Eceli gelen kıtmir…

Bunların semtine, vicdan ve merhamet hiç uğramamış. Adalet duyguları zaten hiç olmadı. Para edeceğini bilseler, babalarının cesedini de satıp, nakde dönüştürürler.

Frensiz Trump’dan bahsediyoruz. Ama Emperyalist Kapitalizmin diğer kulları da ondan farklı değil.

İnsanlar, toplumlar, ülkeler acı içinde kıvranıyor. Onlara bu acıyı ‘hediye’ (!) eden vandallar ise daha fazla dünyalık çalmak için, o acıları kullanıyor

ABD Başkanı Donald Trump, ‘zıkkımlığa meteliği kalmamış’ mahalle şirreti gibi, önüne gelene haraç kesmeye çalışıyor. Yeryüzünün neresinde bir kıymet, elde edilebilecek bir zenginlik görse, sanki hepsi kendisininmiş gibi saldırıyor.

BİR DEMET ŞİRRETLİK

Kanada: Gözümüzde fazla büyütmüşüz; yakışıklı dizi artisti havalarındaki bir çapsızı Başbakan seçecek kadar basiretsiz bir ülkeymiş. Gele gele geldiler, Trump’un 51. Eyaleti olmaya rampaladılar. Bizce müstahaklar. Gerisini, bağlı oldukları Kral Charles düşünsün.

Panama: Zayıf ve aciz gördü bu ülkeyi, Frensiz Trump. Çin’in ticarî mal taşıyan gemilerine Panama Kanalı’nı kullandırıyor diye hot-zot etti. Kanala el koyma tehdidini savurdu.

Zavallı Panama da Çin’le olan anlaşmalarını iptal ederek, Trump’u teskin etti. Bakalım altından daha hangi haraçlar çıkacak.

Grönland: Değerli doğal kaynakları varmış. Zaten orada yaşayan fazla bir nüfus da yokmuş. Dolayısıyla orası ABD’nin olmalıymış. Ki, doğal kaynaklar nasıl sömürülür, bir görsün dünya.

İyi de, kıta büyüklüğündeki ülke, orada yaşayan az sayıdaki insana fazla geliyorsa, orası ABD’nin mi olmalı? Erzurumlu hakyemez çobanın safça sorusunu sormanın yeri geldi: “İyi de Trump Efendi, sen bizim kıtmirin nesi oluyorsun ki, mirası sana düşsün?”

Bu arada, Grönland gibi uzak bir coğrafya, niye Danimarka’nın ‘arka bahçesi’ olur, o da sorgulanacak bir mevzu…

ÜZSÜZLÜĞÜN ZİRVESİ

Ukrayna: Önce mayın tarlasına sür, savaştır… Ardından, savaşın bir tarafıyla paylaşım masası kurup, “Sen bana göz yum, ben de sana yumayım…” tarzında çerçi pazarlığı yap. Hatta, güya ‘barış için’ kurduğunuz o masaya, sizin adınıza mayın tarlasına sürülmüş ve tarumar edilmiş ülkeyi oturtma.

Sonra git, o ülkenin değerli madenlerine, gaz ve petrolüne çök… Üstelik bunu yaparken, koskoca bir milleti, devleti, ülkeyi ezip aşağıla

Bu sömürgen-kemirgenler, eskiden sömürü düzenlerini, cıcılı-bıcılı ambalajlara sararak sunarlardı. Şimdi gemi azıya almışlar, olabilecek en kaba ifadelerle, bir milletin malına-mülküne, doğal kaynaklarına yüzsüzce çökmeye çalışıyor.

Nasıl bir ahlâki düşüklüktür bu?

UYAN KOMŞİİİ…

Tam da burada, yaşananlardan ders alması gereken bir ülke var: Yunanistan. Hiç umudumuz olmasa da, Yunanistan’ı ‘ABD’nin cephaneliği’ haline getiren akılsız siyasetçilere hatırlatmak lazım: Ukrayna’nın akıbeti, size hiç ders olmuyor mu?

Ukrayna’nın başına getirdikleri komedyeni, ‘NATO’ya alma’ havucuyla kandırıp, Rusya’nın önüne atan; sonra da ‘yardım’ diye verdiği silah ve saire malzemenin bedelini misliyle geri almak üzere ülkeye çöken ABD, bir zaman sonra aynı tarifeyi Yunanistan’a da uygularsa, ne yapacaksınız? O gün geldiğinde, arkanızda ne Almanya, ne Fransa, ne de İngiltere olacak. Hatta muhtemeldir ki, Avrupa Birliği de tarihe karışacak; haberiniz olsun.

Kaldı ki, -hep söylediğimiz üzere- elin kaşığıyla pilav yenmez. (Deyimin orijinalini burada yazmak olmaz; bilenler bilmeyenlere anlatsın.)

Bir hatırlatma daha yapalım: Rusya-Ukrayna Savaşı, belli bir zaman sonra ‘denk kuvvetlerin yenişememesi’ noktasına evirildi. Lakin Türkiye’ye bulaşan, maçı ‘0-0’a bağlayamaz.

Yunanistan siyaseti, yol yakınken, Türkiye’ye karşı ahmakça düşmanlıktan vazgeçmeli; ülkesini ABD’nin sömürgesi durumuna düşürmemelidir.

YAPTIĞI ENKAZIN ÜSTÜNDE TEPİNEN

Gazze: Batı ahlâksızlığının Nirvanası… Belki 100 binden fazla insanın katledildiği, evlerinin ve işyerlerinin harabeye döndürüldüğü Gazze için, utanmazca bir film hazırlıyor, Trump ve şürekâsı… Daha bombalarla yıkılmış binaların içindeki cesetler dahi çıkarılmamışken… Katledilen kadın-çocuk-yaşlı sivil Müslümanların cesetleri üzerine tepinircesine… Gazze’de turizm ve eğlence merkezleri kurmanın hesabını yapıyor; bir de utanmadan bunun reklam filmini çekiyor, insanlıktan nasibini almamış yamyamlar.

Çok görmüyoruz; bunların öncülerinin, katlettikleri Müslümanların kafataslarından kilise inşa etmişliği bile var.

Amma… Bunca hoyratlık, faili için hiç de hayra alamet değil.

LAFIN HUDUDU YAKIN

Yüksek perdeden, üstenci üslupla emirler yağdırmak, sadece devletlerarası nezakete aykırı değil; aynı zamanda özgüven eksikliğinin yansıması olsa gerek.

Şimdilik hiç kimse çamura basma niyetinde değil. Ki, çamurun üzerine sıçrama riski var. Fakat bu durum hep böyle gidecek değil. Lafın da bir etki hududu var. İşte Trump, o sınara epeyce yaklaştı.

Bir süre sonra, bugünkü höykürmelerinden ve oraya buraya çökme heveslerinden çark etmek zorunda kalacak.

Neden mi? Üzerinde oturduğu bina çok da sağlam değil. Sadece, Trump bunun farkında değil.

Bundan 10-15 sene kadar önce, ABD başkanlarının oraya buraya bağırmasına gerek olmazdı. Sadece 6. Filo’nun Akdeniz’e doğru hareketlendiği bilgisinin medyaya servis edilmesi yeterli olurdu. Başta Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkeleri olmak üzere, herkes esas duruşa geçerdi.

Hey gidi mutlu mesut günler, hey!.. Şimdi bağırıp çağırsalar da kimsenin iplediği yok.

Hedef yapılan ülkelerin sessizliği; biraz ‘suyun derinliğini görme’ ihtiyatı, biraz da ‘ilk dalaşan ben olmayayım’ çekingenliği… Ama fazla sürmez…

Tüm bu sağa-sola sataşmalara bakınca, aklımıza, “Eceli gelen kıtmir, gidip cami duvarına siyermiş…” atasözümüz geliyor.

SON DAKİKA HABERLERİ

Nihat Kaşıkcı Diğer Yazıları