza Tevfik Sultan Abdülhamid Han’ın Ruhaniyetinden istimdat isimli şiirinde şöyle seslenir:

Nerdesin şevketli Sultan Hamid Han.
Feryadım varır mı bârigâhına.
Ölüm uykusundan bir lahza uyan,
Şu nankör milletin bak günahına.

Tahrike yeltenen taç ve tahtını.
Denedi bu millet kara bahtını.
Sınadı sillenin nerm ü sathını.
Rahmet et sultanım sûz-ı âhına

Tarihler ismini andığı zaman
Sana hak verecek ey koca Sultan!
Bizdik utanmadan iftira atan
Asrın en siyâsi padişahına.

(Şiir bu şekildeki mısralar iler epey uzun bir şiirdir. Burada yalnızca 3 kıtasına yer verebildik.)

Siyasi Padişah tabirini duyunca aklıma, Alman Birliğini kuran İmparator Bismark geldi Şu söz ona aittir: “Dünyada 100 gram akıl varsa bunun 90 gramı Abdülhamid Han'da, 5 gramı bende, diğer 5 gramı da diğer dünya siyasilerindedir. Abdülhamid Han büyük bir siyasi dehadır.''

Abdülhamid Han bir yazı dizisinde ve iki sahifede anlatılacak bir şahsiyet olmanın çok ötesinde hakkında ciltler dolusu kitaplar yazılacak bir şahsiyet ve önemli bir Devlet Adamıdır.

Bu yazı dizisinin sonunda Abdülhamid Han’ın imani ve İslami hassasiyetine dair bir anısına da yer vermek istiyorum.

“Bir gece yarısı Başkatip Esat Bey çok önemli bir haberin imzalanması için Abdülhamid'in kapısını çalmıştı. Ama kapıyı açan olmamıştı. Bir süre sonra Abdülhamid Han elinde havluyla kapıda görünmüş ve şöyle demiştir: "Evlat bu vakitte çok mühim bir iş olduğunu anladım. Ama abdest aldığım için geciktim, kusura bakma. Ben bu zamana kadar hiçbir devlet işini abdestsiz imzalamadım. Getir şimdi imzalayayım."

İşte benim gerçek Ecdadım bu özelliklere sahiptir. İşte benim asıl Ecdadım bu hassasiyete sahiptir. Benim gerçek ve asıl Ecdadım Osmanlı Padişahlarıdır. Allah cümlesinden razı olsun.