Söylenecek ne kaldı?
Terör örgütü İsrail ve erketeleri, yeryüzünün görüp göreceği en büyük zalimlikleri yapıyor. Medeniyet sandığımız utanmazlar güruhu, yaşanan aleni soykırımı...
Terör örgütü İsrail ve erketeleri, yeryüzünün görüp göreceği en büyük zalimlikleri yapıyor. Medeniyet sandığımız utanmazlar güruhu, yaşanan aleni soykırımı, tavanı seyredip ıslık çalarak geçiştirmeye çalışıyor. Oysa kafaları kuma gömülü olsa da, kıçları dünyanın her yerinden görünüyor.
Talihsizliğimiz; Gazzeli mazlumlar üzerinden sergilenen vicdansızlığın zirvesini seyretmek, kundaktaki bebeklerden yaşlılara kadar suçsuz sivillerin, tonlarca bombayla parçalanıp yakılmasına tanıklık etmek zorunda kalmamızdır.
Zulmün ulaştığı bu raddede, söylenecek söz kalmadığı gibi, söylenenler de anlamını yitirmeye başladı.
Terör örgütü İsrail’in tepesindeki çetebaşı, çoğu çocuk onlarca sivil Gazzeliyi, güvenli yer diye sığındıkları Birleşmiş Milletler nezaretindeki çadır kamplara attıkları bombalarla yaktıktan sonra, “Trajik bir hata yaptık…” diyor.
Tam da bunun üstüne, İsrail ordusu bir açıklama yaparak; “Yanlış yapmadık, sağlam istihbarata dayalı nokta atış yaptık…” diyor.
Yani dünya ile alay ediyor, tüm insanlığın zekâsını aşağılıyorlar.
Muhatap olduğumuz tablo dayanılmaz derecede korkunç. Bedeni yanıklar içindeki minik yavruların çığlığı, feryadı arşa çıkıyor.
Ama bu feryatlar, vicdan sahibi toplulukları istisna tutarsak, egemen Batı'nın nasırlaşmış vicdanına en küçük bir etki yapmıyor.
Uluslararası Adalet Divanı’nın, Filistin’de sivil katliamının durdurulması yolunda verdiği kararlara kafa tutuyor, terör örgütü İsrail.
BM’ye ait kamplardaki sivilleri gözünü kırpmadan katleden Siyonist çete, bugüne kadar onlarca BM çalışanını da kasıtlı şekilde bombalayıp öldürmekten çekinmedi. Netanyahu ve çetesinin BM binalarını ve araçlarını bombalaması sonucu ölen Birleşmiş Milletler görevlilerinin tam sayısını bile tutamaz olduk.
7 Ekim 2023’ten beri yürüttüğü soykırım sırasında, 148 gazeteciyi de hedef gözeterek vurup öldüren terör örgütü İsrail, Batı medeniyetinin (!), ‘üstenciliğini borçlu olduğu’ tüm değerleri yerle bir ediyor.
Küresel düzenin sahipleri ABD ile AB ülkeleri ve İngiltere de olup biteni utanmazca seyrediyor.
İnsanlık tarihinin gördüğü en büyük, en acımasız, en vicdansız soykırımlardan birisi, aynı anda tüm dünyaya yapılan canlı yayınlar eşliğinde icra ediliyor.
Ve küresel düzenin gücünü elinde bulunduran ahlâksız, vicdansız, kalbi nasırlaşmış, bencil güruh, sanki hiçbir şey olmuyormuş gibi davranıyor.
Tutturmuşlar bir ‘İsrail’in kendini savunma hakkı’ lagalugası… Bir de ‘antisemitizm’ diye bir yafta imal etmişler. Yazık ki bu iki anlamsız söylem, Siyonist terör örgütü İsrail’in her türlü zulmünü, ahlâksızlığını, namussuzluğunu örten bir şal gibi kullanılıyor.
Evet… Muhatap olduğumuz, fakat önlemeye insanlık olarak şimdilik gücümüzün yetmediği bu zulüm ve soykırım, ilanihaye böyle devam edemez.
Hem insanlık tarihi, hem de Yahudilerin kendi kirli tarihi, bu lanetli kavmin zulmünü arşa çıkardığı her defasında, başına çok büyük felaketler geldiğini anlatıyor.
Lanetli kavim, bu kez haddini çok fazla aştı. Daha beteri, tarihte bu zalim kavmi cezalandıran, katleden, sürgüne gönderen toplumların, bugün kendilerini destekleyenler olmasıdır.
İnsan düşünmeden edemiyor: Acaba tarih boyunca Yahudileri yeryüzünden temizleyerek, onların şerrinden tamamen kurtulmak isteyen o küresel güç odakları, kendilerini yeryüzünden silmek için mi bu Siyonist güruhu iyice azdırıp, zıvanadan çıkmasına zemin hazırlıyor?
Öyle bile olsa, Batılı egemen güçlerin yardım, destek ve nezaretinde Gazze soykırımını yürüten Siyonaziler, Filistinlilerle birlikte Batının tüm ‘medenî ve üstün değerlerini’ de yok ediyor.
Bu tablodaki en acı sahne ise; onlarca Müslüman ülkenin, Siyonist zulmü durdurmaya gücünün yetmemesidir. Mahmut Abbas gibi sinikler ve Filistinlilerin maruz kaldığı soykırımı ‘Hamas parantezi’ içine sıkıştırıp, yaşananları utanmazca ve ellerini ovuşturarak seyreden, çevre ülkelerin ‘küçük iktidar sahiplerinin’ yaşadığı ve Müslümanlara yaşattığı zillet ise, hepimiz için çok daha ağır bir yüktür.
Zulüm ilelebet sürmez. Ve kâinat da kendi haline, başıboş bırakılmış değildir. Olup biten her şey, herkes ve hepimiz için bir sınavdır. Herkes seçtiği safa göre sınıflanacak.
Biz, Nemrut’un İbrahim’i yakmaya çalıştığı yerde, karıncanın safındayız.