Salağa yatmak
Baştan ifade edeyim: ‘Salağa yatmak’, muhatabına hakaret amaçlı bir deyim değil; işine gelmeyen bir konuda ‘mevzuyu anlamamış’ gibi yaparak, topu taca atma anlamı yüklenebilecek bir deyimdir.
Bu zorunlu izahatı; CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, ‘PKK’nın tasfiyesi sürecine’ dair tuhaf beyanları üzerine değerlendirmelerimin, mecrasından saptırılmaması için yapma gereği duydum.
CHP Genel Başkanı Özel, PKK elebaşı Öcalan’ın, örgütün silah bırakması ve lağvedilmesi çağrısından pek hoşnut olmamış gibi görünüyor. Elbette, silah bırakma konusuna cepheden karşı çıkması mümkün değil. Onun yerine, yaşanan gelişmelerin arkasında ‘bazı hinlikler’ olduğu intibaını uyandırma peşinde… Tam olarak şöyle demişti, CHP Genel Başkanı:
“Bir yandan bir yılı aşkın süredir bir müzakereyi yürüteceksiniz. Yaptığınız, yapılan görüşmelere devlet adına birisi tam yetkili, dört kişilik bir heyet eşlik edecek. Bu konudan dakika dakika haberiniz olacak. Anayasa Mahkemesi’nin bir üyesi, Yargıtay’dan üyeler, yüksek hâkimlerin bulunduğu 20’nin üzerinde hukukçudan oluşan bir masa bir yerde çalışma yapıyor olacak sizin bilginizle. Sonra millete ‘Bir şeyler oluyor, kendiliğinden oluyor. Sayın Bahçeli de güzel konuştu, ben bir şey demiyorum. Benimle ilgisi yok.' Bu millet böyle kandırılabilecek, zekâsı hafife alınabilecek bir millet değil. Bir işi yapacaksan onun sorumluluğunu alacaksın, cesaretini göstereceksin.”
FANTEZİ DEĞİL DEVLET AKLI
Günaydın Özgür Bey! Bu sözlerin büyük bölümü, gerçeği işaretler. De, bu meseleyi Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı’nın, aradan aylar geçtikten sonra ‘fehmetmesi’ ve dahi suçmuş gibi sunması biraz garip kaçıyor.
Ne yani, MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli, gece yatağa girince, “Yarın şöyle bomba bir açıklama yapayım da Türkiye aylarca onu konuşsun…” diye düşünüp, onun üzerine mi 22 Ekim çağrısını yaptı?
Sizin, Türk Devlet Aklı’na dair kanaatiniz bu kadar sığ mı? PKK’nın tasfiyesi ve ‘Terörsüz Türkiye’ stratejisi, öyle akşamdan sabaha alınan kararlarla mı oluşturuldu? Yazık!
Bizim gibi, devletin mahrem bilgilerine erişme imkânı ‘sıfıra yakın’ olanlar bile, Dr. Bahçeli’nin ağzından yapılan ‘devlet beyanını’, hem de aynı gün idrak etmişken; sizin aylar sonra, sanki ‘yeni bir suç keşfetmiş’ gibi bulanık laflar etmenizin manası nedir?
Bakınız, 22 Ekim çıkışının hemen ertesi günü ve sonraki dönemde bu köşede neler demişiz:
“Türk Devleti, iç ve dış bütün çevreleri şaşkına çevirecek yeni bir strateji ve uzun vadede ezber bozan bir politika kurguluyor. Bu, yeni veya son birkaç ayda ortaya çıkmış bir durum değil. (….) Elbette böylesine ezber bozucu çağrı, ancak MHP Lideri Dr. Devlet Bahçeli’nin yapmasıyla hayat bulabilirdi. Nitekim Türk Devlet Aklı da öyle yaptı.” (23 Ekim 2024-Tahkimat tam gaz)
ELBETTE UZUN SÜRE ÜZERİNDE ÇALIŞILDI
“Dr. Bahçeli’nin dilinden siyasetin gündemine taşınan, Türk Devleti ve Milleti için önemlinin de önemlisi olan bu hayatî çağrı, aylarca hatta yıllarca Türk Devlet Aklı süzgecinden geçirilmeksizin yapılamaz. (….) Öcalan’ın PKK’nın lağvedildiğini açıklaması talebi, Türk Devlet Aklı’nın bir kararıdır.” (30 Ekim 2024-‘Açılım 2.0’ değil, ‘Tasfiye’…)
“Dr. Bahçeli’nin çağrısı, akşam karar verilip de sabah beyan edilmiş bir öneri değildir. Tam tersine, Türk Devlet Aklı’nın, muhtemelen üzerinde çok uzun süredir çalıştığı ve altını doldurduğu, kapsamlı bir hamledir. Dahası, bu hamlenin sonraki adımları da iyice hesaplanmış, ortaya çıkacak sonuçlara göre, birden fazla senaryo/seçenek hazırlanmıştır.” (6 Kasım 2024-Devlet Aklı ve kararı)
“Kanımca bu konuda, Öcalan’la dolaylı yoldan konuşulmuş ve mutabakat sağlanmıştır.” (18 Kasım 2024-Hadi bir kez daha deneyelim)
“Bahçeli tarafından yapılan çağrı da, kuvvetle muhtemeldir ki, devletimizin ilgili kurum ve sorumluları tarafından, İmralı’daki elebaşıyla da önceden görüşülmüştü.” (30 Aralık 2024-Süreç, olması gerektiği gibi ilerliyor)
PAZARLIKSIZ MUTABAKAT
Özgür Bey, açık açık dillendirmese de, Türk Devleti’nin, silah bırakma ve kendini lağvetme konusunda, PKK terör örgütüyle pazarlık yaptığını ima ediyor. Yanlış bir algı…
Dahası, kapalı devre yürütülen hazırlıklardan, sınırlı sayıdaki yetkililerin dışında herkesin habersiz olmasını da zımnen eleştiriyor. Oysa olması gereken de bu zaten…
“Şayet ‘taviz’ kabul edilebilecek tek nokta varsa, o da ‘teröristlerin sarı torbaya girmekten kurtulmak için Türk Devletine ve onun adaletine teslim olmaları’ çağrısıdır.” (30 Ekim 2024-‘Açılım 2.0’ değil, ‘Tasfiye’…)
“Dr. Bahçeli’nin çağrısı öncesinde AK Parti ve MHP yöneticilerinin, içerik konusunda tam olarak bilgi sahibi olmaması mümkün ve doğal bir durumdur. Çünkü böylesine önemli bir konu, vaktinden önce izhar edilirse, gazetecilik deyimiyle ‘elinizde patlar’. (….) Bilgiye dayalı olmamakla birlikte, siyasetin genel icapları ve Türk Devleti’nin hareket tarzını dikkate alarak yapılan değerlendirmelere göre; kurgulanan bu yeni Millî Güvenlik Siyasetinden, Başkan Erdoğan, Dr. Bahçeli ve bilmesi gereken bazı yetkililer dışında kimsenin haberdar olmaması doğaldır ve işin doğrusudur. (….) Muhtemelen konu Öcalan’la da dolaylı yollardan konuşulmuş ve olumlu işaret alınmıştır.” (30 Ekim 2024-‘Açılım 2.0’ değil, ‘Tasfiye’…)
“PKK ve yan unsurları için gidecek bir yer kalmadı. Ya silah bırakıp, Türk Devleti’nin gücüne ve adaletine ram olacaklar… Ya da inlerinde hayata veda edecekler.” (30 Aralık 2024-Süreç, olması gerektiği gibi ilerliyor)
SON ÇAĞRI
“Bu çağrı bir pazarlık değil; hayata giden trene binmeleri için son çağrıdır. Zaten ne PKK’nın ne de ‘sırtını teröre dayayanların’ bir pazarlık gücü yok. Teröristlere ve destekçilerine vaat edilen tek şey; ‘hayatta kalma şansı’dır..” (3 Ocak 2025-Terör yandaşları için son tren)
“Kısacası; örgüt kısa bir zaman içinde silahlarını teslim edip, kendini fesih kararını almazsa, hâlihazırda devam eden ‘önleyici operasyonlar’ daha da sertleşecek. (….) Nitekim 2024’teki günlük ‘sarı torba’ ortalaması 6.5 iken, yılbaşından bu yanaki ortalama 8’e yaklaşıyor. Yani, teröristler için yolun sonuna gelindi.” (3 Mart 2025-Ne yapacağız bu kökten mutsuzlarla?)
Teröristbaşının yaptığı çağrının metni orada duruyor. Ne bir pazarlık, ne de Türk Devleti’nden bir talep sözkonusu… PKK’nın ‘anlamını yitirdiği’ beyan ediliyor.
Bağımsız devlet, özerklik, kültüralistlik vs. hiçbir talebin söz konusu olmadığı vurgulanıyor.
Hal böyleyken, başta CHP, İP, ZP ve sair partilerdeki siyaset esnafının huysuzlanmasının sebebi nedir?
Açık konuşun; PKK’nın silahlarını teslim ve kendisini lağvetmesini istemiyor musunuz? Değilse, nedir bu ‘şehit kanı’ üzerinden pazarlamaya çalıştığınız yalan siyasetinin manası?
‘Salağa yatmak’, bazen mazur görülebilir bir siyaset tarzıdır. Lakin, Türkiye’nin millî güvenliği ve Türk Milleti’nin bekası söz konusuysa, bu iş şakaya gelmez.