Meral Hanım finans kaynağını bulmuş

Önce bağırıp çağırdı. Sosyal medyaya çekidüzen verecek yasa çıkarılırken, ‘istibdat’ dedi, ‘sansür’ dedi. Bir tek ‘Kızıl Sultan’ demediği kaldı. Lafın 100...

Önce bağırıp çağırdı. Sosyal medyaya çekidüzen verecek yasa çıkarılırken, ‘istibdat’ dedi, ‘sansür’ dedi. Bir tek ‘Kızıl Sultan’ demediği kaldı. Lafın 100 küsur sene öncesine kadar sündüğünü ve dönemin Ermeniler ve diğer ayrılıkçı azınlıkların Ulu Sultan Abdülhamit Han’a karşı höykürmelerine kadar ulaştığını hiç akıl edemedi. Ya da tam olarak öyle olmasını istedi. Her neyse…

Meral Hanım’ın özgürlük ve fikir açıklama hürriyetinden anladığı, zülfü yâre dokununcaya kadarmış. Lakin söz konusu kendisi olunca, bir anda şahin kesiliverirmiş.

Efendim, geride kalan birkaç hafta içinde, Meral Hanım’ın, sosyal medyada kendisine yönelik sert eleştiriler ve hakaret sınırına dayanan ifadeler için çok iyi bir ‘tahsilat tezgâhı’ kurduğuna dair haberler sızmaktaydı. Hatta İP Genel Başkanı’nın 15 binden fazla dava açtırarak, davalılardan duruma göre tahsilatlar yaptırdığı iddiaları gündeme gelmişti.

Başlangıçta, birçok kişi gibi ben de bu meselenin abartıldığını, Meral Hanım gibi ‘olgun’ (!) ve ‘demokrat’ bir siyasetçinin, sosyal medyadan gelen ağır eleştirileri hoşgörüyle karşılayıp, meseleyi mahkemeye taşımayacağını düşünmüştüm.
Lakin işin ucunun, Almanya başta olmak üzere, yurtdışı merkezlere kadar taşındığını, bizzat muhatap olan birilerinden dinledikten sonra mevzuyu daha iyi anladım.

ARACI KURUM: KAMALAKZADE

Almanya örneğini anlatmadan önce, Meral Hanım’ın ‘tahsilat tezgâhının’ nasıl ve hangi hukuk bürosu üzerinden yürüdüğü konusunda bilgi aktaralım.
Okuyucular hatırlayacaktır; Mustafa Kamalak isimli bir zat vardı. Kendisi ‘Millî Görüşçü’ zannedilirdi. Hatta bir ara, ‘Vekil Abi’ sıfatıyla, Millî Görüş’ün o dönemki siyasi organizasyonu olan Saadet Partisi (Yoksa Fazilet veya Melahat Partisi miydi?) Genel Başkanlığını deruhte etmişti.

Daha gerilere gidersek, TBMM’deki bir yasa müzakeresi sırasında, kafası karışıp da kendi partisinin teklifine ‘Hayır’ oyu vermiş, ardından bu yanlışlığı düzeltme yoluna gitmişti.
Mustafa Kamalak, hafızam beni yanıltmıyorsa, 28 Şubat Darbe Davasında yargılanan ‘kardeşleri’ (!) için çok üzüldüğünü beyan etmişti. Yani 28 Şubat Postmodern Darbesi, merhum Necmettin Erbakan Başbakanlığındaki Refahyol Hükümetini devirmiş, muhafazakâr camiaya büyük zulümler yapmıştı.
İşin ilginç tarafı, 28 Şubat sürecinde, Mustafa Bey’in avukat olan eşi Zübeyde Hanım’ın başörtüsüyle duruşmalara girmesi de engellenmişti.

Özetlemek gerekirse, Kamalak ailesinin muhafazakâr hassasiyetleri ve duruşu, bu minvaldedir.
Gelelim konumuzla ilgili Kamalakzadeye…
Muhammet Furkan Kamalak… O da avukat. Ankara Çukurambar’da ‘Kamalak Hukuk Bürosu’ adıyla bir avukatlık ofisi bulunuyor.

Furkan Kamalak, 2019’da İyi Parti’ye giriyor. Ardından İP Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı oluyor. Bu birimin şu anda mevcut olup olmadığına dair bilgiye ulaşamadım.
İşte Meral Hanım, binlerce kişiye karşı açtırdığı hakaret ve tazminat davalarını, bu Kamalak Hukuk Bürosu üzerinden yürütüyor.

Sistemin nasıl yürüdüğüne dair gelen bilgiler şöyle: Kamalak Hukuk Bürosu, sosyal medyayı takip için özel bir ekip kurmuş. Bu ekip, sosyal medya veya geleneksel iletişim kanallarından İP ve Meral Hanım hakkında yapılan ağır eleştiriler ve hakaret sınırını aşan beyanları yakın takibe alıyor. Elbette Meral Hanım da kendisine gıcık olan vatandaşların sosyal medya üzerinden hakaret içerikli paylaşım yapmalarını teşvik edici beyanlarını da esirgemiyor. Yani damarına damarına basıyor.

Kamalak Hukuk Bürosu, tespit ettiği hakaret içerikli ifadeler için öncelikle muhataplara ulaşarak, hakaret ve tazminat davası açacağını iletiyor. Şayet muhatabı, davadan vazgeçilmesini isterse, belirlenen bir rayiç üzerinden ceza kesiliyor ve tahsil ediliyor.
Yok muhatap ceza ödemeye yanaşmıyorsa konu mahkemeye taşınıyor ve yargılama giderleriyle birlikte kesilen ceza katlanıyor.

ALMANYA’YA KADAR UZANMIŞ

Birkaç gün önce, Almanya’dan bir arkadaşım aradı. Meral Hanım’ın, kendisinin bir arkadaşı hakkında hakaret davası açtırdığını ve mahkeme celbinin Almanya’daki adresine tebliğ edildiğini söyledi.

Arkadaşım, konuyu takip eden Kamalak Hukuk Bürosu’na erişim için benden yardım istedi. Sonrasında kendisi ilgili yere ulaşabilmiş.

Kamalak Hukuk Bürosu, hakkında hakaret davası açtığı gurbetçiden, davadan vazgeçme karşılığında 35 bin TL talep etmiş.

Ben bu rakamın çok yüksek olduğunu, Yargıtay içtihatlarına göre, tazminat müessesesinin, zenginleşme için bir araç olamayacağını izah etmeye çalıştım. Fakat arkadaşım, şu ilginç durumu anlattı:

“İtiraz edersek, Almanya’dan Türkiye’ye en az 4 kez mahkeme evrakı gidip gelmesi gerekecek. Almanya için bu işlemlerin çıkaracağı maliyet, 35 bin TL’nin üzerinde olur. Ayrıca, savunmamıza rağmen mahkeme tazminata hükmedebilir. Bu durumları gördükçe, şunu anlıyorum ki, biz Türkiye’de bedava ve cennette yaşıyormuşuz. Hakkında dava açılan arkadaşım için en mantıklı yol, istenen 35 bin TL’yi ödemek.”

Hemen belirteyim, ‘cennette yaşamak’ ifadesinden hareketle, bahsettiğim arkadaşımın iktidar yanlısı filan olduğu zannedilmesin; muhalefete daha yakındır.

Anlaşılan o ki, Meral Hanım, İP’yi finanse etmenin en kolay ve garantili yolunu bulmuş. Halbuki medyada yazıp çizen bazı refiklerimiz, Ekrem İmamoğlu’nun 4 milyar TL’ye ulaşan ‘Tanıtım Harcamaları Bütçesi’nden hareketle, İP için İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlıklarının çok önem taşıdığını yazıp çizmektedirler.

Her neyse, Meral Hanım iyi yere dükkân açmış. Son sözümüz: Avukat Furkan Kamalak, bizim bu naif yazımızdan hareketle, hakkımızda hakaret ve tazminat davası açar mı, bilmiyorum. Eh, açarsa da gereğini yaparız.

SON DAKİKA HABERLERİ

Nihat Kaşıkcı Diğer Yazıları