Ne alıp veremediğiniz var bu milletle?

Bir kez daha Riyad rezaleti üzerine yazmamız gerekiyor. Bundan önceki yazıda ifade ettiğim gibi; ben futboldan anlamam. Bu yazı da bir futbol yorumu değil....

Bir kez daha Riyad rezaleti üzerine yazmamız gerekiyor. Bundan önceki yazıda ifade ettiğim gibi; ben futboldan anlamam. Bu yazı da bir futbol yorumu değil. Dahası, spor yazarı arkadaşların affına sığınarak söyleyeyim; futbol maçları hakkında yazmayı, kalem oynatmaya değer bir meşgale olarak görmüyorum.

Fenerbahçe-Galatasaray Süper Kupa Maçı üzerinden başlayan Riyad rezaletinin artçı sarsıntıları devam ediyor.

Siyasî bir kumpas kokan bu tezgâhtan sızan yeni bilgiler, mevzunun hayli derin ve önceden tasarlanmış/çalışılmış bir eylem olduğuna işaret ediyor.

İşin tuhaf tarafı, Türk Milletine ve Devletine bu kepazeliği yaşatan 3 şahıs, sanki mevzunun kendileriyle bir alâkası yokmuş gibi davranıyor. Bir nevi ölü taklidine yatıyorlar.

Siyasî otoriteye ve daha ötesinde Türk Devletine çekilen bir operasyon var ortalıkta; fakat yaşanan kepazeliğin baş sorumlusu olan şahıslar, sade suya tirit bir açıklamayla (daha doğrusu açıklamamayla) konuyu geçiştirmeye çalışıyorlar.

FATURAYI YANLIŞ YERE KESEMEZSİNİZ

Tabii, yağma yok. Burası muz cumhuriyeti değil. Devletin başındaki siyaset ustası da rahmetli Bülent Ecevit değil.

Yani “Vurdum, geçtim…” diyerek bu işten yakanızı sıyıramazsınız.

Fenerbahçe Başkanı Ali Koç ilk sırada olmak üzere, Galatasaray Başkanı Dursun Özbek ve nihayet Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi, Türk Milletine, tatmin edici bir açıklama yapmak zorundalar.

Öyle her naneyi yiyip, sonra da faturayı Beştepe Külliyesi’ne gönderme kolaycılığı kabul edilemez.

Her ne kadar aslî failler, gerekli açıklamayı yapmaktan kaçınsa da, sızan bilgilere göre, ortadaki tablonun özeti şudur:

Fenerbahçe ve Galatasaray, iyi para kazanabilmek adına, Süper Kupa Finalini yurtdışında oynamak istiyorlar.

İngiltere ve Almanya’nın da yer aldığı bazı seçenekler ortaya çıkıyor. Bu iki ülke, bizim parasevicilere pek yüz vermiyor.

Geriye Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Suudî Arabistan kalıyor.

BAE de teklifi kabul etmeyince, Katar ve Suudî Arabistan arasında tercih yapmak gerekiyor.

Fenerbahçe Başkanı, daha önceki Beşiktaş maçının fazla ilgi görmemesi yüzünden, Katar’ı istemiyor; ihale Suudî Arabistan’da kalıyor.

UCUZ TEZGÂH

İşin özüne bakarsak, maçı Suudî Arabistan’da oynamayı, Ali Koç teklif ediyor.

Suudîler teklifi kabul ediyor, 4.5 milyon dolara anlaşıyorlar.

Bu arada, Federasyon Başkanı Büyükekşi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a konuya dair bilgi veriyor. Başkan Erdoğan, bazı tuhaflıklar sezmiş olmalı ki, Büyükekşi’ye, “Neden Suudî Arabistan?”, “Her iki takımın da bu ülkede oynamaya rızası var mı?” gibi sorular soruyor. Tabii, sorularına olumlu cevap alınca da ses çıkarmıyor.

Türk ve Suudî federasyonları arasında anlaşmalar yapılıyor. Neyin nasıl olacağına dair kurallar üzerinde mutabakat sağlanıyor.

Maçın oynanacağı haftaya kadar bir sorun yaşanmıyor. Hatta statta İstiklal Marşı ve sair koreografi üzerinde provalar filan da yapılıyor.

Son dakikada Ali Koç sahne alıyor. İlle de “Atatürk siluetli forma olacak…”, yok “Formamıza ‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’ yazacağız…” diye tutturuyor.

Galatasaray Başkanı geri kalacak değil ya… O da, “Formamıza ‘Ne mutlu Türküm diyene’ yazacağız…” diye dayatıyor.

İyi de muhteremler, Avrupa’da oynadığınız maçlarda, sıkı Atatürkçülüğünüz hiç aklınıza geliyor mu?

BU İŞ BURADA BİTMEZ

Peki, kimdir Ali Koç? Merhum Vehbi Koç’un torunu, Rahmi Koç’un oğlu… Yani Koç Holding’in tepe isimlerinden birisi. Koç Holding, Divan Otellerinin (galiba pastaneleri de var) sahibi. Divan, 2013’teki Gezi kışkırtması sırasında, ‘devrim yapmaya yeltenen’ mezhepçi-solcu güruha lojistik destek vermesiyle hafızalarımızda yer etmişti.

Yani Türkiye’nin en büyük kapitalist organizasyonu, içinde her türlü komünist-sosyalist-bölücü-solcu örgütlerin yer aldığı bir ‘devrim girişiminin’ destekçiliğine ve finansörlüğüne soyunmuştu.

Riyad kepazeliğinden sonra da yine Türkiye karşıtı organizasyonun bir parçası olan CHP ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunu şimdilerde hatırlamış olan şahıs, birdenbire ‘tavizsiz Atatürkçü’ kesilerek, Riyad rezaleti üzerinden toplumu sokağa davet ettiler.

Yani yeni bir Gazi kışkırtması denemesi…

Türkiye’nin en büyük kapitalisti olan Koç Holding’in sahibi ve Fenerbahçe Başkanı Ali Koç topu ortaladı. Türkiye’nin ‘solcu partisi’ CHP de bu ortayı ‘Türkiye kalesine’ şutladı.

Bereket versin ki, CHP’nin futbol becerisi sıfır olduğu ve dahi FETÖ köpekleri şu anda görev başında olmadıklarından, Türkiye kalesini, şer cephesinin top şutladığı yere taşıyamadıkları için gol yemedik.

NE ALIP VEREMEDİĞİNİZ VAR?

Türkiye’ye karşı kurulan Riyad tezgâhı meselesi henüz kapanmadı. Şu an ölü taklidi yapan sorumlular, öyle veya böyle bir bedel ödeyecekler. Ülkeyi yöneten siyasî irade, vakti geldiğinde bu bedeli ödetecek kudrete sahiptir.

Bizim merak ettiğimiz şudur:

Sayın Ali Koç ve o holdingin sahibi olan aile!...

Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti ile ne alıp veremediğiniz var?

Ne istiyorsunuz, tüm varlığınızı borçlu olduğunuz bu mazlum milletten?

Nedir Türk ve Müslüman kimliğine karşı bu nefretinizin sebebi?

Bu millet size ne yaptı?

Eğer sınıfsal olarak menfaatinizi gözetiyorsanız; Cumhuriyet tarihi boyunca kazandığınızdan çok daha fazlasını Tayyip Erdoğan iktidarları döneminde kazandınız.

Yani kapitalist menfaatlerinize halel getirecek bir hamlesi olmadı, mevcut iktidarın.

O halde neden, bu iktidarı ve ülkeyi zora sokacak her girişimin gerisinde sizin siluetiniz beliriyor?

SON DAKİKA HABERLERİ

Nihat Kaşıkcı Diğer Yazıları