Derme çatma siyasetle buraya kadar
İYİ Parti kurucu üyeleri Yusuf Halaçoğlu, Özcan Yeniçeri ve Nevzat Bor, Ağustos 2018’de partiden ayrıldı.İstifa gerekçeleri; parti içi demokrasi yokluğu...
İYİ Parti kurucu üyeleri Yusuf Halaçoğlu, Özcan Yeniçeri ve Nevzat Bor, Ağustos 2018’de partiden ayrıldı.
İstifa gerekçeleri; parti içi demokrasi yokluğu, milletvekili aday listelerindeki yanlışlar, vefasızlık, Akşener’in, Millet İttifakı’na katılma kararını emrivaki ile kendi başına alması ve nihayet 24 Haziran 2018 seçimlerinde yaşanan hezimet idi.
Yine İYİ Parti kurucusu Ümit Özdağ, Mart 2021’de Meral Hanım’la yollarını ayırdı.
Onun ayrılma gerekçesi ise; FETÖ elemanlarının İYİ Parti’ye sızmasıydı.
Özdağ, özellikle İP İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu’nun FETÖ iltisaklı olduğunu bağıra çağıra duyurdu.
Hatta İP Rize İl Başkanı hakkında da gizli bir FETÖ soruşturması bulunduğunu söyledi.
Özdağ, İP’in ‘CHP’nin uydu partisi haline getirildiği’ tespitini de istifa gerekçeleri arasında sıraladı.
Kutlamak lazım; bugün gelinen noktaya bakıldığında, bayağı ileri görüşlüymüş Ümit Özdağ.
İP’in ‘milliyetçi köken’ izafe edilen son terk edicisi ise, Yavuz Ağıralioğlu oldu.
Onun İP’in durumu ve masa hezimeti konusunda söyledikleri, yenilir yutulur değildi.
Geçmişte DYP iktidarında Bakanlık da yapmış olan ve ‘Eski Ülkücü’ kontenjanından sayılan İbrahim Yaşar Dedelek de, geçtiğimiz Mart başında ailesiyle birlikte İP’ten istifa ettiğini açıklamıştı.
Galiba halihazırda Koray Aydın dışında İP üst yönetiminde ‘Ülkücü-Milliyetçi’ etiketini kullanan pek kimse kalmadı.
Ve dananın kuyruğu, önceki gün yapılan milletvekili aday adayı temayül yoklamalarında koptu.
İP’in milletvekili aday listelerinde kendilerine iyi bir yer bulmaya çalışan ve biraz da hali vakti yerinde olan zevat, toplantıların yapıldığı salonlarda kıyasıya kavga etti.
Görüntüleri izlemeden önce, bunların özellikle CHP toplantılarından aşina olduğumuz ‘kıyasıya kurultay’ ayarında kavgalar olduğunu düşünmüştüm.
Kameralara yansıyan görüntülere bakınca, salondakilerin adeta Türk-Yunan meydan savaşına tutuştuğu hissine kapıldım.
Yumruklar sayılmıyor, sandalyeler havada uçuşuyordu.
Hani salonda ateşli gençlerden oluşan iki küçük grup birbirine yumruk sallasa da, oradaki ‘aklı başında’ çoğunluk bunları aralamaya çalışsa, olur böyle şeyler diyeceğiz.
Fakat salon, sanki kovboy filmlerindeki ‘Saloon’lar gibi.
Herkes, önüne gelene yumruk sallıyor, sandalye fırlatıyor.
Hadi bu ‘düşman haklama’ kavgalarını da geçelim.
Aday listelerinin teslimine fazla bir zaman kalmadı; bakalım ondan sonra kim kimin gözünü oymaya çalışacak.
Rivayet odur ki; temayül yoklamalarındaki bu kavgalar, Meral Hanım ile Koray Aydın arasında var olan yüksek gerilime bağlı ‘ark yapmalar’ imiş.
Kurucular ve parti ‘ileri gidenlerinin’ istifaları ile temayül yoklamalarındaki bu acımasız hesaplaşmaları görünce, sormadan edemiyoruz: İYİ Parti, gerçekten iyi mi?
Yanlış anlaşılmasın; İP’in, üzerine kondurduğu ‘İYİ’ sıfatını sorgulamıyoruz.
Ki, bu mevzuda hoşlarına gitmeyecek kanaatimiz bâkidir.
Mesele, bu parti saflarında siyaset yapanların psikolojilerinin ne durumda olduğudur.
Yani her an patlamaya hazır bomba gibi bir görüntü veriyor, İP’li siyasetçiler.
Aslında Meral Hanım, kurguladığı oyunu Mart başına kadar fena götürmedi.
Saraçhane’deki ‘Çak Ekrem’ sakilliklerini saymazsak, ambalajı da tutturmuştu.
Amma ve lakin, 3 Mart’ta devirdiği masaya, sadece 72 saat sonra kolu kanadı kırılmış bir halde, kulağından tutup oturtulunca, ortada ne karizma kaldı, ne de ‘Asena’lık.
Meral Hanım, kaybetmişliğin hırsı ve hıncıyla, karanlığa yumruk sallıyor.
İstanbul İl Binasına isabet eden kör kurşun üzerinden, önünü sonunu düşünmeksizin açtı ağzını yumdu gözünü.
Onu dinleyenler, camına isabet eden serseri kurşunun, sanki Cumhurbaşkanı tarafından attırıldığı zannına kapıldılar.
Her ne kadar kendileri, camlarını delen kurşunu 13 saat sonra fark etmiş olsa da, Türk polisi olayın failini 7 saatte yakalayıp meseleyi aydınlattı.
Olay aydınlandı, fakat öfkeden gözü dönmüş Meral Hanım, ülkenin Cumhurbaşkanı’na attığı iftira için küçük bir özür dilemeyi akıl edemedi.
Masa faciası sonrasında, ittifaksız olarak barajı bile geçemeyeceği anlaşılınca, Meral Hanım başta olmak üzere tüm İP’lilerin ayarı bozuldu.
Deyim yerindeyse, gördükleri her şeye can havliyle saldırıyorlar.
Bu film daha bitmedi; 14 Mayıs’a kadar daha çooook aksiyon sahneleri göreceğiz İP’de.
Her partinin mutsuz ve umutsuzlarını bir araya toplayarak oluşturulan derme çatma siyasî yapıdan da bundan fazlası çıkmazdı.