Türk Devleti tezgâhı gördü, ‘şah’ çekti
Etrafımızdaki manzaraya bir bakalım: Doğumuzda Kafkaslar, Karabağ ve Ermeni şımarıklığı… Kuzeyimizde Ukrayna üzerinden yürütülen ve bizi de içine çekmesi...
Etrafımızdaki manzaraya bir bakalım: Doğumuzda Kafkaslar, Karabağ ve Ermeni şımarıklığı… Kuzeyimizde Ukrayna üzerinden yürütülen ve bizi de içine çekmesi hedeflenen vekâlet savaşı… Batımızda Yunanistan’ın aptallıkları ve sürekli ısıtılan Balkan ülkeleri… Güneyimizde Irak, Suriye ve Libya başta olmak üzere, emperyalistlerin bataklığa çevirdiği coğrafya…
Acaba yeryüzünde, bizzat Batılı emperyalistler tarafından dört tarafı ateş çemberine dönüştürülmüş ikinci bir ülke var mıdır?
Şimdi bu tabloya, zaman ve olaylar planında bakalım:
KURT KAPANI
Önce Irak ve Suriye’de terör örgütleri üzerinden birer garnizon devlet kurma planı devreye sokuldu.
Ardından Yunanistan’ın boyunu ve haddini aşan Adalar Denizi ve Doğu Akdeniz’i üzerine tapulama hevesleri geldi.
Libya’da, parayı çok verenin kucağına oturan Halife Hafter isimli ajan-aparat eliyle kaos oluşturuldu; Türkiye’nin buradan eli-ayağı kesilmek istendi.
Ermeniler, Karabağ’daki 30 yıllık işgalleri yetmezmiş gibi, Fransa ve ABD gibi emperyalistlerin ittirmesiyle, Azerbaycan ve Türkiye’yi rahatsız edecek, etini-budunu aşan hamleler yaptı.
Rusya’yı yormak ve yıpratmak, bunun üzerinden de AB ülkelerini terbiye etmek için Rusları Ukrayna’yı işgale teşvik eden Anglosakson (İngiltere-ABD) aklı, hasılatı büyütmek için, Türkiye’yi de torbaya sokmaya çalışıyor.
KURDUN BİNBİR PLANI
Peki Türk Devleti, kendisi için kurulan bu ‘kurt kapanı’ karşısında nasıl bir vaziyet aldı? Sıralayalım:
Fırat Kalkanı ile başlayan 4 fiilî müdahaleyle, Kandil ile Akdeniz arasında açılmak istenen terör koridoruna sert bir darbe indirdi. Bu darbeler; PKK, DEAŞ ve Esat Rejimine vurulmuş gibi görünse de esasen onların sahiplerine vuruldu. Sahiplerin kim olduğunu söylemek gereksiz.
Yunanistan’ın hadsiz talepleri karşısında, Doğu Akdeniz’deki uluslararası hukuktan doğan haklarını kullanarak ‘Mavi Vatan’ doktrini geliştirdi ve kırmızı çizgilerini çekti. Bu çizgileri aşmaya çalışan bazı Yunan gemilerini de küçük bir toslamayla, ait olduğu tersaneye gönderdi.
Libya’daki kapan, Trablusgarp’ın düşmesi noktasına kadar daraltılınca, Türk Devlet Aklı, acil bir müdahaleyle, emperyalist yamyamların kuklası Hafter’i inine kadar iteledi. Ardından meşru Libya Hükümeti ile ‘Deniz Yetki Alanları Belirleme Anlaşması’ imzalayarak, yeryüzündeki tüm Türk ve İslam düşmanlarına ‘kapak’ yaptı.
Ukrayna’nın atıldığı ateşe Türkiye’yi de çekmeye çalışanlar, içimizdeki destekçilerine rağmen avcunu yaladı. Devletimiz, muhteşem diplomatik manevralarla, aktif tarafsızlığını sürdürdü, hem de bu duruşunu önemli bir avantaja dönüştürdü.
Emperyalist yamyamlar, bunun üzerine şanslarını Karabağ üzerinden, Ermenileri mayın eşeği olarak kullanmak suretiyle bir kez daha denediler. Olan zavallı Ermenilere oldu. Hani bu bilmem kaçıncı döngü, akıllanmışlardır diyeceğim; fakat zavallılar hâlâ ABD ve Fransa üzerinden ‘oturacak kucak’ arıyorlar. Geçelim, ne halleri varsa görsünler.
ŞAH-MAT HAMLELERİ
Tüm bu Kurt Kapanı taktikleri devam ederken, Irak ve Suriye üzerinden, açık veya örtülü büyük satranç hamleleri gelmeye başladı.
ABD ve yancıları, binlerce TIR silahla donatıp, sonra da 4 yıldızlı generalleri nezaretinde eğittikleri PKK/YPG çakallarını, artık helikopter kullanacak noktaya eriştirmişti. ‘PKK Hava Kuvvetleri’ (!) oluşturma adımları, Süleymaniye’deki kukla Talabani çakallarının yardım ve yataklığında hayata geçiriliyordu.
Türkiye ise geleneksel terörle mücadele doktrini değiştireli hayli zaman olmuş, artık terör elebaşılarını teker teker takibe alıyor, hem de en güvendikleri noktalarda infaz ediyordu.
Türk istihbaratı, Süleymaniye-Suriye arasında PKK adına bir hava koridoru kurulduğunu ve pilot koltuğuna oturtulan teröristlerin sürekli bu hat üzerinden nakliye yaptıklarını biliyordu.
Derken, Irak’ın kuzeyinde PKK’lıların kullandığı 2 helikopter birden düşüverdi.
Az bir zaman sonra, PKK’nın Suriye’deki elebaşı Mazlum Kobani çakalı, ABD’li korumalar eşliğinde Süleymaniye Havaalanı’ndan hareket ettiği sırada, hemen 50 metre ilerisine bir ‘Türk Bombası’ düşüverdi. Bu, ABD’ye “Ne yaptığını biliyorum, istersem senin itlerini de sarı torbaya sokarım.” uyarısıydı.
Derken, yine Süleymaniye Havaalanı yakınındaki bir hangarda büyük bir patlama oldu. Hangarda, ABD ve Batılıların verdiği teknik ve sair destekle, PKK’lıların, Türkiye’ye saldırı amaçlı İHA’lar ürettikleri anlaşıldı. Tabi, bu durum Türk istihbaratının gözünden kaçmamıştır.
Ve nihayet, Karabağ’daki Ermeni terör yapılanması, kahraman Azerbaycan ordusu tarafından 23 saat içerisinde çökertilince, ABD ve yancıları, PKK’lı teröristleri kullanarak, Türk Devleti’nin kalbinde bomba patlatmak gibi çılgın ve sert bir karşılık vermeyi denedi. Bu girişim, devam eden satranç oyunu üzerinden, Türkiye’ye ‘şah’ çekmekti.
Kahraman polislerimizin yerinde ve etkili müdahalesiyle, şah çekmek için kullanılan piyonlar imha edildi.
Türk Devleti’nin gazap vakti geldi ve karşı hamleyle ‘şah’ dedi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler’in ağzından ABD ve tüm yancılarına verilen mesaj, bugüne kadar görülmemiş açıklıkta ve sertlikte oldu: “Çekilin, yoksa sizinkileri de sarı torbaya koyarım…”
Bu saatten sonra Türkiye, Irak ve Suriye’de zincirin eksik kalan halkalarını da tamamlamadan kılıcını kınına sokmamalıdır. Nokta…