Fesih kararını TBMM mi alacak?

Sene 1991… CHP’nin ‘ara dönem partisi’ olan SHP, PKK’nın siyasî sözcüleriyle seçim ittifakı yapıyor ve onlardan 23’ünü TBMM’ye taşıyor.

Sonrası; Kürtçe yemin krizi… Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan, Remzi Kartal gibi figürlerin siyasî hayatımıza boca edilmesi

Bitti mi? Mümkün değil… SHP/CHP ileri gidenleri, arada bir ‘Kürt Raporu’ başlığı altında hazırladıkları fitne tohumlarını, siyasî ve toplumsal hayatımıza bir zehir olarak akıtmayı sürdürdü.

Toplumsal dokuyu etnik ve mezhepsel bakımdan ayrıştırmada fevkalade mahir olan CHP, konu ‘demokratik hakların tanınması’ noktasına gelince, kayışı kırmakta hiç gecikmedi.

Ne de olsa geçmişlerinde; Şeyh Sait ve Seyit Rıza vakası gibi, ‘hatırlanmaması’ gereken anılar vardı.

Alt kimliklere dair farklılıkları, ‘beyaz olmamak’ ortak paydasında buluşan vatandaşların demokratik ve kültürel haklarının teslimi, hep sağ partilere kısmet oldu. Özal Hükümetleri, Refahyol Hükümeti ve AK Parti/Cumhur İttifakı gibi…

Türk Devlet Aklı; güya müttefikimiz olan Batılı emperyalist devletlerin başımıza sardığı, 40 küsur senedir canımızı acıtan bölücü terör belasını bitme noktasına getirdi.

Bu ülkeye düşman olmayan her vatandaş, terörün bitecek olmasını memnuniyetle karşılar. Lakin öyle olmuyor. İçimizde, ‘kökten huzursuzlar’ var. Ki onlar, bölücü terörün bitecek olmasını, sanki ‘babaları ölecekmiş’ gibi üzüntüyle karşılıyor. Neden? Siyasî ekmekleri kesilecek de ondan…

ÇAĞRI’DA ANLAŞILMAYAN NE VAR?

PKK’nın kurucu elebaşı olan ve terör örgütüne müzahir tüm unsurların ‘Önder’ diye sıfatlandırdığı İmralı Sakini, 27 Şubat’ta. ‘yazılı’ bir çağrı yaptı. Belli ki, üzerinde uzun süre çalışılmış… Kelimeler, hatta harfler; santimle ölçülüp, gramla tartılmış…

Yani, DEM’cilerin eline tutuşturulan metnin, orasına burasına eklenebilecek bir hece, kelime, cümle olmadığı gibi; oraya buraya çekiştirilecek bir ifadesi de yok.

Yani PKK’nın sahibi, “Buraya kadar… Dağılıyoruz arkadaşlar… Silahları da bırakıyoruz…” diyor.

Bu ifadelerde anlaşılmayacak bir şey var mı?

Şimdi… ‘Önderliğin’ verdiği ‘emrin’ gereğini yerine getirmesi gereken ‘müntesipler’, vücutlarının esneyebilen her tarafını, sonuna kadar sağa-sola kaydırarak, Öcalan’ın çağrı metninde olmayan bazı unsurları, ‘tefsir yoluyla’ yutturmaya çalışıyor.

Suriye PKK’sı veya Kandil Baronlarının kıvırtma gayretlerini anlamak mümkün. Anlaşılması zor olan; DEM Parti’nin bazı ‘elemanlarının’, Öcalan’ın yazmadığı bazı ‘eklentileri’, siyasete ve kamuoyuna yedirmeye çalışması…

Çağrı açık… Silahları bırakın ve örgütü feshetmek üzere kongrenizi toplayın

Pekiyi onlar ne yapıyor? Parti parti geziyor. Ona gidiyor, bundan geliyor. Öcalan’ın yazılı ifadelerini sündürmeye çalışıyor.

Yok efendim, siyaset konuya müdahil olmalıymış… Yok, mevzu TBMM çatısı altında çözülecekmiş… Bir an önce harekete geçilmeliymiş…

‘DAĞITILMAMAK’ İÇİN ‘DAĞILIN’ DİYOR

Yahu, örgütün elebaşı, bunları sizin kadar düşünemiyor mu? PKK’nın anlamını kaybettiğini söylüyor. Kürt vatandaşların demokratik taleplerinin karşılandığını söylüyor. Bağımsızlık, federasyon, özerklik, kültüralist gibi uçuk taleplerin gerçekçi olmadığını söylüyor.

Kamuoyunda çok üzerinde durulmayan bir ifade daha var, Öcalan’ın açıklamasında:

“Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.”

Evet, buradaki ‘zorla sona erdirilmemiş’ ibaresinde anlamını bulan uyarı, meselenin bamtelidir. Belli ki, bu ifade üzerinde çok zihin yormuş, İmralı Sakini

Daha sade bir ifadeye dökmek lazımsa… “Sarı torbaya girmeden önce, bari canınızı kurtarın…” diyor, ‘Önder’

PKK’NIN FESİH KARARI TBMM’DE Mİ ALINACAK?

DEM Parti elemanlarının, sağda solda gezinmesine, lüzumlu lüzumsuz görüşmeler yapması beyhude... Zaman kazanma gayreti, diyebiliriz. Lakin hiçbir faydası yok.

Suriye’de gelinen nokta ortada… ABD’nin ‘general’ rütbesi uydurduğu terörist bozuntusu, kaçacak delik kalmadığını görünce, Şam’a gidip masaya oturdu.

DEM elemanlarının yapacağı tek bir şey var: Bir basın toplantısı düzenleyip, şöyle açıklamayla, kenara çekilmek:

“Arkadaşlar, bizim görevimiz, Önderlik ile taban unsurları arasında bir iletişim sağlamaktı. Bunu yaptık. Biz zaten yasal bir partiyiz. Elinde silah olan, PKK ve diğer yasadışı bileşenleridir. Silah bırakma ve fesih çağrısı da onlara yapılmıştır. Bundan sonrası bizim işimiz değildir.”

Gelelim CHP’ye… Yasadışı terör örgütünün; silahlarını teslim edip, kendisini feshedeceği toplantıyı yapması gerekirken, CHP Genel Başkanı Özgür Özel başka tellerden çalıyor.

Neymiş efendim? Çözüm TBMM çatısı altında olacakmış.

Peki, TBMM ne yapacak? Ne karar alacak? Kanun mu çıkaracak? Anayasayı mı değiştirecek? Ne yapacak TBMM? PKK’nın silah bırakma ve kendini feshetme kararını Türkiye Büyük Millet Meclisi mi alacak?

CHP sözcüleri, tam da kendilerinden beklendiği gibi, Öcalan’ın çağrısını bulandırmaya ve başka mecralara kaydırmaya çalışıyor. Zira, ayrılıkçı terörün bitecek olması onları çok mutsuz ediyor. Çoook…

Cumhur İttifakı bileşenleri AK Parti ve MHP’nin de, artık DEM Partisi elemanlarının ‘ayığında top gezdirme’ manevralarına fırsat vermemesi lazım. Mesela, DEM’cileri bir kez daha ağırlamak yerine, şöyle diyebilirler:

“Bizim açımızdan yapılması gerekenler yapıldı, söylenmesi gerekenler söylendi. Devlet de biz de terörle pazarlık yapmayız. O yüzden, bizi ziyaret etmenize gerek yok. Sırtınızı dayadığınız illegal yapılar, Öcalan çağrısının gereğini yerine getirsin. Sonrasında TBMM’de meşru siyasete başlayabilirsiniz…”

Bu iş; uzatmaya, sündürmeye, sulandırmaya, bulandırmaya gelmez. İçeriden ve dışarıdan mıncıklayanı çok olur.

SON DAKİKA HABERLERİ

Nihat Kaşıkcı Diğer Yazıları