Devlet ve liderlik farkı…
Adını doğru koyalım: Gazze’de yaşanan soykırıma karşı, en samimi ve gayretli mücadele veren ülke Türkiye. İsrail terör örgütünü durdurmak için canhıraş çaba...
Adını doğru koyalım: Gazze’de yaşanan soykırıma karşı, en samimi ve gayretli mücadele veren ülke Türkiye. İsrail terör örgütünü durdurmak için canhıraş çaba gösteren lider ise Başkan Recep Tayyip Erdoğan.
İrikıyım emperyalist ülkelerin, Akdeniz ve Kızıldeniz’e doluşarak açtığı cepheye, jeopolitik risklere ve bizzat İran, Irak, Suriye ve Yunanistan üzerinden kendisine yönelttikleri açık veya örtülü tehditlere rağmen Türkiye, başka hiçbir ülkenin yürütemeyeceği ölçekte bir büyük mücadele yürütüyor.
Türkiye bir yandan kendi bekasını emniyete almak için zamanla yarışırken, diğer taraftan kardeş Türk Cumhuriyetlerine, İslam Âlemine ve dinine-milliyetine bakmaksızın bütün dünya mazlumlarına şemsiye olmaya gayret ediyor.
Devlet aklımız, Orta Doğu coğrafyasında çıkarılan fitnelerin, oynanan oyunların, tezgâhlanan darbelerin, velhasıl tüm kötücül çabaların nihaî hedefinin Anadolu, Türkiye ve Türk Milleti olduğunun tam olarak farkında. Çünkü bin yıldır aynı şeyleri yaşıyoruz.
DEVLET FARKI
Bu tespitlerden sonra gelelim İran ve Mahmut Abbas mevzusuna…
İran’ın boş-beleş gürlemeleri, son birkaç gündür mola vermiş durumda. Muhtemelen Katar’daki ‘barış’ (!) müzakerelerinin neticesini bekliyor. Barış diyorsak, Gazze’deki katliamın bitip, masum Filistinlilerin kendi topraklarına döneceğini filan kastetmiyoruz. İşte, daha önceki birkaç haftalık mola gibi bir ‘ateşkes’ çıkması en iyi ihtimal…
Zaten ABD de İsrail’e 20 milyar dolarlık daha silah satışına verdiği onayla, Gazze’de barışın henüz ufukta olmadığını ilan etti.
İşte Katar müzakerelerinden sınırlı-sorumlu bir ateşkes müsameresi çıkarsa, İran, “Siyonistleri dize getirdik…” diyecek ve ‘intikam’ meselesi de kapanacak.
Yok, oradan ateşkese benzer bir karar çıkmazsa, İran yine önceden bildirim yapmak suretiyle, sağa sola birkaç füze gönderir, can kaybı veya yaralanma olmaksızın ‘intikam’ alınmış olur.
Tüm dünya ve İslam Âlemi de bu kayıkçı kavgasını bir kez daha, ama iyice bıkmış halde seyreder.
Bakınız, onurlu devlet böyle yapmaz. Devletine sahip çıkan bir millet, böylesine sığ politikalara müsaade etmez.
BİZ BİN YILDIR KİMİNLE SAVAŞIYORUZ?
Efendim, denilebilir ki; “Karşıda ABD ve tüm Batılı emperyalistler var. İran ne yapsın? Kime güç yetirsin?”
Peki, Türkiye bin yıldır kiminle savaşıyor. 105 yıl önce Anadolu işgale uğradığında, karşımızda muz cumhuriyetleri mi vardı? Çanakkale’de sadece Anzaklarla mı savaştık? 250 bin Çanakkale şehidini, zamanının en güçlü ordularına, donanmalarına karşı vermedik mi? 18 Mart Çanakkale Zaferi’ni kime karşı kazandık?
Hadi uzak tarihi geçelim… Son 40 küsur senedir, PKK maskesinin arkasında kimler var ve biz kime karşı savaşıyoruz? Adını PYD/YPG ya da SDG koymakla ne değişiyor? Karşımızda ABD, Fransa, Almanya, Hollanda, Avusturya, İran, hatta Suudi Arabistan yok muydu? Binlerce TIR dolusu silah, PKK’ya niye verildi? ABD’nin laboratuvar imalatı olan DAEŞ’le savaşmak için mi? Yahu DAEŞ’in hava kuvvetleri mi var ki, PKK’lı çakalların eline bir yığın hava savunma sistemleri verildi?
Lafın düzünü söyleyelim: Türkiye, son 40 küsur sene de dâhil olmak üzere tam bin yıldır, bu Batılı sömürgen-kemirgenlerle savaşıyor. Dolayısıyla, “İran ne yapsın, karşısında ABD var…” demenin hiçbir anlamı yok.
İkide bir ortaya atılıp, sanki Kudüs Seferine çıkmış gibi gürültü koparmak ve boş intikam yeminleri etmek yerine, Azerbaycan-Türkiye ikilisinin yaptığı gibi, sabırla ağlarını örüp, fırsatını bulunca Karabağ’ı işgalden kurtarmak gibi ‘stratejisi olan’ bir yol izleyebilirdi, İran.
Tabii bu söylediklerimiz, ‘yürekli ve samimi’ bir devlet yönetimi için geçerli. Yok, amaç Müslümana siper olmak yerine, Batılıların oyundaşlığı eşliğinde, Sünnî Müslüman ülkelere karşı bir Şiî Hilali oluşturmaksa, İran tam da doğru yolda ilerliyor.
ŞEHİTLİK HANİYE’YE YAKIŞTI
Gelelim Mahmut Abbas meselesine…
Türkiye, doğru bir hamle yaparak, Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ı davet etti, TBMM’de konuşturdu. Abbas, bu fırsatla, tüm dünyaya bazı mesajlar ulaştırdı. Dünya medyası da bu olaya epeyce ilgi gösterdi.
Kol kırılıp yen içinde kalsın; itirazımız yok. Ama yapılan yanlışları, yapılamayıp eksik kalanları da dillendirmeyelim mi?
Açık konuşalım: Mahmut Abbas, davet edildiği zaman gelmedi. Başkan Erdoğan, CHP’nin suçlamaları karşısında, Abbas’ı davet ettiklerini, fakat kendisinin daveti kabul etmediğini açıklamak zorunda kalınca, Mahmut Abbas ‘kerhen’ geldi ve TBMM’de konuştu.
Konuşmasının en önemli mesajları; ‘Ya özgürlük, ya şehitlik…’ ve ‘Gazze ile Kudüs’e gideceğim…’ başlıkları altında toplandı.
Birinci mesaj, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Ya istiklal, ya ölüm…’ yemininin başka kelimelerle ifadesidir. Tabii, Mahmut Abbas’a soracak halimiz yok:
“İyi de Sayın Devlet Başkanı, HAMAS Lideri İsmail Haniye, tam da bu lafın gereğini yaparak şehit oldu. Senin bu lafı etmen için 50 bin Gazzelinin katledilmesi mi gerekiyordu? Siyasî yönetiminde, senin rakibin olan HAMAS’ın bulunması, Gazze’nin de Filistin toprağı olduğu gerçeğini değiştiriyor mu? Gazze, 310 gündür İsrail terör örgütünün saldırısı altındayken, oturduğun güvenli yerden kafanı uzatıp baktın mı? Gazzelilerin ve HAMAS mücahitlerinin yardımına koştun mu? Hangi şehitlikten bahsediyorsun?”
DEMEK GAZZE’YE GİDECEKSİN
Ya ‘Gazze ve Kudüs’e gitme’ söylemi? Şaka mı yapıyorsun Sayın Abbas? Gazze bir Filistin toprağı değil mi? Sen aynı zamanda Gazzelilerin de Devlet Başkanı değil misin? Gazze, Japonya’ya atılan atom bombalarının yüzlerce kat fazlası bombalarla yerle bir edilirken, oraya gitmek hiç mi aklına gelmedi?
Kudüs nereye düşer? Filistin’in Başkenti de oralarda bir mahallede değil miydi? Demek şehitlik pahasına da olsa Kudüs’e gideceksin…
Oysa senin, 8 Ekim 2023’ten itibaren 310 gündür, dünyanın belli başlı başkentleri arasında mekik dokuyor olman gerekirdi. Eğer Başkan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın gösterdiği gayretin zekâtı kadar gayretin olsaydı, Gazze’de bunca zulüm yaşanmazdı. 50 bin masum Filistinli göz göre göre katledildikten sonra mı aklına geldi Gazze’ye ve Kudüs’e gitmek?
Ağır konuştuğumun farkındayım. Lakin bunların söylenmesi, yazılması gerekiyor. Ve biz kimden ne bekliyoruz? İsrail itlerinin, İran devletine sızmış hainlerin desteğiyle şehit ettiği İsmail Haniye’nin Katar’daki cenaze namazına bile katılmayan bir ‘Filistin Devlet Başkanı’ndan söz ediyoruz.
Galiba bu mevzuda da en ağır yükü yine Başkan Recep Tayyip Erdoğan ve Bilge Lider Devlet Bahçeli omuzlamak zorunda kaldı: Her şeye rağmen bağrına taş basıp, Mahmut Abbas’ı TBMM konuşması sırasında ayakta alkışlamak…