"Ölünce Beni Kim Yıkayacak?" afişleri tepki çekti: Toplum psikolojisine etkisi tartışılıyor

Birçok şehirde görülen "Ölünce beni kim yıkayacak?" afişleri sosyal medyada gündem oldu. Herhangi bilgi paylaşılmayan reklam afişlerinin TRT’nin yeni dizisinin tanıtımı olduğu ortaya çıktı.

"Ölünce Beni Kim Yıkayacak?" afişleri tepki çekti: Toplum psikolojisine etkisi tartışılıyor

Son günlerde birçok şehirde billboardlarda yer alan "Ölünce beni kim yıkayacak?" yazılı afişler, vatandaşlar arasında şaşkınlık ve endişe yarattı. Herhangi bir açıklama veya ek bilgi içermeyen bu reklam mesajlarının, TRT’nin yakında yayınlanacak bir dizisine ait olduğu öğrenildi fakat bu dikkat çekici tanıtım yöntemi, sosyal medyada ve kamuoyunda tartışma konusu oldu. Vatandaşlar, ölüm gibi hassas bir konunun böyle bir yöntemle işlenmesinin özellikle çocuklar, gençler ve yaşlılar üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceğini belirterek tepkilerini dile getirdi. Psikolojik Danışman ve Aile Danışmanı Şevval Çelik, bu tür içeriklerin toplumsal psikolojiyi nasıl etkileyebileceği üzerine önemli uyarılarda bulundu.

BU TÜR MESAJLAR ÇOCUKLAR VE ERGENLER ÜZERİNDE NASIL BİR PSİKOLOJİK ETKİ YARATABİLİR?

Bu tür çarpıcı başlıklar ve içerikler çocuk, ergen ve aynı zamanda yaşlılar için de oldukça riskli ve zarar verici olabilir. Bu tarz durumlar, çocukların aklının karıştığı, endişelerin arttığı ve ebeveynlerin zorlanarak çocuklarına açıklamalar yapmasına neden olduğu için psikolojik olarak olumsuz etkiler söz konusudur.

MESAJIN İÇERDİĞİ ÖLÜM TEMASI, ÖZELLİKLE HASSAS YAŞ GRUPLARINI NASIL ETKİLER?

İçerik, toplumda kafa karışıklığı veya yanlış inanışlar yaratabilir. Ölümle ilgili içerikler, özellikle yaşlılarda ölüm korkusunun daha yoğun yaşanmasından dolayı ve çocuklarda bilgi eksikliğinden kaynaklı yoğun bir kaygı yaratabilir. İnsanlar, kendileri veya sevdiklerinin ölümü üzerine daha fazla düşünerek psikolojik rahatsızlıklar (örneğin anksiyete, panik atak) geliştirebilir. Ölüm sonrası ne olacağına dair belirsizlik, insanlarda derin bir huzursuzluk yaratabilir. Hassas yaş grupları ise bu durumları daha derin yaşayabilir.

HASSAS YAŞ GRUPLARINDA YAŞLILARIN OLMASININ SEBEBİ NEDİR?

Yaşlı bireyler, yaşamlarının son dönemlerinde ölüm kavramını daha fazla düşünme eğiliminde olabilirler. Yaşlı bireylerin, yaş itibariyle eş ve dostlarını kaybetmeleri daha olasıdır. Bu nedenlerle, ölümle ilgili içerikler yaşlı bireyler üzerinde farklı ve genellikle oldukça yoğun psikolojik etkiler yaratabilir. Örneğin yalnız yaşayan yaşlı bireyler, bu içeriklerin etkisiyle kendi ölümlerinde yanında kimsenin olmayacağı ve “sonrasında ne olacak?” fikriyle daha derin bir yalnızlık hissine kapılabilir. Psikolojik açıdan stres ve kaygı, yaşlı bireylerin varsa mevcut fiziksel rahatsızlıklarını kötüleştirebilir. Kalp hastalıkları, yüksek tansiyon gibi durumlar bu kaygıyla şiddetlenebilir.

"ÖLÜNCE BENİ KİM YIKAYACAK?" GİBİ BİR MESAJ, ÖZELLİKLE ÇOCUK VE GENÇLER ARASINDA ANKSİYETE, ÖLÜM KORKUSU VEYA PSİKOLOJİK BASKI YARATABİLİR Mİ?

Kesinlikle yaratabilir. Çocuklar veya gençler bu tür içerikleri gördüklerinde, ölüm kavramını anlamlandırmakta zorlanabilirler. Bu, onların güven duygusunu zedeleyebilir. Özellikle ölümden korkan ve ölümü anlamlandıramamış olan çocuklar, bu korkuları davranışlarına yansıtabilir; örneğin, yalnız uyuyamama, karanlıktan korkma gibi davranışlar geliştirebilirler. Gençlerde ise bu tür içerikler varoluşsal sorgulamaları arttırarak kimlik gelişim sürecini karmaşık hale getirebilir. Ölüm korkusu aynı zamanda kaygı bozukluklarına da yol açabilir.

ÇOCUKLAR ÖLÜM GİBİ SOYUT BİR KAVRAMI ANLAYABİLİR Mİ?

Çocuklara ölüm gibi hem soyut hem somut olan bir kavramı açıklamak, onların yaş dönemine bağlı olarak gelişimsel özelliklerinden dolayı daha zor olabilir. Çocuklarının bunu anlayabilmesi, onların düşünce yapıları, yaşlarına ve bilişsel seviyelerine göre değişiklik gösterir. Ölümü anlamaları ve algılamaları, bilişsel, duygusal ve sosyal gelişimlerinin hangi aşamada olduğuna bağlıdır. Çocuklar genelde 11 yaşından sonra soyut düşünme yeteneğini geliştirirler ve soyut kavramları anlamaya başlarlar. Ebeveynlerin, çocuğun yaşına uygun bir yaklaşım benimsemesi ve gerektiğinde profesyonel destek alması gerekebilir.

TÜRKİYE’DE SON DÖNEMDE ARTAN METRO İNTİHARLARI VE GENEL İNTİHAR VAKALARINI GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURDUĞUMUZDA, "ÖLÜNCE BENİ KİM YIKAYACAK?" GİBİ ÖLÜM TEMALI BİR MESAJIN BU TÜR VAKALARI TETİKLEME RİSKİ VAR MIDIR?

Sosyal psikolojide bilinen "Werther Etkisi," kısaca bir bireyin intiharı sonrasında benzer intihar vakalarının artması anlamına gelir. Özellikle ölüm temalı içeriklerin medyada veya sosyal platformlarda yaygınlaşması, bu tarz bir zincirleme etkisini tetikleyebilir.

BU TÜR REKLAMLARIN VEYA DİZİLERİN, ÖZELLİKLE ZATEN PSİKOLOJİK OLARAK ZOR BİR DÖNEMDEN GEÇEN BİREYLER ÜZERİNDE NASIL BİR ETKİSİ OLABİLİR?

Özellikle çocuklar, yaşlılar, uzun tedavi sürecinde hasta olanlar ve hassas bir dönemde olan kişiler için bu içerikler tetikleyici ve zorlayıcı olabilir. Hayatın karamsar bir şekilde algılanmasına neden olabilir. İnsanlar, yaşamlarının kısa ve anlamsız olduğu düşüncesine kapılanabilir. Bu, yaşama sevinçlerini ve günlük işlere karşı ilgilerini kaybetmelerine neden olabilir. Depresyon, travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) veya intihar eğilimi taşıyan bireyler bu tür içeriklerle karşılaştıklarında kendilerini daha fazla umutsuz ve yalnız hissedebilirler. Ölüm teması, bireylerin varoluşsal kaygılarını artırabilir. "Ölümden sonra ne olacak?" gibi sorular, bireylerde yoğun bir zihinsel meşguliyet ve strese yol açabilir. Bu tür içerikler, geçmişte kayıp yaşamış bireylerin yas sürecini yeniden alevlendirebilir. Sağlıklı bir şekilde kapanmış yas süreci tekrar açılabilir ve kişiyi duygusal olarak zorlayabilir.

MEDYADA ÖLÜM VE İNTİHAR GİBİ HASSAS KONULARIN ELE ALINIŞ BİÇİMİ, TOPLUMSAL BİR DOMİNO ETKİSİ (WERTHER ETKİSİ) YARATABİLİR Mİ? BU RİSK NASIL MİNİMİZE EDİLEBİLİR?

Ölümle ilgili yoğun içerikler, toplumun genel ruh sağlığı üzerinde karamsarlık ve ümitsizlik gibi etkiler yaratabilir. Bireyler arasında depresif bir hava oluşabilir ve bu durum toplumsal dayanışmayı zayıflatabilir. Ölümü romantize eden veya merak uyandıran içerikler, hassas bireyler üzerinde daha güçlü olumsuz bir etkiye sahip olabilir. Domino etkisi yaratabilir. Bu nedenlerle ölüm konulu içeriklerin sunum şekli oldukça kritiktir. Olumsuz etkiler genellikle duyarsız bir dil, dramatizasyon veya yanlış bilgilerle tetiklenir. Medyanın, toplumun hassasiyetlerini göz önünde bulundurması ve konuyu bilgi verici, kafa karışıklığına yol açmayan ve empati dolu bir şekilde ele alması önemlidir. Bu tür içeriklerin yayılmasını ve olumsuz etkilerini bertaraf etmenin yolu, ruh sağlığı uzmanları ile birlikte içeriklerin hazırlanmasıdır.

BU TÜR İÇERİKLER ÖLÜM KAYGISINI NASIL ARTIRABİLİR VE BU KAYGI BİREYLERİN GÜNLÜK YAŞAMINI NASIL ETKİLER?

Ölüm, insan hayatındaki en büyük bilinmezlerden biridir. Bu içerikler, ölümün kaçınılmazlığına ve ölümden sonraki belirsizliğe dikkat çekerek bireylerin kontrol duygusunu zedeler ve kaygıyı artırır. Sürekli ve beklenmedik şekilde bu tarz içeriklerle karşı karşıya kalmak bireylerde yoğun bir içsel çatışma yaratabilir, yoğun moral bozukluğuna yol açabilir. Sürekli ölümle ilgili düşüncelere dalmak, kişinin odaklanma ve karar verme yetisini zayıflatabilir. Ölümle sürekli meşgul olmak, bireylerde umutsuzluk ve çaresizlik hissini artırabilir. Bu da depresyon gibi ciddi ruhsal sorunlara zemin hazırlayabilir. Kaygı yoğunlaştıkça bireylerde fiziksel belirtiler görülebilir. Bu belirtiler arasında çarpıntı, nefes darlığı, mide rahatsızlıkları ve uyku bozuklukları yer alabilir. Tabi bu durumlarda günlük yaşamı oldukça olumsuz etkiler.

ÖLÜM TEMALI İÇERİKLERİN DAHA SAĞLIKLI BİR ŞEKİLDE SUNULMASI İÇİN MEDYA PROFESYONELLERİNE ÖNERİLERİNİZ NELERDİR?

Ölümle ilgili içerikler, profesyonellerin rehberliğinde ve etik kurallar çerçevesinde birey ve toplum dikkate alınarak hassasiyetle hazırlanmalıdır. Toplumun içinde bulunduğu sosyal, ekonmik, ruhsal vb. durumlarda göz önünde bulundurulmalıdır.

ÖLÜM TEMALI İÇERİKLER İLE KARŞI KARŞIYA KALDIĞINDA OLUMSUZ ETKİLENEN BİREYLERE VE EBEVEYNLERE NE ÖNERİRSİNİZ?

Olumsuz etkilenen bireyler için: Ölüm temalı içeriklerle karşılaşıldığında duygusal tepkinizi tanımaya çalışın. Hangi düşünceler ve hisler bu içerikler sonrası ortaya çıkıyor? Korku, kaygı, umutsuzluk gibi duyguları fark etmek, başa çıkma sürecinin ilk adımıdır. Ölüm, olumsuz düşünce kalıplarını tetikleyebilir, bunları hayatta kalmak ve değerli bir yaşam sürdürmek gibi olumlu bir çerçevede yeniden şekillendirmeye çalışabilirsiniz. Nefes egzersizleri, meditasyon yapmak ve bedensel hislere odaklanmak rahatlamanızı sağlayabilir. Duygularınızı yazılı olarak ifade etmek, stres ve kaygıyı yönetmeye yardımcı olabilir. Güvendiğiniz arkadaşlarınızla veya ailenizle konuşmak, yalnızlık ve belirsizlik hissini hafifletebilir. Bunların yanında günlük yaşamında devam etmekte zorlanan bireyler, bir uzmandan mutlaka destek almalıdır.

Ebeveynler için: Öncelikle çocuklar, ölüm ve kayıp hakkında doğru bilgilere sahip olmalıdır. Ancak bu bilgilerin onların yaşına uygun olması gerekir. "Uyudu" ya da "uzun bir yolculuğa çıktı" gibi ifadeler kafa karışıklığı yaratabilir. Bu nedenle çocuğun yaşına uygun, sade ve net bir şekilde açıklama yapılmalıdır. Çocuklar ölümle ilgili çok sayıda soru sorabilir. Bu sorular sabırla yanıtlanmalı ve onların endişeleri ciddiye alınmalıdır. Çocukların kendi duygularını anlaması ve paylaşması zor olabilir o yüzden duygularını paylaşması teşvik edilmeli ve bu süreçte duygularına saygı gösterilmelidir. Duygularını anlamak, onları güvende hissettirmek sağlıklı gelişim açısından önemlidir. Çocuklar, ölümü ve kaygıyı anlamakta da zorlanabilirler. Bu nedenle, onların seviyelerinde oyun veya hikâye anlatımı gibi yöntemlerle de destek olabilir zorlanıyorsanız yine bir uzmandan yardım alarak süreci daha sağlıklı yürütebilirsiniz.