Dost uyarısı: Kulak elde kalabilir

Bu yazıyı, ne İsa’ya ne Musa’ya yaranamayacağımı, hatta bazı yerlerden sert tepkiler alacağımı bilerek yazıyorum. Eh, hamama giren terler…Türk seçmeninin...

Bu yazıyı, ne İsa’ya ne Musa’ya yaranamayacağımı, hatta bazı yerlerden sert tepkiler alacağımı bilerek yazıyorum. Eh, hamama giren terler…

Türk seçmeninin, genel yönetimdeki iktidarı, yerel seçimlerde uyarma gibi bir alışkanlığı var.

Mesela seçmen, 1983 ve 1987’de genel yönetimi verdiği ANAP’ı, 1989’daki yerel seçimlerde çok ağır bir şekilde uyarmıştı.

Seçmen, bir önceki, 2019’daki yerel seçimlerde de AK Parti iktidarını uyarmıştı. Hatta bu uyarıda kantarın topuzu biraz kaçınca İstanbul, Ankara, Antalya, Hatay, Adana ve Mersin gibi, ‘kaybedilmemesi gereken yerler’ de muhalefete geçmişti.

Epey zamandır Ankara’da daha az zaman geçiriyor ve çoğunlukla Kayseri, Konya, Nevşehir gibi Orta Anadolu kentlerinde ve bunların kasabalarında bulunuyorum.

Doğal olarak girip çıktığımız çevrelerdeki veya kendi yakın çevremizdeki siyaset üzerine muhabbetlere de tanık ve muhatap oluyoruz.

Bahsettiğim çevreler, kahir ekseriyetiyle ‘milliyetçi-muhafazakâr kimlikli’ topluluklar. Neredeyse tamamına yakını AK Parti veya MHP’ye oy veren seçmenler.

Lafı hiç eğip bükmeyeceğim… Esasen iktidarları herhangi bir ekonomik beklenti uğruna desteklemek gibi bir alışkanlığı olmayan… Özünde ‘vatan-millet-devlet-beka’ gibi değerler üzerinden siyasî tavır geliştiren bu mütedeyyin kitlede, göz ardı edilemeyecek bir öfke biriktiğine tanıklık ediyorum.

Bu öfkenin daha yumuşak tonuna, geride bıraktığımız 14 ve 28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimleri öncesinde de tanık olmuştum. Fakat o zaman öfkenin tonu ve dozu bu kadar sert değildi.

Dolayısıyla o seçimde, ‘ülkenin beka meselesi’ galip geldi.

EMEKLİYE ADALET

Temasta bulunduğum çevrelerden edindiğim izlenimlere göre, muhafazakâr seçmendeki bu öfke birikiminin birkaç ana sebebi var:

Birinci sebep olarak; memurlara verilen tatmin edici zamma karşılık, emeklilere enflasyonun çok altında bir zam yapılarak, bu kesimin yoksullaştırılması görünüyor.

Üstüne üstlük, çalışmayan emeklilere 5 bin TL verilirken, çalışan emeklilerin bundan mahrum bırakılması da adalet duygusunu zedelemiş.

Şimdi çalışan emekliler ile diğer mahrum kalan emeklilere de 5 bin TL verilmesi için atılan adım olumlu olsa bile, testi çatladı bir kere…

Şu sözü de sıkça duydum: “Memur kitlesine ne kadar verirsen ver, oyunun rengini kolay kolay değiştirmez. Ama esnaf ve emeklinin oyu her an değişebilir.”

HAKSIZ SOSYAL YARDIMLAR

Esnaf kesiminde biriken öfkenin bir sebebi de önemli bir bölümü ‘hak edilmemiş’ şekilde yapılan sosyal yardımlar.

Bu kitle, engelli ve yaşlılara yapılan ödeme ile yaşlı annesine veya engelli çocuğuna, kocasına bakıyor diye yakınlarına yapılan ödemeyi haksız bulduğu gibi, konunun çoğunlukla da istismar edildiğini düşünüyor.

Dahası, bahsettiğim kitlede, “Vergiyi biz ödüyoruz, ama vergi ödemeyenlere bir de bu şekilde ödül veriliyor…” kanısı hâkim.

ÇİFTÇİ DE KIRGIN

Tarımsal girdi fiyatlarının, ürün fiyatlarının çok üzerinde arttığı malûm. Orta Anadolu bağlamında söylemek gerekirse, artık sulamaksızın hububat yetiştirmek, maliyetleri bile karşılayamaz hale gelmiştir.

Özellikle çiftçi kesiminde öfkeye sebep olan bir konu da, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin, çiftçinin ürününü ‘alıyormuş gibi’ yapması, fakat ürünün çoğunluğunu almaması oldu.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın hasat dönemi boyunca yaptığı açıklamalarda, sürekli, ‘çiftçinin ürününün tamamının alınacağı’ vurgusu yapılmasına rağmen, çiftçi ürünün en fazla üçte birini TMO’ya satabildi. Kalan ürünü, yüzde 30 daha düşük fiyatla tüccar topladı.

Üstüne üstlük TMO, yok randevu gününde ve saatinde geleceksin, yok buğdayında çok çavdar var, almıyorum… gibi ıvır-zıvır bahanelerle çiftçinin burnundan getirdi.

Tüm bunlar, çiftçi kesiminde bir öfke biriktirdi.

KİRA ARTIŞI DAYATMASI

Bir diğer hoşnutsuzluk sebebi, ev sahiplerine karşı iktidar tarafından takınılan tutum… Öylesine bir algı oluşmuş ki; sanki ülkedeki enflasyonun sebebi, evini kiraya veren ev sahipleri.

Ve bütün ev sahipleri kodaman, vicdansız, rantiyeci, gözü doymaz birer canavar olmuş sanki…

Oysa kiralık evi olan insanların büyük çoğunluğu, hayatı boyunca çalışıp didinmiş, emekli olunca zar zor ikinci bir ev almış. O evi de kiraya vermiş, aldığı üç kuruş kirayı emekli aylığına ekleyerek ay sonunu getirmeye çalışan dar gelirlilerden oluşuyor.

Yakın çevremden biliyorum, son 2 yıldır kamu zoruyla dayatılan yüzde 25 kira artışı yüzünden, bugün birçok evin günlük kira bedeli, esnaf lokantasındaki bir tabak kuru fasulyeden daha ucuza geliyor.

İnşaat maliyetlerinin ve ev fiyatlarının son 2 yılda 4-5 kat artmış olması, meselenin bir diğer boyutu.

Kamunun, 2023 yılı yeniden değerleme oranını yüzde 120 artırdığı ve Motorlu Taşıtlar Vergisini iki kez aldığı bir ortamda, ev kiralarını 2 senedir yüzde 25 artışla sınırlamak, adaletle bağdaşmıyor.

Tabandaki öfkenin bir sebebi de bu kira artışı meselesi olmuştur.

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ KIŞKIRTICI ŞİDDETİ

Kitlede kırgınlığa sebep olan bir diğer önemli husus da sağlık çalışanlarına şiddeti önlemek amacıyla yapılan düzenlemelerde işin tadının iyice kaçırılması oldu.

Yani artık ‘sağlık çalışanlarına şiddet’ yerine, yasal düzenlemeleri fırsat bilerek, ‘sağlık çalışanlarının hasta ve yakınlarına şiddeti’ öne çıkmaya başladı.

Bizzat kendi tanıklığımla da biliyorum, Türk Tabipleri Birliği adlı gayrimillî kuruluş zihniyetinde olan çok sayıda sağlık çalışanı, bu ‘şiddet’ meselesini kullanarak, özellikle muhafazakâr görünümlü hastaları ağır şekilde tahrik etmekte ve aşağılamaktadır.

Bu tahriklerin amacının, seçmen kitlesini AK Parti ve MHP’ye karşı kışkırtmak ve kinlendirmek olduğunu söylemeye gerek yok herhalde.

SURİYELİ MESELESİ

Kitlesel tepki bakımından biraz geri plana düşmüş olsa da Suriyeli sığınmacılardan kaynaklı seçmen tepkisi dinmiş değil.

Sığınmacılar Türkiye’ye geldiğinde 3-5 yaşında olan çocuklar, bugün birer ergen çağında. Ve onların, şehir meydanlarında ve caddelerinde, hoyratça ve ölçüsüzce davranışlarına sık sık tanık olunuyor. Ki, şahsen de tanıklıklarım olmuştur.

Sokaktaki densizlikler, “Suriyelilere bedava sağlık hizmeti veriliyor, hizmette öncelik tanınıyor, maaşa bağlandılar…” şeklindeki haklı veya haksız iddialarla birleşince, seçmendeki tepki artıyor.

Yönetimin, artık sığınmacı meselesi için dişe dokunur bir şeyler yapması kaçınılmaz bir ihtiyaç haline gelmiştir.

KULAK ELDE KALABİLİR

Tekrarlamak gerekirse, şahsî gözlemim odur ki; milliyetçi, muhafazakâr ve mütedeyyin kitlede, yerel seçimleri fırsat bilerek, yaşanan hoşnutsuzluklardan dolayı iktidara sert bir uyarıda bulunma eğilimi güçleniyor.

Tabir caizse, bir ‘kulak çekme kararlılığı’ söz konusu. Tabii, kulak elde kalmazsa…

Sayın Cumhurbaşkanı’nın, etrafındaki ‘tozpembe gözlüklü tayfayı’ bir kenara bırakıp, kitlesiyle olan o güçlü iletişim ve etkileşimini devreye sokması ve dilinden çok iyi anladığı milliyetçi, muhafazakâr ve mütedeyyin kitlenin hissiyatını ve beklentilerini dikkate alan bir icraat çizgisi geliştirmesinde yarar var.

Yılbaşında yapılacak emekli aylığı artışları ile esnaf ve sanatkâr kitlenin başta vergi indirimi olmak üzere çeşitli beklentilerini karşılamak, bu bağlamda iyi bir başlangıç olabilir.

SON DAKİKA HABERLERİ

Nihat Kaşıkcı Diğer Yazıları