İmamoğlu ve CHP’nin hesaba katmadıkları

Gülünç buluyoruz, fakat mesele çok ciddi. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ‘Cumhurbaşkanı Adayı’ diye ilan edilmesi, aslında kimsenin umurunda değil.

Sorun, Türk Demokrasisine kaybettirilen seviyedir. 23 senedir iktidarda olan bir siyasî harekete karşı seçenek olması gereken parti, acı vericidir ki, bir kişinin şahsî kariyer hesaplarına kurban ediliyor.

Seçime henüz 3 yıl var. İmamoğlu kendini, neredeyse ‘Cumhurbaşkanı’ ilan etti.

23 Mart’ta, CHP’nin tek adaylı, fakat ‘dünyanın en demokratik önseçimi’ yapılacak.

Çok görmüyoruz; bunların bir de ‘Tek Parti Cumhuriyeti’ dönemleri yaşanmıştır

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 23 Mart itibarıyla, Cumhurbaşkanı adaylarını ‘resmen’ belirleyeceklerini söyledi. Evet; resmen… Aşağısı kurtarmaz.

Komedi desek, gülünç yanı yok. Dram desek, sorunu yaşayanlar acı çekmiyor. Neyse o, diyelim…

RESMEN NASIL OLUNUR?

Fakat ortada bir yanlışlık var: ‘Resmen’ aday olmak için, öncelikle ufukta seçim olması ve Yüksek Seçim Kurulu’nun, ‘Seçim Takvimi’ ilanı gibi süreçler gerekiyor.

Ayrıca, Cumhurbaşkanı Adayı belirlemek için geçilmesi gereken yollar belli: TBMM’de grubu bulunan partiler, son milletvekili seçimde en az yüzde 5 oy almış partiler veya 100 bin seçmenin geçerli imzasını toplayan isimler, ‘resmen’ Cumhurbaşkanı Adayı olabilir.

Yani CHP’nin, 23 Mart’ta tek adaylı önseçimle ve ‘en demokratik’ şekilde seçeceği Ekrem İmamoğlu, partinin ‘resmî adayı’ değil; en fazla, ‘gayri resmî aday adayı’ olabilir.

Tabi, şimdilik 3 yıl sonrasına tarihlenen Cumhurbaşkanlığı Seçimine kadar, siyasette hangi taşlar yerinden oynar, kim kalır kim gider, kim kiminle ittifak kurar, kimlerin ‘kent uzlaşıları’, esen soğuk ayazlarla ‘kent buzlaşısı’ haline gelir?

Denklem, öyle birkaç bilinmeyenli değil; binlerce bilinmeyenli

ÇOK BİLİNMEYENLİ DENKLEM

Hadi birkaç bilinmeyeni hatırlayalım:

Bir önceki seçimde, CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Altılı Masa’nın etrafındakilere ilaveten, masa altındaki 7’nci unsurun, yani PKK/HDP’nin de desteğiyle yüzde 47.82 oy almıştı. 2024 Yerel Seçimlerinden birinci parti olarak çıkan CHP’nin oy oranı ise yüzde 37.77 idi.

Şimdi:

CHP, 2023 ve 2024 seçimlerinde bir numaralı ortağı olan HDP/DEM Partisi’nin tam desteğini almıştı. Aynı desteği, gelecek Cumhurbaşkanlığı Seçiminde alabilecek mi?

Teröristbaşı Öcalan’ın ‘silah bırakma’ ve ‘kendini feshetme’ çağrısının, PKK/DEM cephesinde nasıl bir ‘evrilmeye’ yol vereceği henüz belli değil.

Hatta, terör örgütünün siyasî uzantısına oy veren sosyolojinin, bu defa hangi saiklerle oy tercihi yapacağı, kestirilemez bir durum. Bir sonraki seçimde, DEM’in, ‘Kürt siyasetini’ tek başına temsil edebileceğinin de garantisi yok.

O halde CHP, ‘kent uzlaşısı’nı kimlerle yapabilecek?

EKREM’İN MERAL ABLASI DA YOK

Meral Akşener’in denklemden çekilmesinden sonra, İYİ Parti, kendisine yön bulmada hayli zorlanıyor. Partide çözülme sürüyor. Ayrılanların kimi sağa, kimi sola gidiyor. Geride kalan İP’in oturacağı yer, ‘laik uç milliyetçi’ nokta olacak gibi.

Müsavat Dervişoğlu’nun İP’i, kendisini sadece Cumhur İttifakı’ndan değil; aynı zamanda Millet İttifakı bileşenleri olan CHP ve HDP/DEM’den de uzak tutmaya gayret ediyor.

Altılı Masa’nın, CHP’den 39 milletvekili aşıran küçük ortakları için de durum eskisi gibi değil.

Saadet Partisi, yeni yönetimiyle hangi siyasî patikada yürüyecek? 2023 ittifakının tekrarı, Saadet açısından mümkün mü?

Gelecek Partisi diye bir parti kaldı mı?

Peki DEVA Partisi halen yaşıyor mu? Kastım, TBMM’de kurulan derme çatma grup değil; siyasî taban ne oldu?

Ha, bir de Demokrat Parti diye bir şey vardı. 1946 Ruhu hatırına ‘sağdan tokatlama’ oylar sayesinde, CHP listelerinden 3 vekillik tırtıklamıştı. O vekillerin ikisini, tekrar CHP’ye kaptırdı. Yani DP’nin de varlığı hükümsüzleşti.

CUMHUR İTTİFAKI, DİP NOKTAYI GERİDE BIRAKTI

Bir sonraki Cumhurbaşkanlığı Seçimi 2028’de yapılsa da, bir miktar öne çekilse de, Cumhur İttifakı bileşenleri olan AK Parti ve MHP, siyaseten ‘en dip noktayı’ geride bıraktı.

Bir sonraki seçimlerin; ne ‘sıfır komşulu dış politika’, ne Suriyeli mülteciler yükü, ne Asrın Depreminin ağır maliyeti ve ne de yaşanan ekonomik kriz gölgesinde yapılmayacağını anlamak için siyaset profesörü olmaya gerek yok. Her şey, hepimizin gözleri önünde yaşanıyor.

Hâsılı kelam, henüz gebe bile kalmamış annenin meçhul tarihte doğuracağı bebek için, şimdiden ‘cinsiyeti belirsiz’ donlar dikmek abesle iştigaldir.

Olmayan seçim için, ‘gayri resmî aday adayı’ belirlemek; CHP açısından, ‘bunaltıcı gündemlerden’ kaçmaya yarasa bile, iktidara gelmek için pek iyi bir yola benzemiyor.

Bize eğlence çıksa da memlekete yazık oluyor.

Ekrem İmamoğlu hakkında açılan yarım düzine davadan birinin bile kesinleşmesi, zaten adaylık işini suya düşecek bir gelişmedir.

Yani ‘Resmî adaylık’, öyle sanıldığı gibi çantada keklik değil.

CHP açısından hesaba katılması gereken başka ‘bilinmeyenler’ de var: Kemal Kılıçdaroğlu ve Mansur Yavaş gibi…

Post kavgası hayli çetin geçecek. Hadi bakalım, kolay gelsin.

SON DAKİKA HABERLERİ

Nihat Kaşıkcı Diğer Yazıları