Biri gider, biri gelir…
Ne zaman "oh be" diye nefes almak üzere olduğunuzu ya da sırtınızdaki sıkıntı dolu çuvalı artık yere atacağınızı düşünseniz başka bir sıkıntı ile karşılaştığınızı görürsünüz ya. İşte tam da ondan bahsedeceğim size. Çünkü biri gitti derken öbürü çoktan gelmiş de bizim haberimiz sonradan olmuş, haberimiz yok.
Ankara’nın göbeğindeki bir evde, resmi nikâhlı bir kadının üzerine bir metres getirilmişti. Dört yıl önce sapkın babası, gurursuz annesinin üzerine getirdiği metresi nihayet evden kovmuştu. Sanki eve kraliyet nişanesi takarcasına törenlerle getirmemiş, onun için bütün ev ahalisinin hayatını rezil etmemiş gibi. Sanki onun bir dediğini iki etmeden, bütün isteklerini emir telakki etmemiş, her dileğini en iyi şekilde yerine getirmemiş gibi.
Birden "pufff "diye bitmişti o büyük aşk gösterisi. Demek ki aşk değildi. Neyse sebep her neyse de bu durum aile fertleri için sevindirici bir haberdi ama en çok da Picasso’nun kızı için çok iyiydi. Çünkü o böyle aşağılık bir durumu kabullenemiyordu, bir türlü aklı havsalası almıyordu. Çok geçmedi tabii bu sevindirici haberin gerçek bir rahatlama olmadığı. Her ne kadar Picasso’nun kızı üniversite sınavına girmiş ve güzel sonuçlar almışsa da evden defolup gitme niyetinde olsa da küçük amcası Mehmet Akif’in o dönemde kendisine hayatını kurtarmak için okumak ve koluna bir altın bilezik takmak zorunda olduğu konusundaki ikna etme çabalarıyla sürekli karşı karşıya kalıyordu. "Keşke dinleseydim" dediği günleri çok yaşayıp onu çok özlediğini dile getirmekten vazgeçmiyordu Picasso’nun kızı. Artık çok geç ve kafasına koyduğunu yapan o keçi inatlı boğa burçlu bu tatlı cadı tercih yapmadı ve başını tamiri çok zor bir belaya sokmuştu. Bela kişiden kişiye değişir belki ama bu belli ki Picasso’nun 35 sene sonra anlattığında bile hala pişmanlıkla söz ettiğine göre gerçekten bir bela olduğu kesin.
Bizler bir beladan kurtulmak isterken hep belaya atarız kendimizi. Acele ve düşünmeden karar veririz ve sonuçlarına da Picasso’nun kızı gibi katlanırız işte böyle… Bin düşünüp bir karar vermek lazım ben ce ne dersiniz?