Gösteri bitmiştir; dağılabilirsiniz
Saldırı hedefinin (!) büyük ağabeyine, yapılacak gösterinin mahiyeti ve ayrıntıları, 72 saat önceden bildiriliyor.Yetmiyor, epeyce bir davul zurna çalınıyor....
Saldırı hedefinin (!) büyük ağabeyine, yapılacak gösterinin mahiyeti ve ayrıntıları, 72 saat önceden bildiriliyor.
Yetmiyor, epeyce bir davul zurna çalınıyor. “Geliyoruz!.. Kollayın arkanızı!.. Acayip saldıracağız, haaa!..” naraları eşliğinde, sahne açılıyor.
Bilmem kaç onluk balistik füze, bilmek kaç teklik güdümlü füze ve bilmem kaç yüzlük intihar İHA’sı, asker uğurlama törenleri eşliğinde havalandırılıyor. Tabi tüm bu silahların kulaklarına da, Farsçanın en belagatli şivesiyle, “İstikametiniz Akdeniz, pardon, İsrail civarlarıdır…” diye fısıldanıyor.
Havalandırılan saldırı unsurlarının İsrail hudutlarına ulaşması en az 3-5 saat sürüyor.
Bu süreçte, bu iki tuhaf düşman ülkenin arasında veya kenarında köşesinde kalan ülkeler, hemen büyük tedbirler (!) alarak, hava sahalarını kapattıklarını açıklıyor. Tabii, Farsçadan başka dil bilmeyen İran silahları, hava sahası kapatma kararını filan dinlemiyor.
O arada BM görevlileri, ABD ve Avrupa’nın diplomasi unsurları, hâsılı dünyanın 32 kısım tekmili birden harekete geçiyor. İsrail’i teskin çabaları ayyuka çıkıyor.
İnanmayacaksınız ama CHP Genel Başkanı Özgür Özel bile, İran ve İsrail’e ‘itidal çağrısı’ yapıyor. Gülmeyin lütfen… “Orada ne işimiz var? Burada ne işimiz var?” siyasetsizliğinden sonra, itidal çağrısı da bir ilerleme sayılır.
İRAN’I GAZI ALINMIŞ; MÜSLÜMANLARIN GÖZÜ BOYANMIŞTIR
Sonra ABD’nin başındaki Firavun mumyası açıklama yapıyor: “İran füze ve dronlarının yüzde 99’unu havada yakalayıp imha ettik. İsrail’in İran’a karşılık vermesini desteklemeyeceğiz.”
Gazze’de yürüttüğü soykırımı gözlerden kaçırmak ve haklılık görüntüsü sağlamak için, İran’ın tiyatro saldırısıyla altın bir fırsat yakalayan Netanyahu teröristi, orasını burasını kaşıyarak, keyifle konuşuyor: “İran’a gereken yerde gereken karşılığı vereceğiz.”
Daha havadaki koftiden saldırı araçlarının belki yarısı henüz menziline varmamışken, İran’ın ‘-yan’ soyadı ekli Dışişleri Bakanı ve diğer ileri gidenleri baklayı ağızlarından çıkarıyor: “İsrail’e gereken dersi verdik. Şimdilik bu kadarı yeterli. Eğer İsrail daha ileri giderse, yaptığına pişman ederiz…”
İyi de, Irak ve Suriye’de, gerek bizzat ve gerekse desteklediğiniz terör unsurları marifetiyle yüz binlerce Sünnî Müslümanı katleden siz… Attığınız yüzlerce füze ve intihar İHA’sıyla kaç Siyonist Yahudi öldürdünüz? Resmî açıklamalara bakarsak, sadece bir askerî üssün dış bahçe duvarına isabet eden füze ve yaralanan bir kişi söz konusu.
Yani?
İran’ın gazı alınmış, Müslüman dünyanın gözü boyanmıştır.
Gösteri bitmiştir; dağılabilirsiniz…
BİTMEYEN ÇADIR TİYATROSU
Ey dünya!.. Arkası yarın adlı çadır tiyatromuzun bu perdesi sona ermiştir. Merak etmeyin, bizim pehlivan tefrikası kıvamındaki bu tiyatromuz daha birkaç yüz sene devam eder. Arkanıza yaslanın ve keyfini çıkarın…
Zavallı dünya… Bizler de dâhil, tam 45 senedir, bu bıktırıcı tiyatroyu, sanki bu defa bir sonuç doğuracakmış merakıyla seyrediyoruz.
1979’dan beri, ABD İran’ı her yıl birkaç kez ‘vurmakla’ tehdit ediyor.
İsrail, bölgedeki varlığını ve saldırganlığını ‘İran tehdidine’ (!) dayandırıyor.
İran, İsrail ve ABD’yi küçük-büyük şeytan diye niteleyip, güya onlara karşı savaştığını iddia ediyor. Bu iddiaya dayanarak, Ortadoğu’da geniş bir ‘Şiî Hilali’ kurguluyor.
Maalesef İran, Hazreti Ömer zamanında Sasani İmparatorluğu’nun, Müslümanlar tarafından yıkılmasından bu yana, İslam Dünyası içinde adeta bir çıbanbaşı görevi yapıyor.
Bu coğrafyada hangi büyük Müslüman devlet, Haçlı saldırılarına karşı Ümmet-i Muhammed’in hak ve hukukunu savunma gayretine girse, her defasında İran tarafından arkadan vurulmuştur.
Ceddimiz Selçuklu ve Osmanlı da bu ihanetten korunamadığı gibi, Türkiye Cumhuriyeti dahi, tüm iyi niyetine rağmen, İran’ın nankör tavırlarından ziyadesiyle nasiplendi. Son örneğini ise; Azerbaycan-Ermenistan arasındaki Karabağ Savaşında, İran’ın Ermenistan cephesinde yer almasıyla idrak ettik.
BATI’NIN ÖRTÜLÜ MÜTTEFİKİ: İRAN
Evet, 1979’dan beri ABD ve saz ekibi, sürekli İran’a saldırma naraları atıyor. 45 yıldır gerçekleşmedi bu saldırı. Bu zaman zarfında ABD ve yancıları; Afganistan ve Irak’ı yerle bir etti. Suriye’yi harabeye çevirdi. Yemen’i tarumar etti. Afrika’da onlarca ülkede darbeler yaptırdı, iç savaşlar çıkardı. Ukrayna’yı Rusya’nın önüne yem gibi attı. Ve nihayet Gazze’de tarihin en büyük soykırımını yürütüyor.
Fakat İran’a saldırı tiyatrosu 45 senedir sahneleniyor.
Acıdır ki, Orta Doğu, Orta Asya ve Kafkasya’daki tüm anlaşmazlık ve çatışmalarda, Batı'nın örtülü müttefiki olan İran, bizzat müsebbiplerinden olduğu Gazze dramında bile, sanki Batı'ya karşı Müslüman dünyanın hamisiymiş pozlarına bürünüyor.
Haçlı Batılılar da İran’ın bu ucuz rolünü sahici kılmak ve köpürtmek için elinden geleni ardına koymuyor.
Peki, İran üzerinden kurgulanan bu ‘imaj-algı çalışmasının’ amacı nedir?
Çok basit… Yüzde 90’lık Sünnî Müslüman Dünyaya karşı, yüzde 10’luk Şiî-İran ekseni büyütülmek isteniyor.
Haçlı Batı, şu gerçeğin fena halde farkında: Eğer boş bırakılırsa, Türkiye, Sünnî Müslüman omurgayı kısa sürede kendi etrafında bütünleştirir ve Batı'nın had ve hududunu çizer.
Bunun engellemenin en kestirme ve en ucuz maliyetli yolu ise; Batı'nın kullanımına her zaman teşne olan ve esasen Müslümanlık derdi bulunmayıp, tüm siyasetini ‘Fars ırkçılığı’ üzerine kurgulayan İran’ın kullanılmasıdır.
Yazık ki, oynanan çadır tiyatrosuna, bütün İslam Dünyasında olduğu gibi Türkiye’de de yeterli seyirci bulunabiliyor.
Fars ırkçıları, güya Şiîlik adına sürekli fitne-fesat çıkardıkça, bizim ilmiye sınıfımız, “Aman fitneye sebep olmayalım…” kolaycılığıyla, en temel gerçekleri bile halının altına süpürdü.
Artık susmanın faydası kalmamıştır. İsterseniz tarihi aydınlatmaya, Hazreti Ömer’i kimin, niye katlettiğini ve o katilin, hangi ülke tarafından, heykeli dikilerek onurlandırıldığını konuşarak başlayalım.
Hadi bakalım, büyük (!) İslam tarihçileri!.. Söz sırası sizde…