Demek siz de isyan edeceksiniz!..
CHP’nin ‘gafleti’, geldiğimiz noktada ‘dalalet’ sınırlarını da zorluyor. Bir adım sonrasının ne olduğunu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Gençliğe Hitabe’sinde...
CHP’nin ‘gafleti’, geldiğimiz noktada ‘dalalet’ sınırlarını da zorluyor. Bir adım sonrasının ne olduğunu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Gençliğe Hitabe’sinde söylemiş. Tekrarına gerek yok.
Yazık ki, Cumhuriyeti kurma iddiasındaki… Büyük Türk Milliyetçisi Atatürk’ün mirasını sahiplenen… Sembolü olan 6 oktan birisinin ‘Milliyetçilik’ olduğu, Kemal Kılıçdaroğlu tarafından bile reddedilemeyen CHP, gele gele geldi, ülkeyi bölme amacını saklamayan terör yancılarıyla hizalandı.
Evet, yazık!... Cumhuriyetin kurucusu partinin Genel Başkanı, Cumhuriyeti yıkma niyetini saklama gereği bile duymayan, terör örgütü uzantısı bir siyasî yapının kürsüsüne çıkıyor; terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyetleri sebebiyle görevden uzaklaştırılan belediye başkanları için şefaatçiliğe soyunuyor.
HAİNLER NE YAPTIYSA
Bir an için iyi niyetli düşünmek istiyoruz: Acaba CHP’nin, fazladan üç-beş milletvekili çıkarmak veya bazı kent belediyelerini kazanmak uğruna, terör örgütünün partisiyle yaptığı kirli ittifak, söz konusu partiyi terör zemininden uzaklaştırmaya, demokrasi zeminine doğru kaydırmaya yaradı mı?
Bu iyimser sorunun cevabı, net bir ‘hayır’… Üstelik, MHP Genel Başkanı, Bilge Lider Dr. Devlet Bahçeli’nin, anılan terör partisine uzattığı samimi el ve “Öcalan, terör örgütünün lağvedildiğini TBMM’de açıklasın…” şeklindeki iyi niyetli çağrısına rağmen…
Ne diyor terör partisinin eş bilmemnesi? “Şeyh Sait ne yaptıysa… Seyit Rıza ne yaptıysa… Mahsum Korkmaz ne yaptıysa… Biz de onu yapacağız!...”
O halde boş geçmeyelim; eş bilmemnenin ‘aynısını yapacağız’ diye babalandığı mezkûr zatlar ne yapmış, kısaca hatırlayalım.
ŞEYH SAİT İSYANI
Cumhuriyet, 29 Ekim 1923’te yeni kurulmuş. İçimize pek sinmese de Lozan Anlaşması’yla, Türkiye Cumhuriyeti uluslararası zeminde ‘meşruiyet’ elde etmiş. Fakat son Osmanlı Meclisi’nin belirlediği ‘Misak-ı Millî’ sınırlarımız tam olarak ‘vatan parçası’ haline getirilememiş. Özellikle Musul-Kerkük bölgesi, İngiliz-Fransız dalavereleriyle vatanımızdan koparılmış.
Böylesi bir ortamda, Gazi Mustafa Kemal, Misak-ı Millî sınırlarımız içindeki Musul-Kerkük bölgesinin kurtarılması için hem diplomasiyi zorluyor, hem de ordumuzu hazırlıyordu. Tam da o sırada, İngilizlerin klasik fitne-fesat operasyonu devreye girdi. Kendisini ‘İslamcı-Hilafetçi’ kisvesiyle maskeleyen Şeyh Sait adlı bölücü Kürt ırkçısı, 13 Şubat 1925’te ‘irtica’ yaftalı bir isyan hareketi başlattı.
Siyasî tarihimizde, bizce pek makul olmayan gerekçelerle ‘irticaî ayaklanma’ diye anlatılsa da işin doğrusu, 1840’tan itibaren kışkırtılan ayrılıkçı Kürt isyanlarının bir yenisiydi, Şeyh Sait İsyanı… 15 Nisan 1925’e kadar devam eden, İngiliz kışkırtmalı bu ayaklanma denemesi, bölgedeki vatana bağlı bazı Kürt aşiretleri ve ileri gelenlerinin de desteğiyle bastırıldı.
Bu süreçte, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa, Başbakan Ali Fethi Okyar’ın istifasını alarak, Başbakanlık görevine İsmet Paşa’yı getirdi. Şeyh Sait İsyanı’nı bastırma görevi de İsmet Paşa’ya havale edildi.
Sonrasında Takrir-i Sükûn Kanunu çıkarılarak, Hükümete olağanüstü yetkiler verildi. İsyancıları yargılayacak Ankara ve Diyarbakır İstiklal Mahkemeleri kuruldu. Türk Ordusu’nun yaptığı operasyonlarla isyanın başını çeken bazı şahıslar 14 Nisan’da Bitlis’te kurşuna dizildi. Şeyh Sait ve diğer bazı isyancılar 15 Nisan 1925’te yakalandı, böylece isyan tamamen bastırıldı.
Önde gelen isyancılardan 6’sı, 27 Mayıs 1925’te Diyarbakır’da asılarak idam edildi. 29 Haziran’da da İstiklal Mahkemesi, Şeyh Sait dâhil 47 isyancının idamına hükmetti. Cezalar aynı gün asılmak suretiyle infaz edildi.
SEYİT RIZA ve DERSİM İSYANI
Bir Alevî Zaza olan Seyit Rıza, Kürt olmadığı halde bölücü terör örgütlerince sahiplenilmiş bir figürdür.
Esasen Birinci Dünya Savaşı sırasında Rus ve Ermenilere karşı, vatan topraklarının savunulmasında Seyit Rıza’nın hayli faydalı hizmetleri olmuştur. Ancak Cumhuriyetin ilanından sonra, 1924’te Hozat’ı işgal etmiş ve Cumhuriyet karşıtı bazı eylemlerde bulunmuştur.
Seyit Rıza, devlet görevlilerinin tüm iyi niyetli uyarılarına rağmen, 1937 Mart ayında, bir isyan hareketi başlattı. 30 Temmuz 1937’de İngiltere’ye yazdığı bir mektupla, başlattığı isyana destek istedi. Ancak bazı resmî kayıtlar, bu mektubun Seyit Rıza tarafından değil, Nuri Dersimî adlı şahıs tarafından yazıldığını belirtmiştir.
Dersim İsyanı sırasında bazı Türk subayları da katledildi. Seyit Rıza, 72 isyancı ile birlikte 5 Eylül 1937’de yakalanarak, Elazığ’da askerî mahkemede yargılandı ve 15 Kasım 1937’de aynı şehirde asılarak idam edildi.
Devamında isyanın bastırılması için sert tedbirler alan Hükümet, bu sert tedbirler ve toplu cezalandırmalar konusunda zaman zaman eleştirildi.
1956 doğumlu Mahsum Korkmaz ise, PKK’nın ilk elmabaşlarından birisi olarak, epeyce masum kanı akıttı. Sonuçta, bir terör eylemi için 24 kişilik bir terörist takımıyla birlikte gittiği Gabar Dağı’nda, 28 Mart 1986’da, faili meçhul bir şekilde öldürüldü.
Sıradan bir terör elebaşı olmasına rağmen Mahsum Korkmaz’ı ‘meşhur’ (!) yapan, Lübnan’ın Bekaa Vadisi’ndeki PKK terör kampına onun adının verilmesi oldu.
CEVAPLANMASI GEREKEN BASİT SORULAR
Şimdi terör örgütünün eş bilmemnesine sormak lazım:
- Şeyh Sait İsyanı, İngilizlerin tezgâhladığı ve Türk Ordusu’nun Musul Harekâtının önünü kesmeye dönük bir Kürt isyanıydı. Neticede Musul-Kerkük elimizden tamamen çıkmış oldu. Şimdi de Türk Devleti, Irak ve Suriye’nin kuzeyinde kurulmak istenen Teröristan’ı berhava etmek üzere ciddi operasyonlar yürütüyor. PKK ve siyasî uzantıları olarak, niyetiniz Türkiye’nin ayağına dolanmak mı? Buna gücünüz yetmez. İlaveten hatırlatalım: Şeyh Sait İsyanı’nı sert tedbirlerle bastıran Hükümet CHP hükümetidir ve başında da İsmet Paşa vardır. Siz CHP Genel Başkanıyla birlikte parti otobüsünüzün üzerinden isyan çağrıları yaparken, birileri çıkıp, Şeyh Sait İsyanı’nın ne olduğunu ve hangi hükümet tarafından sert şekilde bastırıldığını hatırlatırsa, ne cevap vereceğinizi şimdiden hazırlayın.
- Seyit Rıza’nın başını çektiği Dersim İsyanı da tıpkı Şeyh Sait İsyanı gibi, İngiliz ittirmeli bir ayaklanma denemesidir. Yine CHP hükümeti tarafından bastırılmıştır. Hatta isyanı bastırmak amacıyla çok sayıda sivilin, hükümetin inisiyatifiyle, haksız ve gereksiz yere katledildiği iddiaları zaman zaman dile getirilmiştir. Son olarak bu konu, yaklaşık 10 yıl önce, CHP’nin bir Tunceli Milletvekili tarafından TBMM kürsüsünden dile getirilmiş; mevzu CHP içinde ciddi tartışmalara ve Kemal Kılıçdaroğlu’nu zora sokacak ifadelere sebep olmuştu. Terör partisinin eş bilmemnesi olan şahıs, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’le birlikte isyan çağrıları yaparken, örnek gösterdiği Seyit Rıza İsyanı ve idamı konusunun hatırlatılabileceğini; bunun da CHP ile birlikteliklerine limon sıkacağını idrak etmelidir.
- Mahsum Korkmaz’a gelince… Terör partisinin eş bilmemnesi, boş bir atıf yapmıştır. Anılan terörist, muhtemelen örgüt içindeki liderlik mücadelesinin bir parçası olarak, bir örgüt içi infaza kurban gitti. Mahsum Korkmaz, PKK hareketi veya bölücü siyasî isyanlar bağlamında kaydadeğer bir figür değildir. Yani buradan bir bölücü isyan denemesi çıkmayacağı gibi, terör partisinin eş bilmemnesi için de ekmek çıkmaz. Burasını da hesap ettiniz mi, eş bilmemde?
Tekrar edelim: DEM eş bilmemnesi, geçmişteki ayrılıkçı isyanlara atıf yaparak Türk Devleti’ni tehdit etmeye yeltendiğinde, sağındaki-solundaki CHP ileri gelenlerine bir bakıversin. Edeceği her laf, zülf-ü yâre dokunacaktır.
Ağızlarının tadı bozulmasın diye hatırlatmak istedim…