Dervişoğlu: Adalet yerini bulsun isterse kıyamet kopsun

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, bugünkü grup konuşmasında 9. Yargı paketinin yargıdaki sorunları çözmek yerine daha da içinden çıkılmaz hale getireceğini iddia etti. Sinan Ateş cinayetinin bir an önce çözülmesini isteyen Dervişoğlu, "Meydanı mankurtlara bırakmamak Bozkurtları diriltmek için buradayız! Ve elbette Sinan Ateş için tüm Sinanlar için de. Adalet yerini bulsun isterse kıyamet kopsun." dedi.

Dervişoğlu: Adalet yerini bulsun isterse kıyamet kopsun

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin TBMM grubundaki konuşmasına Milli Futbolcu Merih Demiral'ın Avusturya maçında attığı golün ardından yaptığı Bozkurt işaretinden sonra başlayan tartışmayı eleştirerek başladı.

Dervişoğlu, Bozkurt'un Türklüğün simgesi olduğunu belirterek "Onu da ayrıca alnından öpüyorum! Ama sadece Bozkurt selamı yaptığı için değil işini layıkıyla yaptığı, 'Türk, öğün, çalış, güven' sözlerinin timsali olduğu için alnından öpüyorum! Bugüne kadar 'Türklüğü ayaklar altına aldık' diyen güruhların Bozkurt’u, bu şuuru, bu ruhu pisliklerine alet etme girişimlerini görüyor biliyor ve buradan ihtar ediyoruz. Meydanı mankurtlara bırakmamak Bozkurtları diriltmek için buradayız! Ve elbette Sinan Ateş için tüm Sinanlar için, adalet için buradayız!" dedi.

İYİ Parti Lideri Dervişoğlu, hükümetin hazırladığı ve TBMM gündemindeki 9. yargı paketini de eleştirerek, "Bir kez daha yargıya çağlar atlatacak tüm sorunları sihirli bir değnek değmişçesine çözecek (!) bir yargı paketi ile karşı karşıyayız. Bu paket yargıdaki sorunları çözmeyecek daha da karmaşık hale getirecek." diye konuştu...

Dervişoğlu, istikrar tedbiri paketinin de ekonomik sorunları çözüm getirmeyeceğini belirterek şunları söyledi:

"VERGİMATİK MEHMET"

"AK Parti iktidarı iki şeyi çok seviyor: Bir KHK’lar ve Cumhurbaşkanı Kararnameleri (CBK) iki, paketler içine ne bulursa koyacağı yamalı bohça yönetim anlayışının adeta cisimleşmiş hali. Ama bu pakette bazı önemli hususlar göze çarpıyor. Bunlardan ilki, vergi, resim, harç ve benzerleri alacakların 'yeniden değerleme' oranı ile ilgili. Mevcut yasal düzenleme diyor ki; ortaya çıkan rakamın 'On lirayı aşmayan' kısımları dikkate alınmaz. Yeni düzenlemeyle ne yapıyorlar? 'Bin lirayı aşmayan' kısmı dikkate alınmaz diye maddeyi değiştiriyorlar.

Peki, bu ne demek? Geçmişin on lirasının piyasadaki değeri, bugünün bin lirasına tekabül ediyor demek. Yani yirmi yılda yüz kat artış, yüz kat fakirleşmek demek. TÜİK’in sakladığını itiraf etmek demek. Saray Beyleri! Bu paket sizin ekonomik çöküşünüzü de gözler önüne seriyor, yalanlarınızı kanun maddesi haline getiriyor!

Pakette başka güzellikler(!) de var. İktidar bu paketle, Yargıda da vatandaşının sırtından para kazansın! Demiş. Hakaret suçunu “uzlaştırma” kapsamından çıkarılıp, “Ön ödeme kapsamına alıyorlar.” Bu ne demek biliyor musunuz? Vatandaş yediği hakaretle kalacak."

PARAYI DEVLET ALACAK

"Vatandaş birbirine sövdükçe, vergimatik Mehmet ve tasarruftan muaf muktedirler de bir soluk, bir makam aracı daha alabilecek. Artık para VERGİMATİK’in havuzunda kalacak bir nevi 'sövme vergisi' yani. Peki, başka neyi gösteriyor bu paket? Hukuk tanımazlığı gösteriyor. Anayasa Mahkemesi kararlarının devamlı surette çiğneme iradesini Ve onları uygulamamak için nasıl takla atıldığını gösteriyor. Hatırlayınız! Baroları ele geçiremeyince bir düzenleme yapmışlar, paralel barolar kurmuşlardı. O, '2 numaralı etiketin' parti devletinin il ve ilçe başkanlarına, vekillerine ve bakanlarına yaranabilmek dışında, bir getirisi daha olmalı, bir 'duygusallığı' olmalı.

Ne yaptılar? Dediler ki, adli yardım ödeneğinin yüzde kırkı, o ildeki barolar arasında eşit olarak dağıtılır. Kalanı da üye sayısına göre pay edilir. Anayasa Mahkemesi bunu iptal etti. Yağmaya dur dedi. Şimdi Saray Beyleri ne yapıyor? Kırk olmadı madem, otuzu dağıtılsın diye yeni düzenleme yapıyor! Yargı paketi adı altındaki, Anayasa’yı yarma harekatları bununla bitmiyor. Anayasa Mahkemesi, 1 Sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin, Adalet müfettişleriyle ilgili olan düzenlenmesini iptal etmişti yüksek mahkeme “Anayasa açık!”. Bunlar kanunla düzenlenir dedi. Şimdi Sarayın Beyleri ne yapıyor? Kanun değişikliği ile adalet müfettişlerinin çalışma yöntemleri, denetim, araştırma, inceleme ve soruşturmaların yapılmasına ilişkin usul ve esaslarının yönetmelikle düzenlenmesine İmkân tanıyorlar.

Bu zeka ayakta alkışlanır. Ülkemizde ise gün geçmiyor ki bir kadın cinayeti işlenmesin. Son 7 ayda 218 kadın cinayeti işlendi. Şiddetten kaçan birçok kadın, çantasındaki koruma kararı ile can verdi. Caydırıcı olmayan cezalarla günü geçiştiren, Ciddi hiçbir tedbir almayan, Mevcut koruma tedbirlerini bile kaldırmaya teşebbüs eden zihniyet Milletin kürsüsünden sesleniyorum: Anayasayı delme manevralarından vazgeçin. Asıl sorunlarımıza, bu ülkenin can yakan problemlerine kafa yorun. Gelin kadın cinayetlerini sonlandırmak için el birliği ile çalışalım, göz göre göre devam eden bu vahşete son verelim.

Ama sonuç aynı. Ne hukuk biliyorlar, Ne anayasa tanıyorlar, ne de insanlıktan nasiplenmişler. Anayasa Mahkemesi iptal mi etti! Yap-boz olmasın, boz-yap olsun diyelim. Aynısını geçirelim O da mı olmadı, Bir de böyle deneyelim. Bu 9.yargı paketi filan değil. Bu olsa olsa Anayasayı yarma harekatı eylem planıdır. Ajandalarında kayıtlı olan tek şey var. Hukuku kendilerine göre eğip bükmek, Anayasayı efendilerine göre dizayn etmek. Ama buna karşı ses çıkaranlar da var. Adaletsizliğin bu ülkeyi kara bir bulut gibi sarmasına karşı dimdik duranlar da var. İşte ortada bir aile var. Evlatları, taşeron çakallar tarafından katledilmiş, babası da oğlunun acısına dayanamayıp göçmüş, Ama dimdik duran bir aile var! Ne gam! Bugünün yarını da yaşanacak… Yani hesap bu dünyada bitmeyecek. Ahireti ve mahşeri de olacak!"

"EMEKLİLERİN DURUMU İÇLER ACISI"

"Yıllarca çalıştıktan sonra huzurlu bir zaman geçirecekleri emeklilik günlerinde içine düşürüldükleri bu durum içler açısıdır. Utanılasıdır. İsyan edilesidir! Milyonlarca emekli vatandaşımız geçtiğimiz hafta bir umut, hükümet yetkililerinden gelecek maaşlarında iyileştirme haberini beklediler. Kendilerine söz verilen 'Refah Payı’nı beklediler! Ama AKP İktidarı onları bir kez daha hayal kırıklığına uğratarak kalan umutlarını da YIKTI. Açıklanan enflasyon oranları ile SSK ve Bağ-Kur emeklisi vatandaşlarımız yüzde 24,73, Memur emeklisi vatandaşlarımız ise yüzde 19,73 oranında zam alacaklardır. Bu ülkede enflasyon TÜİK rakamlarına göre bile yüzde 75. İnsan utanır biraz! Saraydaki amiri Erdoğan gibi, bu utancın dünkü baş sorumlularından Vergimatik Mehmet, bugünkü utancın da sorumlusudur. Emeklisine sahip çıkamayan bir devlet, devlet olamaz. Bunu yapan iktidar da bu işin altından kalkamaz. Yeni hazırlanan ve meclis gündemine getirilmek istenen Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifi, yıllardır zıvanasından çıkardıkları öğretmenlik mesleğine son darbe planlarıdır. Bu taslak, meslek kanunu değil, ceza dayatmasıdır. Öğretmen atamalarının tamamen Saray ve tarikat kontrolü altına alınmasıdır. Tevhid-i Tedrisat'a değil, tarikat tedrisatına bağlı müdür ve yöneticilerin keyfince at koşturacağı bir medrese düzeni istenmektedir.

Kendisinin tüm kariyeri boyunca, tarikat, cemaat ve onlara bağlı vakıflar arasında elbette kendi vakfını da unutmadan ballı ihale ve fiyakalı makam dengesi kurmak dışında ve Saray’ın gönlünü hoş etmek dışında Hiçbir derdi olmadığını görüyoruz. Bir milli eğitim bakanı değil, 'Genç fidanlarımızı eğip bükme bakanı' olduğunu biliyoruz."

SURİYE İLE NORMALLEŞME

Suriye ile normalleşme konusuna da değinen Dervişoğlu, şunları kaydetti:

"Suriye konusunda 'Kardeşim Esad'dan, 'Zalim Esed'e; 'Zalim Esed'den, 'Sayın Esed'e olan süreci eleştirdik. Emevi Camii’nde kılacağı namazı kazaya bırakan Erdoğan, bu hafta da 'Biz dün Suriye ile düşman değildik. Esad ile ailece görüşüyorduk. Esad’a her an davet gönderebiliriz.' diyor. Suriye iç savaşının üzerinden 13 yıl, Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG’nin sözde kantonlar ilan etmesinin üzerinden12 yıl geçtikten sonra, nihayet Sayın Erdoğan, Beşar Esad’la görüşecek. Biz bu daveti, Türkiye’nin ulusal çıkarlarına son derece uygun, fakat oldukça geç kalınmış bir adım olarak görüyoruz. Maalesef bu geç kalınmışlık, bir tedavi geç kalınmışlığı değildir. Ortada artık ağır bir hasta değil, adeta bir ceset vardır. Merakımız, 13 yıllık bu gecikmenin meydana getirdiği ağır tahribatın nasıl giderileceği, bu cenazenin nasıl kaldırılacağıdır.

Sayın Erdoğan, madem görüşecektiniz, Türk Milleti’ne ve Türkiye Cumhuriyeti’ne hangi akla hizmet bu külfeti çektirdiniz?"