Hizmete muhalefet olmaz
Sakarya Meydan Savaşı’nın 102’inci, 30 Ağustos Zaferi’nin 101’inci yıldönümünü yaşarken ne acılar ne yokluklar ne sefalet içinde bir mücadele verdiğimizi de hatırlıyoruz bu günlerde. Bazıları hatırlamıyor hatta öyle bir tarih bilgisi ya da bilinci taşımadıklarını da belli ediyorlar mirasyedi hovardalığı ve duyarsızlıklarıyla.
SİYASET BİR KOVAN BAL
Siyaset bir kovan bal olmuş, iktidarı muhalefeti kovanın yanından uzaklaşmak istemiyor aksırasıya tıksırasıya doydukları halde. Herkese yetecek balın başına çökmüş, paylaştırmakla yükümlü oldukları balın başında, birbirlerini yiyorlar artık. Ağızlarından boyunlarına, ellerinden dirseklerine ballar süzülürken ne yalanın ne arsızlığın sınırı kaldı.
Tuttuğu dal elinde kalan halk, o yüzden siyasette seçeneksiz, o yüzden savruluyor, o yüzden sağırlaşıyor parlak jelatinli laflara. Gelen gideni aratıyor, bir idare biçimi olmaktan çıkıyor siyaset; bal tutan parmağını yalarcılık düzeni dönüyor ortada. ‘İlkel’ demek bile yanlış, ilkelin bir ahlakı, düzeni, erdemi olmasaydı nasıl evrilirdi insanoğlu?
KAPİTALİZM PIHTILAŞTIRDI NEOLİBERALİZM KISKAÇ TAKTI
Kapitalizm vebası, Kovid-19 gibi kanı kristalleştirip, pıhtılaştırıyor. Kanı akamayan organizmanın hareketleri kısıtlanıyor, kan ve oksijen gelmediği için düşünce yeteneği köreliyor, hayvan beynimizle sadece hayatta kalmaya çalışıyoruz. İnsan olmanın hiçbir üstün vasfına ihtiyaç duymuyor, en temel ihtiyaçlarla yetiniyoruz. Paylaşmıyor, ötekinin payına düşen balı da almanın yollarını arıyoruz.
Kapitalizm kanı pıhtılaştırmıştı, neoliberalizm de beyne giden damarlara birer kıskaç taktı, omuriliğe kısılan kanla yaşıyoruz; üstün vasıflara gerek olmadığı için hayvani içgüdülerimiz azgınlaşıyor. Okumuşluk, okumamışlık da fark etmiyor omurilikten yaşayınca. Hayvan bile ihtiyacından fazlasını tüketmiyor, doyunca kalkıyor, daha pek çok hayvan, böcek, mikroorganizma faydalanıyor ziyafetten. Böyle dengeleniyor doğa.
YOLUNU KAYBETTİ MİLLET
14 Mayıs’ta ve ikinci turu 28 Mayıs’ta yapılan Genel Seçim, siyasetimizin ve düşünce dünyamızın ‘sığlık abidesi’ni dikti adeta. 21.Yüzyıl’da, her görüşün yobazlık sınırını zorladık resmen. Seçim sonrası ortaya dökülen kirli çamaşırlar da vatandaşın pusulasını fıldır fıldır döndürüyor, yolunu kaybetti millet.
31 Mart 2024’te Yerel Seçimler yapılacak, seçim süreci, Genel Seçim’deki sığlığa işaret ediyor. İktidar, muhalefet belediyelerine, muhalefet, iktidar belediyelerine çelme takmakla meşgul. Genel Seçim’deki gibi burada da sınırları yok. Çelmenin biz vatandaşlara takıldığının ne farkında ne de umurlarında siyasetçi ve yardakçılarının. Hizmete muhalefet ediyor, ihtiyaçlarımıza engel oluyorlar.
ZERRE TAHAMMÜLÜMÜZ YOK
Yanlışa yanlış diyeceksin, yolsuzluğu açık edeceksin, yapılmayanı tabii ki eleştireceksin. Ama seçim kazanacağım diye vatandaşın ihtiyacına engel olursan, verilmiş hizmeti yok sayarsan, hizmetin yapılmaması için katakulli işlere girersen biz de bostan korkuluğu değiliz be kardeşim; görüyoruz, duyuyoruz.
22 buçuk yıl itelediğiniz Melih Gökçek’ten sonra Ankara’nın zerre tahammülü yok boşta kalmasın diye Ankara’dan bihaber atanacak adaya. Çok şehir ve birçok ilçe aynı dertten muzdarip. Bu döngüyü kıracak bir seçime ihtiyacımız var.
KOPTULAR HALKTAN DERİN BİR KOPUŞ BU
Siyaset ve bürokrasi ve hatta iş camiası, koptu halktan. Derin bir kopuş bu. Geri de dönemiyorlar savruldukları girdaptan. Sanki kendi kendini idare ediyor millet. Gündemleri, davaları, çıkarları kesişemiyor. Böyle giderse milleti çok yanlış seçeneklere, hiç istenmeyecek sonuçları olan bir seçime zorlayacaklar. Dünyanın olumsuz gidişatıyla bizim olumsuz gidişatımız üst üste gelirse o bal kovanını, arılarıyla içinize tıkarlar durasınız diye.
2019 Yerel Seçimleri, bir güç dengeleme seçimiydi; iktidar gücünü dengeleme ihtiyacı duydu vatandaş. Hayatta vermeyeceği adama oy verdi. Duygu ve düşüncelerini, gayet demokratik biçimde beyan etti. İstenen değil de atanan adayları, cezalandırdı. Siyasetin ve bürokrasinin işi, bu beyanı okumak, gereğini yapmaktır.
Hizmete muhalefet olmaz, bize kan kusturan bir 6 ay daha yaşatmayın. Ergen kavgası boş beleş didişmelerle oyalamayın bizi. Toplum, önünüze geçti, siyaset koridorlarından, makam odalarınızdan, ziyafet sofralarından başınızı kaldırın da bir bakın; neyi yönetemiyorsunuz!