Türkiye yere sağlam basıyor
Şimdi Türkiye yere daha sağlam basıyor, daha sağlam adımlar atıyor ve sahada da bunun etkisi gözüküyor. Bugün Halep'te olanlar, 27 Şubat 2020'ye dayanıyor....
Şimdi Türkiye yere daha sağlam basıyor, daha sağlam adımlar atıyor ve sahada da bunun etkisi gözüküyor. Bugün Halep'te olanlar, 27 Şubat 2020'ye dayanıyor. Rusya'nın bu kadar sessiz kalmasının sebebi salt olarak Ukrayna Savaşı değil. Rusya eğer ağır bir müdahalede bulunursa Türkiye'nin de bulunma ihtimali var ve Ruslar bu sefer bunun nasıl sonuçlanacağını bilmiyorlar. Türkiye 2020'de Suriye ordusunu hareket edemez duruma getirdi, Ruslar saldırıya geçerse Türkiye'nin bunu tekrar yapmaması için bir sebep var mı? Türkiye'yi durdurmak isterken işler çok daha kötü bir hâl alabilir Ruslar için.
Şimdi Türkiye'nin buradan ders çıkarması lazım.
"İvmeyi arkama aldım, orayı da vurayım, burayı da hedef alayım." mantığının sahada etkisi zannedilenden düşüktür ki bu mantıkla gidildiğinde sağlam bir kayaya çarparsanız, dağılırsınız. Bu sefer o ivme size ters tepmeye başlar. Sahadaki askerin/savaşçının morali ile mantıklı adımlar arasında dağlar kadar fark var. Bunları karıştırmamak lazım. Çatışma sırasında moral çok önemli ancak o morali yüksek tutabilmek için doğru adımlar atan yöneticilere ihtiyacınız var. Bunlar birbirinden farklı şeyler.
Rusya'dan ders almıyorsak, Türkiye bunu daha önce yaşadı. Yaşamadı da değil. 2020 yılında Trablus'taki kuşatmayı kırıp Hafter'i kovalamaya başladık. Çok hızlı şekilde Sirte'ye kadar ulaştık. Ama ne oldu? Rus Hava Kuvvetleri kendisini gösterip Sirte'de Türkiye destekli grupları durdurdu ve biz ivmeyi kaybettik. Sirte'ye bir daha da giremedik.
Şimdi Türkiye'nin yapması gereken "Her yer hedef olacak, orayı da vuracağız, burayı da vuracağız." demek değil. Aşama aşama bu üstünlüğü işlemek. Bu bir savaş oyunu değil. Sahadaki insanlar etten kemikten yapılma ve silah sadece bizde yok. Elimize ivmeyi aldığımızda bunu en doğru şekilde kullanmak zorundayız, sonunu düşünmeden adımlar atamayız. Rasyonel aktörler böyle davranmazlar.
Sen Hama hayali kurarken bu yönde harekât başlamışken Rusya'nın yaşadığının bir benzerini yaşamayacağının bir garantisi var mı? Hama'ya harekât başlattığında Rus ordusu varıyla yoğuyla sahaya inerse, İranlılar Irak'tan takviye getirirse ve harekât başarısız olursa ivme kime geçmiş olacak? Yarın Amerikalılar Suriye'den çekildikten sonra PKK'ya harekât yapmak için muhatap alacağımız aktörler ivmeyi kaybettiğimiz aktörler olursa bugünleri aramayacak mıyız?
Bu bağlamda cumhurbaşkanı danışmanının Esad'a seslenmesi Türkiye'nin yaşananlardan ders çıkardığını, çok doğru adımlar attığını gösteriyor. Bu korkaklık değil, bu olgunluk. Türkiye gerek 2011'den itibaren bu coğrafyada kendi yaşadıklarıyla gerek hasımlarına yaşattıklarıyla çok olgunlaştı ve bu işin nasıl ilerletilmesi gerektiğini çok iyi biliyor.
Hakan Fidan'ın Suriye'ye yönelik seçtiği cümleler çok önemli. Esad'a çağrı yaparken ısrarla "Bunu zayıflık olarak görmeyin, güçsüzlük olarak görmeyin." dedi. Sahadaki bu denklem ile bu cümleler suyun karşı tarafında büyük etki yaratacak. Türkiye tüm üstünlüğü ele aldı ama bu üstünlük bize savaşı kazandırmadı. Muharebeleri kazanmak savaşı kazanmak anlamına gelmiyor. Bütün muharebeleri kazanıp savaşı kaybedebilirsiniz. Bunu yaşayan devletler de oldu tarihte ki öyle bin yıl öncesinde de değil, şurada yarım asır önce yaşandı bunlar.
Bu üstünlük aşama aşama işlenmeli, Fırat'ın doğusundaki PKK'nın da kafasına inmeli. Türkiye elini hemen açık etmemeli. Hem sahada hem masada şu an yakaladığı üstünlüğü en akılcı, en bilge şekilde kullanmalı ve en önemlisi, bu üstünlüğü kaybedeceği hiçbir ihtimale bulaşmamalı.