Ankara'nın öteki yüzü: 'Annem Ankara' çok iddialı!

Adem Yavuz Irgatoğlu

Adem Yavuz Irgatoğlu

Tüm Yazıları

Ankara deyince akıllarda başkent olması, 'devlet baba' pozisyonu, hükümet etme şehri, ülkenin idari merkezi, siyaset kazanının kaynadığı kulisler, öğrenci ve memur kenti; denizi olmayan ama grisi bol olan bir şehir canlanıyor...

Bu sefer Ankara'ya farklı bir bakış kazandırıldı. Kanal D'de yeni bir dizi başladı... Annem Ankara... Çarşamba günleri ekrana geliyor... Hayatı konu ediniyor... İlk bölümü bir gün sonra, gecikmeli izleme imkanı buldum... Başrolünde başarılı oyuncular Bergüzar Korel ve Mehmet Günsur yer alıyor.

Korel'i en son Ankaralı Oyuncu Kenan İmirzalıoğlu ile rol aldığı Karadayı dizisinde izlemiştim. Ankara üzerine çekilen bir dizinin başrolünde gözler bir Ankaralı oyuncu aramıyor değil.

***

Annem Ankara deyince aklıma rahmetli Mehmet Doğan abinin Ömrüm Ankara kitabı geldi. Ömür olan Ankara'yı okuduk, 'Devlet baba' olan Ankara'yı yıllardır yaşıyoruz şimdi sıra 'anne' olan Ankara'da...

Dizi 1988 Ankara'sı ile başlıyor... Siyah beyaz televizyon ekranında rahmetli Turgut Özal'ın görüntüsü, cumhurbaşkanlığı zaferi... Söz konusu Ankara olunca siyaset vazgeçilmez hale geliyor... Öte tarafta sakin sokaklar, zorlukla mücadele eden üç çocuklu bir kadın, aldatmaktan yüzü kızarmayan bir koca... Baba ve evlat arasındaki suçlamalar... Babalık göremeyen bir evladın, kendi evlatlarına babalık yapamaması... Her zamanki gibi olan yine çocuklara oluyor...

Tanı koyma görevi olan doktorun nasihat verip bir çocuğun geleceğini hiçe sayma repliği karşısında inancına sığınıp kararlı duran bir anne. Beri tarafta bir babanın evlatlarına karşı olan sorumsuzluğu... Paranın, makamın cazibesine kapılıp aldatan bir babaya yine en güzel cevap kendi babasından geliyor: Bir adamın oğulluğu baba olunca biter Hasan, sen evlatlıktan değil, babalıktan sorumlusun!"

Tarihler Nisan 1994'ü gösteriyor... Hikâyenin acıklı ve duygusal kısmı başlıyor... Ekranda Barış Manço... Alıp götürüyor izleyiciyi çocukluğuna... Semtlerin ismi sıralanıyor tek tek: Keçiören, Batıkent, Ulus... Hayatın içinde dedik ya tam da o mücadele başlıyor beraberinde... Halk Ekmek bayi, ekonomi, çaresizlik...

Dizi, Milli Eğitim Bakanı Özel Kalem Müdürü Zuhal Angigün’ün gerçek yaşam hikâyesini konu alıyor. Milli Eğitim'den emekli olan Zuhal karakteri, boşandığı kocasının borçlarıyla yüzleşen bir kadın... Kapı gibi çarpan mahkeme kararı... Beraberinde icra, iflas, ne kadar korkutucu kelimeler değil mi? Ama asıl korkutucu olan anne ve kardeşinin evine sığınan üç çocuklu kadına kapatılan kapılar... Okullarda çocuklara uygulanan akran zorbalığı...

Hasan karakteri kendisiyle yüzleşip eski baldızlarından "şerefsiz" lafını duyunca başlıyor eski defterler, hesap kitaplar, yemek içme eğlence paraları... Dedik ya paranın ve makamın hırsına yenik düşen zayıf karakterler, ellerindeki para ile kendi küçük dünyalarında büyük işler yaptığını zanneder... ama unutulmamalı ki anne olan kadınların lügatinden silinen bir kelime vardır: "imkansızlık!" Anneler dünyanın en maharetli insanlarıdır... Her imkansızlıktan bir imkan oluştururlar...

***

Ankara'nın Yenimahalle ilçesinde bulunan Batıkent'in bahçeli evleri hep gıpta edilmiştir... Bir kent ve mahalle düzeni oluşmuştur burada... Oralardan geçip iki katlı bahçeli evleri görünce hayranlık uyanır zihinlerde...

İş arayışı, ekmek peşinde helal rızık mücadelesi, hayatın zorlukları ve çaresizliğin ağır yükü altında olan Zuhal da varını yoğunu birleştirip Batıkent'ten ev alır... Alır almasına ama günümüzde yaşadığımız gibi ev sahibi ve kiracı mesajı burada da kendine yer buluyor...

Öyle ya... Yaşamak... Zengin olmak mı insan gibi yaşamak mı?

***

Aile konseyi toplanıyor, uzun zamandır duymadığımız para birimi "Mark" da yerini alıyor dizide... Eşini aldatan Hasan'ın uzattığı el, baktığı göz ve karşılaştığı tablo "nefret" olarak dönüyor kendisine... 1999 Gölcük depremi gibi yıkılan hayaller... Hayatı anlatan gerçek bir Ankara hikâyesi...

O gün olduğu gibi bugün de yaşadığımız ulaşım, trafik, ekonomi, hor görme, çaresizlik, iki yüzlülük, ahlaksal erozyon, aldatmalar, güven kaybı, paranın gücüne sığınanlar, makamlardan medet umanlar... Evet, gerçek bir Ankara hikâyesi ile başlayan dizinin nereye evirileceğini merakla takip edeceğiz...

Son notu da yine dizideki bölümden rahmetli Neşet Ertaş'tan "Ah yalan dünyada..." sözleriyle bitirelim... Bu yalan dünyada asıl görmemiz gereken geçek hayatlar var...