Sulandırmayın

Türk Devlet Aklı, millî ilerlemelerin yanı sıra, uluslararası şartların değişmesini de dikkate alarak, ‘Terörsüz Türkiye’ hamlesini yaptı.

Top şimdi, 40 senedir ülkeyi kana boğan PKK terör örgütü ile yancıları ve geri planda onları kışkırtıp destekleyen emperyalistlerin kucağında.

MHP Genel Başkanı Bilge Lider Dr. Devlet Bahçeli’nin ağzından muhataplarına duyurulan devlet kararı çok net: Terör bitecek… Bunda anlaşılmayacak bir şey yok. PKK ve müzahir unsurlar, Türkiye’nin ve coğrafyamızın ‘Yeni Gerçeklerini’ kabullenecek.

Terörsüz Türkiye çağrısında ilk adımlar atıldı; DEM Parti heyeti, gitti İmralı’da PKK elebaşı Abdullah Öcalan’la görüştü. Sonra geldiler, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’a olan protokol ziyaretinin ardından, asıl muhatap olan Dr. Devlet Bahçeli’yi ziyaret ettiler. Devamında da AK Parti, CHP ve diğer partilerin yöneticileriyle bir araya geldiler.

Yapılan görüşmelerde, hem İmralı’daki zatın hem de temsil ettikleri DEM Parti’nin, ortadaki meseleye nasıl baktığına dair ilk paylaşımları yaptılar.

ZIRVACILARLA GÖRÜŞME

Derken, Kandil’deki terör baronlarından ve DEM Parti’nin yönetim kademelerinden bazı çatlak sesler gelmeye başladı. Kuşkusuz bu çatlak seslerin, başta ABD, İran ve AB ülkeleri olmak üzere, PKK’ya payanda veren merkezlerden ‘sufleli’ olduğunu düşünmemek, sığ bir bakış olurdu.

Çatlak seslerden birisi, ‘ya uzlaşma, ya Gazze’ diye zırvaladı. Birileri, “Selahattin de bu işin içinde olmalı…” diye üfürdü.

Neticede DEM Parti heyeti, PKK ve destekçileri nezdinde atacağı turların, ‘Selo’yu da kapsayacağını’ duyurdu.

İyi de, Selo kim oluyor? İmralı’daki örgüt kurucusu ve ‘doğal elebaşı’ devredeyken, Selo’nun ne hükmü var? Oldu olacak, gidip Kandil’deki Murat Karayılan, Duran Kalkan, Cemil Bayık, Mustafa Karasu ile de görüşün.

Hatta Suriye’de ABD üslerinden kafasını çıkaramayan Ferhat Abdi ile de müzakere edin. Olmuşken, Figen Yüksekdağ’ı da unutmayın.

Ne demişti Figen? “Biz sırtımızı PYD’ye, YPG’ye, YPJ’ye yasladık…” Eh, yaslandıkları yerler, Figen’i Türk Adaletinden kurtaramasa da neticede o da kılçıklı bir laf etmiş oldu.

Peki, Selo’nun meziyeti neydi? ABD’nin en sevdiği isimlerden birisi olur kendisi. ABD’nin oraya buraya sünme bahanelerinin en gelişmişi olan DEAŞ maymuncuğu kullanılırken, az hizmeti olmadı.

MAL MAL BAKMAK

Hatırlayın, DAEŞ denilen laboratuvar mamulatı, Irak ve Suriye’de bir yerlere saldırıp işgal ediyordu. Sonra da PKK ve yan kuruluşları, ABD desteğiyle gidip ‘DAEŞ’in işgal ettiği yerleri’ kurtarıyordu. İş gelip, sınırımızdaki Aynelarap’a dayanınca, Selo ve diğerleri “Kobani elden gidiyor. Tüm Kürtleri sokağa, eyleme çağırıyorum…” mealinde bir kışkırtma yapmıştı. Örgüt yancılarının sokakları ateşe vermesiyle 50’den fazla vatandaşımız katledilmişti. Unutmadık…

Tek meziyeti bu değildi Selo’nun. Bir yerlerde meydanı boş bulup ağzını açtığında, “Biz daha Başkan Apo’nun heykelini dikeceğiz, heykelini!...” diye şarlamıştı.

Unutmadan; Mümbiç’in ABD-Rusya ortaklığıyla PKK/PYD’ye ikram edildiği sıralardan hatırladığımız bir küstah lafı daha vardı, Selo’nun: “PKK Fırat’ın Batısına geçecek, siz de mal mal bakacaksınız…”

Acaba Selo, şu anda bulunduğu delikten, PKK/YPG’nin Tel Rifat, Mümbiç ve Deyrizor başta olmak üzere, işgal ettiği yerlerden sopa yiye yiye kaçtığını gördükçe, nasıl bir nazarla bakıyordur? Mesela ‘mal mal’ olabilir mi?

Velhasıl, DEM Partisi heyeti, geçmişteki sayısız zırvalarını meziyet sanarak, cezaevindeki Selahattin Demirtaş’ı da ziyaret edip, ‘PKK’nın tasfiyesi’ mevzusunda fikrini almak istemiş olmalı.

PAZARLIK YOK

Kiminle konuşursa konuşsunlar. Yetmiyorsa gidip Washington, Berlin, Paris, Moskova, Tahran başta olmak üzere, sırtlarını yasladıkları merkezlerde ilave görüşmeler de yapabilirler. Fakat sonuç değişmeyecek.

Türk Devleti, ‘Terörsüz Türkiye’ kararını laf olsun diye vermedi. Bu noktaya kolay da ulaşmadı. 40 yıldır ödenen bedeller var. Yitirilen canlar, boşa giden trilyon dolarlık kaynaklar söz konusu…

Elbette Türk Devleti; PKK’yı tasfiye etmek için harekete geçerken, sadece örgütün elebaşlarını değil… Sadece siyasî uzantılarını değil… Onlarla birlikte, ayrılıkçı terörü başımıza bela etmek için tam 200 senedir üzerimize gelen Batılı emperyalistlerin muhtemel hamlelerini de hesaba katmıştır.

Bu saatten sonra PKK ve müzahir unsurlarının yapabileceği tek şey var: Ayak sürümeden, lafı sündürmeden, zamana oynamadan… Bir an önce terör örgütünü tasfiye etmektir.

Önlerine konulan ‘Terörsüz Türkiye’ planı, pazarlığa tabi bir ‘süreç’ değildir. Yok, Anayasa’da düzenleme… Yok, etnik imtiyazlar… Yok, anadilde eğitim… Yok, yerel yönetimlerde hak sahibi olmak… Yok, genel af…

Yani, pazarlık edilecek bir konu yok. Gelinen noktada, PKK ve yancılarına verilebilecek tek fırsat, ‘hayatta kalma şansı’ olacak.

ABD UÇAKLARININ TEKERİNE SARILANLARI UNUTMAYIN

İçeride tükenen terör unsurları, Irak’ın Kuzeyinde de kapana kıstırıldı.

Şimdi sıra Suriye’nin Kuzeyinde… ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi, John Bass denilen Türk düşmanının an itibarıyla Ankara’da ABD adına yürüttüğü temaslar, Suriye’de daralan kıskacı genişletmeyecek.

Bu saatten sonra, yeniden ısıttıkları DAEŞ pilavını da kimse yemez. Belki bazı örgüt yöneticilerinin ‘uygun görülecek yerlere’ taşınması için birazcık zaman isteyebilir.

Örgütçülük alışkanlığından vazgeçemeyenlerin, ABD başta olmak üzere, tasmalarını elinde tutanların gözlerine melul melul (Mal mal mı demeliydik?) bakmaları, az bir zaman sonra ‘satılacakları’ gerçeğini değiştirmez.

Son bir hatırlatma: ABD’liler Kâbil’den apar topar kaçarken, vatanına ihanet etmiş çer-çöp tayfasının, uçak tekerlerine can havliyle yapıştıkları manzaraların benzeri, yakında Suriye topraklarında da zuhur edebilir.

Türk Devleti, iyi niyetli bir çağrı yaptı. Sulandırmayın, bulandırmayın… Sadece gereğini yerine getirin.

SON DAKİKA HABERLERİ

Nihat Kaşıkcı Diğer Yazıları