Adem-i merkeziyet
“Adem-i merkeziyet, bir devlette idari yapının kuruluş ve işleyişi ile ilgili bir uygulama tarzı olup merkez teşkilatına bağlı olmayan yerinden yönetim birimlerinin bağımsız karar almasını mümkün kılan bir alt idare şeklidir.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Terörsüz Türkiye" çabalarında yeni bir aşamaya geçildiği ifadesindeki yeni aşama konusu ilk yapılan açıklamada tam olarak belirtilmedi. Ancak “PKK ilk çağrıya olumlu yanıt verdi” şeklinde haberler hemen medyada yer aldı.
Siyasetin önemli bir kısmı bu gelişmelere olumlu tepki verdi. Sihirli sözcük “barış” kimsenin itiraz edebileceği bir şey değildi neticede. Ancak benim gibi, barışın mütekabiliyet gerektirdiğini düşünenler son derece azınlıkta kaldı. Ortada bir savaş değil terör var şeklinde bu konuda çok defa itiraz edenlerin neredeyse tamamı bir nefes alma arası verdi. Gerçekten hiçbir şart iler sürmeden ve bölgede faaliyet gösteren bağlı ve benzer terör örgütleri silah bırakacaksa, sonra da 40 yıldan fazla süredir çocuklarımızın ölümünden sorumlu olan bu örgüt bir bedel ödeyecekse elbette herkes yutkunabilirdi.
Ama daha bu Terörsüz Türkiye söylemlerinin halayları dahi çekilmeye başlamadan açıklamalar gelmeye başladı. Mesela Bülent Arınç, Rudaw Araştırmalar Merkezi tarafından düzenlenen Erbil Formu'nda konuştu. Arınç;” Kürtçeye statü, anadilde eğitim ve olası bir af olup olmayacağına dair" soruya da şu cevabı verdi:
"Benim doğruyu söylemem lazım. Bu iş başlarken ve bu geldiğimiz gün itibariyle bunların hiçbirisi hakkında bir hazırlık yok. Yani Bahçeli bir söz söyledi. Ondan sonrasını ifade etmedi. Bunun karşılığında Sayın Cumhurbaşkanı'nın 'biz terörle mücadeleyi eğer silah bırakmazlarsa devam ettireceğiz' konuşmasını biliyoruz. Bu haklar, talepler konusunda bir ön görüşmenin yapıldığını da düşünmüyorum" diyen Arınç, "DEM'lilerle yaptığımız görüşmelerde de öncelikle bu yerine gelsin, ondan sonra bir barış ortamı içerisinde her şey konuşulabilir. Yani siz bunlar olacak mı diyorsanız, bunlar olmayacak da diyebilirim, bu konuda hiçbir görüş ortada yoktur da diyebilirim. Kendimizi çok fazla şeylere odaklanarak, bunun arkasından çok büyük gelişmeleri beklemek herhalde boş. Önce şunu bir görelim icap var kabul daha yok göreceğiz bakalım"
Bir başka açıklama da Binali Yıldırım'dan geldi "Terörle mücadele ederken, terör örgütlerine destek verenler, 'Anadil konusu hallolsun' diyor. Devletimizin adı Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve bu ülkeye vatandaşlık bağıyla bağlı herkes Türk'tür. 'Türklerden başkasına yaşam hakkı yok' diyorlar. Böyle bir şey yok, bu bir millet tanımı. Bu milletin unsurları var. 1000 yıldır bu topraklarda Kürtler, Türkler, Süryani, Abaza, Çerkez var. Vatandaşlık tanımı yeni anayasada gözden geçirilebilir. Bir etnik kimliği tanımlamak, öne çıkartmak değil de etnik kimliğinin kim olduğuna bakmaksızın vatandaşlığı önceleyen bir güncelleme yapılabilir. Bu bazı etnik grupların kendilerini ihmal edilmiş düşüncesinden kurtarabilir. Buna mani yok, şovenizme gerek yok, bizi bağlayan bayrağımız, toprağımız, milletimizdir. Kürdü, Türkü, diğer etnik gruplarıyla milletimizdir. Bunu esas alan bir güncelleme yapılabilir. Yeni yapılacak anayasada yapılması gereken önemli konulardan bir tanesi, yerel yönetimlere ademi merkeziyetçilik. Her şeyi Ankara'dan kontrol etmek yerine, yetki devrinin yapılması."
Yıldırım elbette ardından da Erdoğan’ın yeniden adaylığının önünün açılması gerektiğini söylemeyi ihmal etmedi.
Halaylar henüz çekilmemiş olsa da hiçbir şarta bağlı olmayacak olan bu barış durumu gerçekleştikten sonra bazı şartların oluşabileceği şüphesi de o sebeple birçoklarının aklını karıştırdı.
Dahası "kent uzlaşısı" adı altında CHP ile DEM arasında bazı yerlerde yapılan iş birliklerine karşı çıkan birçok isim bugün bambaşka yerde yer aldı ve olayın bu sefer bir uzlaşı olduğunu kabul etmemek için direniyor. Yine de muhalefet tek vücut olarak yaşananlara karşı çıkmamaya dikkat ediyor. Söylenenlerin ve olup bitenin aynı şey olmadığını görüyor olmasına rağmen DEM tarafından gelecek oyların hesabını yapmayan çok az sayıda siyasetçi kalmış görünüyor.
Bu oyların hesabının yapılması çok basit olarak görünse de Erdoğan’ın tekrar seçilebilmesi elbette konuşulanların içinde bir yerde durabilir. Kayyumlarla feda edilen kent uzlaşısının yerine ne konulacağını net olarak bilmesek de Anayasayı değiştirecek bir çoğunluğun asıl amacının Orta Doğululaşma yolunda bir hamle olması ihtimali adem-i merkeziyet uzlaşısının zemini olması şüphesi hâlâ orada duruyor.
Örgütün, ateş kes tamam ama daha silah bırakmayız dedikten sonra neler konuşulacağını göreceğiz. Zaten silah bırakması konusunda çağrı yapılanlar ile silah bırakması gerekenlerin farklı örgütler olduğunu da işin uzmanları anlatıyor. Bakalım ne olacak bundan sonra. Her şekilde iktidar da muhalefetin çoğunluğu da itidalli ya da hevesli bir şekilde oralarda bir yerlerdeler. Ama yine aynı isimler tartışmaya kapalı şekilde dışarıda duruyorlar. Adı süreç olmayan bu süreç derinleştikçe fotoğraf ve saflar daha net görülecek.