Ahmet Sandal

Ahmet Sandal

Filistin için haykırış-2

Haykırışımız, feryat ile figanımız arşı kapladı. Haykırışımızı kainatta kürreden zerreye kadar tüm varlıklar duydu da bazı sağırlar duymadı ki onların baştaki kulakları değil yürekleri sağır, sineleri sağır, kalpleri sağır. Hakkı ve hakikati duymuyorlar.

Haykırışımız 1948'den beridir. Siyonist terörist İsrail'in zulmü ne zaman başladıysa haykırışımız o zaman başladı.

Haykırışımız terörist Siyonist İsrail’in zulmünü tüm Dünya’ya duyurmaktır.

Yazının Devamı

Filistin için haykırış -1

Siyonist terörist İsrail çoluk çocuk demeden yaşlı genç dinlemeden ve kadın erkek ayırmadan 7 Ekim 2023’ten beri Filistin’de (özelliklede Gazze’de) Dünya'nın gözü önünde fütursuzca katliam yapıyor. Kurulduğu yıl olan 1948’ten beri keyfince zaman zaman zulüm ve katliam yapan siyonist terörist artık 7 Ekim 2023’ten sonra zalim ABD’nin himayesinde zulmüne kesintisiz devam ediyor ve özellikle Müslüman çocukları öldürüyor. Bu ahvalde siyonist bombaları ile yıkılan bir evin yıkıntıları içinde “Anne Babasının muhtemelen bayramlık diye aldığı gelinliği, patlayıcı maddenin isleriyle siyahlaşmış olduğu halde tek başına umutsuzca yürüyen Filistin’i kız çocuğunun o bitkin ve perişan hali” gözümün önünden gitmiyor. Gözümün önünde yalnız bu görüntü değil binlerce acınası ve yürek yakan görüntü var. Şehidler ve gaziler Filistin’de yüzbinlerce, Gazze koca bir enkaz yığını ve “çoluk çocuklar daha hayata merhaba demeden elveda” diyorlar Filistin’de. Ah ah ah, Yağmur bekleyen çocukların üzerine yağmur yerine bomba yağıyor. Bu ahvalde “Bombalar acımasız, hissiz / Yağmur gibi değil!” diye haykırıyorum.

Bu bir şiir değil haykırış. Yürek dolusu bir sesleniş. Yüce Mevlama (cc) yürekten bir yakarış. Dilden değil yürekten yakarış.

BOMBALAR ACIMASIZ HİSSİZ / YAĞMUR GİBİ DEĞİL

Yazının Devamı

Devlet sosyal medyayı kontrol altına almalıdır

Yazımın en başında şunu net olarak belirtmeliyim. Devlet, sosyal medyayı kontrol altına almalıdır ve gerekirse kapatmalıdır. Aynı durum tüm internet mecraları için geçerli olmalıdır. Devlet başta sosyal medya ve sanal oyunlar olmak üzere tüm internet mecralarını kontrol altında tutmalı ve ahlaksızlık yayan, hukuksuzluk yapan ve topluma zarar veren tüm dijital unsurları yok etmelidir.

Ülkemizde Instagram denilen bir sosyal medya mecrası bundan 10 gün kadar önce kapatıldı. Daha doğrusu Ülkemizde Instagram'a artık erişilemiyor. Karar çok güzel ve yerinde bir karar.

Instagram'da bir hayırlı ve güzel iş paylaşılsa binlerce ahlaksızlık ve çirkinlik paylaşılıyor. Kapatılması çok iyi oldu.

Yazının Devamı

İnsan ve Yâd-ı cemil

Bir insan bu Dünya’da “yâd-ı cemil” için çalışmalıdır. Ne mal mülk, ne makam mevki, ne şan şöhret önemli değil. Tek bir hedef için çalışmalıdır insan. O hedef “yâd-ı cemil” olmalıdır.

Bu yazıda geçen yâd-ı cemil nedir? Tabi bizi özümüzden kopardılar. Bizi kökümüzden kopardılar. Bu nedenle yâd-ı cemil kavramını açıklamam gerek.

Yâd-ı cemil, “Bir insanın vefatından sonra güzel bir şekilde anılmasıdır.” Allah bizlere de nasip etsin bu yâd-ı cemil’i. Amin.

Yazının Devamı

Köşe yazıları uzun olduğunda okunmuyor mu?

Çocukluğumda gazete okumayı, hatta dergi okumayı, daha da ilerisi kitap okumayı çok önemser ve okuyacak dergi, gazete ve kitap arardım. Çocukluk yıllarımız 1970'li yıllarda geçti. Ne bu kadar gazete vardı, ne bu kadar dergi vardı, ne de bu kadar kitap vardı, ama az sayıda kitap, dergi ve gazeteleri bulduğumuzda bir çırpıda okurduk. Ne var ki o günler geldi geçti, son elli yılda çok aşamalardan geçtik. Bilgisayarlar icat edildi, cep telefonları hayatımıza girdi, “dijital” dedikleri bir kavramla tanıştık ve her anımızı işgal etti neredeyse. Bunlardan dolayı artık gazete, kitap ve dergi okunmuyor desem yeridir.

Dijital gazete, dijital dergi ve dijital kitap her yerde karşımıza çıksa da hiçbirisi gerçek, gerçek kitap ve gerçek dergi kadar etkileyici ve “elle tutulur olamaz.” PDF ortamında ya da başka bir programla dijital olarak sunulmuş kitap, dergi ve gazete zevk vermiyor.

Birçok kitabı yayınlanmış bir Yazar Kardeşiniz olarak şahsıma da yakın çevremden “bu çağda kitap çıkartmaya ne gerek var” diyenler olsa da “dinlemiyor, ısrarla kitap çıkartmaya devam ediyorum.” devam edeceğim inşallah.

Yazının Devamı

​​​​​​​Sorun adam kıtlığı mı adamlığı kıt olanlara makam verilmesi mi?

"Adamlığı kıt olanlara" makam ve mevki verirsen "adam kıtlığı" yoktur. Ancak "adam gibi adamlara" makam ve mevki vermek istersen "adam kıtlığı" çoktur. Adam kıtlığı meselesi konuya nereden ve nasıl baktığınızla ilgilidir. Bu ülkede Cumhurbaşkanlığı yapmış bir zat, "meseleleri mesele etmezseniz mesele kalmaz" mı demişti.

Konuya çok hızlı girdim, âdeta bodoslama tabir edilen bir şekilde girdim. Tam ortadan derler ya öyle girdim. Bir gemi, bir başka gemiye tam dosdoğru ve hiçbir geri manevra yapmadan, sağa-sola kaçmadan tam ortadan çarpar ya. Biz de tam bodoslama çarptık.

Esasında bu bodoslama girişimin basit bir nedeni var. Çok hırslıyım ve çok dertliyim. Ne hırsım kendi adıma, ne derdim kendi adıma. Bu ülkede 50 yıl mı desem, 100 yıl mı desem, daha da eski 200 yıl mı desem, “bir adam kıtlığı” meselesi mevcut. Onu gözlemledim.

Yazının Devamı

Kefen mi, kanlı gömlek mi?

Kefen iki hece ve beş harf. Hayatın içinde bir kıyafet ve bir gerçek. Ama bir çok insanın görmediği ya da görmek istemediği bir kıyafet ve gerçek. Öyle bir kıyafet ve gerçek ki, bembeyaz ve tek tip. Boyu ve eni 10 metre kadar bir şey. Bildiğim kadarıyla kefen, “kadınlarda 12 metre, erkeklerde 10 metre” deniyor.

Kefen var. Bir de kefenleme var. Kefenleme gerçekten çok düşündürücü ve adeta insanı ötelere götüren bir müşahede.

Ben Rahmetli Babamın kefenlenmesi sırasında bizzat bulundum. O yüzden de kefenlemenin nasıl olduğunu biliyorum. İmam ya da Hoca çok hızlı bir biçimde kefeni kesiyor. Bir tarafını ip haline getiriyor.

Yazının Devamı

Çağımıza işaret yönüyle üç sureyi tefekkür-1 (Tekasür Suresi)

Tekasür, Maun ve Kevser Sureleri üzerine bir tefekkür. Evet, 3 ayrı yazı halinde 3 sureyi tefekkür edeceğim.

Tekasür Suresi, toplumsal çöküşü, Maun Suresi, ferdi çöküşü anlatır. Kevser Suresi her iki çöküşten kurtulacak olanları anlatır. Buna göre yalnızca zorluklara karşı sabır ve namazla dayanma gücü içinde olanlar ki, bunlara Kevser gibi bir mucizevi yardım gelecek ve onlara Ebterler (Ebu Lehepler, Ebu Cehiller ile her çağın Firavunları) hiçbir zarar veremeyecektir.

Evet bu ve inşallah bundan sonraki 2 yazıyla bu üç sureyi çağımıza işaret eden yönleriyle tefekkür edeceğim.

Yazının Devamı

1876'dan 2016'ya darbeler ve arkasındaki masonlar ile Siyonistler

Ülkemizde ilk darbe 30 Mayıs 1876 Darbesidir. “Eşekçi'nin Oğlu” lakabıyla bilinen Hüseyin Avni Paşa bu ülkede ilk darbeyi yaparak “pis bir işi” başlatmıştır. 1819 yılında Isparta'nın Gelendost ilçesinde doğan Babasının lakabı “Eşekçi” olan Hüseyin Avni ülkenin başına nasıl geçti de sadrazam oldu? Çok garip. Gerçekten ilginç bir durum bu. Üç kıta, yedi denizde hüküm süren bir koca imparatorluğun Başbakanı konumundaki adama bak. Babasının mesleğini küçümsemiyorum, adamın darbeci kafasını eleştiriyorum. Seni Sadrazam (Başbakanlık) mevkiine getiren bir Devletin Padişahını katlediyorsun. Bunu sorguluyorum ve tekrar soruyorum: Eşekçi'nin Oğlu olan Hüseyin Avni ülkenin başına nasıl geçti de sadrazam oldu? Bu sorunun cevabı Osmanlı'nın çöküş döneminde kontrolü kaybettiğinde saklıdır. (Sadrazamların devşirmelerden seçildiği günlerde Osmanlı zirvede, sadrazamların içeriden seçildiği dönemde Osmanlı çöküşte. Parantez içi bilgisi böyle kalsın) Hüseyin Avni denilen o adam, ülkeyi kalkındırmak ve ilerletmek yerine “darbeciliği seçmişti.” O adamın gözü o kadar dönmüştü ki “neredeyse kendisini padişah ilan edecekti.”

Osmanlı’yı çöküşe götüren tüm paşalar sorgulanmalıdır. Ve o sorgulamada hepsinin mason ve Siyonist oldukları açığa çıkacaktır.

O mason paşa ve sadrazamların derdi ülkeyi mamur ve gelişmiş bir hale getirmek değildi. Onların derdi Osmanlı’yı yıkmak idi. Bunu inkar da etmiyorlar, itiraf ediyorlar.

Yazının Devamı

Şikayetçiyim/onuncu köyde

Şiir esasında bir iç döküştür. İçimizdekileri dışarıya döküştür. Şiir yazmasam ve içimi dökmesem çatlayacağım “Elhamdülillah şiir yazarak ve haykırarak rahatlıyorum.”

Bizim işimiz şu fıkrada geçen duruma benziyor. Komşusuna borçlu bir adam “borcumu ödeyemeyeceğim, şimdi ben söyledim, rahatladım bundan sonrasını sen düşün.”

Fıkra tam olarak şöyledir; Temel komşusu bir Dursun’dan borç para mı almış, yoksa bir iş ya da ürün karşılığında mı borçlanmış, bilinmez. Ama sonuçta Temel’imiz, komşusu Dursun’a borçludur.

Yazının Devamı

Ateistlerde çelişki üstüne çelişki

Ateistlerde mantığın m'si, adaletin a'sı yok.

Kainat ve Dünya, sonsuz uyum ve bütünlük, hayattaki kendi içindeki tutarlılık hiç mi hiç dikkatlerini çekmiyor.

Ateistlerde aklın a'sı, vicdanın v'si yok.

Yazının Devamı

Çok zor gol atmak / çok kolay gol yemek

Söze doğrudan acı gerçeği ve çok net gerçeği açıklamakla başlayalım.

Futbolda çok zor gol atan, çok kolay gol yiyen bir Milli Takımımız var. Bu ana karakteristik devam ettiği müddetçe biz daha çok üzülürüz. Maalesef bu acı bir gerçek.

Dün gece, 6 Temmuz 2024 gecesi, saat 22-24 arası, Avrupa Futbol Şampiyonasında umutlarımız yerle bir oldu.

Yazının Devamı

​​​​​​​Kamu hizmeti mi paylaşılacak pasta mı?

Ne günlere kaldık ya böyle!

Eskiden “kamu hizmeti” olarak görülen şeyler artık “pasta” olarak görülüyor.

Pasta olarak görüldüğünde de paylaşım öne çıkıyor.

Yazının Devamı

Türkiye Avrupa şampiyonu olursa dünya bayram eder

Dün gece, yani 2 Temmuz 2024 gecesi, saat 22-24 arası, Avrupa Futbol Şampiyonası'nda bir büyük zafere imza attık. Avusturya Futbol Takımı'nı Almanya'nın Leipzig şehrinde 2-1 yenerek, turnuvada son 16'dan son 8 takım arasına girdik. Böylece çeyrek finale yükseldik.

Son 4 takım yarı final ve son 2 takım arasında yer almak final demek.

Hedefimiz finalde ipi göğüslemek.

Yazının Devamı

​​​​​​​Şiirde umut ya da şiirle umut

Son şiir kitabımın adı “Umudun Şiir Sesi.”

“Şiirde umut ya da şiirle umut.”

Hangisi doğru.

Yazının Devamı

​​​​​​​14 sözde ilahiyatçı ve şarlatanlığın resmi

Biri şair, diğeri ressam, Cumhuriyet devrinde yaşamış iki ünlü kişi, Nazım Hikmet ve Abidin Dino arasında bir konuşmadır. Şair olan, ressam olana seslenir:

“Bana mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin?” İşte o seslenişten sonra, kendileri gibi bu sesleniş de ünlü olur. Bu sesleniş artık deyim oldu...

Evet, birçok kişi bu deyimi kullandığı gibi, bu deyim benzeri sözleri de kullanır.

Yazının Devamı

Şiddet şiddeti, merhamet merhameti doğurur

Yazıma bir haberle başlıyorum.

Haber: Adana'da ayrılma aşamasındaki eşinin üç aylık çocuğunu göstermediği gerekçesiyle eşini, kaynana, kayınbaba ve kaynını öldüren katil koca, bebeğini alarak kaçtı.

Bu tür haberler artık sıradan oldu.

Yazının Devamı

​​​​​​​Anız yangınlarında hep hayvanlar katledilmez insanlar da ölür

Bu satırları, Diyarbakır'ın Çınar ilçesi ile Mardin'in Mazıdağı ilçesi arasındaki çok geniş bir alanda çıkan anız yangınında 12 kişi hayatını kaybetmesi ve 78 kişinin de yaralanması sonrasında yazıyorum. Elbette bu yangında vatandaşlarımızın can kaybı ve yaralanması çok üzücü ve düşündürücü bir durumdur. Aynı yangında alevlerin arasında kalan çok sayıda büyük ve küçükbaş da öldü. Tabi anız yangınlarında yıllardır katledilen çekirge, yılan, fare, karınca, kertenkele, kaplumbağa, kelebek ve böcek gibi milyonlarca canlıyı da dikkate alırsak, facianın boyutları daha da ciddileşir. Daha o yangınlarda yakılan bitkileri, ağaçları, lale, sümbül ve diğer çiçekleri yazmadım. Maalesef anız yangınlarında bitkiler de katlediyor.

Toprağındaki anızı yakılan çiftçi, bu yakılmış anızın durumunu en geç 30 gün içinde (30 gün uzun ise en geç 15 gün içinde) en yakın Jandarma Karakolu’na ya da Tarım İlçe Müdürlüğüne bildirmek zorunluluğunda olsa, acaba o çiftçi o anızını yakar mı? Yaksa da, bu sefer bildirim yükümlülüğünü yerine getirmek zor olacaktır. Birçoğu bildirmeyecektir. İşte o zaman da anızın yakıldığını bildirmediğinden gereken cezaya müstehak olacaktır.

Bu yöntemi Tarım ve Orman Bakanlığı mutlaka denemek ve uygulamaya sokmak zorundadır.

Yazının Devamı

Candan daha ileri

"Bir ben var bende, benden içeri"

Dünya sır, hayat sır, kainat sır. Ancak bunlardan daha mühim bir sır var.

Adına “insan” diyoruz. Evet, öyle bir sır ki, anlaşılmaz bir muamma ki, adına “insan” diyoruz.

Yazının Devamı

​​​​​​​Kur’an’ı anlamayanlar Kurban’ı da anlayamazlar

Bir Kurban Bayramı arifesinde Kur’an ve Kurban ekseninde tefekkür geliştirerek “Kur’an-ı anlamayanlar, Kurban’ı da anlayamazlar” diye sesleniyorum.

Evet, kısmetse 16/06/2024 günü Kurban Bayramını idrak edeceğiz.

Yazımın hemen ilk başında üzülerek ifade etmeliyim ki, “bazı kafalardan yine her bayramda olduğu gibi yakışıksız sözler çıkacaktır.”

Yazının Devamı

Yorgun savaşçılar: öğrenciler ve velileri

Bu yazıda bir resim var. Basit ve alışılmış, hatta her sınavda bu görüntüler yaşandığı için kanıksanmış bir resim.

Ancak bana göre çok önemli bir resim bu.

Dünyanın hiçbir yerinde sınava girecek ya da sınava girmiş olan çocuklarını bir miting kalabalığı halinde bekleyen bir kitleye rastlayamazsınız. Bizim Ülkemizde rastlarsınız.

Yazının Devamı

Şuara suresi ve şairler

Şuara suresi, Kur'an-ı Kerim’in en uzun ikinci suresidir. İsmini son 4 ayette geçen Şuara'dan (Şairlerden) alır.

Bu surede 224. ayete kadar ağırlıklı olarak Allah’ın birliği, peygamberlik, vahiy ve âhiret inancı ve bazı peygamberlerin kıssaları ve tebliğlerinden örnekler verildikten sonra elbette hikmetine binaen konu bir anda şairlere çevriliyor ve genel olarak şairler yeriliyor.

Şuara suresinde şairler şöyle anlatılıyor: Şuara suresinde şairler yapmadıkları şeyleri söyleyen, vadi vadi dolaşan şaşkınlar olarak nitelendiriliyor. Ancak çok az da olsa şairler arasından Hakkı ifade eden ve haksızlığa uğradıktan sonra kendilerini savunan makbul şairler onlardan istisna tutuluyor.

Yazının Devamı

​​​​​​​Harala-gürele gelip geçiyor ömrümüz

Yazımın en sonunda esasında maksadımı ve ne demek istediğimi bir şiirle anlattım.

“Şiir, darası alınmış sözdür” derler.

Dara, kabıyla birlikte tartılan bir nesnenin kabının ağırlığıdır. Kabın ağırlığı çıkartılır ve asıl gerekli olan ağırlık bulunur.

Yazının Devamı

Bir ülke bürokrasiye rağmen gelişebilir mi?

Bu sorudan önce iki soru daha var.

1-Bürokrasi nedir? Bürokrasi, işlerin keyfi nedenlerle ve kırtasiyecilik dediğimiz fuzuli belgeler istenmek suretiyle sürüncemede bırakılması, “şu belge, bu belge” diyerek yatırımcıların bıktırılmasıdır.

2-Gelişme nedir? Bir Ülkenin tarım, madencilik, sanayi, turizm, eğitim, ticaret, hizmet sektörleri ve benzeri ekonomik yatırımlar ile geliştirilmesi ve zenginleştirilmesidir.

Yazının Devamı